Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Forum ve cesaret

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
İslami bir forumda yazmak cesaret ister. Nedir bu cesaret ? Bana göre;

1 - Vizyon
2 - Bilgi birikimi
3 - Misyon sahibi olmak
4 - Entellektüel bakış
5 - Kur'an bilgisi
6 - Dinler tarihi hakkında akademik bilgi
7 - Hakk olanı görmek ve söylemek.
8 - Sağlam bir itikad
9 - Muhakeme
10 - Dil bilgisi

Buna eminim katacağınız sizlerinde düşüncesini yansıtacak maddeler olacaktır muhakkak. Yada, sıralamayı öncelikli gördükleriniz ile değiştirmek isteyeceğiniz noktalar illaki olacaktır. Ama, bu maddelerin hepsinin toplamının, bir cesareti oluşturacağını sanırım hepimiz kabul edeceğiz.

Bunlar olmadan, ben cesaret sahibiyim diyerek körü körüne bilgi alış-verişine girmek, insanın kendini ateşe atması ile kendisi gibi bir kaç insanın da peşinden sürüklemesi ile kazanacağı vebalin hiç kimseye faydası olmayacağı gerçeğidir.

Cesaret; karşıdaki insana hakaret değildir. Cesaret; karşıdaki insana küfr etmek de değildir. Cesaret; belki bildiğinden ve inandığından taviz vermeden, ayet ve hadis ile konu paylaşmak, yada paylaşılan konuya yorum yapmaktır.

Peki her cesaret sahibi doğruyu yakalar mı ? Yakalar ! Çünkü, cesareti oluşturduğunu söylediğimiz ögelerin hepsi bir insanda toplanmış ise, yakalar. Kısmi olarak var ise bu ögeler, o zaman hata payını da peşinen kabul etmelidir. Çünkü, kısmen edinilen bu kazanımlar, eksikliğinden dolayı kişiyi yanlışa sürükleyebilir. Eksiklik ile, ayeti yanlış yorumlayabilir yada bahsi edilen bir hadisi şerifi, anlatılan konuya uygun görmeyebilir, yada kafasındaki objeye indirgemek isteyebilir. Böyle bir durumda, kişi ne yaparsa yapsın; hatalı olacaktır. Hatasını görmek; erdemdir. Erdem ise; hakk olanı kabullenmek, nefsi dürtülerine gem vurmaya çalışmaktır.

İslami bir konuyu okuduğunda başvuracağı süzgeçler en başta Kur'an'dır. Her ne okursa okusun, muhakkak Kur'an mantığına oturan bir anlamı var olacaktır, olmalıdır. Hepimiz okulda kompozisyon dersi aldık. Bir tema verilirdi ve bunu giriş, gelişim ve sonuç aşamalarında belirli bir mantık olgusuna ve yazım kuralına oturtarak yazılı anlatım istenirdi. Burada dikkat edilen nokta, kurallara uyarken, yazılanların belirli bir mantığa oturması eylemidir. Dini konularında belirli bir mantığı vardır ve bu mantığa yazdıklarımızın oturması gerekir. Bu da; Kur'an mantığıdır. Kur'an mantığına oturmayan hiç bir anlatım, kendisine bilgi taraftarı toplayamaz. Münferit olarak kalır.

Böyle bir mantığı olmayan yazılar, mutlak gibi anlatılırsa o zaman da doğaldır ki tepki alır. Tepki, aslında yazana değil, yazıda anlatılan konunun anlamınadır. Fakat bazı insanlar bunu yanlış algılar ve her nedense olayı kişiselleştirme yoluna girer. Oysa; bu Dinimizi bize açıklayan ve tebliğ eden Peygamber efendimiz (s.a.v.) hiç bir zaman günah işleyen kişiyi değil, günahın ayıplanmasını tercih etmiş ve ümmedine bunu tavsiye etmiştir. Fakat bizler, her seferinde yapılan hatanın kişisel eksiklik gibi algılandığını sanıp, savunma pozisyonuna geçeriz. Oysa hiç gereği bile yoktur. Amaç; mutlak doğruyu bulmak ise, işte burada "Ümmetimden bir kesim hakk üzere muzaffer kalmaya devam edecektir. onlara muhalefet edenin, onlara zararı olmayacaktır. Şanu yüce ve mübarek Allah'ın emr'i gelinceye kadar (bu böyle olacaktır)" (Hz. Muhammed Mustafa [s.a.v.], Sahih'i Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, İbn Mace, ) hadisi şerifine uyan insanlar olmaksa amaç, hedef bellidir.

