ASR SURESİ
Asrı, sıkıp suyunu çıkarmayı, özüne ulaşmayı düşün. Kuranı asr yapmayı, okumayı, anlamayı, ilkelerini kavramayı aklet. İnsana verilen özellikleri, melekeleri, imkanları, zamanı, gelip geçiciliği düşün. Nerden gelip nereye gittiğini, ne için geldiğini anla.
Aksi halde insan hasar içerisindedir. Hüsrana uğramaktadır. İnsanın yaratılışını, tüm melekelerin insana itaatini, ayartıcı melekenin yani Şeytanın ayartısını ve insanın geçici hayatın süsleri karşısındaki zaafını, çoğaltma tutkusunu, geçimlikleri amaç edinerek azmasını düşün. Allahın vaadi gereği insanlığa lütfettiği Kuranın rehberliğine olan ihtiyacını idrak et. Ancak, Kuranı asr edip, suyunu sıkanlar, özüne manasına, ilkelerine, amacına ulaşanlar hüsrandan, hasardan kurtulabilir.
Bunun için, Kuranı özüne, ilkelerine ulaşacak şekilde asr edip okuyanlar, gereğince alaka gösterenler, önem ve öncelik verenler de bu sonuçlara teslim olur, inanır, güvenir, emin olur, yaşarsa kurtulabilir. Kuranın rehberliğine, Allaha ve öğretisine güvenmek, yaşama geçirmek, tercihlerde bulunurken uygulamakla olur. Her ne olursa olsun bu güvende zaafa uğramamalı, endişe etmemeli ve ümidini yitirmemelidir. Kuran ölçülerini görmezden gelmemelidir.
Kuran ve rehberliği doğrultusunda kendisinden başlayarak, kurbiyet kurarak, ilişki, bağ, tanışıklık, dostluk, sevgi, iletişim köprüsü ve diyalog kanalları oluşturarak tüm insanlığı, güzellikle, en uygun zaman, yer, ortam, söz, tavır ve yöntemle ıslah, değiştirme ve dönüştürme çalışmasında sürekli bulunmalıdır. Hasenat olan, yani kendi dışındakilere yansımayan, hasene olan işleri çok yapmak, gece gündüz hatta devamlı, namaz, oruç vb işleri çokca yapmak değildir. Hasenat olarak anılan bu ve benzeri, insanı kötülükten alıkoyan ve manevi yapısını güçlendiren güzel işlerin yanı sıra, esas rolünün, kulluğun ve ibadetin, ameli salihatta bulunmak, yani tüm insanlığı, düzenleri ve sistemleri değiştirmek, gerçek barışa, kainattaki teslimiyete ulaştırmaktır. Değişim, dönüşüm için Kuranla tanışmaya, ikra yapmaya vesile olmaktır. Kuran terbiyesine ulaştırmaktır. Kuran halkaları oluşturarak bu değişimi ve dönüşümü sürekli hale getirmektir. Gündemi Kuran yapmaktır. Kuranı amaç yapıp, araçları, mal vb her şeyi bu yolda seferber etmektir.
Bu yolda, hep Haktan, gerçekten, adaletten, güzellikten, doğruluktan, Kitaptan yana olmalıdır. Bunları savunmalıdır. Bu değerlerin yanında yer almalıdır. Davasında, yönteminde, usulünde, aracında, bu değerleri gözetmelidir. Hikmetli davranmalıdır.
Bu davada, karşılaşacağı zorluklara, sıkıntılara, engellere, dünyanın cazibeliği geçimliklerine, çekiciliğine, ayartısına, tüm insanlığı peşinden sürükleyip köleleştirmesine, zorbalıklara, tehditlere, baskı ve işkencelere karşı sabırlı olmalıdır. Tahammül göstermeli, dayanmalı, göğüs germeli ve direnmelidir. Mücadelesine devam ederek tüm zorlukları aşmaya ve amaçlarına ulaşmaya çalışmalıdır.
Kuranı sıkıp suyunu çıkaran, özüne ulaşan, bunlara iman eden, bu ilkelere güvenen, bu uğurda tüm insanlığı ıslah ve değiştirmeye çalışan, ameli salihat için uğraşan, bunu yaparken haktan, doğruluktan, güzellikten ayrılmayan ve tüm zorluklara tahammül ederek davasına devam eden, direnen insanlar kurtuluşa, felaha ermektedir.
İnsanlık tarihi, bu surede açıklanan Sünnetullaha uyan örneklerle doludur.
