Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hz. Ali Dönemi - Cemel Vakası

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Hz. Ali Dönemi - Cemel Vakası

CEMEL VAK'ASI 36/656 tarihinde dördüncü halife emirü'l-Müminin Hz. Ali ile Hz. Âise taraftarlari arasinda Basra dolaylarinda meydana gelen çatisma.

Üçüncü Rasid halife Hz. Osman (r.a.)'in sehit edilmesinden sonra üç-bes gün anarsi hüküm sürdü. Hz. Osman'i sehit eden âsiler ortama hâkimdiler. Bunlar bir an önce, Hz. Osman'in yerine birini hilâfete getirmek istiyorlardi. Fakat kime müracaat ettilerse hep red cevabi aldilar. Hz. Ali de, kendisine geldikleri zaman onlari huzurundan uzaklastirmisti: Âsiler hayrete düsmüsler, ne yapacaklarini sasirmislardi. Devlet baskani tayin olunmadan dönecek olurlarsa ihtilafin çok daha fazla alevlenecegini biliyorlardi. Bunun üzerine Medine ahalisini toplayarak, onlara bir halife seçmelerini, aksi takdirde Hz. Ali, Talha, Zübeyr ve daha baska kimseleri de öldüreceklerini söyleyerek, onlara bir gün mühlet verdiler. Bunun üzerine Medine halki Hz. Ali'ye müracaat edip, ona bey'at etmek istediklerini bildirdiler. Hz. Ali, Muhâcirler'le Ensâr'in bu teklifini reddetmek istediyse de devamli israrlar karsisinda bunu kabul etmek zorunda kaldi.
Neticede Hz. Ali'ye bey'at edildi ve âsiler Hz. Talha ile Hz. Zübeyr'i de getirterek onlarin da Hz. Ali'ye bey'at etmelerini sagladilar. Bu sûretle, hicretin otuzbesinci yili yirmibir Zilhicce Pazartesi günü Hz. Ali'ye bey'at edildi.
Hz. Ali'ye bey'at edildikten sonra yapilacak ilk is; Hz. Osman'in katillerini bulmak ve bunlarin cezalarini vermekti. Bu hususta tahkikata baslanmisti. Fakat katiller kesin olarak belirlenemedigi için, ser'an cürüm sabit olamamisti. Bu durum karsisinda bir sey yapilamazdi. Hz. Talha ile Hz. Zübeyr, Hz. Ali'yi ziyaret ederek ondan katillerin yakalanmasini istemislerdi. Hz. Ali, onlara durumu izah etmis, fakat ikisi de ikna olmamislardi. Ortam son derece karisikti.

Bu arada Numan b. Besir, Hz. Osman'in sehadeti esnasinda giydigi gömlek ile o sirada zevcesi Nâile'nin dogranan parmaklarini alip sam'a götürdü.
Hz. Muaviye, bu kanli gömlegi ve kesik parmaklari teshir etti. Diger taraftan Hz. Osman'in katline sebep olanlar hâlâ Medine'de bulunuyorlardi. Bunlarin bir an evvel oradan uzaklastirilmasi gerekiyordu.

Hz. Ali'nin karsi karsiya kaldigi zorluklar gerçekten çok büyüktü. Diger taraftan Medine'de toplanan âsilerin mühim bir kismi "Sebeiyye" firkasina mensuptu. Bu islâm düsmani grubun reisi olan Abdullah ibni Sebe, islâm'i içinden yikmayi hedef alan bir Yahudi dönmesi idi. Bunun maksadi; islâmiyet'in saf, berrak, akil ve kalbi tatmin eden akidelerini ifsat edip müslümanligi çigirindan çikarmak müslümanlari türlü türlü gruplara ayirarak birbirleriyle didismeye ve bogusmaya sevketmekti. Hz. Osman (r.a.) devrindeki karisiklik, bu müfsidin ifsatlari için uygun bir zemin teskil etmisti. Hz. Ali'nin âsileri dagitmak istemesi ibn Sebe taraftarlarinin hosuna gitmedigi için bunlar Hz. Ali'nin emrine muhalefet etmisler; diger Araplar da onlara uymuslardi.
Bu karisik durum karsisinda problemleri artiran ve buhranin vehâmetini doruguna vardiran bir hareket daha basladi.
Hz. Âise, hac farizasini ifâ etmek üzere Medine'den Mekke'ye gitmis, hac ibadetini ifâ ederek Medine'ye dönerken, Hz. Osman'in sehit edildigi haberini almisti. Bunun üzerine Medine'ye gidecegi yerde Mekke'ye geri döndü. Çünkü Medine'de facianin dogurdugu karisikliklar, bocalamalar devam ediyordu.
Mekkeliler, Hz. Âise'ye durumu sorduklari zaman, Hz. Âise, Hz. Osman'in mazlum olarak öldürüldügünü, Medine'de fesat ocaginin bütün ufku karartacak sekilde tüttügünü, mazlum ve sehit Osman'in kaninin heder olmamasi gerektigini, katillerin mutlaka cezaya çarptirilmalari ve ser'i hüküm ve kisas emirlerinin uygulanmasinin icap ettigini söylemisti.

Hz. Talha ile Hz. Zübeyr de Mekke'ye gelmisler, Medine'deki durumu
Hz. Âise'ye anlatmislardi. Bu olaylar Hz. Âise'nin fikir ve kanaatini kuvvetlendirmis, o da mazlum ve sehid Hz. Osman'in intikamini almak için herkesi toplanmaya ve bir araya gelmeye çagirmisti.

