Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Adalet, adalet, adalet

Adalet, adalet, adalet

  • Var, çok da iyi, her yerde ve herkese var.

    Kullanılan: 1 5.6%
  • Parası olana var, parası kadar, nerde isterse üstelik.

    Kullanılan: 5 27.8%
  • Adalet mi, nerde, nasıl? Biz niye duymadık...

    Kullanılan: 2 11.1%
  • Paraya, makama dokunmayan konularda var, bir çok yerde, hasta ruhlu birine rastlamazsanız

    Kullanılan: 1 5.6%
  • Eh işte, öyle böyle, Anadolu'nun küçük toplum baskısı hissedilir illerinde.

    Kullanılan: 1 5.6%
  • Yüzde 50 gibi, özellikle de küçük merkezlerde, ama karşınızdaki para babası değilse.

    Kullanılan: 2 11.1%
  • Çok çok az. Hele dava büyükse, adalet, parası olanın lehine dönmek kaydı ile ama.

    Kullanılan: 4 22.2%
  • Çoğu defa dava siyaset ve ideolojiye göre kazanılır, kaybedilir.

    Kullanılan: 2 11.1%

  • Kullanılan toplam oy
    18
  • Anket kapatılmış .

bekir

sadece bir kul
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,198
Tepkime puanı
5,997
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Evet, başlıktan da anlaşıldığı üzere adaleti soruyoruz bilenlere. Nerede ve nasıl olduğunu bilenler ondan bahsetsin biraz bize...

Türkiye' de adalet dağıtanların güzel ve çirkin örnekleri ile süslensin yazılar. Bu memlekette yüzde kaç adalet var fikir sunsun her vicdan sahibi... Hatta vicdanında, verdiği oranın sebebini oluşturan hadiseyi de yazabilir istediği uslüpla. Formun edipleri, alimleri kafa yorsun bu işe biraz, güzel ve okuyanları coşturan bir konu oluşsun inşallah. Çünkü adalet bir gün herkese lazım olur, olacaktır... Ve adalet bu ülkede de en çok aranan kayıplar listesindedir.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
60
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Bir SAKInin idam aninda bagirdigi gibi;Katiller,Katiller,Katiller.

Evet ne yazikki siyasi oyuna kurban verilen bir adalet,Hatta bugün gördümki Jet Fadil gibi bizi soyan bir sahtekari(Sadece bugünki Basbakana millet vekili olmasina imkan tanimak icin teslim edilen"Kurban adayi Jet Fadil")Hemde zaman asimi denen ne oldugu belli olmayan bir kavramla serbest biraktilar.Cünki sagolsun Hükümet baskanlarimizin sagimligi olan Avrupadaki INEKLER toplulugunun önemi sadece Avroya ihtiyac aninda ortaya cikar unuttumu her sey berkemaldir.Lanet olsun siyasi adalete...
 

bekir

sadece bir kul
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,198
Tepkime puanı
5,997
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Evet, adaletsizliklerin al birini vur ötekine. Ardı arkası kesilmiyor. Siyasi erk, bürokratik erk, idari erk ve sosyal erk. Her birisinin yandaşlığı ve menfaatperestliği nedeni ile derbeder olmuş bir adalet gerçeği. Bunların hepsi adalet muamması. Diyelim ki bu muammanın muhatapları adaletsiz, haksız, vicdansız hep. Peki ya bu muammayı çözmekle yükümlü olanların, hakim olanların, yargıyı oluşturanların adaletsizlikleri?..

Bu nasıl çözülecek.?

Buna kim dur diyecek?..

Bu haksızlıklar, bu zulum altında ezilen insanın psikolojisi ne olacak?

Hayatı ne olacak?
 

bekir

sadece bir kul
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,198
Tepkime puanı
5,997
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Bekir Abi, bize çok anlatıldı, bilir misin bilmem? Bir kaç Müslüman kafasına kovaya sıkıştırmış ineği kurtarmak için bir Hristiyandan yardım istiyorlar. Nihayetinde hristiyan hem kovanın hem ineğin heba olmasını sağlıyacak bir yol gösteriyor.

Demek, biz nasılsak idarecimiz öyle olduğu gibi, yargıcımız dahi öyle olacaktır.