Bunları söylerken, bu satırların sahibi kardeşinizi iyi tanırsınız. Yukarıdaki hasletlerin hepsini üzerimde taşıdığımı da söyleyecek kadar ukela da değilim. Sadece tek bir şeyi yapmaya çalışıyorum, anlatılanın Kur'an mantığına oturup oturmadığı gerçeğidir. Anlatılan konu yada yapılan yorum hakk dairede ise; zaten ekleyecek bir şey varsa ekleriz, yoksa "Allah razı olsun" butonuna basar geçeriz. Ama, anlatılan konuyu bu mantığın dışında görmüş isek, elbette itirazımızı yaparız. Bu kadarı da olsun ama, değil mi ? Nasıl ki, bir pasta tarifinde aşçının yorumuna bir şey diyemezsek (çünkü ehli değiliz), nasıl ki bir evin imar planını çizen mimara sadece isteklerimizi belirtip projesine doğru yada yanlış diyemez isek, elbette eğitimini aldığımız konuya vakıf olarak övgü yada itirazda bulunacağız. Bu nokta aslında hepimizin temel dusturu olmalıdır. İlk mesajımız genelde ciddi bir yazı olmalıdır. Muhatap eğer aksini iddia ederken, itikadi anlamlarda tezatlara düşüyorsa, yaptığının yanlış olduğunun uyarılması kadar daha net bir tavır olamaz. Bu uyarı nedir, elbette Kur'an mantığıdır. Ehli sünnet itikadıdır. Çünkü burası ehli sünnet vel cemaat kuralları çerçevesinde bilgi paylaşımında bulunur. Ehli sünnet anlayışı içinde belirli bir noktaya kadar hristiyan da kendine yer bulur, ateist de. Yeter ki ahlaki normlar dışına taşmasın.

Bir de foruma girip de, daha ilk cümleden alayvari sözlerle konu paylaşan yada soru soran insanlar vardır. Eh, buna da elbette anlayacağı dilden hitap etmek, vakarı düşürmeden aynı yol ile cevap vermek, sünnettir. Bir gün Peygamber efendimiz (s.a.v.) Hz. Ali efendimiz (k.v.) ile yemek yerlerken, yediği zeytinlerin çekirdeklerini Hz. Ali efendimizin önüne göstermeden yığmış ve "Ya Ali ! ne kadar da acıkmışsın. Şu yediğin zeytinlerden belli oluyor çok acıktığın" deyince, mubarek Hz. Ali efendimiz de yapılanı görmüş ve "Evet Ya Resulullah (s.a.v.) ! Çok acıktım ama görüyorum ki siz benden daha çok acıkmışsınız. Benim önümde bu kadar zeytin çekirdeği varken, sizin önünüzde hiç çekirdek yok. Galiba çekirdekleri ile beraber hepsini yemişsiniz" buyurmuşlardır. Yapılan şakaya aynı ile mukabelede bulunmaktır bu. Bunu da ayrıca anlamak gerekli ki, uhuvvet artsın.

Ahmak cesareti olan, zaten yazdığı zaman tepki alır. Forumda aranılan cesaret bu değildir. Bu kör bir cehalettir ve bu cesaret; deli de, çocuk da ve sarhoşta zaten fazlası ile mevcuttur. Burada anlatmak istediğimiz cesaret, yukarıdaki saydıklarımıza ilaveten sizlerinde ekleyeceği ögeler ile belki hepsinin toplamıdır.

Bir fıkra ile sözümü bitireceğim. Kıssadan hissedir.