Hz. Ali, muhaliflerinin Mekke'deki hazirliklarindan haberdar olunca, onlardan evvel Irak'a varmak, Irak'a hâkim olmak, Beytû'l-Mal'in muhalifler eline düsmesini engellemek istedi. Ensâr, Hz. Ali'nin Medine'den ayrilmasini uygun görmüyordu. Hz. Ali, muhâlifler kendisinden önce Irak'a girecek olurlarsa yeni yeni problemlerin ortaya çikmasindan endise ettigini, Irak'in nüfuzca kesif ve beytü'l-mâl'inin zengin olmasindan ötürü bir müddet orada bulunmanin daha iyi olacagini söylemisti.

Bundan sonra Hz. Ali yola çikmis, Zukar mevkiine geldigi zaman, Hz. Talha ile Hz. Zübeyr'in Basra'ya yaklastiklarini, Benu Saad kabilesi ile hemen hemen bütün Basra'nin onlara iltihak ettigini haber almisti. Hz. Ali, Zukar'da kalarak oglu Hasan'i, Ammâr b. Yâsir ile birlikte Kûfe'ye gönderdi. Hz. Hasan, Kûfe'ye varinca, vali Ebû Musa el-Es'arî onu iyi karsiladi. Hz. Hasan, mescidde minbere çikarak Hz. Ali'nin dâvâsini müdafaa etti ve Talha ile Zübeyr'in ona bey'at ettiklerini söyledi. Bu konusmasinin sonunda kendisinin Basra'dan gidecegini, katilmak isteyenlerin onunla birlikte gelebilecegini ilân etti. Hz. Hasan, kendisine iltihak eden dokuz bin kisilik bir kuvvetle geri döndü. Bu dönüs ve hareket esnasinda karsilikli mücadeleler, siddetli tartismalar meydana gelmisti.
Hz. Ali, ordusunu bu sekilde takviye ettikten sonra Zukar mevkiinden Basra'ya dogru hareket etti. Hz. Ali, maiyetinde olan el-Ka'ka' b. Amr'i çagirarak Basra'ya gönderdi. Ona iki taraf arasinda mücadele ve çatismanin meydana gelmesine engel olacak çareyi bulmasini tavsiye etti. el-Ka'ka' b. Amr, Hz. Âise, Talha ve Zübeyr ile görüsmüs, onlari ümmetin birligini bozmama konusunda ikna etmisti. Hz. Âise ile Hz. Talha ve Hz. Zübeyr, el-Ka'ka'in önerilerini kabul ettiler. Hz. Ali de bu fikirdeyse, bu isin baris ile neticelenecegini söylediler. Hz. Ali, el-Ka'ka'in bu basarilarindan son derece memnun oldu. Diger taraftan bu sirada Basralilar Kûfelilerle temas etmis, iki tarafta da baris ve fitneyi yok etme düsüncesi hakim olmustu.
Ertesi gün, Hz. Ali hareket ederek Abdülkaysogullari kabilesine ugradi. Bu kabile de ona ittihak etti. Oradan Zaviye'ye vardi. Zaviye'den de Basra'ya hareket etti. Esasen herkes barisi gayet tabii bir durum olarak görüyordu. Onun için Hz. Ali'nin Basra'ya gelisi, barisin tahakkukuna yönelik bir hareket olarak telakki olunmus, herkes son derece huzurlu bir sekilde uyumustu. ibn Sebe ile yandaslari, herkes uyuduktan sonra Hz. Âise'nin tarafina hücum etti. iki taraf ta kendilerini karsi hücumuna ugramis gibi görmüslerdi. Hz. Ali, her tarafa memurlar gönderdi. Ne oldugunu anlamak istiyordu. Diger taraftan Kâab b. Sûr Hz. Âise'yi uyandirmis, Hz. Âise, devesine binerek çarpismalarin basladigi yere gelmisti. Hz. Ali kendi tarafini savasmaktan alikoyuyor, Hz. Âise kendi tarafini teskin etmeye çalisiyordu. Fakat bir kere ok yaydan firlamis bulunuyordu. Vurusmanin en hararetli aninda Hz. Ali atini sürerek savas meydaninin ortasina geldi.

Hz. Zübeyr'i çagirip, ona Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'in: Bir gün Ali ile Zübeyr arasinda bir ihtilafin meydana gelecegini ve bu ihtilafta Zübeyr'in haksiz olacagini" söyledigini hatirlatmisti.

Bunun üzerine Hz. Zübeyr geri çekildi. Hz. Talha da Zübeyr'in bu davranisi üzerine çatisma meydanindan çekilmek istemisti. Onun savas alanindan uzaklasmasi üzerine kendisine zehirli bir ok atilmis ve bu ok Hz. Talha'nin ölümüne neden olmustu.
Nihayet ortalikta yalniz Hz. Âise ile etrafinda bulunan bir grup kimse kalmisti. Çatismalar siddetle devam ediyordu. Bütün bu kanlarin dökülmesine neden olan münafiklarin hedefi; bizzat Hz. Âise idi. Bunlar Hz. Âise' ye kadar ilerleyerek onu tevkif etmek, ona hakarette bulunmak istiyorlardi. Sebeîlerin bu maksadini anlayan Dâbbeogullari Hz. Âise'yi son derece büyük fedakârliklarla korumuslardi. Bekr b. Vâil, Ezd ve Dâbbeogullari kabîleleri Hz. Âise ile beraberdiler. Bunlarin onu korumada gösterdikleri cesaret herkesi hayrete düsürmüstü. Hz. Âise'nin devesini koruyanlardan biri yere düstükçe bir baskasi onun yerini aliyor, o da ayni fedakârlik ve ayni kahramanlik ile dövüsüyordu. Hz. Âise'nin önünde sehit düsenlerin sayisi yetmise varmisti.