Bu şunu gösteriyor öyleyse. Zulmü seven, zulmeden bir milletmiyiz biz. Bu zalim milletin sonu ne olur o zaman, nereye varır?
 

bekir

sadece bir kul
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,198
Tepkime puanı
5,997
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Evet, devam etmeye çalışalım. Belki bazı anlamlarda küçük kopukluklar olacak ama, yettiğimiz kadar devam edelim.

Bu gün cari olan toplumun, vicdanında ki adalet ölçüleri tenkisata uğramış ve bundan da zuhur eden işte bu gün ki hal. Topal ve kör bir adalet. Bir çok hak gözden kaçıyor/görülmüyor ve bir çok hakka da yetişilmiyor/iş işten geçiyor.

Şimdi burada iki kısım var. Birinci kısım Sevgili Duha, senin üzerinde durduğun, toplumun temel yapısından kaynaklanan nakısalar ve bu eksikli yapının yansıması ile ortaya çıkan ucubeler. Diğeri ise adalet dağıtan mekanizmanın yönetim erkince terbiye edilmesi, bu kavramı hakkaniyetle teslim adına, sözün bu gün olduğu gibi yüksek mahkemelerde bitirilmeden, müdahaleye açık bırakılması. İşin birinci cenahından baktığımız zaman, toplumun vicdanen terbiye olması, bu terbiyenin de zaman içinde genele sirayet ederek sonunda adaletin düzenli şekilde zuhur etmesi. Peki bu mümkün mü? Yani mütemadiyen adaletsizlikle yüz yüze yaşayan bir toplumun adalet adına bir olgunluğa erişebilmesine imkan var mı?

Bu durumu micro seviyede incelemek ve adaletsizliğin neler doğurduğunu görmek lazım. Diyelim ki bir Adem, bir konuda haksızca taciz edildi, gasp edildi, hacz edildi. Mevcut sistem bu insanın bu müşkili ile alakalı mahkemeye başvurmasını istiyor. Eğer, yargının nasıl işlediği konusunda bir malumatınız yoksa/varsa da anlatayım, en basit dava eğer uzatılmak istenirse, en az 24 aya yakın bir zaman alır, ortalama 40 aya yakın sürer. Bu süreçten sonra da bir üst mahkeme süreci başlar. Bu üst mahkeme süreci de 3-5 ay gibidir. Şimdi varsayalım ki bu adem'in davası ilk aşamada Adem'e hakkının teslimi ile sonuçlandı. Çünkü bu süreçteki mahkemeler de tarafgirlik olsa dahi aynı mahkemelerdeki itirazlar, iddialar, deliller ve kanunlarla hak geç de olsa kazanılır. Fakat kazanılmış bu dava karşı tarafça üst mahkemeye taşınıp, orada yapılan menfaat operasyonları ile kaybedilebilir ve bunun hiç bir geri dönüşü olmaz, itirazı olmaz, geri dönüşü olmaz.

Şimdi Adem zulme uğradı, bu zulmü 40 ay çekti, davayı kazandı, sonra karşı taraf üst mahkeme de birilerini nemalandırdı ve Adem, 40 ay çektiği zulmün acısını dahi unutmadan, hiç bir itirazına dahi mahal bırakılmaksızın sonsuz zulme düçar edildi.

Şimdi siz kendinizi Adem'in yerine koyun bakalım. 40 ay evvel bir zulme maruz kaldınız, haklarınız gasb edildi, haczedildi, bu yüzden hayatınız değişti ve hatta kalıcı hasarlar içinde yaşamaya başladınız, aileniz ve çevreniz dahi bundan ziyadesi ile mahzun oldu, bu durumu izale için güvendiğiniz kurumlara baş vurdunuz, ayrıca mesai ve masraflar ettiniz ve sonunda ümid ile beklediğiniz adalet müessesesi gözünüzün içine baka baka, haklı davanızda sizi haksız etti ve hiç bir itiraza dahi hak bırakmadan bu işi bitirdi.