Bu tabloda yer almak isteyenler için buyurun asra ve Kuran sürelerine.
http://aaldemira.blogspot.com/
***
ASR SURESİ ÇALIŞMA NOTLARI
rtfSelectedTabRef*7*3*3*103.003*Asr 1-3**1*90*tumSure*rtfSelectedTabRef
rtfBulunanSayi*3*rtfBulunanSayi
rtfSndPly*103.1*
103.1*************وَالْعَصْرِ
103.1 - Vel asr.
SA - Asr'a andolsun ki,
ASara :Sıkmak, suyunu özünü çıkarmak, hapsetmek, menetmek, vergi vermek yağmurun yağması, usare, öz, asır, yüzyıl, zaman, devir, kasırga,
Bu kelimenin geçtiği 2/266 12/36, 12/49, 78/14 ayetlerde asr sıkmak, suyunu çıkarmak, yağdırmak anlamında yer almıştır.
rtfSndPly*103.2*
103.2*************اِنَّ الْاِنْسَانَ لَفٖى خُسْرٍ
103.2 - İnnel insâne lefî husr.
SA - İnsan ziyandadır.
Hısira:Hasar, zarar, zayi etmek, eksilmek, helak olma
rtfSndPly*103.3*
103.3*************اِلَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ
103.3 - İllellezîne âmenû ve amilus sâlihâti ve tevâsav bil haggı ve tevâsav bis sabr.
SA - Ancak inanıp iyi işler yapanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler ziyânda değillerdir.
Amene: Güvenmek, emin olma, korkmama, emanet, inanma, iman, inanç
Hakaka: Sabitleme, ispat, gerçekleştirme, hak kazanma, layık olma, uygun olma, denk olma, hak, gerçek, adalet, doğruluk, şeriat, tam, mükemmel, caiz, hikmetli, aşikar, diriliş, hakkıyla, gerçek ilimle, kitap, Allah, hukuk, hırslı, düşkün,
SaleHa: Doğru, salih, sulh, barış, anlaşma, ıslah etme, düzeltme,
SÂLİHÂTI İŞLEMEK: عملواالصّلحات - amilus-sâlihâtı Sâlihâtı işleyenler olarak çevirdiğimiz ifade kalıbı Kurânda toplam 62 âyette yer almıştır. Bu kalıbın pek çok meal ve tefsirde olduğu gibi amel-i salih işleyenler şeklinde çevrilmesi yanlıştır. اصلاح - Islâh sözcüğünden türemiş olan sâlihât düzeltmek demektir. Sâlihâtı işlemek ise bozuk olan şeyi düzeltmek, düzelticilik yapmak, düzeltmeye yönelik işler yapmak anlamlarına gelir. Diğer taraftan da Kurân, bu âyette geçen hakkı ve sabrı tavsiyeleşmeyi, Bakara Sûresinin 277. âyetinde geçen namaz kılma ve zekât vermeyi, Hud Sûresinin 23. âyetinde geçen edep ve gönülden Allaha boyun eğmeyi belirtilen âyetler içinde ayrı ayrı zikretmek sûretiyle sâlihâttan ayırmıştır. Yani hakkı ve sabrı tavsiyeleşme, namaz kılma ve zekât verme, edep ve gönülden Allaha boyun eğme gibi hasenat, Kurâna göre sâlihâttan sayılmamaktadır. Kurândaki bu hususlar dikkate alınarak sâlihât konusunda şunları söylemek mümkündür: Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek sâlihâtı işlemek değildir. Ama öğüt verme yolu ile namaz kılmayanı namaz kılar hale getirmek, zekât vermeyeni zekât verir hale getirmek, oruç tutmayanı da oruç tutar hale getirmek, sâlihâtı işlemektir. Bu kavramı toplumsal boyuta taşıdığımızda, bulunduğumuz zaman ve zeminde adlî, idarî, siyasî, iktisadî ve benzeri alanlarda her türlü bozukluğun düzeltilmesi için gösterilecek çaba, yapılacak uygulama, sâlihâtı işlemektir. Bu konuda, dışa yansımayan işler demek olan hasenat ile sâlihât arasındaki fark iyi anlaşılmalıdır. Rabbimiz de bu iki konu arasındaki farkı, her bir haseneye on karşılık verirken (Enâm 160) sâlihât karşılığında cenneti vaat etmek sûretiyle çok açık bir şekilde belirlemiştir. (Bakara 25, 82; Nisa 57, 122, 124; Hud 23, İbrahîm 23, Kehf 107 ve daha birçok âyet)HY
Sabera: Sabır, oruç, bekleme, cüret, beka, tahammül, kendini tutma.