Bu çatismalara bir son vermek için birisi deveye arkasindan saldirarak onu yere yikmis, bu arada da, Hz. Ebu Bekir'in oglu Muhammed, Hz. Ali tarafindan kosarak Hz. Âise'nin korunmasina hizmet etmisti.

Hz. Ali de Hz. Âise'nin yanina gelerek hatirini sormus, birkaç günlük istirahatten sonra onu, kardesi Muhammed b. Ebu Bekir ile birlikte Medine'ye göndermisti. Hz. Âise ile beraber Basra'nin ileri gelen ailelerine mensup kirk kadar kadin refakat etmisti. Hz. Âise Basra'dan ayrilirken, kendisi ile Hz. Ali arasindaki mücadelenin yanlis anlasilmadan ileri geldigini söyledi. Hz. Ali de Rasûl-i Ekrem'in muhterem haremine her türlü tazim ve hürmeti göstermenin bir görev oldugunu belirtti. Hz. Âise, hicretin otuzaltinci yili Recep ayinda Medine'ye dogru. hareket etti.
Nihayet Hz. Ali 4 Aralik 656 tarihinde bu problemi de atlatti. Bu olaydan sonra hilâfet merkezini Kûfe'ye tasiyarak, sehadetine kadar orada kaldi. (Bu konuda genis bilgi için bk. ibnü'l-Esir, el-Kâmil fi't-Tarih, Beyrut 1965, III, 205-263).
 

Dostlara duacýyýz

New member
Katılım
27 Ara 2008
Mesajlar
653
Tepkime puanı
563
Puanları
0
Yaş
33
Hz.İsa aleyhisselâm tarafından havarilerinden Thomas'a bizzat yazdırıldığı rivayet edilen bu sözler, 1945 yılında Yukarı Mısırda Nag Hammadi bölgesinde, köylüler tarafından mezarlık olarak kullanılan kaya oyuğunda bakır levhaya sarılı 12 el yazması halinde bir testinin içinde bulunmuştur. Hazreti İsa zamanında konuşulan Aramaic lisanında yazılmış bu belgeler üzerinde kiliseler tarafından oynanmamıştır ve bu yüzden Vatikan bunu kabul etmemiştir.) (1)
Ve, O dedi:
Bu sözlerin yorumunu bulan ölümü tatmayacak.

(2)
İsa dedi:
Arayan, (aradığını) bulana kadar aramayı bırakmasın! Bulunca şaşıracak. Ve, şaşkınlıkta kalarak hayran olacak. Ve her şey üstünde, hüküm sürecek.

(3)
İsa dedi:
Eğer size yol gösterenler; İşte, Melekût göktedir, derlerse o zaman, göğün kuşları önünüzde gidecek. yok eğer, Melekût denizdedir, derlerse o zaman, balıklar önünüzde gidecektir. Fakat Melekût hem içinizdedir ve hem dışınızdadır. Kendi kendinizi bilince, o zaman bilineceksiniz!. Ve siz, Diri Baba’nın oğulları olduğunuzu bileceksiniz. Lakin kendinizi bilmezseniz, o zaman fakirliktesiniz (yoksulluktasınız) ve bu yoksulluk, sizsiniz!.

(4)
İsa dedi:
Yaşlı adam, hayatı sırasında yedi günlük bir sabi‘ye hayatın yeri hakkında (soru) sormakta gecikmeyecek, Ve o (adam) yaşayacak!. Çünkü, birincilerin çoğu sonuncu olacak ve BİR olacaktır.

(5)
İsa dedi:
Yüzün önünde olanı bil! Sana gizli olanın üstü açılacaktır. Zira ortaya çıkmayacak saklı hiç bir şey yoktur.

(6)
Şakirtleri sordular O’na:
Oruç tutmamızı ister misin?
Nasıl dua edelim?
Sadakayı nasıl verelim?
Ve yiyecekte neyi gözetelim?.. dediler.
İsa dedi:
Yalan söylemeyin!.. İstemeyeceğinizi (reddedeceğinizi) yapmayın!. Zira her şey göğün karşısında açıktır. Doğrusu ortaya çıkmayacak gizli, ve örtüsü açılmadan kalacak, keşfedilmeyecek hiç bir şey yoktur.

(7)
İsa dedi:
İnsanın yiyeceği o aslana ne mutlu! Ve aslan insan olacaktır;
Ve aslanın yiyeceği insan kirlidir, ve aslan insan olacaktır.

(8)
Ve O, dedi:
İnsan tedbirli bir balıkçıya benzer. Ağını denize atar ve onu küçük balıklarla dolu denizden çeker. Onlar arasında, tedbirli balıkçı iri ve iyi bir balık buldu. Küçük balıkların hepsini denize attı, zahmetsiz iri balığı seçti. İşitmek için kulakları olan işitsin.

(9)
İsa dedi:
İşte ekinci çıktı (tohum ekmeye). (Taneleri) avucuna doldurdu ve serpti. Gerçekte, birkaç tanesi yola düştü. Kuşlar gelip onları gagaladılar. Bazıları kayalık yere düştüler, ve ne kök saldılar toprağa ne de göğe doğru başak sürdüler. Ve (daha) başkaları tohumu boğan (dikenli) çalılara düştüler, ve kurt onları yedi. Ve öbürleri de, doğru iyi meyve veren iyi toprağa düştüler; mahsulü altmış nispetinde ve yüz yirmi nispetinde oldu.

