Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

HZ İsa geri gelecek

enginnnnn

New member
Katılım
8 Ara 2007
Mesajlar
13
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ MÜSLÜMANLARI
HZ. İSA'NIN GELİŞİ İLE MÜJDELENMİŞTİR
Hicri 13. asrın en büyük İslam alimlerinden biri olan Bediüzzaman Said Nursi, 1960 yılında Hakk'ın rahmetine kavuşana kadar, bütün ömrünü insanları Allah'a iman etmeye ve Kuran ahlakını yaşamaya davet ederek geçirmiştir. Bu uğurda çok fazla eziyet görmüş, ancak o, yaşadığı hayattan her zaman razı olmuş ve başına gelen her zorluğu büyük bir tevekkülle, sabırla, neşeyle karşılamıştır. Bir Kuran tefsiri olan Risale-i Nur Külliyatı, Bediüzzaman'ın Allah'a olan coşkulu sevgisini, derin imanını ve Allah'ın dinine olan bağlılığını açıkça ortaya koyan çok hikmetli öğütlerle doludur. Bu nedenle bu kıymetli insanın yaptığı açıklamalar ve verdiği örnekler, tüm Müslümanlar için çok önemli bir rehber hükmündedir.
Bediüzzaman eserlerinde, ahir zaman ve Hz. İsa'nın yeryüzüne ikinci kez gelişi konularına çok geniş yer ayırmıştır. Özellikle vurguladığı konuların başında ise Hz. İsa'nın yeryüzüne geldiği sırada dünya üzerindeki dinsiz fikir sistemlerini temsil eden "Deccal" isimli şahs-ı manevi ile çok büyük bir mücadele yürütüp, onu yeneceğidir. Hz. İsa dinsizliği ortadan kaldıracak, Allah'ın hak dininin ahlakını dünya üzerinde hakim kılacak, bunu yaparken de Müslümanlarla birlikte hareket edecektir.
Kitabın bu bölümünde Bediüzzaman Said Nursi'nin eserlerinin çeşitli bölümlerinde yer alan Hz. İsa ile ilgili izahlar ele alınacaktır.
Hz. İsa'nın Allah Katına alınışı
Bediüzzaman, Mektubat isimli eserinin girişinde 3 hayat tabakasından bahseder: Bunlardan birincisi tüm insanların şu an yaşadığı hayat tabakasıdır. İkincisi ise Hz. Hızır'ın yaşadığı hayattır. Bediüzzaman bu hayatı "... bir vakitte pek çok yerlerde bulunabilirler. Bizim gibi beşeriyet levazımatıyla daimî mukayyed değillerdir. Bazan istedikleri vakit bizim gibi yerler, içerler; fakat bizim gibi mecbur değillerdir..." şeklinde açıklar. Üçüncüsü ise Hz. İsa'nın bulunduğu hayat tabakasıdır.
Üstad Bediüzzaman bu hayatla ilgili şu önemli açıklamaları yapmıştır:
(1) Üçüncü Tabaka-i Hayat: Hazret-i İdris ve İsa (as)'ın tabaka-i hayatlarıdır ki, beşeriyet levazımatından (gerekli olanlar) tecerrüd (ayrılma, temizlenme) ile, melek hayatı gibi bir hayata girerek nuranî bir letafet kesbeder (güzellik kazanır). Âdeta beden-i misalî letafetinde ve cesed-i necmî nuraniyetinde olan cism-i dünyevîleriyle semavatta bulunurlar. (Mektubat, s. 6)
Bediüzzaman bu sözünde Hz. İsa'nın insanların hayatlarını devam ettirmek için gerek duydukları herşeyden uzaklaştığını, meleklerinkine benzer bir hayata kavuşup nurani bir güzellik kazandığını ifade etmektedir. Hz. İsa'nın bir yıldız gibi parlayan ve eşsiz güzellikte olan dünyadaki bedeniyle gökyüzünde bulunduğunu açıklamaktadır.
BediüzzamanSaid Nursi'nin dikkat çektiği bir diğer önemli konu ise Hz. İsa'nın ikinci kez dünyaya gelişi hakkında şüphe içinde olan çevrelerdir. Bediüzzaman açıklamalarında tüm kainatı yoktan var eden, herşeye kadir olan Rabbimiz'in Hz. İsa'yı ikinci kez dünyaya getirmeye muktedir olduğunu hatırlatmaktadır.
(2) Evet her vakit semavattan melaikeleri yere gönderen ve bazı vakitte insan suretine vaz'eden (Hazret-i Cibril'in "Dıhye" suretine girmesi gibi) ve ruhanîleri âlem-i ervahtan (ruhlar aleminden) gönderip beşer suretine temessül ettiren, hattâ ölmüş evliyaların çoklarının ervahlarını (ruhlarını) cesed-i misaliyle dünyaya gönderen bir Hakîm-i Zülcelal, Hazret-i İsa aleyhisselâm'ı, İsa dinine ait en mühim bir hüsn-ü hâtimesi (güzel netice) için, değil sema-i dünyada cesediyle bulunan ve hayatta olan Hazret-i İsa, belki âlem-i âhiretin en uzak köşesine gitseydi ve hakikaten ölseydi, yine şöyle bir netice-i azîme için ona yeniden cesed giydirip dünyaya göndermek, o Hakîm'in hikmetinden uzak değil... belki onun hikmeti öyle iktiza ettiği için (gerektiği için) va'detmiş ve va'dettiği için elbette gönderecek. (Mektubat, 15. Mektup, s. 56-57)
Bediüzzaman bu sözünde melekleri insan suretinde yeryüzüne gönderen, kainattaki bildiğimiz ve bilmediğimiz tüm boyutların tek sahibi olan, alemlerin Rabbi olan Allah'ın Hz. İsa'yı da istediği surette yeniden dünyaya geri getirebileceğini söyler. Hz. İsa'nın böyle önemli bir dönemde ve böyle şerefli bir görev için yeniden dünyaya geleceğini vaat eden Rabbimiz, mutlaka vaadini yerine getirecektir.