SABRI TASVİYELEŞMEK: صبر - sabr en geniş anlamıyla aklın ve dinin gösterdiği yolda azimle yapılan mücadele demek olduğu, katlanmak, ses çıkarmamak gibi pasif eylemlerle herhangi bir ilgisinin olmadığı unutulmamalıdır. Bu konuda gözden kaçırılmaması gereken en önemli nokta, sabrın kesinlikle atalet değil, bir hareketlilik içerdiğidir. Miskin ve uyuşuk bir halde eylemsiz kalarak payına düşen rezillikleri kader böyle imiş, tahammül etmeli mantığıyla kabullenmek, M. Akif Ersoyun da çok yerinde olarak saptadığı gibi asla Kurânda geçen sabr sözcüğü ile açıklanamaz: Aman yarabbi! Kurân ne söylüyor, biz ne anlıyoruz! Sabır katlanmak değil, göğüs germek demektir. Neye göğüs germek? Evet, sonunda katlanılamayacak acılara katlanma ıstırabına mahkûm olmamak için, önceden her türlü şedaide [sertliklere, çetinliklere], her türlü mezalime [zulümlere] mertçesine, insancasına göğüs germek Fedakârlıkların semtine uğramayarak miskin miskin oturmak, sonra da hissesine düşecek rüsvalığı [rezilliği, kepazeliği] kader böyle imiş, tahammül etmeli diye hazma [sindirmeye] çalışmak, hiçbir zaman sabır sözcüğü ile telif olunamaz [bağdaştırılamaz]. (Doç. Dr. Abdülkerim Abdülkadiroğlu, Nuran Abdülkadiroğlu,Mehmet Akifin Kurân-ı Kerimi Tefsiri, Mevıza ve Hutbeleri , Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları) Gerçekten de Kurân sabr sözcüğü ile katlanmayı değil, göğüs germeyi kastetmektedir. Göğüs germek ise, içinde bulunulan zorlukların verdiği acılara katlanmak ama aynı zamanda o zorluğu yenmek için onunla mücadele etmek demektir. Dolayısıyla sabr sözcüğü, tam bir aktivite, tam bir canlılık ihtiva etmektedir.HY
Asrı, sıkıp suyunu çıkarmayı, özüne ulaşmayı düşün. Kuranı asr yapmayı, okumayı, anlamayı, ilkelerini kavramayı aklet. İnsana verilen özellikleri, melekeleri, imkanları, zamanı, gelip geçiciliği düşün. Nerden gelip nereye gittiğini, ne için geldiğini anla.
Aksi halde insan hasar içerisindedir. Hüsrana uğramaktadır. İnsanın yaratılışını, tüm melekelerin insana itaatini, ayartıcı melekenin yani Şeytanın ayartısını ve insanın geçici hayatın süsleri karşısındaki zaafını, çoğaltma tutkusunu, geçimlikleri amaç edinerek azmasını düşün. Allahın vaadi gereği insanlığa lütfettiği Kuranın rehberliğine olan ihtiyacını idrak et. Ancak, Kuranı asr edip, suyunu sıkanlar, özüne manasına, ilkelerine, amacına ulaşanlar hüsrandan, hasardan kurtulabilir.
Bunun için, Kuranı özüne, ilkelerine ulaşacak şekilde asr edip okuyanlar, gereğince alaka gösterenler, önem ve öncelik verenler de bu sonuçlara teslim olur, inanır, güvenir, emin olur, yaşarsa kurtulabilir. Kuranın rehberliğine, Allaha ve öğretisine güvenmek, yaşama geçirmek, tercihlerde bulunurken uygulamakla olur. Her ne olursa olsun bu güvende zaafa uğramamalı, endişe etmemeli ve ümidini yitirmemelidir. Kuran ölçülerini görmezden gelmemelidir.