Şimdi Adem, bundan sonraki hayatında şahsen ve yetiştireceği çoluğu-çocuğu ile toplumsal adalate hangi sıfat ile katkıda bulunabilecek? Bu insanın psikolojisi bu müesseselere ve bu müesseselerin bağlı olduğu erke hangi gözle bakıp, hangi vicdan ile yaklaşacak. Yani bu ve benzer binlerce haksızlığın, zulmün, doğuracağı toplum psikolojisi ile artık adaleti bulmak, adaletin bu halkın vicdanından doğmasını beklemek ne kadar akılcı olabilir?
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Adalet, dinlisinden dinsizine hic farketmez bir vicdan olgusu oldugu icin varligi asirlardan beri sürmektedir. Evet bu kanaatten sonra adalet her kösede vardir ama bu var olani kullanmamak adaletin yok oldugunu varsaymaz. Bu bireysel bir secimdir ve Dünya da ki her birey kendine göre bir yasam bicimi yasamaya calismaktadir. Adalet insanin kendisindedir.
 

bekir

sadece bir kul
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,198
Tepkime puanı
5,997
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Konuyu yerine bir türlü oturtamadık. Cevaplanması gereken, adaleti dağıtan mekanizmanın adaletsizliği için ne yapılacağı. Yoksa toplumun güzel vicdanını, güzel ahlakını, hak adaletini beklersek çooookk bekleriz. Hem bu iş milletin düzelmesi ile hal olacaksa hakime, yargıca ne gerek var daha.
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Adalet görece bir kavramdir bu yüzden konunun tam yerine oturmasini beklemek konuyu belli SINIRLAR icerisindeki adalet ile degerlendirmek demektir bu da yine mümkün degildir. Bugün bu cesitliligin icinde adalet insanin kendisinde baslar ve kendisinde biter cünkü hakimde yargicda bir insandir. Toplumsal düzen ahlak yine insanin getirdigi kurallar cercevesinde isler yani adalet insanin kendi vicdani ile es deger görünüyor.
 

bekir

sadece bir kul
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,198
Tepkime puanı
5,997
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Adalet görece bir kavramdir bu yüzden konunun tam yerine oturmasini beklemek konuyu belli SINIRLAR icerisindeki adalet ile degerlendirmek demektir bu da yine mümkün degildir. Bugün bu cesitliligin icinde adalet insanin kendisinde baslar ve kendisinde biter cünkü hakimde yargicda bir insandir. Toplumsal düzen ahlak yine insanin getirdigi kurallar cercevesinde isler yani adalet insanin kendi vicdani ile es deger görünüyor.

Eyvaah, adalet de göreceli bir kavram ise, yandık, yandık, yandık... Vallahi yandık...
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Tassup adaletin uygulanmasında bir engeldir. Ama taraf olmak, adaletsizlik nedeni değildir. Bilakis gereklidir. Bunları ayırmak lazım.
...
Adaletsizliği sadece yargıçlara yıkma taraftarı değilim. Öncelikle Ceza Kanununda bi sakatlık var. Caydırıcı ve suçla dengeli bir ceza sistemi yok. Haliyle, hakim en adil kararı vermek istese bile veremiyor. Çünkü, yanlış bi sistemden Adalet/doğru çıkmaz.

Önce ceza kanunu değişmeli. Ceza sistemi değişmeli. Uzun süreli hapis cezaları doğru ve yerinde ceza sistemi değildir. Burada da işe yasama kurumu giriyor. Konuya dönersek..
...
Adaletsizlik olan yerde tek bir merkezden sağlanan denetim mekanizması lazımdır.
Halkın, hakkını araması lazımdır.
İşini çabuk yaptırmak için ya da lehinde karar aldırmak için yargı mensuplarına rüşvet veren kişi, adaletsizliğe neden olur, buna uyan hakimde öyle. Bunların önüne geçilmelidir.

Siyasete bulaşan ve siyasi yorumlar yapan yargı mensupları engellenmelidir. Bu da kanunla olur. Olay şöyle: Yargı mensupları seçimle gelmezler, atamayla gelirler. Haliyle onları atayan kurum, mesela Adalet Bakanlığı, atadığı kişi üzerinde yaptırım hakkına da sahiptir. Bunu, gerektiğinde dirayetle kullanabilmelidir. Bunu kullanmak için, Adalet kavramını bilen ve uygulayan, taasupta boğulmuş değil, Hak olanı tercih edecek ferasette birilerinin olması gerekir. Yani Adalet kavramı Türkiye'de, yasama ve yargının ortak hareketinden ama yasamanın hakimiyetinde (Seçilmişler, atanmışlardan üstündür prensibi gereği) sağlanmalıdır.