(10)
İsa dedi :
Dünyaya bir ateş attım, ve işte onu sarıncaya kadar koruyacağım.

(11)
İsa dedi:
Bu gök geçecek, ve onun üstünde olan da geçecek! Ve, ölü olanlar yaşamazlar. Diriler de ölmeyecekler. Ölü olanı yediğiniz günler diriden yiyordunuz. Nur içinde olduğunuz zaman ne yaparsınız? Siz bir iken ikiyi yaptınız (hasıl ettiniz). Ama, iki olarak ne yapacaksınız?

(12)
Şakirtleri, İsa’ya dediler:
Biliyoruz ki, sen bizi terk edeceksin. Üzerimizde büyük kim olacak?
İsa onlara dedi:
Bulunduğunuz noktadan adil Yakup’a doğru gideceksiniz: Göğün ve yerin olan, ona intikal eder.

(13)
İsa, şakirtlerine dedi:
Mukayese edin beni!. Söyleyin kime benziyorum?
Simun - Petrus, O’na dedi: Sen adil meleğe benziyorsun.
Matta, O’na dedi:
Bilge bir filozofa benziyorsun .
Thomas, O’na dedi:
Muallim, ağzım asla kabul etmeyecek kime benzediğini söylemeyi.
İsa dedi:
Senin muallimin değilim, zira kendi ölçtüğün kaynayan kaynaktan içtin sen, kendi kendini sarhoş ettin, dedi. Ve İsa onu tuttu kendine çekti ve ona üç kelime dedi:
İmdi Thomas arkadaşlarına döndüğünde arkadaşları ona sordular:
İsa sana ne dedi?
Thomas onlara:
Eğer bana dediklerinden birini size söylersem (yerden) taşları alır, bana atardınız. Ve o zaman, taşlardan bir ateş çıkar ve sizleri yakardı.

(14)
İsa onlara dedi:
Eğer oruç tutarsanız, kendiniz için bir hata’ya sebep olacaksınız, ve eğer dua ederseniz, mahkum olacaksınız. Ve, eğer sadaka verirseniz, ruhlarınıza vereceksiniz. Ve eğer herhangi bir memlekete giderseniz ve etrafı dolaşırsanız ve eğer sizi kabul ederlerse, önünüze konulanları yiyiniz, aralarında hasta olanları iyi ediniz. Zira ağzınıza girecek olan sizi kirletmeyecek!. Ama ağzınızdan çıkacak olan, (işte) sizi kirletecek olan, odur!.

(15)
İsa dedi:
Kadından doğmamış Olan’ı gördüğünüz zaman yüz üstü yere kapanın (secde edin), ve O’na tapın (prestij edin). Baba’nız O’dur.

(16)
İsa dedi:
Belki insanlar sanıyorlar ki ben yeryüzüne selamet getirmeye geldim. ve onlar bilmiyorlar ki yeryüzüne ayrılık getirmeye geldim. Ateş, kılıç, savaş. Zira bir evde beş (kişi) olacak, üçü ikiye, ve ikisi üçe karşı, baba oğla, ve oğul babaya karşı olacak. Ve onlar ayakta, münzevi olacaklar.

(17)
İsa dedi:
Size gözün görmediği, kulağın işitmediği, elin dokunmadığı, ve insanın yüreğine girmeyeni vereceğim.

(18)
Şakirtleri İsa’ya dediler:
Sonumuz nasıl olacak?. Söyle bize!..
İsa dedi:
Sonu aradığınıza göre başlangıcın perdesini mi açtınız? Çünkü başlangıç nerede ise, son orada olacak. Mesut o kimsedir ki başlangıçta duracak ve sonu bilecek ve ölümü tatmayacak.

(19)
İsa dedi :
Mesut o kimsedir ki var idi, mevcut olmadan önce. Benim şakirtlerim olursanız ve sözlerimi işittirirseniz bu taşlar size hizmet edecektir. Cennette gerçekten beş ağaca sahipsiniz!. Ne yazın, ne kışın sallanmayan ve yaprakları dökülmeyen. Onları tanıyan kimse ölümü tatmayacaktır.

(20)
Şakirtleri İsa’ya dediler:
Göklerin Melekûtu kime benzer, söyle bize!.
Onlara dedi:
Bir hardal tanesine benzer O!. Bütün tohumların en küçüğü. ama o işlenmiş toprağa düşünce, göklerin kuşları için bir sığınak olan büyük bir sürgün verir.

(21)
Mariam İsa’ya dedi:
Şakirtlerin kime benziyorlar?
İsa dedi:
Kendilerinin olmayan bir tarlaya oturmuş küçük çocuklara benzerler. Tarlanın sahipleri gelince tarlamızı bize bırakın! derler. Onlarsa, onların önünde tarlayı boşaltmak ve tarlayı geri vermek için, soyunurlar. Bu yüzden derim ki:
Eğer ev sahibi bilirse hırsızın geleceğini, o gelmeden önce gözetir onu bırakmamak için kendi Melekûtu’nun evinde delik açıp da öte-beriyi götürmesin diye. Ama size gelince; Dünya karşısında uyanık olun!. Size doğru gelmek için haydutlar bir yol bulmasınlar diye büyük bir güçle beliniz üzerinde doğrulun. Zira gözettiğiniz kazancı, onlar bulacaklar. Kendi özekinizde (tâ içinizde) uyanık bir insan bulunsun! Meyve olgunlaşınca, elinde orağı ile çıkageldi, ve hasadı topladı. İşitmek için kulağı olan, işitsin!