Hz. İsa geldiğinde imanın nuru ile tanınır
(1) Kitabın önceki bölümlerinde de vurguladığımız gibi, Hz. İsa'nın dünyaya ikinci kez geldiğinde nasıl tanınacağı konusu her zaman merak konusu olmuştur. Bediüzzaman eserlerinde bu konuyu da açıklamakta, Hz. İsa'nın imanın nuru ile tanınacağını söylemektedir. Üstad'ın üzerinde durduğu bir diğer konu ise, Hz. İsa'yı herkesin tanıyamayacağı, sadece ona yakın olan kişilerin ve imanda derinleşmiş olanların onu tanıyabilecekleridir.
Hazret-i İsa aleyhisselâm geldiği vakit, herkes onun hakikî İsa olduğunu bilmek lâzım değildir. Onun mukarreb (yakınları) ve havassı (dindarlar ve manevi derecesinde yüksekler), nur-u iman ile onu tanır. Yoksa bedahet (aşikarlık) derecesinde herkes onu tanımayacaktır. (Mektubat, 15. Mektup, s. 56-57)
(2) Bediüzzaman bir diğer açıklamasında Hz. İsa'yı tanıyanların sayıca çok az olacaklarından, dünya üzerindeki dinsiz güçlerin çok daha güçlü olacağından bahsetmektedir:
Rivayette var ki: -İsa aleyhisselâm Deccal'ı öldürdüğü münasebetiyle- "Deccal'ın fevkalâde büyük ve minareden daha yüksek bir azamet-i heykelde ve Hazret-i İsa aleyhisselâm ona nisbeten çok küçük bulunduğunu" gösterir. Bunun bir tevili şu olmak gerektir ki: İsa aleyhisselâm'ı nur-u iman ile tanıyan ve tâbi' olan cemaat-ı ruhaniye-i mücahidînin kemmiyeti (miktarı), Deccal'ın mektebce ve askerce ilmî ve maddî ordularına nisbeten çok az ve küçük olmasına işaret ve kinayedir. (Şualar, s. 588-589)
Bediüzzaman bu sözleriyle Hz. İsa'ya tabi olacak olan cemaatin ilk başlarda sayıca az olacağına dikkat çekmektedir.
"...Deccal'ın mektebce ve askerce ilmî ve maddî ordularına...": Bediüzzaman bu ifadeyle Hz. İsa'nın karşısında yer alacak olan dinsiz güçlerin maddi açıdan çok güçlü olacaklarını belirtmektedir.
"...cemaat-ı ruhaniye-i mücahidînin...": Bu ifadeyle Hz. İsa'ya tabi olan topluluğu tarif etmektedir. "Cemaat" ifadesiyle bu kişilerin birarada olduklarına, birlikte hareket ettiklerine işaret edilmektedir. Bu "cemaat" dinsiz güçlerin hakim olduğu yerlerde din ahlakını hakim etmek için büyük bir çaba sarf edecek, ihlasla Allah yolunda çalışacaktır. "Ruhani" ifadesi ise bu cemaattekilerin samimi iman etmiş, olayların görünen yönlerinin yanısıra batıni yönlerini de yaşayan bir topluluk olduğuna dikkat çekmektedir. "Mücahidin" kelimesi ise bu cemaatin Allah yolunda çaba sarf eden, Allah'ın dinini yaymak için dünya çapında büyük bir tebliğ faaliyeti yürüten bir topluluk olduğuna işarettir.