Kuran ve rehberliği doğrultusunda kendisinden başlayarak, kurbiyet kurarak, ilişki, bağ, tanışıklık, dostluk, sevgi, iletişim köprüsü ve diyalog kanalları oluşturarak tüm insanlığı, güzellikle, en uygun zaman, yer, ortam, söz, tavır ve yöntemle ıslah, değiştirme ve dönüştürme çalışmasında sürekli bulunmalıdır. Hasenat olan, yani kendi dışındakilere yansımayan, hasene olan işleri çok yapmak, gece gündüz hatta devamlı, namaz, oruç vb işleri çokca yapmak değildir. Hasenat olarak anılan bu ve benzeri, insanı kötülükten alıkoyan ve manevi yapısını güçlendiren güzel işlerin yanı sıra, esas rolünün, kulluğun ve ibadetin, ameli salihatta bulunmak, yani tüm insanlığı, düzenleri ve sistemleri değiştirmek, gerçek barışa, kainattaki teslimiyete ulaştırmaktır. Değişim, dönüşüm için Kuranla tanışmaya, ikra yapmaya vesile olmaktır. Kuran terbiyesine ulaştırmaktır. Kuran halkaları oluşturarak bu değişimi ve dönüşümü sürekli hale getirmektir. Gündemi Kuran yapmaktır. Kuranı amaç yapıp, araçları, mal vb her şeyi bu yolda seferber etmektir.
Bu yolda, hep Haktan, gerçekten, adaletten, güzellikten, doğruluktan, Kitaptan yana olmalıdır. Bunları savunmalıdır. Bu değerlerin yanında yer almalıdır. Davasında, yönteminde, usulünde, aracında, bu değerleri gözetmelidir. Hikmetli davranmalıdır.
Bu davada, karşılaşacağı zorluklara, sıkıntılara, engellere, dünyanın cazibeliği geçimliklerine, çekiciliğine, ayartısına, tüm insanlığı peşinden sürükleyip köleleştirmesine, zorbalıklara, tehditlere, baskı ve işkencelere karşı sabırlı olmalıdır. Tahammül göstermeli, dayanmalı, göğüs germeli ve direnmelidir. Mücadelesine devam ederek tüm zorlukları aşmaya ve amaçlarına ulaşmaya çalışmalıdır.
Kuranı sıkıp suyunu çıkaran, özüne ulaşan, bunlara iman eden, bu ilkelere güvenen, bu uğurda tüm insanlığı ıslah ve değiştirmeye çalışan, ameli salihat için uğraşan, bunu yaparken haktan, doğruluktan, güzellikten ayrılmayan ve tüm zorluklara tahammül ederek davasına devam eden, direnen insanlar kurtuluşa, felaha ermektedir.
İnsanlık tarihi, bu surede açıklanan Sünnetullaha uyan örneklerle doludur.
Bu tabloda yer almak isteyenler için buyurun asra ve Kuran sürelerine.
http://aaldemira.blogspot.com/
***
ASR SURESİ ÇALIŞMA NOTLARI
rtfSelectedTabRef*7*3*3*103.003*Asr 1-3**1*90*tumSure*rtfSelectedTabRef
rtfBulunanSayi*3*rtfBulunanSayi
rtfSndPly*103.1*
103.1*************وَالْعَصْرِ
103.1 - Vel asr.
SA - Asr'a andolsun ki,
ASara :Sıkmak, suyunu özünü çıkarmak, hapsetmek, menetmek, vergi vermek yağmurun yağması, usare, öz, asır, yüzyıl, zaman, devir, kasırga,
Bu kelimenin geçtiği 2/266 12/36, 12/49, 78/14 ayetlerde asr sıkmak, suyunu çıkarmak, yağdırmak anlamında yer almıştır.
rtfSndPly*103.2*
103.2*************اِنَّ الْاِنْسَانَ لَفٖى خُسْرٍ
103.2 - İnnel insâne lefî husr.
SA - İnsan ziyandadır.
Hısira:Hasar, zarar, zayi etmek, eksilmek, helak olma
rtfSndPly*103.3*
103.3*************اِلَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ
103.3 - İllellezîne âmenû ve amilus sâlihâti ve tevâsav bil haggı ve tevâsav bis sabr.
SA - Ancak inanıp iyi işler yapanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler ziyânda değillerdir.
