Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Deizm (Yaradancılık)

bekir

sadece bir kul
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,198
Tepkime puanı
5,997
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Türkçe'ye "yaradancılık" şeklinde çevrilen deizm terimi, Tann'ya inanmakla beraber belli bir dinin naslarını ve esaslarını inkar eden, Tanrının evreni yarattıktan sonra onu kendi yasasına göre işlemek üzere kendi haline bıraktığını ileri süren felsefi akımı İfade eder. Başka deyişle, dinin dayandjğı vahyi inkar etmekle birlikte, Tanrının varlığına inananların kabul ettikleri felsefi akımdır. Bu felsefi akımı benimseyen düşünür ve filozoflar 'Tabii din" şeklinde nitelenen salt felsefi bir din anlayışını kendilerine temel alırlar. Bu anlamda deistler vahyi, ilhamı ve vahiy yoluyla bildirilen Tanrı, din, kader veya takdir gibi inanç esaslarını inkar ederler; sadece akılla temellendirilip kavranılan bir tanrının varlığını kabu ederler. Dolayısıyla bu anlayışı benimseyenlere göre dinlere ve peygamberlere gerek yoktur. Fakat bunun yerine "tabii din" düşüncesi insandaki inanış duygusunun muhtevasını doldurup karşılayabilir.


Deizmi XVI. yüzyılda ortaya çıkarak Aydınlanma Çaği'nda kilise öğretisine eleştiriler yönelterek akla dayalı veya tabii din görüşünü ileri sürmüştür. Başlıca temsilcileri olarak Jean Bodin, Herbert Of Cherbury, John Toland, Shaftesbury, Voltairc, Jen Jacqucs Rousseau'dur.

Düşünce ve duyguda köklü bir değişikliği getiren Rönesans ile birlikte dini nassların temeli ya da kaynağı akılda aranmaya başlandı. Bu nassların herhangi bir din veya mezhebte olmamasına bakılmaksızın sadece akıla uyum içinde olanlarının kabul edilmesiyle yeni bir din anlayışı oluşturulmaya çalışıldı. Sözgelimi İtalyan LaeliusSocinus(15251562)'un kurduğu "Socinionİzm" akımı bunun tipik örneği sayılmaktadır. Gerçekten Socinionİzm Hıristiyan öğretisini akılcı bîr yaklaşımla temellendirmeyi amaçlamaktaydı ki, vahyin sadece akılla uzlaşan ve uyum içinde olan yönlerini kabul ediyordu. Buna karşılık vahyin akılla açıklanması mümkün görünmeyen, fakat Hrıistiyan öğretisinin dinin özü kabul ettiği sırları (Mysterium) bir tarafa bırakılıyordu.


Aslında bu anlayışın köklerini ilk çağın Stoa felsefesinde görmek mümkündür. Stoa felsefesine göre din Tanrı'dan gelen vahiyle kaim değil, aksine aklın bir ürünüdür. Nitekim Stoa felsefesinde labial ile akıl (logos) aynı anlamı içerirler ki, tabiatta evrensel akıl hakimdir. Tabiatın bir parçası olan insanda da akıl vardır ve onun tabiatının yanısıra hakim bulunmaktadır. Böylece Stoacılarda "tabial" veya "tabu ışık" akılla eşanlamlı tutulmuştur.


Rönesans'ta bu anlayışı sürdüren Fransız Jean Bodin ile Herbert of Cherbury'nin görüşleri bu bakımdan ilgi çekicidir. Bodin, konuyu şu şekilde tartışır: Her dîn ancak izafi olarak doğrudur ve mutluluğa ve kurtuluşa ermek bakımından sadece akıl ve tabiat yasası temel kabul edilebilir. Dolayısıyla ne Pagan dinlerin, ne de vahyi esas alan dinlerin doğmalarına ihtiyaç vardır. Aslında bütün dinler, yaratıştan gelen ve tüm insanlarda bulunan tek dinin türevleridir. Buna göre bu tabii dinin esasları şunlardır: Tanrının birliği, ahlak bilinci, özgürlük, ölümsüzlük, öte dünyada bir kefarete (ceza ve mükafat) inanış. İşte bu inanış ilkeleri tüm İnsan ve toplumlarda tabii olarak bulunmaktadırlar.