(22)
İsa dedi:
Meme emen çocukları (bebekleri) gördü ve şakirtlerine şöyle dedi:
Melekût’a giden kimselere benzer süt emen çocuklar!.
O’na dediler:
O hâlde çocuk iken mi Melekût’a gideceğiz?
İsa onlara:
İkiyi Bir, içinizi dışınız, dışınızı içiniz, yukarıdakini aşağıdaki gibi yapınca!. Erkeği ve dişiyi bir tek kılmak için erkek, erkekleşmesin ve dişi, dişileşmesin diye; Bir gözün yerine gözler, bir elin yerine tek el, bir ayağın yerine tek ayak, bir suretin yerine tek suret yapınca, (işte) o zaman Melekût’a gideceksiniz.

(23)
İsa dedi:
Bin arasında birinizi on bin arasında ikinizi seçeceğim ve onlar ayakta, Bir olacaklar.

(24)
Şakirtleri:
Bulunduğun yeri öğret bize, zira o yeri aramak bize gereklidir, dediler.
İsa onlara:
Kulakları olan işitsin! Dedi. Aydınlık var ışıktan bir varlığın içinde ve bütün dünyayı aydınlatır. Eğer aydınlatmıyorsa o karanlıktır (zulmettir).

(25)
İsa dedi:
Kardeşini ruhun gibi sev, gözünün bebeği gibi ona dikkat et.

(26)
İsa dedi:
Kardeşinin gözündeki saman çöpünü görürsün de, kendi gözündeki merteği görmezsin. Kendi gözündeki merteği çıkarınca, kardeşinin gözündeki saman çöpünü atmak için daha iyi görürsün.

(27)
İsa dedi:
Dünyada oruç tutmazsanız, Melekût’u bulamayacaksınız!. Eğer Sebt gününde sebt yapmazsanız, Baba’yı göremeyeceksiniz.

(28)
İsa dedi:
Dünyanın ortasında durdum ve onlara bedende göründüm. Hepsini sarhoş buldum. Aralarında susamış olan kimse bulamadım ve ruhum insanoğulları için ıstırap duydu. Çünkü onlar yüklerinde kördüler ve görmüyorlar dünyaya boş geldiler ve oradan boş olarak gitmeye çalışıyorlar. Ama işte, şimdi onlar sarhoşturlar. Şaraplarını reddedince (bırakınca) o zaman zihniyetleri (şuurları) değişecek.

(29)
İsa dedi:
Eğer beden ruhtan dolayı olmuşsa bu bir harikadır; Ama şayet ruh bedenden dolayı olmuşsa bu bir harikanın harikasıdır. Fakat ben, şunda hayranım: Bu kadar büyük zenginlik bu fakirliğe nasıl konmuştur!.

(30)
İsa dedi:
Nerede üç ilâh var ilahlar onlardır; Nerede ki, bir yada iki ilâh var, ben onunlayım.

(31)
İsa dedi:
Hiç bir peygamber kendi köyünde (yöresinde) kabûl edilmemiştir. Hekim kendisini tanıyanları iyileştirmez.

(32)
İsa dedi:
Yüksek bir dağda kurulan ve kuvvetli olan bir şehir ne düşürülebilir, (ele geçirilebilir) ne de, gizlenebilir.

(33)
İsa dedi:
Bir, yada öteki kulağınla işittiğini damlarınızda bağır (ilan et). Çünkü kimse bir ışık yakıp da onu ne kile altına ne de gizli bir yere komaz. Fakat onu şamdana kor. Tâ ki, gidip-gelenler ışığını görsünler.

(34)
İsa dedi:
Bir kör bir körü yederse (götürürse) ikisi de çukurun dibine düşerler.

(35)
İsa dedi:
Biri, kuvvetlinin evine girsin ve o evi kuvvetle (zorla) ele geçirsin, mümkün değildir!. Yeter ki O, kuvvetlinin ellerini bağlaya!. O zaman (da) evini darmadağın eder.

(36)
İsa dedi:
Ne giyeceksiniz diye sabahtan akşama akşamdan sabaha kaygılanmayınız.

(37)
Şakirtleri dediler:
Hangi gün bize görüneceksin ve hangi gün seni göreceğiz?
İsa dedi:
Utancınızdan vazgeçtiğiniz ve elbisenizi küçük çocuklar gibi ayaklarınızın altına alıp çiğnediğiniz zaman; Diri Olan’ın Oğlu’nu göreceksiniz. Ve korkmayacaksınız.

(38)
İsa dedi:
Size dediğim bu sözleri birçok kereler duymayı arzuladığınız ve onları duyacağınız bir başkası da yoktu. Beni arayıp bulamayacağınız günler olacaktır.

(39)
İsa dedi:
Ferisîler ve yazıcılar bilginin anahtarlarını aldılar ve onları sakladılar. Kendileri girmediler, girmek isteyenleri de (içeri) bırakmadılar. Ama Siz, yılanlar gibi tedbirli ve güvercinler gibi saf olunuz.

(40)
İsa dedi:
Bir asma çubuğu Baba’nın dışına dikildi ve, kuvvetli olmadığı için, kökünden sökülecek ve telef olacak.

(41)
İsa dedi:
Elinde olana verilecek; Ve (elinde) olmayandan (elinde) az da olsa, elindeki alınacaktır.

(42)
İsa dedi:
İşlek yol olun!.

(43)
Şakirtleri, O’na dedi:
Bize böyle şeylerden söz açan Sen kimsin?
İsa dedi:
Size dediğim şeylerden kim olduğumu bilemediniz mi? Ama siz Yahudiler gibisiniz. Onlar ağacı severler, (ama) meyvesinden nefret ederler ve meyveyi severler, (ama) ağaçtan nefret ederler.”

