bcetin811
AMEL-Ý SALÝH
Geçen gün google’da engelli yazıp tarama yaptığımda, önümde 1,5 milyona yakın sonuç olduğu bilgisi geldi. Geçmiş yıllara doğru bir yolculuk yapma ihtiyacı hissettim. Çok değil kısa bir zaman öncesine kadar, engelli vatandaşlarımızla ilgili yapabildiklerimizi sırlamaya kalksaydık, sanırım bir A4 sayfasını doldurabilecek başlıklar bulamazdık. Sevindirici bir gelişme ama aması var işte.
Tüm olumlu gelişmelere rağmen halen yapabileceklerimizin tümünü yaptığımız söylenemez. O halde bazı şeyler henüz çok eksik. Engelli olmak bireyin bir tercihi değildir. Hele ailenin bir tercihi asla değildir. Bu bir durumdur. Değişmesi nerdeyse olanaksız sonuçlar doğuran bir durum.
Ailenin şimdilerde pek çok destek almasına rağmen özünde engelli bireyin önemli yükünü çekmeye devam ettiğini görmekteyiz.
Engellilik toplumsal bir sorun olarak dillendirilmesine rağmen uygulamada buna pek uyulduğu söylenemez.
Engelli işçi alımı bu konuda tartışılmaya değer bir konudur. Engelli kontenjanından işe alımlarda toplumsal yaklaşımın sığlığını görmek yukarıda sözünü ettiğim duruma acı bir örnek oluşturmaktadır.
İşe alırken genelde işverenin “ bu benim işimi göremez” yaklaşımının yaygın olduğunu görüyoruz. Toplumsal bir dayanışma anlayışından uzak “engelli bireyden normal performans” beklentisi yaygındır. Oysa gelişmiş şirketlerin bir sosyal dayanışma örneği anlayışı ile engelli bireyi işe alması ve engelli bireyin özelliklerine göre gerekirse iş yaratabilmesi gerekmektedir.
Maalesef halen bu anlayıştan oldukça uzak bir noktadayız. İster özel sektör olsun ister devlet daireleri olsun bu zorunluluktan kaçınmak için elinden geleni yapmakta ve sosyal devlet anlayışına temelde ters düşebilmektedir.
Tüm olumlu gelişmelere rağmen halen yapabileceklerimizin tümünü yaptığımız söylenemez. O halde bazı şeyler henüz çok eksik. Engelli olmak bireyin bir tercihi değildir. Hele ailenin bir tercihi asla değildir. Bu bir durumdur. Değişmesi nerdeyse olanaksız sonuçlar doğuran bir durum.
Ailenin şimdilerde pek çok destek almasına rağmen özünde engelli bireyin önemli yükünü çekmeye devam ettiğini görmekteyiz.
Engellilik toplumsal bir sorun olarak dillendirilmesine rağmen uygulamada buna pek uyulduğu söylenemez.
Engelli işçi alımı bu konuda tartışılmaya değer bir konudur. Engelli kontenjanından işe alımlarda toplumsal yaklaşımın sığlığını görmek yukarıda sözünü ettiğim duruma acı bir örnek oluşturmaktadır.
İşe alırken genelde işverenin “ bu benim işimi göremez” yaklaşımının yaygın olduğunu görüyoruz. Toplumsal bir dayanışma anlayışından uzak “engelli bireyden normal performans” beklentisi yaygındır. Oysa gelişmiş şirketlerin bir sosyal dayanışma örneği anlayışı ile engelli bireyi işe alması ve engelli bireyin özelliklerine göre gerekirse iş yaratabilmesi gerekmektedir.
Maalesef halen bu anlayıştan oldukça uzak bir noktadayız. İster özel sektör olsun ister devlet daireleri olsun bu zorunluluktan kaçınmak için elinden geleni yapmakta ve sosyal devlet anlayışına temelde ters düşebilmektedir.
Bedi Aydın