Amene: Güvenmek, emin olma, korkmama, emanet, inanma, iman, inanç
Hakaka: Sabitleme, ispat, gerçekleştirme, hak kazanma, layık olma, uygun olma, denk olma, hak, gerçek, adalet, doğruluk, şeriat, tam, mükemmel, caiz, hikmetli, aşikar, diriliş, hakkıyla, gerçek ilimle, kitap, Allah, hukuk, hırslı, düşkün,
SaleHa: Doğru, salih, sulh, barış, anlaşma, ıslah etme, düzeltme,
SÂLİHÂTI İŞLEMEK: عملواالصّلحات - amilus-sâlihâtı Sâlihâtı işleyenler olarak çevirdiğimiz ifade kalıbı Kurânda toplam 62 âyette yer almıştır. Bu kalıbın pek çok meal ve tefsirde olduğu gibi amel-i salih işleyenler şeklinde çevrilmesi yanlıştır. اصلاح - Islâh sözcüğünden türemiş olan sâlihât düzeltmek demektir. Sâlihâtı işlemek ise bozuk olan şeyi düzeltmek, düzelticilik yapmak, düzeltmeye yönelik işler yapmak anlamlarına gelir. Diğer taraftan da Kurân, bu âyette geçen hakkı ve sabrı tavsiyeleşmeyi, Bakara Sûresinin 277. âyetinde geçen namaz kılma ve zekât vermeyi, Hud Sûresinin 23. âyetinde geçen edep ve gönülden Allaha boyun eğmeyi belirtilen âyetler içinde ayrı ayrı zikretmek sûretiyle sâlihâttan ayırmıştır. Yani hakkı ve sabrı tavsiyeleşme, namaz kılma ve zekât verme, edep ve gönülden Allaha boyun eğme gibi hasenat, Kurâna göre sâlihâttan sayılmamaktadır. Kurândaki bu hususlar dikkate alınarak sâlihât konusunda şunları söylemek mümkündür: Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek sâlihâtı işlemek değildir. Ama öğüt verme yolu ile namaz kılmayanı namaz kılar hale getirmek, zekât vermeyeni zekât verir hale getirmek, oruç tutmayanı da oruç tutar hale getirmek, sâlihâtı işlemektir. Bu kavramı toplumsal boyuta taşıdığımızda, bulunduğumuz zaman ve zeminde adlî, idarî, siyasî, iktisadî ve benzeri alanlarda her türlü bozukluğun düzeltilmesi için gösterilecek çaba, yapılacak uygulama, sâlihâtı işlemektir. Bu konuda, dışa yansımayan işler demek olan hasenat ile sâlihât arasındaki fark iyi anlaşılmalıdır. Rabbimiz de bu iki konu arasındaki farkı, her bir haseneye on karşılık verirken (Enâm 160) sâlihât karşılığında cenneti vaat etmek sûretiyle çok açık bir şekilde belirlemiştir. (Bakara 25, 82; Nisa 57, 122, 124; Hud 23, İbrahîm 23, Kehf 107 ve daha birçok âyet)HY
Sabera: Sabır, oruç, bekleme, cüret, beka, tahammül, kendini tutma.
SABRI TASVİYELEŞMEK: صبر - sabr en geniş anlamıyla aklın ve dinin gösterdiği yolda azimle yapılan mücadele demek olduğu, katlanmak, ses çıkarmamak gibi pasif eylemlerle herhangi bir ilgisinin olmadığı unutulmamalıdır. Bu konuda gözden kaçırılmaması gereken en önemli nokta, sabrın kesinlikle atalet değil, bir hareketlilik içerdiğidir. Miskin ve uyuşuk bir halde eylemsiz kalarak payına düşen rezillikleri kader böyle imiş, tahammül etmeli mantığıyla kabullenmek, M. Akif Ersoyun da çok yerinde olarak saptadığı gibi asla Kurânda geçen sabr sözcüğü ile açıklanamaz: Aman yarabbi! Kurân ne söylüyor, biz ne anlıyoruz! Sabır katlanmak değil, göğüs germek demektir. Neye göğüs germek? Evet, sonunda katlanılamayacak acılara katlanma ıstırabına mahkûm olmamak için, önceden her türlü şedaide [sertliklere, çetinliklere], her türlü mezalime [zulümlere] mertçesine, insancasına göğüs germek Fedakârlıkların semtine uğramayarak miskin miskin oturmak, sonra da hissesine düşecek rüsvalığı [rezilliği, kepazeliği] kader böyle imiş, tahammül etmeli diye hazma [sindirmeye] çalışmak, hiçbir zaman sabır sözcüğü ile telif olunamaz [bağdaştırılamaz]. (Doç. Dr. Abdülkerim Abdülkadiroğlu, Nuran Abdülkadiroğlu,Mehmet Akifin Kurân-ı Kerimi Tefsiri, Mevıza ve Hutbeleri , Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları) Gerçekten de Kurân sabr sözcüğü ile katlanmayı değil, göğüs germeyi kastetmektedir. Göğüs germek ise, içinde bulunulan zorlukların verdiği acılara katlanmak ama aynı zamanda o zorluğu yenmek için onunla mücadele etmek demektir. Dolayısıyla sabr sözcüğü, tam bir aktivite, tam bir canlılık ihtiva etmektedir.HY