(44)
İsa dedi:
Baba’ya (karşı) küfreden affolunacak ve Oğul’a karşı küfreden de affolunacak. Ama saf Ruh’a karşı küfreden, ne bu dünyada ne de gökte, affolunmayacaktır.

(45)
İsa dedi:
Dikenli çalılarda üzüm yetişmez ve deve dikenlerinden (de) incir devşirilmez, Zira onlar meyve vermezler. İyi adam, kendi iyi hazinesinden iyi şeyler çıkarır. Kötü insansa, yüreğindeki kötü hazinesinden kötü şeyler çıkarır ve kötü şeyler söyler: Çünkü yüreğin taşmasından (bolluğundan) kötü
 

Dostlara duacýyýz

New member
Katılım
27 Ara 2008
Mesajlar
653
Tepkime puanı
563
Puanları
0
Yaş
33
Hz.İsa aleyhisselâm tarafından havarilerinden Thomas'a bizzat yazdırıldığı rivayet edilen bu sözler, 1945 yılında Yukarı Mısırda Nag Hammadi bölgesinde, köylüler tarafından mezarlık olarak kullanılan kaya oyuğunda bakır levhaya sarılı 12 el yazması halinde bir testinin içinde bulunmuştur. Hazreti İsa zamanında konuşulan Aramaic lisanında yazılmış bu belgeler üzerinde kiliseler tarafından oynanmamıştır ve bu yüzden Vatikan bunu kabul etmemiştir.) (1)
Ve, O dedi:
Bu sözlerin yorumunu bulan ölümü tatmayacak.

(2)
İsa dedi:
Arayan, (aradığını) bulana kadar aramayı bırakmasın! Bulunca şaşıracak. Ve, şaşkınlıkta kalarak hayran olacak. Ve her şey üstünde, hüküm sürecek.

(3)
İsa dedi:
Eğer size yol gösterenler; İşte, Melekût göktedir, derlerse o zaman, göğün kuşları önünüzde gidecek. yok eğer, Melekût denizdedir, derlerse o zaman, balıklar önünüzde gidecektir. Fakat Melekût hem içinizdedir ve hem dışınızdadır. Kendi kendinizi bilince, o zaman bilineceksiniz!. Ve siz, Diri Baba’nın oğulları olduğunuzu bileceksiniz. Lakin kendinizi bilmezseniz, o zaman fakirliktesiniz (yoksulluktasınız) ve bu yoksulluk, sizsiniz!.

(4)
İsa dedi:
Yaşlı adam, hayatı sırasında yedi günlük bir sabi‘ye hayatın yeri hakkında (soru) sormakta gecikmeyecek, Ve o (adam) yaşayacak!. Çünkü, birincilerin çoğu sonuncu olacak ve BİR olacaktır.

(5)
İsa dedi:
Yüzün önünde olanı bil! Sana gizli olanın üstü açılacaktır. Zira ortaya çıkmayacak saklı hiç bir şey yoktur.

(6)
Şakirtleri sordular O’na:
Oruç tutmamızı ister misin?
Nasıl dua edelim?
Sadakayı nasıl verelim?
Ve yiyecekte neyi gözetelim?.. dediler.
İsa dedi:
Yalan söylemeyin!.. İstemeyeceğinizi (reddedeceğinizi) yapmayın!. Zira her şey göğün karşısında açıktır. Doğrusu ortaya çıkmayacak gizli, ve örtüsü açılmadan kalacak, keşfedilmeyecek hiç bir şey yoktur.

(7)
İsa dedi:
İnsanın yiyeceği o aslana ne mutlu! Ve aslan insan olacaktır;
Ve aslanın yiyeceği insan kirlidir, ve aslan insan olacaktır.

(8)
Ve O, dedi:
İnsan tedbirli bir balıkçıya benzer. Ağını denize atar ve onu küçük balıklarla dolu denizden çeker. Onlar arasında, tedbirli balıkçı iri ve iyi bir balık buldu. Küçük balıkların hepsini denize attı, zahmetsiz iri balığı seçti. İşitmek için kulakları olan işitsin.

(9)
İsa dedi:
İşte ekinci çıktı (tohum ekmeye). (Taneleri) avucuna doldurdu ve serpti. Gerçekte, birkaç tanesi yola düştü. Kuşlar gelip onları gagaladılar. Bazıları kayalık yere düştüler, ve ne kök saldılar toprağa ne de göğe doğru başak sürdüler. Ve (daha) başkaları tohumu boğan (dikenli) çalılara düştüler, ve kurt onları yedi. Ve öbürleri de, doğru iyi meyve veren iyi toprağa düştüler; mahsulü altmış nispetinde ve yüz yirmi nispetinde oldu.

(10)
İsa dedi :
Dünyaya bir ateş attım, ve işte onu sarıncaya kadar koruyacağım.

(11)
İsa dedi:
Bu gök geçecek, ve onun üstünde olan da geçecek! Ve, ölü olanlar yaşamazlar. Diriler de ölmeyecekler. Ölü olanı yediğiniz günler diriden yiyordunuz. Nur içinde olduğunuz zaman ne yaparsınız? Siz bir iken ikiyi yaptınız (hasıl ettiniz). Ama, iki olarak ne yapacaksınız?

(12)
Şakirtleri, İsa’ya dediler:
Biliyoruz ki, sen bizi terk edeceksin. Üzerimizde büyük kim olacak?
İsa onlara dedi:
Bulunduğunuz noktadan adil Yakup’a doğru gideceksiniz: Göğün ve yerin olan, ona intikal eder.