Hz. İsa İslam diniyle hükmedecek, Kuran'a tabi olacak
Bediüzzaman Said Nursi, dinsiz ideolojilerin hakim olduğu böyle bir dönemde Hz. İsa'nın yeniden dünyaya döneceğini müjdelemektedir. Üstad'ın aşağıdaki sözlerinde haber verdiği gibi, Hz. İsa yeryüzüne ikinci kez gelişinde Kuran'la hükmedecek, Kuran'a tabi olacaktır. Hıristiyanlık ile Müslümanlık birleşerek dinsizlik akımına karşı Kuran ahlakını yaşayarak üstün geleceklerdir. Risale-i Nur'da bu konuyla ilgili aktarılanlar şöyledir:
(1) Ahir zamanda Hazret-i İsa (as) gelecek, Şeriat-ı Muhammediye (ASM) ile amel edecek mealindeki hadîsin sırrı şudur ki: Ahir zamanda felsefe-i tabiiyenin (tabiat felsefesi) verdiği cereyan-ı küfrîye (inkarcı hareket) ve inkâr-ı uluhiyete (Allah'ı inkar) karşı İsevîlik dini tasaffi ederek (arınarak) ve hurafattan tecerrüd edip (hurafelerden temizlenip) İslâmiyete inkılab edeceği bir sırada, nasıl ki İsevîlik şahs-ı manevîsi, vahy-i semavî kılıncıyla o müdhiş dinsizliğin şahs-ı manevîsini öldürür; öyle de Hazret-i İsa (as), İsevîlik şahs-ı manevîsini temsil ederek, dinsizliğin şahs-ı manevîsini temsil eden Deccal'ı öldürür.. yani inkâr-ı uluhiyet fikrini öldürecek. (Mektubat, s. 6)
"...felsefe-i tabiiyenin verdiği cereyan-ı küfrîye ve inkâr-ı uluhiyete (Allah'ı inkar) karşı...": Bediüzzaman Hz. İsa'nın Darwinizm'in meydana getirdiği inkarcı harekete ve Allah'ın varlığını inkar edenlere karşı büyük bir mücadele yürüteceğini belirtmektedir.
"...İsevîlik dini tasaffi ederek (arınarak) ve hurafattan tecerrüd edip İslâmiyete inkılab edeceği..."Bediüzzaman bu hikmetli açıklamasında Hz. İsa'nın ahir zamanda tekrar dünyaya geldiğinde İslam dininin gereklerine göre hareket edeceği yönündeki hadisi tefsir etmektedir. Hz. İsa'nın mücadelesi çeşitli hurafeler ve geleneklerle özünden uzaklaşan Hıristiyanlığın özüne dönmesi ile başlayacaktır. Hz. İsa Hıristiyanlığı tüm batıl hurafelerden temizleyecek ve daha sonra da İslamiyete dönecektir.
Böylece Hıristiyanlar ve Müslümanlar birlik olup, dünya üzerinde çok büyük bir güç oluşturacaklardır. Hz. İsa bu dinsiz sistemin bütününü ifade eden Deccal'i öldürecek, inkarcı sistemleri tamamen yeryüzünden kaldıracaktır.
(2) İşte böyle bir sırada, o cereyan pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazreti İsa (as)'ın şahsiyet-i maneviyesinden ibaret olan hakiki İsevilik dini zuhur edecek, yani rahmet-i ilahiyetinin semasından nuzul edecek; hal-i hazır Hıristiyanlık dini o hakikata karşı tasaffi (saflaşacak) edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-i İslamiye ile birleşecek; manen Hıristiyanlık bir nevi İslamiyet'e inkilab edecektir... (Mektubat, s. 53)
Bediüzzaman yukarıdaki sözünde dinsizliği temsil eden Deccal'in görünürde çok kuvvetli olduğuna dikkat çekmektedir. İşte bu dönemde Hz. İsa Allah'ın rahmeti sayesinde tekrar yeryüzüne gelecek ve böylece gerçek Hıristiyanlık ortaya çıkacaktır. Daha önce de vurguladığımız gibi, Hz. İsa'nın ilk yapacağı şey, vahyedilmesinden sonra çeşitli tahrifata uğrayan Hıristiyanlık dinini aslına döndürmek, tüm batıl uygulamaları, sapkın inanışları, aslı olmayan uygulamaları, gereksiz gelenek ve kuralları ortadan kaldırmak olacaktır. İki bin yıldan bu yana özünden uzaklaşma süreci yaşamış olan Hıristiyanlığı özüne döndürebilecek olan tek kişi Hz. İsa'dır. Böyle bir değişim de bugüne kadar gerçekleşmemiştir.
"...hakaik-i İslamiye ile birleşecek; manen Hıristiyanlık bir nevi İslamiyet'e inkilab edecektir...": Hıristiyanlığın saf haline dönerek vahyedildiği özüne geri dönüşünden sonra, Allah'ın son hak dini ve Allah Katında tek geçerli din olan İslam'ın gerçekleriyle birleşecek ve İslam'a dönüşüme başlayacaktır.
(3) Ve Kuran'a iktida (uymak, tabi olmak) ederek, o İsevilik şahsı manevisi tabi; ve İslamiyet, metbu (tabi olunan) makamında kalacak. Din-i Hak, bu iltihak neticesinde azim bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevîlik ve İslâmiyet ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken; âlem-i semavatta cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-ı İsa (as), o din-i hak cereyanının başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sadık (Hz. Muhammed (sav)), bir Kadir-i Külli Şey'in va'dine istinad ederek haber vermiştir. Madem haber vermiş, haktır; madem Kadir-i Külli Şey' va'detmiş, elbette yapacaktır. (Mektubat, s. 54)
"...Kuran'a iktida (uymak, tabi olmak) ederek, o İsevilik şahsı manevisi tabi; ve İslamiyet, metbu makamında kalacak..": Hıristiyanlığın Hz. İsa ile başlayacak olan bu dönüşümü, son kitap olan ve herkesin uymakla mükellef olduğu Kuran'a tabi olmakla neticelenecek. Hz. İsa'nın şahsı ve ona tabi olan Hıristiyanlık İslam'a tabi olacak.
