Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Cum'a suresi 9.ayet

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
42
Konum
Hayatýn içinden
"Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır."(Cum'a 9)

Bu cümle içinde, özellikle üç husus dikkate değerdir. Birincisi, Namaz için çağrı yapılmaktadır. İkincisi, Cuma gününe mahsusen bir namaz kılınmaktadır. Üçüncüsü, Cuma günü namaz için çağrı yapılmasıyla ilgili olarak, ilk kez emir veriliyormuş gibi bir ifade kullanılmamıştır. Bilakis, siyak ve sibaktan anlaşılmaktadır ki, namaza çağrı ve Cuma gününe mahsusen namaz daha önceden ifa edilegelmektedir.

Ancak yanlış olan, Müslümanlar Cuma günü namaza çağırıldıklarında gevşek davranmaları ve alışverişlerine devam etmeleriydi. Dolayısıyla Allah Teâlâ bu ayeti, Müslümanların ezan okunurken Cuma namazının önemini kavramaları ve bunun farz olduğunu idrak ederek namaza koşmaları için inzal etmiştir. Bu üç husus üzerinde derinlemesine düşünüldüğünde, Hz. Peygamber'in (s.a) emirlerinin, Kur'an'da belirtilmemiş olsa da Kur'an'da belirtilmiş gibi itaati gerektirdiği gerçeği ortaya çıkar. Ayette kastolunan namaza çağrı (ezan), günümüzde 5 vakit tüm dünyada camilerden yükselen ezandır. Ancak Kur'an'ın hiçbir yerinde, namaz için ezan okunması ya da başka türlü bir çağrı yapılması ile ilgili olarak, herhangi bir emir yer almamıştır. Bu Hz. Peygamber'in (s.a.) koyduğu bir kuraldır ve bu kural Kur'an-ı Kerim'de iki yerde teyid edilmiştir. Birincisi, söz konusu ayet, diğeri ise Maide Suresi'nin 58. ayetidir. Ayrıca tüm Müslümanların halen kılmakta olduğu Cuma gününe mahsusen kılınan namazın vakti ve şekli ile ilgili de, Kur'an'da bir bilgi mevcut değildir. Bu namaz da Hz. Peygamber'in (s.a.) bildirdiği gibi kılınmaktadır. Kur'an'ın bu ayeti ise, sadece onun önemini vurgulamaktadır. Bu gerçek, "Şer'î hükümler sadece Kur'an'da beyan edilmiştir" diyen kimsenin sadece sünnet'i değil aynı zamanda Kur'an'ı inkar etmiş olduğunun açık bir delilidir.

Daha ileri gitmeden önce, burada Cuma ile ilgili birtakım meseleleri açıklamakta yarar var.

Cuma, aslında İslâmî bir kavramdır. Çünkü Cahiliyye döneminde Araplar bu güne "Yevm'ul-Arube" diyorlardı. Müslümanlar aralarında, bir toplantı günü kararlaştırdıklarında bu günü seçmiş ve onu "Cuma günü" diye adlandırmışlardır. Tarihçiler ise, daha önceden Ka'b bin Luvî veya Kusay bin Kilab'ın bu güne mahsusen, "Cuma" ismini kullandıkları görüşündedirler. Çünkü o gün Kureyşliler bir araya geliyorlardı. (Feth'ul-Bari) Ancak buna rağmen Araplar, bu kadim ismi değiştirmeyip ona Arube günü demekte devam etmişlerdir. Fakat gerçek değişiklik, İslâm geldikten sonra vuku bulmuştur.

İslâm'dan önce haftanın bir gününün ibadete ayrılması adeti Kitap Ehli'nde vardı. Yahudiler bu günü "Sebt" (Cumartesi) günü olarak isimlendirmişlerdir. Çünkü Allah, İsrailoğulları'nı Firavun'a kölelikten o gün kurtarmıştır. Hıristiyanlar ise, Yahudilerden farklı olmak için, ibadet günü olarak kendilerine "Pazar"ı seçmişlerdir. Oysa bu günle ilgili olarak Hz. İsa'nın bir talimatı sözkonusu olmadığı gibi, İncil'de de bir kayıt mevcut değildir.