(13)
İsa, şakirtlerine dedi:
Mukayese edin beni!. Söyleyin kime benziyorum?
Simun - Petrus, O’na dedi: Sen adil meleğe benziyorsun.
Matta, O’na dedi:
Bilge bir filozofa benziyorsun .
Thomas, O’na dedi:
Muallim, ağzım asla kabul etmeyecek kime benzediğini söylemeyi.
İsa dedi:
Senin muallimin değilim, zira kendi ölçtüğün kaynayan kaynaktan içtin sen, kendi kendini sarhoş ettin, dedi. Ve İsa onu tuttu kendine çekti ve ona üç kelime dedi:
İmdi Thomas arkadaşlarına döndüğünde arkadaşları ona sordular:
İsa sana ne dedi?
Thomas onlara:
Eğer bana dediklerinden birini size söylersem (yerden) taşları alır, bana atardınız. Ve o zaman, taşlardan bir ateş çıkar ve sizleri yakardı.

(14)
İsa onlara dedi:
Eğer oruç tutarsanız, kendiniz için bir hata’ya sebep olacaksınız, ve eğer dua ederseniz, mahkum olacaksınız. Ve, eğer sadaka verirseniz, ruhlarınıza vereceksiniz. Ve eğer herhangi bir memlekete giderseniz ve etrafı dolaşırsanız ve eğer sizi kabul ederlerse, önünüze konulanları yiyiniz, aralarında hasta olanları iyi ediniz. Zira ağzınıza girecek olan sizi kirletmeyecek!. Ama ağzınızdan çıkacak olan, (işte) sizi kirletecek olan, odur!.

(15)
İsa dedi:
Kadından doğmamış Olan’ı gördüğünüz zaman yüz üstü yere kapanın (secde edin), ve O’na tapın (prestij edin). Baba’nız O’dur.

(16)
İsa dedi:
Belki insanlar sanıyorlar ki ben yeryüzüne selamet getirmeye geldim. ve onlar bilmiyorlar ki yeryüzüne ayrılık getirmeye geldim. Ateş, kılıç, savaş. Zira bir evde beş (kişi) olacak, üçü ikiye, ve ikisi üçe karşı, baba oğla, ve oğul babaya karşı olacak. Ve onlar ayakta, münzevi olacaklar.

(17)
İsa dedi:
Size gözün görmediği, kulağın işitmediği, elin dokunmadığı, ve insanın yüreğine girmeyeni vereceğim.

(18)
Şakirtleri İsa’ya dediler:
Sonumuz nasıl olacak?. Söyle bize!..
İsa dedi:
Sonu aradığınıza göre başlangıcın perdesini mi açtınız? Çünkü başlangıç nerede ise, son orada olacak. Mesut o kimsedir ki başlangıçta duracak ve sonu bilecek ve ölümü tatmayacak.

(19)
İsa dedi :
Mesut o kimsedir ki var idi, mevcut olmadan önce. Benim şakirtlerim olursanız ve sözlerimi işittirirseniz bu taşlar size hizmet edecektir. Cennette gerçekten beş ağaca sahipsiniz!. Ne yazın, ne kışın sallanmayan ve yaprakları dökülmeyen. Onları tanıyan kimse ölümü tatmayacaktır.

(20)
Şakirtleri İsa’ya dediler:
Göklerin Melekûtu kime benzer, söyle bize!.
Onlara dedi:
Bir hardal tanesine benzer O!. Bütün tohumların en küçüğü. ama o işlenmiş toprağa düşünce, göklerin kuşları için bir sığınak olan büyük bir sürgün verir.

(21)
Mariam İsa’ya dedi:
Şakirtlerin kime benziyorlar?
İsa dedi:
Kendilerinin olmayan bir tarlaya oturmuş küçük çocuklara benzerler. Tarlanın sahipleri gelince tarlamızı bize bırakın! derler. Onlarsa, onların önünde tarlayı boşaltmak ve tarlayı geri vermek için, soyunurlar. Bu yüzden derim ki:
Eğer ev sahibi bilirse hırsızın geleceğini, o gelmeden önce gözetir onu bırakmamak için kendi Melekûtu’nun evinde delik açıp da öte-beriyi götürmesin diye. Ama size gelince; Dünya karşısında uyanık olun!. Size doğru gelmek için haydutlar bir yol bulmasınlar diye büyük bir güçle beliniz üzerinde doğrulun. Zira gözettiğiniz kazancı, onlar bulacaklar. Kendi özekinizde (tâ içinizde) uyanık bir insan bulunsun! Meyve olgunlaşınca, elinde orağı ile çıkageldi, ve hasadı topladı. İşitmek için kulağı olan, işitsin!

(22)
İsa dedi:
Meme emen çocukları (bebekleri) gördü ve şakirtlerine şöyle dedi:
Melekût’a giden kimselere benzer süt emen çocuklar!.
O’na dediler:
O hâlde çocuk iken mi Melekût’a gideceğiz?
İsa onlara:
İkiyi Bir, içinizi dışınız, dışınızı içiniz, yukarıdakini aşağıdaki gibi yapınca!. Erkeği ve dişiyi bir tek kılmak için erkek, erkekleşmesin ve dişi, dişileşmesin diye; Bir gözün yerine gözler, bir elin yerine tek el, bir ayağın yerine tek ayak, bir suretin yerine tek suret yapınca, (işte) o zaman Melekût’a gideceksiniz.

(23)
İsa dedi:
Bin arasında birinizi on bin arasında ikinizi seçeceğim ve onlar ayakta, Bir olacaklar.