"...Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevîlik ve İslâmiyet ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak...": Hz. İsa öncülüğündeki Hıristiyanlık Kuran'a tabi olduğunda çok büyük bir güç oluşacak. Çünkü günümüzde dünyanın en büyük iki dini olan Hıristiyanlık ve Müslümanlık hem siyasi, hem ekonomik hem de manevi yönden çok büyük iki kuvvettirler. Bu nedenle de dinsiz ideolojiler karşısında birleştiklerinde çok büyük bir güç kazanarak dinsizlik akımlarını fikren yok edip, dağıtacaklardır. İnsanları hayatlarının gerçek amacından uzaklaştıran, bencil, sevgisiz, çatışmacı bir hayata iten materyalist felsefe ve dinsizliğin dünya üzerindeki etkileri iki dinin birleşmesiyle ortadan kalkacaktır.
"...cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-ı İsa (as), o din-i hak cereyanının başına geçeceğini...": İki dinin ittifakı ve Hıristiyanların Kuran'a tabi olması ile dünyada nüfus çoğunluğuna sahip olacak iki din, tek bir ses ve tek bir vücut gibi hareket edecek,. bu hak dinin başına ise Hz. İsa geçecektir. Bediüzzaman bu sözünde Hz. İsa'nın yeryüzüne gelip, bu hareketin başına geçeceğini Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde haber verdiğini hatırlatmış ve bu nedenle de bu haberin mutlak gerçekleşecek olan hak bir bilgi olduğunu söylemiştir.
Hz. İsa'nın dinsiz akımlarla olan mücadelesi
Bediüzzaman Said Nursi ahir zamanla ilgili olan açıklamalarında, iki felsefi akımın yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağını ve bu akımların dinsizliği hakim kılmak için çaba sarf edeceklerini vurgular. Bu akımlardan birincisi İslam ahlakını içten tahrip etmeye çalışacaktır. İkincisi ise Allah'ı açıkça inkar eden, maddenin ezelden beri var olduğunu, sonsuza kadar da var olacağını öne süren ve canlılığın cansızlıktan tesadüfen ortaya çıktığını savunan maddeci ve tabiatçı anlayış, yani materyalizm ve natüralizmdir. (Natüralizm, Darwin'in evrim teorisinin felsefi boyutu olarak da bilinir.)
Bu tanımlama elbette Allah'ın varlığını inkar eden bütün fikir akımlarına da temel teşkil etmiştir. Materyalistler tarihin en eski çağlarından beri bütün hak dinlere karşı cephe almışlar, bu yolda karşılarına çıkanlarla mücadele etmiş, halklara zulmetmiş, savaşlar çıkarmış, her türlü yozlaşmanın en ön safhalarında yer almışlardır. Hz. İsa da yeryüzüne tekrar döndüğünde bu materyalist ve Darwinist anlayışla mücadele edecek ve Allah'ın izniyle onlara karşı galip gelecektir.
(1) Bediüzzaman, külliyatında bu materyalist akıma şöyle dikkat çekmektedir:
Tabiiyyun, maddiyyun felsefesinden tevellüd eden bir cereyan-ı Nemrudane, gittikçe ahir zamanda felsefe-i maddiye vasıtasıyla intişar ederek kuvvet bulup, uluhiyeti inkâr edecek bir dereceye gelir... Allah'ı inkâr eden o cereyan efradları, birer küçük Nemrud hükmünde nefislerine birer rububiyet (İlahlık) verir. Ve onların başına geçen en büyükleri, ispirtizma (ölülerle haberleşmenin mümkün olduğuna inanan görüş) ve manyetizmanın (bazı hareketlerle başkasını etkileme-hipnotizma) hâdisatı nev'inden müdhiş hârikalara mazhar olan Deccal ise; daha ileri gidip, cebbarane surî (dış görünüşe ait) hükûmetini bir nevi rububiyet tasavvur edip uluhiyetini ilân eder. (Mektubat, 15. Mektup, 56)
Bediüzzaman bu sözünde tabiiyyun ve maddiyyun felsefelerinin toplum üzerindeki yıkıcı etkileri üzerinde durmaktadır. Üstad'ın "tabiatçılık yani tabiata tapma ve maddecilik yani sadece maddenin varlığını kabul etme hastalığı" olarak tanımlayabileceğimiz bu ifadesi, dinsizliğin temelini oluşturan materyalizm ve Darwinizm'e dikkat çekmektedir. Ahir zamanda bu iki felsefe maddeci felsefe vasıtasıyla tüm dünyada yayılacak, Allah'ın varlığını açıkça inkar eder bir hal alacaktır. Bu akımların mensupları Allah'ın sonsuz güç ve kudretini inkar edip, kendilerinin müstakil güçlere sahip oldukları vehmine kapılırlar.
