Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İslamın engellilere bakışı

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
42
Konum
Hayatýn içinden
Yaratıkların en mükemmeli, ve en şereflisi olan, alemde var olan her şey hizmetine sunulan insanın Allah katındaki değeri îman, ibadet, sâlih amel, takva ve güzel ahlakı nispetindedir. Çünkü Allah insanları bu açıdan değerlendirmekte, onların fizik yapılarına, renklerine, ırklarına, cinsiyetlerine, sağlam veya engelli oluşlarına bakmamaktadır.

Kur’ân’da dünya veya âhiret hayatında, hakîkî, çoğunlukla mecâzî anlamda görme, işitme, konuşma, ortopedik ve zihinsel engellilik ile genel anlamda hastalıklardan söz edilmektedir. Hakîkî anlamdaki engellilik, ya benzetme veya dîni görevlerde ruhsat bildirme veya tedâvi etme veya değer verme bağlamında geçmektedir.

Kur'ân'da, fiziksel anlamda çeşitli musibetlere maruz kalan peygamberlerden söz edilmiş ve bu sıkıntılar karşısında metanet ve sabır göstermelerinden dolayı örnek olarak övgüyle zikredilmişlerdir. Mecâzî anlamda engellilik; îman etmeyen insanların ilâhî gerçekleri anlamamaları, görmemeleri, duymamaları ve konuşamamaları bağlamında Kur'an da geçmektedir. Ahiret hayatında görme, duyma ve konuşma engelli olmak; hakîkî ve mecâzi anlamda, kâfirler için gerçekten kör, sağır ve dilsiz olmaları veya kendilerini sevindirecek şeyleri görememeleri, duyamamaları ve delil ile konuşamamalarıdır.

En güzel biçimde yaratılan insanın fizîkî ve ruhî varlığını sağlıklı olarak, sürdürmesi temel görevidir. Bu görevin ihmali, insanda bir takım özürlerin meydana gelmesine sebep olabilmektedir. Öte yandan insan, ölümü ve hayatı ile imtihan halindedir. Bazen nimetlerle bazen de musibetlerle imtihan olur. Dolayısıyla başına gelen her sıkıntının müsebbibi bizzat kişinin kendisi olmayabilir. İlâhî imtihanın yanı sıra, anne-baba ve toplumun da ihmal ve kusurları olabilir.

İster ilâhî bir imtihan sonucu, isterse kendisi ve diğer insanların kusuru sebebiyle olsun bir musibetle karşılaşsın insanın her şeyden önce metanet ve sabır gösterebilmesi gerekir. Bu, sıkıntılarından kurtulmak için maddî ve manevi çarelere başvurmasına engel değildir. Çarelere başvurur ancak “musibet ancak Allah’ın izni ve takdiri ile olmuştur, O, izin vermeseydi olmazdı, bunda da bir hayır vardır diyerek” rahat olma bilincini kazanabilmesi, insanın Allah’a olan imanının sonucudur.


Nice insan, doğuştan yahut sonradan elîm bir kaza veya hastalık sonucu felçli, ortopedik engelli, işitme ya da görme özürlü olabilmektedir. Kimbilir belki de hiç beklenmedik bir anda bizler de engelli ya da özürlü olabiliriz; -Allah korusun- gören gözümüz görmez, işiten kulağımız işitmez, tutan elimiz tutmaz, yürüyen ayağımız yürüyemez olabilir. Bu nedenle, bir yandan sağlığımızı korumak için gerekli tedbirleri alırken; diğer yandan da fert, aile, sivil toplum örgütleri ve kamu kuruluşları olarak engelli ve özürlü kardeşlerimize karşı maddî ve manevî sorumluluklarımızın olduğunu unutmamalıyız

Özürlü ve engelli kimselere değer vermeli, söz ve davranışlarımızla onların gönüllerini almalı, huzur ve mutluluklarına vesile olmalıyız. Hayatlarını kolaylaştırıcı mahiyette her türlü maddî ve manevî tedbiri almalı, gerekli altyapı hizmetlerini sunmalıyız. Engelli ve özürlü çocukları olan ailelere yardım yapmalı, eğitim ve öğretim desteğinde bulunmalıyız. İmkânlarımızı zorlayarak, özürlü ve engelli kardeşlerimize iş imkânı sağlamalı; böylece onlara, çalışıp üretmenin ve helâlinden kazanmanın mutluluğunu tattırmalıyız.Diğer yandan, hiçbir engelli ve özürlü kimseyi, “kör, sağır, dilsiz ve topal ” gibi sıfatlarla nitelememeli, her türlü aşağılayıcı söz, fiil ve davranışlardan sakınmalı, şakayla da olsa onlarla alay etmemeliyiz.

Sevgili Peygamberimiz bu konuda şu uyarıyı yapmaktadır:

“Kardeşinin derdine sevinip gülme, sonra Allah ona merhamet eder de, seni onun sahip olduğu dertle müptela kılar” .(Tirmizi)


Engelli ve özürlü kardeşlerimiz de bilmelidirler ki, misafirhane olan bu dünya, imtihan yeridir. İnsanlar, imtihan dünyasında iyi-kötü, acı-tatlı olaylarla karşılaşabilirler; sevindikleri anlar olduğu gibi üzüldükleri anlar da olur; bazen nimetlerle bazen de çeşitli sıkıntılarla denenirler. Bu sıkıntılar, kimi zaman insanların kendi ihmal veya kusurlarından, kimi zaman da hiçbir kusur ve ihmalleri olmadığı halde, sorumsuz ve kural tanımaz insanlardan kaynaklanabilir. Bu bakımdan,-hangi sebeple olursa olsun- engelli ve özürlü durumda olan kardeşlerimiz, maruz kaldıkları hastalık ve kayıplara sabretmeli; hiçbir zaman engelliliğin, kendileri için bir noksanlık veya kusur olduğu psikolojisine kapılmamalıdırlar. Çünkü Allah katında hiçbir insanın diğerinden iman, salih amel ve takva dışında bir üstünlüğü yoktur. Yüce Allah insanları dış görünüşlerine, mal, mülk, makam ve servetlerine göre değil; kalplerine, gönüllerine ve amellerine göre değerlendirir.(Müslim)

“ Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı hakkıyla bilen ve onlardan hakkıyla haberdâr olandır.”(Hucûrât suresi 13)

"Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya da güçlük yoktur"(Nur suresi 26/61)


Peygamberimiz(s.a.v) şöyle tavsiye etti: "Amellerinizde orta yolu ve doğruyu bulmaya çalışın. Mü'mine musibet nevinden her ne ulaşır ise günahlarına bir kefâret olur. Musibet, beklenmedik bir hâdise olmuş, ayağına batan bir diken olmuş farketmez.(Müslim)
 
Üst Alt