Adalet mekanizmalarının adaletsizliği için, uyguladıkları kanunların değişmesi lazımdır. Denetim sağlanmalıdır ve Seçilmişlerin atanmışlara üstünlüğü prensibi uygulanmalıdır. Yani, adaletsiz mekanizmaların yollarını kesmek lazım. Yoksa, kişileri değiştirmek bi işe yaramaz. Kalıcı çözüm, izlenilen yolun değiştirilmesi. Temiz Adalet : )

.....

selametle..
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
:)
Dediğim çok basit ve açık. Taassup Adalete engeldir. Burada taassup sebebiyle yapılan adaletsizliği, taraf olmaktan dolayı olmuş gibi yazmamak lazım. İkisi ayrı şeyler. Yoksa, kendi tarafını haksızca savunmayı meşru görmek nereden çıktı.

selametle..
 

AKHENATON

Üyeliði durduruldu
Katılım
20 Ara 2008
Mesajlar
13
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
Malumunuz geçen gün tv'de Melih Gökçek ile (adını unuttuğum) bir CHP'linin yüzleşmesi vardı. Adetim hilafına seyrettim. Zira sonucu gözlerimle görmek istedim.

Canl yayındaki yüzleşme bitti ve tartışılmaya başlandı. Günlük hayat içinde tartışmaları dinledim. AKP taraftarı Gökçeke laf kondurmuyor. AKP taraftarı olmayan CHP'liye laf kondurmuyordu. Bazıları sözde adil AKP'li iken güya Gökçeği eleştiriyor "keşke haklı ike böyle yaparak suçlu duruma düşmesi idi" diyor. Nihayetinde herkez kabiliyetince adamına hüsn ü zan ediyordu.


canlı yayında izlediğiniz mesele oldukça açıktır, melih ankara halkının cebinde bilerek 354 milyar çalmış , bu parayı tanıdığı bir firmadan belediyeye 354 milyarlık sözde anket yaptırarak firmaya aktarmış sonrasında nasıl bölüştüler onu bilemiyoruz, yaptığı iş budur.
bu olaylar yeni değil, gemicikler alırlar trilyonları buharlaştırılar, bunları yazmaya kalksak forumun serverdaki alanı dolar.


Hadi yargı şu andan itibaren Melih Gökçeki yargılasın. İşte size bir mağdur. "İşte yargı CHP'nin kuklası olmuş. Yargı adaletsiz, taraflı."

Hadi CHP'li yargılansın. "AKP her yeri ele geçirdi. Yargıyı dahi etkisine aldı. Mesele tamen siyasi."

ne olursan ol önce dürüt ol, bu insanlık onuru için şarttır.
konuyu bilmeden , akp iktidara geldiğinden beri yargı kadrolarındaki yaptığı dümenleri bilemden konu üzerinde hiç bir hakimiyeti olmayan CHP ye suç atmak insanlığa sığmaz, kaldıki birde müslümanım diyorsun, senin ki emevi zihniyeti.
yargı akp kontrolünde dava açılacak ve zaman aşımı yaptırılacak, artık bu ülkede kimse çocuk değil.Bu ülke 46 dan beri din egemenliğinde yönetiliyor ve ahlak çöktü neden acaba diye sorarlar adama, acaba emevi zihniyetimi sardı heryeri.


Oysa aklı başında biri çıkıp demeliydi "Ortada iddialar var. Suç kesinleşene kadar her iki sanık suçsuzdur. Ama muhakkak her ikisinin yargılanması lazımdır. Taki böyle işlere kalkanın akıbeti gösterilmiş olsun"


evet kesinleştirme zaman açımı yaptır, ceza kesilsede erbakan affı yaparlar değilmi. ?
mir fırat , tayyip, yardımcıları yahu bir tane akp içinde temiz adam söyle bana.

İşte Türkiyede adalet ile en esaslı problem Adaletin siyasete alet edilmesidir.

işte sorunumuzda bu zaten, fakat sizin tespitleriniz tamamen yanlış, sadece görmek istediklerinizi gerçekmiş gibi görüyorsunuz.
 