(2) Bediüzzaman Deccal ve oluşturduğu dinsiz kuvvet ile ilgili şu tariflerde bulunmaktadır:
Hem âlem-i insaniyette inkâr-ı uluhiyet niyetiyle medeniyet ve mukaddesat-ı beşeriyeyi zîr ü zeber (karma karışık) eden Deccal komitesini, Hazret-i İsa (as)'ın din-i hakikîsini İslâmiyet'in hakikatıyla birleştirmeye çalışan hamiyetkâr ve fedakâr bir İsevî cemaatı namı altında ve "Müslüman İsevîleri" ünvanına lâyık bir cem'iyet, o Deccal komitesini, Hazret-i İsa (as)'ın riyaseti altında öldürecek ve dağıtacak; beşeri, inkâr-ı uluhiyetten kurtaracak. (Mektubat s. 441)
"... inkâr-ı uluhiyet niyetiyle medeniyet ve mukaddesat-ı beşeriyeyi zîr ü zeber...": Bediüzzaman, Deccal ve onun temsil ettiği dinsiz akımları "Allah'ın varlığını inkar amacıyla medeniyeti ve insanların mukaddesatlarını karıştıran" bir birlik olarak tanımlamaktadır.
"... Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın din-i hakikîsini İslâmiyet'in hakikatıyla birleştirmeye çalışan hamiyetkâr ve fedakâr bir İsevî cemaatı namı altında ve "Müslüman İsevîleri" ünvanına lâyık bir cem'iyet...": Tüm bozulmalardan arındırılan gerçek Hıristiyanlığın İslam dini ile birleşmesi için samimiyetle, fedakarane çaba sarf eden Hz. İsa ve samimi İsevileri Bediüzzaman "Müslüman İseviler" olarak tanımlamaktadır. Hz. İsa önderliğindeki bu Müslüman İseviler cemaati, Üstad'ın Deccal şahs-ı manevisinde tanımladığı dinsiz fikir sistemlerini ortadan kaldıracaktır.
(3) "O kadar kuvvetlidir ve devam eder; yalnız Hazret-i İsa (A.S.) onu öldürebilir, başka çare olamaz." rivayet edilmiş. Yani, onun mesleğini ve yırtıcı rejimini bozacak, öldürecek; ancak semavî ve ulvî, hâlis bir din İsevîlerde zuhur edecek ve hakikat-ı Kur'aniyeye iktida ve ittihad eden bu İsevî dinidir ki, Hazret-i İsa (as)'ın nüzulü ile o dinsiz meslek mahvolur ölür. Yoksa onun şahsı bir mikrop, bir nezle ile öldürülebilir. (Şualar, s. 581)
Bediüzzaman bu hikmetli sözünde Deccal'i ancak Hz. İsa'nın yok edebileceğine işaret eden hadislere dikkat çekmiştir. Deccal'in yerleşik düzenini, saldırgan rejimini ortadan kaldıracak olan, dinsizliği insanlar arasında yaymak ve mukaddesatı bozmak olarak tarif edilen mesleğini bozacak olan Hz. İsa, ona tabi olan samimi İseviler ve hurafelerden sıyrılıp Kuran'a teslim olan Hıristiyanlardır. Hz. İsa'nın yeryüzüne ikinci kez gelişi ile Deccal'in dinsiz mesleği ölecektir.
"o dinsiz meslek mahvolur ölür. Yoksa onun şahsı bir mikrop, bir nezle ile öldürülebilir": Bediüzzaman burada çok önemli bir konuya dikkat çekmektedir. Önemli olan dinsizliği insanlar arasında yaymak için çaba sarf eden insanları teker teker fikren etkisiz hale getirmek değil, dinsiz akımların yaşamasına imkan veren, olara sözde dayanak sağlayan tüm fikri sistemlerin ortadan kaldırılmasıdır. Yoksa kişilerin teker teker fikren etkisiz hale getirilmesi çok kolaydır.
(4) Sihir ve manyetizma ve ispirtizma gibi istidracî (inkarcıların inkarlarını artıran olay) hârikalarıyla kendini muhafaza eden ve herkesi teshir eden o dehşetli Deccal'ı öldürebilecek, mesleğini değiştirecek; ancak hârika ve mu'cizatlı ve umumun makbulü bir zât olabilir ki: O zât, en ziyade alâkadar ve ekser insanların peygamberi olan Hazret-i İsa (as)'dır. (Şualar, s.587)
Bediüzzaman bu sözünde de çeşitli kandırmacalarla, aldatmacalarla insanların inkarlarını daha da artırmak için çaba sarf eden dinsiz akımları ortadan kaldırabilecek, kendisine meslek edindiği bu çabasından Deccal'i döndürebilecek tek kişinin Hz. İsa olduğunu belirtmektedir.
(5) Büyük Deccal, şeytanın iğvası (aldatma) ve hükmü ile şeriat-ı İseviye'nin ahkâmını kaldırıp Hıristiyanların hayat-ı içtimaiyelerini (sosyal hayat) idare eden rabıtaları bozarak, anarşistliğe ve Ye'cüc ve Me'cüc'e zemin hazır eder. (Şualar, s. 593)
Bediüzzaman dünya üzerindeki dinsiz fikir sistemlerinin tümünü birden tanımlamak için kullandığı Deccal'in, İseviliğin tüm dini hükümlerini ortadan kaldırmayı, sosyal hayatı düzenleyen tüm manevi bağlarını bozarak bu kişileri bozgunculuğa, isyankarlığa ve anarşizme teşvik eden bir akım olduğunu belirtmektedir.