Herberı of Cherbury'e göre ise vahiy aklın ilkelerine ve ortaya koyduklarına bağlı kalmalıdır, çünkü akıl din alanında da bağımsızlığını koruyan tek güçtür. Her dinin temelinde şu beş önerme daima sözkonusu olur: En yüce bir varlık olarak tek Tanrı vardır; ona tapınılmalıdır; tapınmanın esası erdemi gerçekleştiren bir dindarlıktır; suç ve günahın cezası pişmanlıkla ödenmelidir ve öte dünyada bir ceza ve miikafaatın olduğu bilinmeli ve beklenilmelidir. Tüm dinlerde bu İlkelere aykırı olmayan esaslar kabul edilmelidir.


İngiliz teolog ve düşünürü Samucl Clarke deizm kelimesinin dört kavram kapsadığını ileri sürer:
a) İnayetle ilişkisi olmayan biryaratıcı Tanrı kavramı;
b) Ahlâki özellikleri olmayan bir Tanrı kavramı;
c) Hayatta ilahi inayeti temsil eden, ahirette ise İyilik ve kötülüğü yargılayan, ama
d) vahiy ve labiatüstüyle ilişkisi olmayan bir yaratıcı kavramı. Böyle Clarke Hıristiyanlığı tabii olarak gerekli ve akla dayalı bir din anlayışıyla temellendirmek istemiştir. Bu bakımdan "iyi" ile "kötü"nün de izafi kavramlar olmadıklarını, aksine tabii gerçekler olduklarını açıklamaya çalışmıştır,


Kant'a göre deîzm ahlaki özellikleri olmayan bir ilk nedenin ve mutlak varlığın, teizm ise bu hayatta kaza ve kaderi tayin eden, ahirette adaleti uygulayan kişisel bir Tanrı'nın kabul edilmesidir. Bununla beraber tarihte "deist" olarak tanınan birçok yazar ve filozof (Voltaire, Rousseau) bu sonuncu anlayışı benimsemişlerdir.


Benimsediği Tann görüşü dinlerin görüşüne yakın veya uzak olsun deizmin başlıca özelliği, tamamen felsefi olması ve her çeşit vahye karşı çıkmasıdır. Rönesans'dan beri bazı yazarların eserlerinde (T.More'un Utopİa'smda olduğu gibi) deizmin unsurları kendini gösterir. Deizm özellikle XVII. yüzyıl İngiltere'sinde gelişmiş olup Almanya'da Wolf un görüşlerini benimseyenlerin çoğu deistti.


Gerek deistler, gerekse teistler, Tanrı, vahiy, din peygamber gibi kavramları kendi bağlamlarından çok, farklı insan algı ve kavrayışları doğrulusunda temellendirmeyi amaç edindiklerinden hakikati yakalamada yetersiz kalmışlardır. İslam dininin Allah'a İmanda vahyi temel alması yanında, insanın algı ve kavrayışını gözardı etmemesi burada önemle anılmalıdır. Keza bütün insanlarda inanma duygusu tabiî olarak vardır, fakat her ferdin inanç muhtevası başlı başına hakikat olarak kabul edilemez. Onun İçin din birdir, HzAdem'den Hz.Muhammed (s.a.v)'e kadar aynı inanç esaslarını kapsar. Ne var ki, insanların farklı algılamaları, hakiki dinin yerine batıl inançları geçirmiştir.


İsmail KILLIOĞLU
 
Son düzenleme:
K

kompLeks

Guest
sayın bekir;

başlığı açtığınız için teşekkür ederim. yaptığınız alıntıda da belirttiğiniz gibi deizmin bilinen farklı temsilcileri var. her temsilcinin benimsediği ufak nüanslar var. ben kendimi deizme çok yakın gördüğüm için deistim diyorum. bu yüzde yüz deitliğin her öğretisini kabul ettiğim anlamına gelmiyor tabiki. ama yüzde 95 kabul ettiğimi söyleyebilirim. her ne kadar deist olsam da, bazen bir din seçme ihtiyacı duyabiliyorum.sizlerle çok sohbet ettiğim için galiba öyle hissediyorum. ama bu din seçme olayını islamı benimseme olarak algılamayın. seçeceğim din herhangi bir din olabilir. bazen deistlik ve bir dine mensup olmak ve yaratıcıya inanmak da çok saçma geliyor ve agnostikliğe doğru kayıyorum. bazen anlık değişimler sergileyebiliyorum. ama en ağır basan inanış; bir yaratıcının varlığına olan inancım oluyor. o yüzden deist kalıyorum. panteist de olabilirdim veya panenteist. onlarda bana biraz yakın geliyor.