Ancak Hıristiyanlar, Hz. İsa'nın çarmıhta can verdikten sonra kabirden, pazar günü göğe çıktığına inandıkları için, kendilerine pazar gününü ibadet günü olarak seçmişlerdir. M.S. 321'de Roma İmparatorluğu, bir yasa çıkartarak bu günü, resmi tatil ilan etmiştir. İşte İslâm, bu iki toplumdan da kendini ayırabilmek için Cuma gününü toplu ibadet günü olarak seçmiştir.

İbn Abbas ve Ebu Mes'ud el-Ensari'nin rivayetlerinden anlaşıldığına göre, Cuma'nın farz oluşu ile ilgili emir, hicretten önce Mekke'de gelmiştir. Fakat o dönemde Mekke'de bu emrin gereği üzerine amel etmek mümkün değildir. Çünkü biraraya gelmek suretiyle, topluca ibadet etmek imkan hariciydi. Fakat Hz. Peygamber (s.a) daha önceden hicret ederek Medine'ye giden Müslümanlara Cuma'yı ikame etmeleri için emir göndermiştir. Böylece ilk Cuma'yı Muhacirlerin başkanı Mus'ab bin Umeyr, 12 Müslüman'a Medine'de kıldırmıştır. (Tabaranî, Darekutnî) Ka'b bin Malik ve İbn Sirîn'in rivayetlerine göre, Medine'de Ensardan Müslümanlar kendi başlarına, haftada birgün topluca ibadet etmeyi kararlaştırmışlardır. Dolayısıyla Yahudilerin Cumartesi, Hıristiyanların Pazar günü topluca ibadet etmelerine mukabil, onlar Cuma gününü seçmişlerdir. Ve ilk Cuma'yı Benî Biyade'nin bölgesinde Esâd bin Zürare 40 Müslümanla birlikte kılmıştır. (Müsned-i Ahmed, Ebu Davud, İbn Mace, İbn Hibban, Abd bin Humeyd, Abdurrezzak, Beyhakî) Bu rivayetten anlaşıldığına göre, Müslümanlarda, haftada bir gün topluca ibadet etme arzusu vardır ve bu arzu, Yahudi ve Hıristiyanlardan farklı olarak, İslâm'a mahsus bir alâmet şeklinde iktiza etmişti. Bu konuda herhangi bir emir olmamasına rağmen, İslâm'ın ruhuna uygun düşünüp davranmaları, Sahabe-i Kiram'ın İslâm'ı kavrayışlarının bir özelliğidir.

Hz. Peygamber'in (s.a) hicret ettikten sonra yaptığı ilk işlerden biri de, Cuma'nın ikame edilmesi olmuştur. Kendisi Mekke'den hicret etmek üzere ayrılıp, pazartesi günü Kuba Mescidi'ne ulaşmış ve 4 gün orada kaldıktan sonra 5. gün (Cuma günü) Medine'ye hareket etmiştir. Yolda, Beni Salim bin Avf'ın bölgesinde Cuma vakti olmuş ve kendileri ilk Cuma'yı orada eda etmişlerdir.

Bu namaz için, Hz. Peygamber (s.a) öğleden sonra bir vakti (yani öğle namazının vaktini) tayin etmiştir. Hicretten önce Musâb bin Umeyr'e gönderdiği yazılı emirde de şöyle demiştir: "Cuma günü, öğleden hemen sonra iki rekat namaz ile Allah'a yaklaşınız" (Darekutnî) Aynı emir, hicretten sonra, Hz. Peygamber (s.a) hem kavlen, hem fiilen bizzat kendisi beyan etmiştir. Hz. Enes, Hz. Seleme bin Ekva, Hz. Cabir bin Abdullah, Hz. Zübeyr bin Avvam, Hz. Sehiyl bin Sad, Hz. Abdullah bin Mes'ud, Hz. Ammar bin Yasir ve Hz. Bilal'den bu konuyla ilgili nakledilen hadis şöyledir:

"Rasulullah Cuma namazını zevalden sonra kıldırırdı." (Müsned-i Ahmed, Buharî, Müslim, Ebu Davud, Neseî, Tirmizî)