(24)
Şakirtleri:
Bulunduğun yeri öğret bize, zira o yeri aramak bize gereklidir, dediler.
İsa onlara:
Kulakları olan işitsin! Dedi. Aydınlık var ışıktan bir varlığın içinde ve bütün dünyayı aydınlatır. Eğer aydınlatmıyorsa o karanlıktır (zulmettir).

(25)
İsa dedi:
Kardeşini ruhun gibi sev, gözünün bebeği gibi ona dikkat et.

(26)
İsa dedi:
Kardeşinin gözündeki saman çöpünü görürsün de, kendi gözündeki merteği görmezsin. Kendi gözündeki merteği çıkarınca, kardeşinin gözündeki saman çöpünü atmak için daha iyi görürsün.

(27)
İsa dedi:
Dünyada oruç tutmazsanız, Melekût’u bulamayacaksınız!. Eğer Sebt gününde sebt yapmazsanız, Baba’yı göremeyeceksiniz.

(28)
İsa dedi:
Dünyanın ortasında durdum ve onlara bedende göründüm. Hepsini sarhoş buldum. Aralarında susamış olan kimse bulamadım ve ruhum insanoğulları için ıstırap duydu. Çünkü onlar yüklerinde kördüler ve görmüyorlar dünyaya boş geldiler ve oradan boş olarak gitmeye çalışıyorlar. Ama işte, şimdi onlar sarhoşturlar. Şaraplarını reddedince (bırakınca) o zaman zihniyetleri (şuurları) değişecek.

(29)
İsa dedi:
Eğer beden ruhtan dolayı olmuşsa bu bir harikadır; Ama şayet ruh bedenden dolayı olmuşsa bu bir harikanın harikasıdır. Fakat ben, şunda hayranım: Bu kadar büyük zenginlik bu fakirliğe nasıl konmuştur!.

(30)
İsa dedi:
Nerede üç ilâh var ilahlar onlardır; Nerede ki, bir yada iki ilâh var, ben onunlayım.

(31)
İsa dedi:
Hiç bir peygamber kendi köyünde (yöresinde) kabûl edilmemiştir. Hekim kendisini tanıyanları iyileştirmez.

(32)
İsa dedi:
Yüksek bir dağda kurulan ve kuvvetli olan bir şehir ne düşürülebilir, (ele geçirilebilir) ne de, gizlenebilir.

(33)
İsa dedi:
Bir, yada öteki kulağınla işittiğini damlarınızda bağır (ilan et). Çünkü kimse bir ışık yakıp da onu ne kile altına ne de gizli bir yere komaz. Fakat onu şamdana kor. Tâ ki, gidip-gelenler ışığını görsünler.

(34)
İsa dedi:
Bir kör bir körü yederse (götürürse) ikisi de çukurun dibine düşerler.

(35)
İsa dedi:
Biri, kuvvetlinin evine girsin ve o evi kuvvetle (zorla) ele geçirsin, mümkün değildir!. Yeter ki O, kuvvetlinin ellerini bağlaya!. O zaman (da) evini darmadağın eder.

(36)
İsa dedi:
Ne giyeceksiniz diye sabahtan akşama akşamdan sabaha kaygılanmayınız.

(37)
Şakirtleri dediler:
Hangi gün bize görüneceksin ve hangi gün seni göreceğiz?
İsa dedi:
Utancınızdan vazgeçtiğiniz ve elbisenizi küçük çocuklar gibi ayaklarınızın altına alıp çiğnediğiniz zaman; Diri Olan’ın Oğlu’nu göreceksiniz. Ve korkmayacaksınız.

(38)
İsa dedi:
Size dediğim bu sözleri birçok kereler duymayı arzuladığınız ve onları duyacağınız bir başkası da yoktu. Beni arayıp bulamayacağınız günler olacaktır.

(39)
İsa dedi:
Ferisîler ve yazıcılar bilginin anahtarlarını aldılar ve onları sakladılar. Kendileri girmediler, girmek isteyenleri de (içeri) bırakmadılar. Ama Siz, yılanlar gibi tedbirli ve güvercinler gibi saf olunuz.

(40)
İsa dedi:
Bir asma çubuğu Baba’nın dışına dikildi ve, kuvvetli olmadığı için, kökünden sökülecek ve telef olacak.

(41)
İsa dedi:
Elinde olana verilecek; Ve (elinde) olmayandan (elinde) az da olsa, elindeki alınacaktır.

(42)
İsa dedi:
İşlek yol olun!.

(43)
Şakirtleri, O’na dedi:
Bize böyle şeylerden söz açan Sen kimsin?
İsa dedi:
Size dediğim şeylerden kim olduğumu bilemediniz mi? Ama siz Yahudiler gibisiniz. Onlar ağacı severler, (ama) meyvesinden nefret ederler ve meyveyi severler, (ama) ağaçtan nefret ederler.”

(44)
İsa dedi:
Baba’ya (karşı) küfreden affolunacak ve Oğul’a karşı küfreden de affolunacak. Ama saf Ruh’a karşı küfreden, ne bu dünyada ne de gökte, affolunmayacaktır.

(45)
İsa dedi:
Dikenli çalılarda üzüm yetişmez ve deve dikenlerinden (de) incir devşirilmez, Zira onlar meyve vermezler. İyi adam, kendi iyi hazinesinden iyi şeyler çıkarır. Kötü insansa, yüreğindeki kötü hazinesinden kötü şeyler çıkarır ve kötü şeyler söyler: Çünkü yüreğin taşmasından (bolluğundan) kötü
 
Üst Alt