(6) Bediüzzaman, Hz. İsa ve onunla birlikte olan İseviler'in dinsiz akımları yokedişini ise şu şekilde tanımlamaktadır:
Şahs-ı İsa (as)'ın kılıncı ve maktul olan şahs-ı Deccal'in, teşkil ettiği dehşetli maddiyunluk ve dinsizlik azametli heykeli ve şahs-ı manevisini mahvedecek ancak İsevi ruhanileridir ki; o ruhaniler, din-i İsevi'nin hakikatini hakikat-i İslamiye ile mezcederek (karıştırarak) o kuvvetle onu dağıtacak, manen öldürecek... (Şualar, s. 493)
"dehşetli maddiyunluk ve dinsizlik azametli heykeli: Bediüzzaman bu sözleriyle dünyanın dört bir yanını etkisi altına almış olan maddeci akımları çok büyük bir heykele benzetmektedir. Bu heykel söz konusu akımların yerleşik ve kuvvetli olduklarına bir işaret olabilir. Büyük bir heykeli yıkmak, yerinden sökmek oldukça zordur. Ancak bu heykelin yıkılmasıyla maddiyunluk ve dinsizlik hem maddi hem de manevi olarak ortadan kalkacaktır.
"din-i İsevinin hakikatini hakikat-i İslamiye ile mezcederek": Hz. İsa ikinci kez dünyaya geldiğinde Allah'ın son kitabı olan Kuran'a tabi olacak, bozulmuş olan Hıristiyanlığı gerçek haline döndürüp gerçek İslam'la birleştirecektir.
"o kuvvetle onu dağıtacak, manen öldürecek": Allah'ın iki hak dini birleştiğinde geniş anlamda çok büyük bir güç kazanacaktır. Dünyanın dört bir yanında hakim ideoloji olan materyalizmi fikren mağlup edecekler ve insanlar üzerindeki bütün etkisini yok edecekler.
Bediüzzaman Said Nursi, Hz. İsa'nın yeryüzüne ikinci kez dönüşünü anlattığı tüm açıklamalarında onun o dönemdeki tüm inkarcı sistemleri ortadan kaldıracağına ve bunu yaparken de Müslümanlarla birlikte hareket edeceğine işaret etmektedir. Hz. İsa, İslam dünyasındaki samimi Müslümanlarla birlik olup, inkarcı sistemin zulmünü ortadan kaldıracaktır. alıntıdır Harun Yahya kaynaklarından
 

tevhideçaðrý

New member
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
177
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
52
Hz. İsa Cismen Göğe Alınmıştır.
"Hz. İdris ve İsa'nın tabaka-i hayatları (şu anki yaşamları) beşeriyet levazımatından tecerrüd ile melek hayatı gibi bir hayata girerek nurani bir letafet kesbeder. Adeta bedeni misali letafetinde ve cesed-i necmi nuraniyetinde olan cism-i dünyevileriyle semavatta bulunurlar." (Mektubat 6)

. Hz. İsa Yeryüzüne İnecektir.
"Evet, hadis-i serifin ifadesiyle Hazret-i İsa'nın semavi nuzulü kat'i olmakla beraber; mânâ-yı işârisiyle-başka hakikatları ifade ettiği gibi bu hakikata da mu'cizane işaret ediyor." (Kastamonu Lahikası, 50)
"Hazret-i İsa'nın semavi nuzulü kat'i olmakla beraber" Üstad Hz. İsa'nın dünyevi cismiyle yani vücuduyla dünyaya tekrar döneceğinin tabire, tevile mahal vermeyecek şekilde kesin bir gerçek olduğunu ifade etmiştir.

Hz. İsa Yeryüzüne Cismen İnecektir.
"İşte böyle bir sırada, o cereyan pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazreti İsa (AS)'ın şahsiyet-i maneviyesinden ibaret olan hakiki İsevilik dini zuhur edecek, yani rahmet-i ilahiyenin semasından nuzul edecek; hal-i hazır Hristiyanlık dini o hakikata karşı tasaffi edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-ı İslamiye ile birleşecek; manen Hristiyanlık bir nevi İslamiyet'e inkilab edecektir... Ve Kur'an'a iktida ederek, o İsevilik şahsı manevisi tabi; ve İslamiyet, metbu makamında kalacak. Din-i hak, bu iltihak neticesinde azim bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına karsı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevilik ve İslamiyet; ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken alem-i semavatta cism-i beşerisiyle bulunan şahs-ı İsa Aleyhisselam, o din-i hak cereyanının başına geçeceğini bir Muhbir-i Sadık, bir Kadir-i Külli Şey'in va'dine istinad ederek haber vermiştir. Madem haber vermiş, haktır; madem Kadir-i Külli Şey va'detmiş elbette yapacaktır..." (Mektubat, 53-54)
"hal-i hazır Hristiyanlık dini o hakikata karşı tasaffi edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak": Bediüzzaman Said Nursi'nin izahlarından Hz. İsa'nın nuzulüyle birlikte, Hristiyanlığa sonradan sokulan bazı inanç ve uygulamaların sona ereceği, hurafelerden arınarak, vahyedildiği gibi saf, gerçek haline döneceği anlaşılmaktadır. İki bin yıldan beri var olan Hristiyanlıkta henüz böyle bir değişimin düşüncesi dahi ortaya atılmış değildir; zaten bunu tek gerçekleştirebilecek olan da Hz. İsa'dır.