Cuma namazının, öğle namazı yerine geçtiği, bu namazın sadece iki rekat olduğu ve namazdan önce hutbe irad edildiği Hz. Peygamber'in (s.a.) fiiliyle sabittir. Öğle namazı ile arasındaki fark budur. Nitekim Hz. Ömer bu konuda şöyle demiştir: "Rasulüllah'ın mübarek ağzından çıktığına göre, yolcu namazı iki rekattır, fecr (sabah) namazı iki rekattır ve Cuma namazı da iki rekattır. Bu sonuncusu kasır namazı gibi değildir, Cuma hutbesi nedeniyle kısaltılmıştır." (Ahkamu'l-Kur'an, el-Cassas)

Ayette, bahis konusu edilen ezan ile, hutbeden önce okunan ezan kastolunmaktadır, yoksa Cumadan çok önce halka haber vermek için okunan ezan değil. Saib bin Yezid'in rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber (s.a) döneminde sadece bir ezan okunurdu. Müezzin bu ezanı, imam minberde oturduktan sonra okumaya başlardı. Bu Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'in dönemlerinde de aynı şekilde devam etmiş ama Hz. Osman'ın zamanında nüfus arttığından dolayı, çok önceden bir ezan daha okutulmaya başlanmıştır. Bu ezan Medine çarşısında bulunan bir evden okutturuluyordu. (Buharî, Ebu Davud, Neseî, Tirmizî).

"Zikrullah" ile Cuma hutbesi kastedilmektedir. Çünkü ezandan sonra Hz. Peygamber (s.a) hutbe verir ve her zaman namazı hutbeden sonra kıldırırdı. Ebu Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: "Melekler, her Cuma, namaza gelen kimselerin isimlerini kaydederler ve imam minbere çıktığında defterlerini kapatıp, hutbeyi dinlemeye başlarlar." (Müsned-i Ahmed, Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei) Bu hadisten de anlaşıldığı gibi, "zikir" ile hutbe kastedilmektedir. Ayrıca Kur'an'ın ifadeleri de aynı yöne işaret etmektedir. Şöyle ki, önce "Allah'ın zikrine koşunuz" diye buyurulurken, daha sonra "Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın" denilmektedir. Bu ifadelere göre Cumanın tertibi şu şekildedir. Önce zikr (hutbe), sonra namaz. Nitekim müfessirler "zikr"in hutbe yahut hutbe ve namaz olduğu konusunda görüşbirliği içindedirler.

Hutbe karşılığında "Zikrullah" ifadesi kullanılmıştır; zira hutbenin Allah'ı hatırlatan konuları kapsaması gerekir. Örneğin, Allah'a hamdü-sena, Rasûlüne salavat, Allah'ın emirleri, şeriatına uygun ameller, tebliğ yolunda telkinler, muttakilerin vasıfları tarifi ve medhi vs. Bu esaslara dayanarak Zemahşerî zalim hükümdarları övmenin, onların isimlerini anmanın, onlara dua etmenin "Zikrullah" ile bir ilgisi bulunmadığını, aksine bunun "Zikruşşeytan" olduğunu söylemiştir. (Keşşaf)

"Allah'ın zikrine koşunuz" emri ile elbette koşa koşa gelmek kastedilmiş değildir. Bu ifade "çabuk gelin, acele edin" anlamındadır. Nitekim Arapça'da "sa'y", sadece koşmak için değil, gayret göstermek çabalamak anlamında da kullanılır. "Sa'y" bu anlamıyla Kur'an'da da çok kullanılmıştır. Zaten müfessirler ayetteki kullanıma bu anlamı verme hususunda görüş birliği içerisindedirler. Yani ezanı işiten kimse, hemen mescide varabilmek için gayret göstermelidir. Hem ayrıca namaz kılmak için camiye koşarak gelmekten Müslümanlar men olunmuşlardır. Ebu Hureyre'den rivayet olunduğuna göre Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: "Cemaat namaza başladığında, namaza temkinli ve vakar içinde gelin, koşmayın. Namaza yetiştiğinizde hemen cemaate katılın ve sonra (namazı) tamamlayın"