şunu da söylemek istiyorum. deist olmam deizm konusunda herşeye vakıf olduğum anlamına gelmiyor. örneğin deizmin tarihçesini bilmiyorum. ki deist olmak için bunu bilmek da gerekmiyor. deizmin en belirgin özelliği bir yaratıcının varlığına inanıyor olması. bu anlamda kendimi deizme yakın gördüğüm için deist oldum. sonuçta deizm bir akım. bu akımı oluşturan kişiler sıradan kişiler olsaydı bu akım kimse tarafından bilinmezdi. sonuçta bu akımı insanlar oluşturuyor. eğer ben bir akım oluştursaydım çoğunlukla deizme uygun ama ondan biraz farklı olurdu.

şimdi bu konudaki sorularınızı alabilirim.
 

bekir

sadece bir kul
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,198
Tepkime puanı
5,997
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Evet, hani bir yaradana inanıyorsunuz ya, o yaradandan bahsedin bize biraz, sonra biz de her şeyin yaratıcısı olan Allah'ı anlatalım inşallah.
 
Son düzenleme:

xyz

Üyeliði durduruldu
Katılım
20 Kas 2011
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
sayın bekir;
her ne kadar deist olsam da, bazen bir din seçme ihtiyacı duyabiliyorum.sizlerle çok sohbet ettiğim için galiba öyle hissediyorum. ama bu din seçme olayını islamı benimseme olarak algılamayın. seçeceğim din herhangi bir din olabilir. bazen deistlik ve bir dine mensup olmak ve yaratıcıya inanmak da çok saçma geliyor ve agnostikliğe doğru kayıyorum. bazen anlık değişimler sergileyebiliyorum. ama en ağır basan inanış; bir yaratıcının varlığına olan inancım oluyor. o yüzden deist kalıyorum. panteist de olabilirdim veya panenteist. onlarda bana biraz yakın geliyor.

Kompleks;
Bir yaratıcı yani başlatıcıyı kabul ettiğiniz için deist kabul edebilirsiniz kendinizi; fakat deistler dinlerden arınmış bir yaratıcıyı kabul ederler. Bu yaratıcı evrene müdahale ediyor/etmiyor mevzusunda deistlerin görüş farklılıkları vardır. Dinlere yönelişinizin sebeplerini bu noktada sorgulamanızda fayda olduğunu düşünüyorum. Çünkü din arayışının altında yatan sebep paçayı kurtarma isteğinden başka bir şey değildir. Bilmem anlatabildim mi? :)
 

xyz

Üyeliði durduruldu
Katılım
20 Kas 2011
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
bekir;
Hangi yaratıcıdan bahsedelim? İslamdaki ve diğer dinlerdeki Tanrı figüründen bağımsızd tut deistlerin kabul ettiği yaratıcıyı.
Kendi adıma cevap verecek olursam, benim için tüm kozmozu var eden ve evrene müdahale etmeyen bir başlatıcıdır. :)
 

bekir

sadece bir kul
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,198
Tepkime puanı
5,997
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
bekir;
Hangi yaratıcıdan bahsedelim? İslamdaki ve diğer dinlerdeki Tanrı figüründen bağımsızd tut deistlerin kabul ettiği yaratıcıyı.
Kendi adıma cevap verecek olursam, benim için tüm kozmozu var eden ve evrene müdahale etmeyen bir başlatıcıdır. :)

Hepsi o kadar mı?
 

xyz

Üyeliði durduruldu
Katılım
20 Kas 2011
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Başka ne bekliyordun ki?
 

bekir

sadece bir kul
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,198
Tepkime puanı
5,997
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Benim değil, sizin beklentiniz önemli.

Bahsettiğiniz yaratıcı, yaratıcı vasıflarından uzak, başka bir ad bulun siz ona. Daha doğrusu "usulen bir yaratıcı var diyoruz" diyin. :)
 

xyz

Üyeliði durduruldu
Katılım
20 Kas 2011
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Benim değil, sizin beklentiniz önemli.

Bahsettiğiniz yaratıcı, yaratıcı vasıflarından uzak, başka bir ad bulun siz ona. Daha doğrusu "usulen bir yaratıcı var diyoruz" diyin. :)
Sayın Bekir, sizin bir inanır olarak tanrıdan beklentiniz olabilir, dinlerin öğretisi sizin beklentinizi karşılar. Vaad edilen cennet, sonsuz hayat gibi... Fakat deistlerin aslında tüm non-teistlerin Tanrı'dan herhangi bir beklentileri yoktur.