Böyle bir değişim de bugüne kadar gerçekleşmemiş, Hz. İsa da daha nuzul etmemiş ve beklenmektedir. Mehdi ile de ittifak edeceğine göre, Mehdi de gelip geçmemiştir, beklenmektedir.
"hakaik-ı İslamiye ile birleşecek; manen Hristiyanlık bir nevi İslamiyet'e inkilab edecektir": Hristiyanlığın saflaşarak vahyedildiği özüne dönüşünden sonra, zaten indiği zaman hak din olan aslına bürününce, onu kapsayan ve son hak din ve Allah katında tek geçerli din olan İslam'ın gerçekleriyle birleşerek, İslam'a dönüşüme başlayacaktır.
"Ve Kur'an'a iktida ederek, o İsevilik şahsı manevisi tabi; ve İslamiyet, metbu makamında kalacak.": Hristiyanlığın Hz. İsa ile başlayacak olan bu dönüşümü, son kitap olan ve herkesin uymakla mükellef olduğu Kuran'a tabi olmakla neticelenecek. Hz. İsa'nın şahsı ve ona tabi olan Hristiyanlık İslam'a tabi olacak. Bu büyük değişim herkesin yaşayacağı ve şahit olacağı bir konu olarak dünyanın belki de uzun süre bir numaralı gündemi olacağı için, heyecan yaratan ve büyük yankılar uyandıracak gelişmeler olacaktır. Bu gelişmelerin henüz yaşanmadığı ise dünyadaki herkesin malumudur.
"Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevilik ve İslamiyet; ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak": Böylesine muazzam bir ittifakın, hak dini olduğundan çok daha güçlü bir konuma getireceği aşikardır. Mehdi'nin İslam dünyasında materyalizmi hayatın akışından çıkartması gibi, Avrupa, Amerika ve diğer Hristiyan devletlerde ise materyalizmin hayat felsefesi olmaktan çıkmasının Hz. İsa ile gerçekleşeceği anlaşılmaktadır. İnsanları hayatın gerçek amacından tamamen uzaklaştıran, bencil ve sevgisiz kılan materyalist felsefe ve onun neticesi olan dinsizliğin dünya üzerindeki genel etkileri iki dinin birleşmesi neticesinde sona erecektir.
"...cism-i beşerisiyle bulunan şahs-ı İsa Aleyhisselam, o din-i hak cereyanının başına geçeceğini..." İki dinin ittifakı ve Hristiyanların Kuran'a tabi olması ile dünyada nüfus çoğunluğuna sahip olacak iki din, tek bir ses, tek bir vücut gibi olacağından, ortada bir hak din ve bir de mağlup durumdaki dinsizlik cephesi kalmış olacak. Hak dinin başında da doğal olarak Peygamber Hz. İsa olacak. Üstadın hadisler kaynaklı izah ettiği tüm bu gelişmeler, şüphesiz ki dünyanın çehresini değiştirecek, insanların yaşamlarını etkileyecek ve toplumların ahlaki ve insani yapılarını, düzenlerini olumlu yönde değiştirecektir.
Böylesine geniş çaplı gelişmeler elbetteki bütün dünyanın gözleri önünde cereyan edecektir. Kitle iletişim araçları vasıtasıyla herkesin anında haberdar olacağı ve yaşayacağı bu büyük değişim, ne Bediüzzaman'ın devrinde ne de bir başka zaman diliminde yaşanmamıştır. Mehdi döneminin başlatacağı bu gelişmeler önümüzdeki yakın zaman diliminde yaşanacağı açık olan olaylardır.

Hz. İsa Geldiğinde İmanın Nuru ile Tanınır.
"Hz. İsa (AS) geldiği vakit, herkesin onun İsa olduğunu bilmesi gerekmez. O'nun yakınları ve ileri gelen kişiler, imanın nuru ile onu tanırlar. Yoksa açıkça herkes onu tanımayacaktır." (Mektubat, s. 54)
"İsa Aleyhisselam'ı nur-u iman ile tanıyan ve tabi olan cemaat-i ruhaniye-i mücahidinin kemiyeti, Deccal'in mektepçe ve askerce ilmi ve maddi ordularına nispeten çok az ve küçük olmasına işaret ve kinayedir." (Şualar, 495)
"Hatta Hazret-i İsa Aleyhisselam'ın nuzulü dahi ve kendisi İsa Aleyhisselam olduğu, nur-u imanın dikkatiyle bilinir; herkes bilemez." (Şualar, s. 487)
Hz. İsa geldiği zaman, onu herkesin tanıyamayacağını söyleyen Bediüzzaman, ona yakın bazı kişilerin ancak imanın nuru ile onu tanıyabileceklerini ifade etmiştir. Bu da dünya hayatının imtihanın sırrı olması itibariyle böyledir. Bazı insanların yanılarak beklediği şekilde, yani adeta gökten herkesin göreceği şekilde inerek, uçarak vb. şekilde gelişi söz konusu değildir, çünkü bu adetullaha ve imtihan sırrına aykırıdır. Bu nedenle Hz. İsa gibi yaratılışı ve hayatı mucizelerle dolu bir Peygamberi dahi insanlar tanıyamayacaklardır. Önceleri, sadece gerçek imanlı ve ihlaslı az bir kitle, onu imani çalışmalarından, halinden ve kendisini beklediklerinden dolayı tanıyacaklardır.