(Kütübüs'Sitte) Ebu Katade el-Ensarî, şöyle anlatıyor: "Bir defasında Hz. Peygamber'in (s.a.) arkasında namaz kılıyorduk ve birden ayak sesleri duyduk. Namaz bitince Hz. Peygamber (s.a) gürültünün nedenini sordu. Onlar namaza yetişmek için koştuklarını söyleyince Hz. Peygamber, "Böyle yapmayın, namaza sukûnet içinde gelin ve cemaate katılın, sonra namazınızı tamamlayın" diye buyurdu. (Buharî, Müslim)

"Alışverişi bırakın"; bu ifade sadece alışverişi değil, tüm meşguliyetleri bırakarak namaz için hazırlanmayı da içine alır. Burada "el-bey'a" (alışveriş) kelimesinin zikredilme nedeni, Cuma günü ticaretin yoğun olması dolayısıyladır. Cuma günleri civardaki yerleşim bölgelerinden Medine'ye gelen insanlar, yanlarında satmak için mal getirirlerdi ve o gün herkes ihtiyaçlarını karşılayabilmek için alışveriş yapardı. Bu nedenle ayetteki yasaklama sadece alışveriş ile sınırlı olmayıp, tüm meşguliyetleri kapsamaktadır. Allah Teâlâ'nın ayette sadece alışverişi zikretmiş olması nedeniyle fakihler Cuma ezanından sonra her türlü alışverişin haram olduğu hususunda görüşbirliğine varmışlardır.

Bu verilen emir, Cuma namazının farz olduğuna kesin bir delildir. Yani "Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrıldığınızda, Allah'ın zikrine koşun" ifadesi tek başına Cuma namazının farziyetini ispatlamaya yeterlidir. Ayrıca helâl bir şeyin (alışverişin) Cuma namazı nedeniyle haram kılınması da Cuma namazının farziyetini ortaya koymaktadır. Bunun yanısıra Cuma namazının kılınması nedeniyle öğle namazı da sakıt olur. Yani Cuma namazı, öğle namazının yerini alır. Bu da Cuma namazının farz oluşuyla ilgili başka bir delildir. Çünkü bir farz, ancak yerine başka bir farzın ikame edilmesiyle sakıt olur. Nitekim bu husus, birçok hadis ile teyid edilmiştir.

Örneğin Hz. Peygamber (s.a) Cuma namazını şiddetle tavsiye etmiş ve bunun farz olduğunu söylemiştir. İbn Mes'ud'un rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber (s.a); "Gönlüm namazı kıldırması için yerime bir başkasını tayin edip, Cuma namazına gelmeyenlerin evlerini ateşe vermeyi arzu ediyor." demiştir. (Müsned-i Ahmed, Buharî) Ebu Hreyre ve İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre, kendileri Hz. Peygamber'i hutbede, "İnsanlar Cuma namazını terk etme adetini bıraksınlar. Aksi takdirde Allah onların kalplerini mühürleyecek ve onları gafillerden kılacaktır." derken işitmişlerdir. (Müsned-i Ahmed, Müslim, Neseî) Ebu'l-Caad Demirî, Cabir bin Abdullah ve Abdullah bin Ebî Evfa'nın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: "Şayet bir kimse gerçek ve caiz olmayan bir mazeret nedeniyle üç Cuma namazını terk ederse, Allah o kimsenin kalbini mühürler." Bu hadisin lafzı, bir başka rivayette şöyledir: "Allah onların kalplerini münafıkların kalplerine benzetir" (Müsned-i Ahmed, Ebu Davud, Neseî, Tirmizî, İbn Mace, Darimî, Hakim, İbn Hibban, Bezzar, Taberani) Cabir bin Abdullah, Hz. Peygamber'in (s.a) şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Bugünden itibaren, kıyamete değin Cuma namazı sizlere farzdır. Cuma namazını basit bir amel sanıp ona önem vermeyen kimsenin halini Allah Teâlâ düzeltmez. İyi dinleyin! Tevbe edip, Allah'tan mağfiret dilemedikçe, o kimsenin namazı namaz, zekatı zekat, haccı hac, orucu oruç, iyiliği iyilik değildir. Allah ise affedicidir. (İbn Mace, Bezzar) Aynı anlamda başka bir rivayeti Taberanî, İbn Ömer'den nakletmiştir. Ayrıca Cuma namazının farz oluşu ile ilgili birçok hadis rivayet edilmiştir. Abdullah b. Amr b. el-As'ın rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber (s.a) "Cuma ezanını duyan kimseye Cuma namazı farzdır" buyurmuştur. (Ebu Davud, Darekutnî) Cabir bin Abdullah ile Said bin Hudrî Hz. Peygamber'in (s.a.) hutbede şunları söylediğini rivayet ederler: "Şunu iyi bilin ki, Allah sizin üzerinize Cuma namazını farz kılmıştır." (Beyhakî) Ancak kadınlar, hastalar, çocuklar, körler ve yolcular bu farziyetin dışındadırlar. Hz. Hafsa'dan rivayet olunduğuna göre, Hz. Peygamber "Cuma namazı her baliğ (yetişkin) üzerine vaciptir, buyurmuştur." (Neseî) Tarık bin Sihab'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a) şöyle demiştir: "Cuma namazını cemaatle kılmak, her Müslümana vaciptir. Ancak kadınlar, köleler, çocuk ve hastalar müstesna." (Ebu Davud, Hakim) Hz. Peygamber'in (s.a.) bu hadisinin lafızları, Cabir bin Abdullah'ın rivayetinde şu şekildedir: "Kim Allah'a ve Ahiret gününe iman ediyorsa Cuma namazı kendisine farzdır. Ancak kadınlar, yolcular, köle ve hastalar müstesna." (Darekutnî, Beyhakî) Kur'an'ın ve hadislerin bildirdikleri doğrultusunda bütün ümmet, Cuma namazının farziyeti hususunda icma etmiştir.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
1- Kuran Allah sözüdür, peygamberide Allah yaratmıştır ve Allah peygambere emir verip peygamberde emre uygun davranmıştır.