AKHENATON

Üyeliði durduruldu
Katılım
20 Ara 2008
Mesajlar
13
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
Bekir Abi, bize çok anlatıldı, bilir misin bilmem? Bir kaç Müslüman kafasına kovaya sıkıştırmış ineği kurtarmak için bir Hristiyandan yardım istiyorlar. Nihayetinde hristiyan hem kovanın hem ineğin heba olmasını sağlıyacak bir yol gösteriyor.

Demek, biz nasılsak idarecimiz öyle olduğu gibi, yargıcımız dahi öyle olacaktır.


bunun yardımla falan alakası yok , sadece ülkeyi peşkeş çekmeyle alakası var. ülkenin anayasasını bugüne kadar kimler tarafından çiğnenip bir kereden bir şey olmaz zihniyeti (Nakşibendiler) bu ülkeye tarikat siyaset ve ticaret üçgencilerinin soktuğunu millet biliyor artık.
 

AKHENATON

Üyeliði durduruldu
Katılım
20 Ara 2008
Mesajlar
13
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
Yazım yarım kaldı. Çok acil çıkmak zorunda kaldım. Unutmayayım diye , yazdığım kadarını yapıştırdım. Neyse
...
Yok zalim millet değiliz. Haşa. Bilakis çok büyük ve asil bir milletiz. (Türk milleti değil, İslam milleti manasına)


bu ne demenk şimdi Türkler asil değil islam milletimi asil.işte sizin sorununuzda bu zaten.Hayatta yegane üstünlüğüm Türk olarak doğmaktır, arap değil.

İşte, Hz. Ali'yi adi bir Yahudi ile beraber yargılayan hakim ,Hz. Aliyi ziyadesi ile çok sevmiyor muydu? Biliyordu ki kesin olarak yahudi suçludur. Ama bu hisleri onu adil davranmaktan alı koymadı ve Hz. Ali ile Yahudinin yargılamanmasını red etmedi.
Hem, acaba Hz. Ömer cami ortasında "biz de aynı miktar ganimet aldık, kendimize bir elbise çıkaramadık. Sen nasıl, yaptın?" diye soran Sahabe Hz. Ömeri çok seviyordu. Ama , o sevgi ona hesap sormaya engel olmadı.

yahu sırf hikaye anlatyorsun, tv lerdeki 8 boyut filmleri gibi, bırak hikayeleride kerbelayı anlat, fedek hurmalığını anlat.

 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
bunun yardımla falan alakası yok , sadece ülkeyi peşkeş çekmeyle alakası var. ülkenin anayasasını bugüne kadar kimler tarafından çiğnenip bir kereden bir şey olmaz zihniyeti (Nakşibendiler) bu ülkeye tarikat siyaset ve ticaret üçgencilerinin soktuğunu millet biliyor artık.

İnsan bilmediğine kördür, derler. Bilmediğiniz gibi, öğrenme konusunda da bir çaba göstermediğiniz yazınızdan farkediliyor. "bir kereden bir şey olmaz" sözü nakşibendilere ait değil, rahmetli bir başbakanımız ve aynı zamanda cumhurbaşkanlığı yapan siyasi bir şahısa aittir. Bu siyasinin annesinin de nakşibend olması, bu sözün nakşibendilere ithaf edileceği anlamı taşımaz. Önce burasını iyi inceleyin ki, bir sözü yapıştırırken etki tepkileri hesap ederek yazın.

Ülke siyasetinin içerisinde yer almayan tek cemaat nakşibend'dir. Bu husus, tarikatin en önemli düsturudur. Bilmiyorsanız, öğrenin. Seçim zamanı geldiğinde dahi; bu konular cemaat içerisinde konuşulmadığı gibi, konuşan olursa şayet tasavvufa yeni katılmış ve bu konuyu bilmiyor olabilir bu konulara cahil, uzak kalmış diye değerlendirilir. Bu sözümüzü teyid eden de, bu cemaatte uzun süre mürşitlik yapıp Hakk'ın rahmetine yürüyen Seyyid Abdülhakim (k.s.)'in şu sözüdür: "Euzubillahimennessiyaset"


bu ne demenk şimdi Türkler asil değil islam milletimi asil.işte sizin sorununuzda bu zaten.Hayatta yegane üstünlüğüm Türk olarak doğmaktır, arap değil.