Bu husus Mehdi için de geçerlidir. 14 asır önce Peygamber Efendimizin (SAV), Allah'ın vahyine dayanarak bildirdiği bir şahıs olan Mehdi, hadis-i şeriflerde öylesine detaylı tarif edilmiş olmasına rağmen, aynı şekilde ona yakın çok az insan dışında uzun süre tanınmayacaktır.
Örneğin Mehdi'nin çıkacağı yer, zaman, etrafındakiler ve yapacağı işler gibi, tanınmasını oldukça belirginleştiren bilgiler hadislerde anlatılmasına rağmen, hatta fiziksel birçok belirleyici özelliğinin bildirilmesine ve kişinin tam teşhis edilebileceği gibi olmasına rağmen yine de uzun süre tanınamayacaktır.
"çok az ve küçük olması": Hz. İsa'yı tanıyacak kişiler ona tabi olan yakın bir Hristiyan grup olmakla birlikte, O'nu bekleyen Müslümanların başı olan Mehdi ve yakınları tarafından da tanınacaktır. Hz. İsa dünyaya geldiği zaman onu tanıyacak yakınları nasıl az bir topluluk olacaksa, Mehdi geldiği zaman da onu tanıyacak yakınları çok az olacaktır. Üstadın burada bu topluluğun hem fert olarak sayılarının çok az olacağı, hem de yaşadıkları ülkenin kurumsal yapılanmasının içinde çok küçük kalacaklarına dikkat çekmiştir.
"cemaat-i ruhaniye-i mücahidinin" vasıflarıyla tarif ettiği bu topluluğu Bediüzzaman, 3 önemli belirleyici özelliğiyle zikretmiştir.
"Cemaat" olmaları, Mehdi ve yardımcılarının da bir özelliği olacak. Bu onların bir tarikat olmadığını, bir şahs-ı manevi olmadığını da işaret etmesi açısından önemlidir.
"Ruhani" olduklarını da belirtirken Üstad, bu cemaatte olanların, taklidi bir imana sahip olmadıklarına ve zahiri olmadıklarına, bilakis olayların batınını görüp yaşayabilen Batıni bir cemaat olduklarına da işaret etmiştir.
"mücahidin" ifadesi de o cemaatin belki de en belirgin özelliği olan cihat yani tebliğ cemaati olduklarını göstermektedir.

Hz. İsa Hz. Mehdi'ye Tabi Olur.
"Şahs-ı İsa Aleyhisselam'ın kılıncı ile maktül olan şahs-ı Deccal'ın teşkil ettiği dehşetli maddiyunluk ve dinsizliğin azametli heykeli ve şahs-ı manevisini mahvedecek ancak İsevi ruhanileridir ki; o ruhaniler din-i İsevi'nin hakikatını hakikat-ı İslamiye ile meczederek o kuvvetle onu dağıtacak, mânen öldürecek. Hattâ, "Hazret-i İsa Aleyhisselam gelir, Hz. Mehdi'ye namazda iktida eder, tâbi olur." diye rivâyeti bu ittifaka ve hakikat-ı Kurâniye'nin matbuiyetine ve hakimiyetine işaret eder." (Şualar, 493)
"din-i İsevi'nin hakikatını hakikat-ı İslamiye ile meczederek": Hz. İsa'nın tekrar dünyaya döndüğünde tabi olacağı Allah'ın hükümlerini içeren kitap Kuran olduğundan, Hz. İsa bozulmuş Hristiyanlığın gerçeğini ortaya çıkararak, İslam'ın gerçekleriyle birleştirecek.
"o kuvvetle onu dağıtacak, mânen öldürecek": Hristiyanlığın Hz. İsa'ya vahyolduğu şekli İslamiyet ile birleşerek geniş anlamda güç bulunca, İslam dünyasının dışında kalan ve Hristiyanlığın yaygın olduğu bölgelerde hakim ideoloji olan materyalizmi fikren mağlup edecekler ve materyalizmin insanların üzerindeki etkisini dağıtacaklar.
"hakikat-ı Kurâniye'nin matbuiyetine ve hakimiyetine": İki dinin birleşmesinin İslamiyet üzerine olacağını hadislerle izah eden Bediüzzaman, Kuran'ın tabi olunan kitap olacağını, onun hükümlerinin geçerli ve hakim olacağını bildirmiştir. Böylesine büyük gelişmeler Üstad'ın döneminde de, henüz de yaşanmamıştır.
Peygamber Efendimizin (SAV) hadislerinde işaret edilen alametlerin gerçekleşiyor olması, Bediüzzaman'ın izahlarında gözüktüğü gibi hicri 14. asırda, yani içinde bulunduğumuz yüzyılda, Hz. Mehdi'nin önderliğinde İslam'ın dünyaya hakim olacağını göstermektedir.
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
42
Konum
Hayatýn içinden
Tevhide çağrı kardeşim sizde "mehdi" takıntısımı var?Ben siliyorum, siz ısrarla tekrar aynı konuları açıyorsunuz..Biraz forumu takip ederseniz "mehdi" konularının tartışılmaya açık olmadığını görürsünüz..Keza siz forumun eski bir üyesiniz ve kuralları iyi biliyorsunuz....Lütfen forum kurallarına riayet edelim...
 
Üst Alt