değerli kaya Kuran Allah sözü müdür,amenna bizce evet öyledir.tüm yaratılmışları da Allah yaratmıştır.Allah peygamberine emr vermiştir.bu doğrudur.Ama yalnızca KURAN içinde emr vermemiştir.Allah peygamberini gönderdiği kitabın tercumanı,dellalı,müfessiri,tevilcisi de ilan etmiştir.Bunu Kuranda güzelce görüyoruz.Çünkü Kuran Allah a ve resulüne itaat edin demiştir.Yalnız Allah cc itaat edin dememiştir.

2-Allah sözü olan kuranda; Allah, "ey iman edenler..." diye seslenerek kadın ve erkeğe hitap eder.
burada Allah cc iman edenlere hitab etmiştir.ama Peygamber efendimiz.hadislerinde bu iman edenlerin içinde istisna olanları söyleyerek,ayeti tefsir etmiştir,emri düzenlemiştir.ayette ne diyordu peygambere itaat edin.bizde bunu yaparak hadisi kabul ediyoruz."Şunu iyi bilin ki, Allah sizin üzerinize Cuma namazını farz kılmıştır." (Beyhakî) Ancak kadınlar, hastalar, çocuklar, körler ve yolcular bu farziyetin dışındadırlar
3-a- Şimdi sen bu sözlerden; Senide, peygamberide yaratan Allah'ın sözünemi tabi olursun, yoksa peygamberin sözünemi tabi olursun?
madem Allah Resulünün sözüne ve kendi sözüne tabi olmamızı istiyor bizde Allah ve resule tabiyiz.çünkü bilmediğimiz bir konuda resulullaha sav.danışmamız Kuranda emr edilmiştir.
b- sen Allah'amı kulluk etmektesin, peygamberemi kulluk etmektesin?
Allah cc kulluk etmekteyiz.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
selamun aleykum.

ya eyyuhellezune amenu ..yani hey iman edenler.inanlar denen şu ayette diyor ki

Ya eyyühellezıne amenu iza tedayentüm bi deynin ila ecelim müsemmen fektübuh -bakara 282

hey iman edenler .belirli bir süre borçlandığınız zaman onu yazın.

bakınız burdada aynı hitap var lakin bu bir tavsiyedir.yani yazmak farz değil.
siz yazıyomusunuz.yazmayan dinden mi çıkıyor.günaha mı giriyor.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Kurandaki herşey farz demişsiniz. Ey iman edenler! "râine" demeyin, "unzurna" deyin ve iyi dinleyin, kâfirler için elemli bir azap vardır.

bakınız burda da ey iman edenler deniyor.burda ne anlatılmak isteniyor.bize farz olan nedir.kaya hocam
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
birincisi biz arapça konuşmuyoruz,ikincisi madem hadis yok sadece kuran var resulullah sav.de vefat etmiş kime unzurna diyeceğiz.bu nasıl bir farz.üçüncüsü hey iman edenler dediğine göre her zaman ve mekandaki yani herkesi kast ediyor.di mi.şimdi unzurna dememizin şu zamanda bize nasıl bir farziyeti var.
 