Yaratıcı yani Tanrı var olsa da olmasa da benim O'ndan bir beklentim olması söz konusu değildir. Öğrendiklerimden yola çıkarak Tanrı vardır diyorum, bu kabul Tanrı'yı bana borçlu kılmaz.
 

xyz

Üyeliði durduruldu
Katılım
20 Kas 2011
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0

İfadelerinizden anlaşılan da bu.

Özetle, ateist, deist, teist ve sair inançların esasen çok bir farkı yok.

Teizm hariç. :)
Düzeltmeden geçemeyeceğim başka bir detay da ateizm, deizm, panteizm, panenteizm vs. görüşler inançtan değil, inançsızıktan doğmuş akımlardır.
 

raþid

New member
Katılım
18 Eki 2011
Mesajlar
120
Tepkime puanı
56
Puanları
0
Konum
yan odadan
Kafirlik de bir inançtır, kabul edip etmemek görecelidir. Kafirlik de Allah olgusu belki yer almaz ama, nefs bu açıkları kapatmak için mücadeleden de vazgeçmez. Göründüğü üzere :)
 

xyz

Üyeliði durduruldu
Katılım
20 Kas 2011
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Kafirlik de bir inançtır, kabul edip etmemek görecelidir. Kafirlik de Allah olgusu belki yer almaz ama, nefs bu açıkları kapatmak için mücadeleden de vazgeçmez. Göründüğü üzere :)

Laf mı soktun şimdi? :D
Keşke iki kelam yazabilseydin de kafirin ağzının payı vermiş helal olsun bu mümine deselerdi sana da... :)
 

raþid

New member
Katılım
18 Eki 2011
Mesajlar
120
Tepkime puanı
56
Puanları
0
Konum
yan odadan
Yok be, yok öyle derdim...Müslümanlığım bu tür boş şeyler için değil. Dahası, daha dahası için. :)

Senin müslüman mahallesine gelip de sokmaya çalıştığın laflara bakınca, bu tür boş şeyler ile hala uğraşılıyormu diye ara sıra kafamı uzatır bakar geçerim.

Sen bakma bana, takıl işte kafana göre...Güzel bir forumdur, müptela yapar adamı. Belki bazı şeylerin pasını alırsın, belli mi olur ? :D
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
benim merak ettiğim...

insan zekası öğrendikçe öğrenmek ister, özellikle de önemli konular hakkında. deistler bu bilinmezliğe nasıl katlanır?

yani ben bazı konular hakkında ''neden'' sorusu sorabiliyorsam, bir yerlerde bunların cevabınının olduğunu da bilirim. deizmde bu cevaplar yok, bu bilinmezlikle nasıl rahatça yaşayabiliyorsunuz?
 

bekir

sadece bir kul
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,198
Tepkime puanı
5,997
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Esasen Allah'a inanmayan hiç bir insan yoktur.
Yeri ve zamanı geldiğinde O'na (cc) sığınmayan hiç bir insan yoktur. O'nun (cc) kuvvet ve kudretini bilmeyen yoktur. O'nun (cc) şefkat ve merhametini göremeyen hiç kimse yoktur.

İnançsızlık, yer yer oluşan, gelip geçen ve bazen kalıcı olabilen psikolojik sıkıntıların eseridir...

Firavun gibi Rabb'lık taslayan dahi Allah'a inanıyor ama gururuna yediremiyordu...

Günümüz inançsızlık akımlarına kapılanların da ekserisinin durumu gelip geçicidir. Bu insanlara doğru yaklaşmak gerekir. Allah onlara da hayırlı kapılar açar inşaallah.
 

xyz

Üyeliði durduruldu
Katılım
20 Kas 2011
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yok be, yok öyle derdim...Müslümanlığım bu tür boş şeyler için değil. Dahası, daha dahası için. :)
İçeriği boş mesaj yazmak için bence. :)


Senin müslüman mahallesine gelip de sokmaya çalıştığın laflara bakınca, bu tür boş şeyler ile hala uğraşılıyormu diye ara sıra kafamı uzatır bakar geçerim.
Deizm başlıklı bir konu açılmış, yanlışlıklar var, onları düzeltiyorum. Salyangozcuya iş çıkarmayın siz de :)

 

xyz

Üyeliði durduruldu
Katılım
20 Kas 2011
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
benim merak ettiğim...

insan zekası öğrendikçe öğrenmek ister, özellikle de önemli konular hakkında. deistler bu bilinmezliğe nasıl katlanır?

yani ben bazı konular hakkında ''neden'' sorusu sorabiliyorsam, bir yerlerde bunların cevabınının olduğunu da bilirim. deizmde bu cevaplar yok, bu bilinmezlikle nasıl rahatça yaşayabiliyorsunuz?

