Namazın, haccın, orucun, kurbanın her mezhep için aynı anlamı taşıdığını söylerken ve sadece namaz rekat sayılarından örnek verirken çok yüzeysel bir tutum ile mukayese etmişsiniz. Sizin dediğiniz mantık ile sonuç tam olarak çıkmaz. Yani usül ve şekil kavramı kalkar.
Ümmetin birleştiği ortak nokta islamın uygulamadaki ana temasıdır.Din adınada yeterlidir.sorun nerede ben anlamadım?usul ve şekil neden kalksın?zaten usulun şeklin temeli önünüzde..
Ne namazda, ne oruç, kurban ve hacda tüm mezheblerin (Sizin dediğiniz manada bir çok mezhebin) aynı usül ve tavrı yoktur, amaç aynı olabilir ki usül ve tavırdan kaynaklanan amaç kaymaları da olabilir
ümmetin ortak uyugulaması ayan beyan ortada ona göre haraket edilir.Aslında bu tabir sadece kuran diyen kesime,ehlisunnetci kesimin sık sık sorduğu "secde nedir?ruku nedir?oruç nedir? sünnet olmazssa bu kavramları nasıl tanımlarız? gibi soruların yanıtıdır..u
sul ve tavır amaç kaymaları oluyor zaten..hatta bu kaymalarda küfürle suçlanan olduğu gibi,"namazda elini bağlamadın,namazın olmadı" gibi hükme gidenlerde oluyor..
ümetci bir sunnet anlayışında bunlar sorundan bile sayılmıyor diyebiliriz..
Gerçi, eğer bu uygulamalarda her mezhebin sahih kabul ettiği sünnetlerin, hadislerin kesişmesinden söz ediyorsak, bu kaynaklarda var olduğu halde işlenmeyen sünnetleri de görmek gerekir.
her mezhebin sahih kabul ettiği hadis kitabı var.hatta kendi içlerinde mütevatir hadis kavramları bile geliştirmişler.Tabii 3 imamın ortak kabul ettiği mütevatir hadis var 5 kşinin kabul ettiği mütevatir hadis var,bir mezhebin tüm imamlarının mütevatir hadisini diğer bir mezheb yalan sayabiliyor..
işin özü ortak nokta aramaktan geçiyor.ortak noktada ümmetin mutabık kaldığı uygulamalar.işte gerçek mütevatirc sunnet budur..
Tabiidirki bu anlayış,bir çok sünnet bilinen uygulamanın üstünü çiziyor.Müslüman bir birey sünnet bir uygulamanın yapılıp yapılmamasında buğuz ederken veya takdir ederken ,mezhebinin sünnetinden ziyade ümmetin sünnetini göz önüne alırsa daha az kul hakkı almış olur..
cübbeli ahmet hocanın ,kendinehas bir sünnet anlayışıyla ,m.islamoğlunu küfürle suçlaması buna bir misaldir..
Müttefikun aleyh hadisler vardır, var sayın ki bilmem nerede ki bir mezhep bu hadisleri tanımaz, yada yüzde yetmişini tanımaz, o takdirde bu yüzde yetmiş yok mudur, yok mu sayılır? Yani ümmetin top yekün uyguladığı emirlerin hak olduğuna dair hadislerde mevcutsa da bu uygulamadıklarının olmadığı anlamı taşımaz
muttefekun aley hadisler ehli sunnete göre..diğer mezheblere göre değil..
Burada hadisin tanınıp tanınmamasından ziyade,sünet terkindeki kufur ,sınırı çiziliyor..bir kişi bir hadise binaen haraket etmesi onu bağlar.kimseyi yapmıyor diy eküfürle suçlayamaz..işin özü bu...