Hasan Akçay

New member
Katılım
23 Eki 2009
Mesajlar
43
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
82
Merhaba.

Allah'in o emri ayetin indigi an ile SINIRLI degil evrenseldir. Elmalili buna dikkat cekiyor:

Ra'y ve riayet
hayvanat hakkinda
GÜTMEK, insanlar hakkinda siyaset adi verilen
YÖNETMEK anlamina gelir.

Kisacasi konu halki YÖNETMEK ile ilgilidir.
Halk bugün de yönetiliyor.

Allah'in "Unzurnâ -Biz kâle al!" deyin emri bugün de gecerlidir.

Allah biz inananlara "Davar gibi güdülmeyin! Insan gibi kâle alinmanizi saglayin!" diyerek yönetime katilmamizi yani halk yönetimi anlaminda "demokrasi"yi tavsiye ediyor.

Konunun devami var.
Konu cok önemli.

Keske müzakere edebilsek.

Sevgi ile,
Hasan Akcay
 

Hasan Akçay

New member
Katılım
23 Eki 2009
Mesajlar
43
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
82
Bu konuda daha öncede yazmıştım ve hatırladığım kadarıyla orada bu cevabıma eleştiriniz yoktu.

Elestirmedim cünkü size bu konuda meramimi anlatamadigimi gördüm. Hatlar kesik. Isterseniz bir deneyeyim: Güzel kardesim, halkin yönetiminde egemenlik halka aittir, "ulil emr"e degil.

Ilahî emirlere gelince
onlar
sistem degil, emirdir.

Örnegin ilahî emir:
Inananlar! Cuma günü namaza cagri yapildiginda Allah'i anmaya kosun!

Inananlarin bu ilahî emre uymasini mümkün kilacak olan
yönetim baskadir
bu ilahî emir baska.

Bakin, yüz yillarca halkin yönetiminde egemenlik halka ait olmadi; kadin erkek bütün inananlarin bu ilahî emre uymasina imkan tanindi mi? Simdi inanan kadinlar laik yönetime bas vurup "Bizim cuma ibadetimize engel olunuyor!" diye sikayet etsinler. Kirpila kirpila kusa benzetilmis olsa da laik demokrasinin geregi yapiliyor mu görürüz, Allah isterse.

Sevgi ile,
Hasan Akcay
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
değerli hsan akçay
elmalılı hezaratları bizim çok sevdiğimiz bir allemedir.takva ve ilim sahibidir.yorumunuz bu ayetten çıkarmı çıkmaz mı doğrusu kesinlikle bilemeyiz yalnız güzel bir yorum..biz cumhurdan ve cumhuriyetten yanayız.serbest seçimlerden halkın yönetime katılmasından demokrasiden yanayız.çünkü nasılsanız öyle yönetilirsiniz sözü bize bunu söyler.
resulullah sav.hala yaşıyor bizce nerede onun sahih hadislerinde sünneti seniyeelerinde.iste unzurna deyin raina demeyin yani hadisi sahihaya ittiba edin onu sözünüzden üstün tutun raina diyerek terbiyesizlik yapmayın, deniyor.bizim yorumumuz budur.unzurna demek ise farzı kifayedir.ümmetten bir kısım derse diğerlerinin üstünden düşer.bunuda hakkıyla diyen hadis alimleri,asfiya ve evliyalardır.yazımız
 

Hasan Akçay

New member
Katılım
23 Eki 2009
Mesajlar
43
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
82
egemenlik gerçek anlamda Allah’a ait olur, halka ait olamaz, doğrusuda budur.

Gercek anlamda egemenlik nedir?
Örnegin?