Bilinmezliği agnostikler savunur, deizm bilinmezcilik değildir.
Neden sorusuna da fazla takılmamınızı önerim, ''nasıl'' diye sorunuz? Bilim nedenleri değil, nasılları sorgular çünkü...
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Bilinmezliği agnostikler savunur, deizm bilinmezcilik değildir.
Neden sorusuna da fazla takılmamınızı önerim,

bilinmezcilikten kastım o değildi, neyse..

neden sorusuna niçin takılmayalım? bunu merak edebilecek aklımız var ise bu sorunun üzerine düşmek son derece doğaldır. aklıma ''neden'' diye bir soru gelmese takılmam tabi ki, ama geliyor, ben de aklımı kullanabildiğim kadarıyla çözmeye çalışıyorum, çünkü hayatla ilgili cevapsız kalan bir şey beni rahatsız eder.

Bilim nedenleri değil, nasılları sorgular çünkü...

''nasıl'' sorusu ayrı bir konuya giriyor. evrenin ''işleyiş yolu'' hakkında bu sorunun peşine düşerek bazı konularda aydınlanırız, ama bu ''işleyiş yolu'' ile sınırlı kalır. oysa bizim aradığımız ''varlık sebebi''dir, bu da bilimin konusuna girmez. çünkü bilim, ''halihazırda varolanın incelenmesidir, başlangıç noktası varlıktır,sebep ise bunun öncesinde yer alır'' elbette bu durum bilimi önemsememek gerektiği anlamına gelmediği gibi, tüm düşüncelerimiz ve sorularımızın referansına bilimi yerleştirmemiz gerektiği anlamına da gelmez. kısacası bu iki soru farklı kulvarlarda bulunur.
 

xyz

Üyeliði durduruldu
Katılım
20 Kas 2011
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
bilinmezcilikten kastım o değildi, neyse..

neden sorusuna niçin takılmayalım? bunu merak edebilecek aklımız var ise bu sorunun üzerine düşmek son derece doğaldır. aklıma ''neden'' diye bir soru gelmese takılmam tabi ki, ama geliyor, ben de aklımı kullanabildiğim kadarıyla çözmeye çalışıyorum, çünkü hayatla ilgili cevapsız kalan bir şey beni rahatsız eder.

Bilim nedenleri değil, nasılları sorgular çünkü...

''nasıl'' sorusu ayrı bir konuya giriyor. evrenin ''işleyiş yolu'' hakkında bu sorunun peşine düşerek bazı konularda aydınlanırız, ama bu ''işleyiş yolu'' ile sınırlı kalır. oysa bizim aradığımız ''varlık sebebi''dir, bu da bilimin konusuna girmez. çünkü bilim, ''halihazırda varolanın incelenmesidir, başlangıç noktası varlıktır,sebep ise bunun öncesinde yer alır'' elbette bu durum bilimi önemsememek gerektiği anlamına gelmediği gibi, tüm düşüncelerimiz ve sorularımızın referansına bilimi yerleştirmemiz gerektiği anlamına da gelmez. kısacası bu iki soru farklı kulvarlarda bulunur.

‘’Neden’’ lere vereceğiniz cevaplar, bireysel kabulleriniz ve dolayısıyla da geldiğiniz son nokta sadece sizi bağlar, yoksa nedenleri sorgulamanızın bir mahsuru yoktur. Bahsettiğiniz sorular, evrenin varlığı üzerine yapılıyorsa, ne yazık ki din felsefesi yaparak genel bilimsel bir yargıya ulaşmanız sözkonusu değildir. İsbat noktasında takılır kalırsınız...

‘’Oysa bizim aradığımız ''varlık sebebi''dir, bu da bilimin konusuna girmez’’ demişsiniz. O zaman sorayım size; arayışınızda geldiğiniz son noktada, sizin varlık sebebinizle Afrika’da yaşayan ve kabile dinine mensup bir yerlinin varoluş sebepleri aynı olduğunu iddia edebilir misiniz? Diyelim ki benzerlik gösteriyor, beni neden bağlasın? :)
 
Üst Alt