Üç ülkenin askeri yetkilileri kendi aralarında "hangimizin askeri daha cesaretlidir" konusunda tartışıyorken, İngiliz subay hemen kendi askerini çağırmış ve bağırarak emr etmiş: "Asker ! Hemen şu dağın zirvesine mola vermeden çıkacaksın, sancağı dikeceksin ve benden alacağın işaret ile o zirveden 500 metre aşağıdaki nehire balıklama atlayacaksın !" Asker emredersin komutanım diyerek, sorgu sual yapmadan, koşarak gitmiş ve verilen emri, herkesin göz önünde 15 dakikada tamamlamış. İngiliz subay meslektaşlarına doğru dönerken yarım ağız gülüş ile "işte cesaret !" demiş. Bunu gören Alman subay hemen kendi askerini çağırmış ve "Asker ! uzak gözlüğümü çıkartıp elimdeki makinalı ile ağzındaki sigaraya ateş edeceğim. Yerinden kıpırdamadan, son mermi de yuvasından çıkmadan nefes bile almayacaksın !" demiş. Ve eline aldığı makinalı tüfek ile 25 metre ileriye gönderdiği askerin ağzındaki sigaraya bir şarjör mermi boşaltmış. Asker ağzındaki paramparça olan sigarayı saygı ile getirip komutanına selam vererek takdim etmiş ve yerine dönmüş. Alman subay dudaklarındaki gülümseyiş ile meslektaşlarına dönüp "işte cesaret !" demiş. Türk subayı bunu görünce dudaklarında alayvari bir gülümseyiş ile kendi askerini çağırmış ve " Asker ! Şu helikoptere tam teçhizatlı bineceksin, paraşüt kullanmadan sadece bir şemsiye ile 1000 metreden aşağıya atlayacaksın !" demiş. Asker bir gökyüzüne bakmış bir yere bakmış "hadi lan ordan ! Paçan sıkıyorsa sen atla da görelim !" diyerek arkasını dönüp gitmiş. Türk subay gülümsemesini hiç kesmeden meslektaşlarına dönüp "işte cesaret !" demiş.

Hepinize cesaretli yazılar yazmanız ve okumanız dileği ile...
 
M

Misafir

Guest
Yazınız tamamını okumadım.İlk başlıktaki sıralamaya baktığımıda yorumunuza katılmamak elde değil.Biraz sakal,bir tekke bir iki vaazu nasihat ,bir ik ayet ,3-5 hadis,bir cemaata intisab ile hemen herkes din hakkında yorum yapmaya ,fetva vermeye başlıyor..Peki bu sorun çözülürmü? ben çözüleceğine inanmıyorum..

konuya dönersek,yukardaki ilmiyyatın hemen hepsi bende yok ama iyi bir eğitim aldım denebilir..İşin ilignç tarafı ilmim arttıkca ,çok müthiş bir evrimsel süreç geçirdim.Tasavvuf menkıbeleri ,hadis kitabları elinden düşmeyen ben,tam bir tasavvuf düşmanı kesildim.Hadislere Artık eski gözle ,"kutsal peygamber sözü" anlamında bakmıyor,hiç bir kutsiyyeti olmayan ,bir isnat söz olarak değerlendirmeye başladım.Hadisde Tarihsellik öne geçmişti fikriyyatımda..Ulemanın eleştrilmez,kutsiyyeti bitmiş,artık sıradan bir ilahıyatcı konumuna düşmüştü.Her alim eleştrilirdi!Her alim hata yapabilirdi..O toz kondurmadığım alimler,ilimiyyatlarına saygım çok büyük olmakla birlikte ,"layusel"anlayışı silinmişti....
Kurana daha çok değer vermeye başladım..mezheb anlayışı bitti " ben müslümanım" anlayışı gelmişti benliğime..
Çok cemaatlere girmek istedim olmadı..

Bazen haktamıyım ,batıldamıyım diye çok soruyorum kendime....İslamın yeni "tevhid felsefesini" içeren kitaplardan baya etkilenmişim gibi..
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
İslamın yeni "tevhid felsefesini" içeren kitaplardan baya etkilenmişim gibi..

Tevhid'in yenisi yada eskisi gibi bir deyim olamaz. Tevhid, ilk tebliğ edildiği hali ile muhafaz edilmektedir. Aksi takdirde iman olmaz.
Eğer siz günümüzdeki anlayışa "yeni" ibaresini ekliyorsanız, yanlış yoldasınız.
 
Üst Alt