Emin olmam icin aciklayip bir örnek verir misiniz lütfen.

Eger varolussal anlamdaki egemenligi kastediyorsaniz size katilirim; haklisiniz. Örnegin Allah varolussal olarak kul-köle sahibidir ama onlari Kendi tarlasinda bedava calistirmaz; köle pazarinda satip parasini cebine indirmez.

Ben varolussal egemenligi degil
bedeli ceza ehliyeti olan
egemenligi kastediyorum.

Egemenlik o baglamda halka aittir. Öyle olmak ta zorundadir cünkü insanlar o yetkilerini kullanirken verdikleri hükümlerin adil ya da adaletsiz olmasina göre ahrette ödül ya da ceza alacaklar (Nisâ 58)... yani sorumludur insanlar.

Yetkisiz sorumluluk olmaz.

Beni dogru anladiginizdan da emin degilim. Örnegin bana göre dine uygun beserî hüküm olmaz, siz olur diyorsunuz. O halde örnek göstermenizi rica ettim. Göstermediniz. Hatlar orda kesildi.

Ben size bir örnek vereyim. Muhammed nebi savasa katilmak istemeyen bazi arkadaslarina izin vermis. Tevbe 43'te Allah onu azarliyor: Allah seni bagislasin, dogru söylediklerini ve yalanci olduklarini bilinceye kadar neden izin verdin onlara?

Acik ve net. Emîr Muhammed'in o izin hükmü beserî idi yani laik. Eger dinî ya da dine uygun olsaydi Allah elcisini azarlamazdi.

Simdi de siz
dine uygun hüküm vardir iddiasinin sahibi olarak
bir örnek verir misiniz.
Lütfen.

Sevgi ile,
Hasan Akcay.
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
42
egemenlik gerçek anlamda Allah’a ait olur, halka ait olamaz, doğrusuda budur.

Gercek anlamda egemenlik nedir?
Örnegin?

Emin olmam icin aciklayip bir örnek verir misiniz lütfen.

Eger varolussal anlamdaki egemenligi kastediyorsaniz size katilirim; haklisiniz. Örnegin Allah varolussal olarak kul-köle sahibidir ama onlari Kendi tarlasinda bedava calistirmaz; köle pazarinda satip parasini cebine indirmez.

Ben varolussal egemenligi degil
bedeli ceza ehliyeti olan
egemenligi kastediyorum.

Egemenlik o baglamda halka aittir. Öyle olmak ta zorundadir cünkü insanlar o yetkilerini kullanirken verdikleri hükümlerin adil ya da adaletsiz olmasina göre ahrette ödül ya da ceza alacaklar (Nisâ 58)... yani sorumludur insanlar.

Yetkisiz sorumluluk olmaz.

Beni dogru anladiginizdan da emin degilim. Örnegin bana göre dine uygun beserî hüküm olmaz, siz olur diyorsunuz. O halde örnek göstermenizi rica ettim. Göstermediniz. Hatlar orda kesildi.

Ben size bir örnek vereyim. Muhammed nebi savasa katilmak istemeyen bazi arkadaslarina izin vermis. Tevbe 43'te Allah onu azarliyor: Allah seni bagislasin, dogru söylediklerini ve yalanci olduklarini bilinceye kadar neden izin verdin onlara?

Acik ve net. Emîr Muhammed'in o izin hükmü beserî idi yani laik. Eger dinî ya da dine uygun olsaydi Allah elcisini azarlamazdi.

Simdi de siz
dine uygun hüküm vardir iddiasinin sahibi olarak
bir örnek verir misiniz.
Lütfen.

Sevgi ile,
Hasan Akcay.

hasan ne haber eserın piyasaya ne zamn çıkor hasan acaba
tahriful kuran
muellefi .laik hasna akçay
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
42
selam,
sevgili elkaria,

sayın akçay kendi fikirlerini anlaşılır şekilde ve delillendirerek dahi anlatmaktadır.

Bize ters gelen anlatımlarına ise yine insanca karşı çıkarak, delillerle kendisine yazmaktayız.

Fikirlere, düşüncelere ve ifadelere set çekmemek, baskı kurmamak gerektiğine ilişkin eleştirel yazımı size yazmıştım.