İslam, asaletin timsalidir. İnsanlar İslam ile tanıştığı zaman, yaratılış fıtratına rucu ettiği için şereflenir. Şeref; İslam olmakla beraberdir. Arap'lar ile yada Türk'ler ile olmakta değildir. Bir kişi ırkını ve anne babasını seçme hakkına sahip olmadığı için bu tür unsurlar doğuştan gelir. Ama; Din olgusu, yaşantısı anlayışı ve itikadı kendi hür seçimi ile oluşan bir tercihtir. Hür tercih olması da, İslam'ın her insanı serbest bırakmasıdır.
Buna en güzel örnek de, ilk köle müslüman Bilal-i Habeşi (r.a.nh)'dır.

İslam'ı veya adeleti bir tek zümreye mal etmek, yanılgı değil; cahilliktir.
 
Son düzenleme:

Elifnisa

New member
Katılım
29 Eki 2007
Mesajlar
483
Tepkime puanı
241
Puanları
0
Yaş
43
Konum
istanbul
Hükmü vermek sadece Allaha mahsustur. eğer beşer hüküm vermeye kalkarsa işte böyle soru işaretleri oluşur kafamızda.
bugün Türkiyede ve belkide dünyanın bir çok ülkesinde adaletsizlik söz konusudur. paran ve gücün varsa adalet sistemini çok güzel kontrol edebilirsiniz.
Hiçbir kimsenin Allah ile birlikte hüküm koyması söz konusu değildir.Hükmü koyan Allahtır ve bunun dışındakilere uymak tağuta teslimiyettir.

O, hükmüne hiçbir kimseyi asla ortak etmez. (18/Kehf, 26)



Alıntı;

İslâm'da gerçeğin ölçüsü ve yegâne hak, Allah'ın Kitabı ve Rasûlü'nün sünneti olduğundan, herkesin bu hükümleri kabul etmesi gerekir. Kim kendiliğinden birtakım sözler ortaya koyar ve kendi anlayışına göre bazı kurallar ortaya atarsa ve bunu kendi anlayışı, hatta dini yorumlayışı sonucunda ileri sürerse, bu söylenenler Rasûlün getirdiklerine arz olununcaya kadar ümmetin ona uyması ve anlaşmazlıklarında onun hükmüne başvurması gerekmez. Eğer Rasûlün getirdikleri ile çatışmaz ve uygun düşerse, doğrulukları belgelenirse ancak o zaman kabul edilir; fakat Rasûl'ün getirdiklerine aykırı olursa o zaman bunların reddedilmesi gerekir. (İbn Kayyım el-Cevziyye, Zâdu'l-Meâd, 1/38) Çünkü Yüce Rabbimiz mü'minlerin geçerli bir imana sahip olmaları için aralarındaki anlaşmazlıklarda Rasûl'ün hükmüne başvurmayı şart koşmakla kalmamış; içlerinde herhangi bir sıkıntı duymaksızın ve tam bir teslimiyetle, verdiği hükme teslim olmayı öngörmüş bulunuyor. (4/Nisâ, 65)

Kısacası,
Allah ve Rasûlü herhangi bir konuda hüküm vermiş ise, hiçbir mü'minin o konuda istediklerini tercih etme yetkisi yoktur. (33/Ahzâb, 36)
"Allah'ın, Rasûlü Muhammed'e indirdiğinden başkası ile hüküm vermek helâl değildir; çünkü hak yalnız odur. Onun dışında kalan bütün hükümler ise zulüm ve haksızlıktır. Bu zulüm ve haksızlıkla hükmetmek helâl değildir. Herhangi bir hâkim (yönetici, kadı, yargıç), bu helâl olmayan hükümlerle hükmedecek olursa verdiği bu hüküm ebediyyen geçersiz kılınır, onunla amel edilmez" diyen İbn Hazm (el-Muhallâ, 9/362), buna delil olarak da Kur'ân-ı Kerim'deki: "Ve onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet..." (5/Mâide, 49) âyetini göstermiştir.
 
Üst Alt