Eğer, sayın akçayın yazılarında katılmadığınız veya katkı yapamak istediğiniz bir kısım varsa lütfen, bunu yazarak gösteriniz, bizde faydalanmaya çalışalım.

Ama, şahısları kategorize etmek, fikirlerini sabote etmek, imansızların inanmama ve bu ifade özgürlüğü sunan islama ters davranışlardır.

Bu nedenle, sadece bilginizle olaylara dahil olursanız hepimizin kazançlı çıkacağını bir kez daha belirterek, bundan böyle buna uygun yazacağınızı umut ediyorum.

Selam
aorskaya

kime gore delil kendine gore .
Hasanla uğraşmak havanda su dovmek gibidir
sen hasani benim kadar tanimassin ben hasanla ne kadar mucadele ettim
iktibas forum kapanmasaydi size guzel örnekler sunabilirdik
hasan bu bu saaten sonra hasanin fikirleriyle tahrifiyle zaman kaybetdemem sonu belli olan bir iş için uğraşmaya deymez elbetteki

ben hasan gibi kuran tahrifcilerine verilecek en guzel cevabi veriyorum mucadelem bu şekildedir
şu an sizde benim fikirlerime set cekmeye baski kurmaya calistiginizin farkindasiniz inşaallah

bak arkadaş müslüman laikliği savunamaz laiklik başli başina bir dindir beşeri bir dindir
kim islamdan başka din ararsa bu ondan kabule dilmeyecektiri buda allahin vadidir.siz allahin vaadiem karşimi geliyorsunuz
laikliği benimsemiş o dine tabii olan bir insaan musluman değildir.kakip kendi hevasina gore kuan ayetlerine farkli anlam katarak ayetleri egip bükerek yahudilerin başvurduğu yoldan yurumek kufurdur bile bile batili hakkin üzerine örtmeye çalişmak daha buyuk kufurdur .parmaklariyal dilleriyle ayetlerin uzerini kapatip geçiştirmek küfrün alasidir
allah ve resulu ne verdiyse ona razi olacaksin olmayacaksan allahin vadini unutmamak gerek allah vaadinden donmez
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
42
Selam,

Sevgili elkaria,

Hasanla bu şekilde mücadele ediyorum derken, yazılarıma bakmamışsın bile yahu!

Mücadele yöntemini, müslümana göre doğru bulmadığımı, kuranla açıklamamın neresi set çekmektir? Hasan akçay, doğru yanlış fikirlerini ortaya koyuyor, bizimde fikirlerle yanlışlarını göstermemiz gerekir.

İsterse, imansızlık yönünde fikir belirtsin bizim doğrusunu göstermemiz gerekir. Allah'ın emri budur.

Allah teaşa'nın Musa peygamberimizi, Firavun'a gönderdiğini bilirsin. Neden Peygamberi Firavun'un ayağına kadar göndermiştir düşünmezmisizn kardeşim?

Neyse, sanırım söylemek istediğim mesajı anladın!

Elkaria, yazılarıma bakmadan beni laikliği savunmakla itham ettin!

Geriye dön bir bak bakalım, savunmuşmuyum, yoksa en ideal görünen sistem bile olsa, adına ne denirse densin, insan icadı sistemlerin ilahi sistemle kıyas bile edilemeyeceğini mi söylemişim gör.

Laikliğin islamda yeri olmadığını, bunun uygulandığı ülkelerde de dini kontrol için uygulandığını söylediğimi gör.

sonra, bir özür borcun olduğunu anlarsan, gereğini yaparsın artık...

selam
aorskaya

Not: Küfür, hakaret olmadıktan sonra kim ne yazarsa yazsın, yanlış varsa doğru cevabı veren biri elbette çıkar. Bu nedenle yanlış olanın da yanlışını görüp dönmesi ihtimalini kaldırmayalım.

ben senı laikliği savunmakla itham etmedim üstüne alınmışsım kastım hasandı
ben sana hasanı anlattım savundugun kışının ne olduğunu anla ıstedım hasan kuranı kendıne kakan yaparak tehlıkelı sularda yuzuyor senelerce. onu bılen bılıyor zaten ya bılmıyenler.o yuzden kardeşleri uyarmak vazıfemdır
 
Üst Alt