Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Mâsum imam

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Şia'nın suçsuz ve günahsız imam anlamında kullandığı bir terimdir...

Şia, imamları, peygamberlerin yerine geçen, onların vazifelerini yüklenen, Allah'ın kullarına karşı hücceti olan kimseler olarak görür. Peygamberler gibi imamların da, büyük küçük her türlü günahlardan masum olduğunu, hiç bir zaman günah işlemediklerini ileri sürer (İbn Babeveyh el-Kummi, Risâletu İ'tikadâti'l-İmamiyye, Trc. Ruhi Figlalı,109.113; el-Mürtedâ, Tenzihü'l-Enbiya, 2, 3, 10). Fakat peygamberler gibi imamların da takiyyeten günah işlemelerinin caiz olduğunu söyler.



İslâm ümmeti içinde, Şia fırkası dışında hiç bir kimse imamın masum olduğunu kabul etmez (el-Eşarî, Makalâtü'l-İslâmiyyin,I,116; Abdul-Kahir el-Bağdadî, Usulü'd-Din, 277; eş-Şehristanî, el-Milel ve'n-Nihel, I, 195).


Şia'ya göre; imamet, peygamberliğin bir parçası ve devamıdır. Bunun için imamlar da peygamberlerin vasıflarını taşırlar, imamlıktan önce ve sonra küfre düşmezler, gizli açık hiç bir günah işlemezler; unutma, hata etme gibi eksiklerden uzaktırlar. Çünkü onlar, peygamberlerin vasileri olup, peygamberlerden sonra halka, din ve dünya işlerinde, Allah'ın emri ve Peygamber'in tebliği ile imamet makamına gelmişlerdir (el-Mürteda, a.g.e.,3).


Ehl-i Sünnet ile Şia arasındaki bu görüş ayrılığı temelde olup esasen imametin tarifinde ve imamda bulunması lâzım gelen şartlardaki görüş ayrılığına dayanmaktadır.


İmamların masum olmasına inanmayı inanç esaslarından kabul eden Şia (Donaldson, Akidetü ş-Şia, 317; İ. Goldziher, el-Akîde ve Ş-Şeria Fil İslâm,185). Namaz, oruç, zekât, hac ve cihat'ın imamla tamam olacağını (el-Kirleynî, el-Usul minel-Kâfi, II, 200), imamın, peygamberin yarısı olup onun taşıdığı bütün sıfatları taşıdığını, peygamberler hakkındaki ayetlerin aynen imamlar için de geçerli olduğunu ileri sürer (Mehmet Bulut, Peygamberin İsmeti ve el-Müntekâ min İsmeti'l-Enbiya, 104).


Peygamberlerin vasileri, Allah'ın hüccetleri kabul ettikleri imamların masum olduğuna dair şu delilleri ileri sürerler:


İmama ihtiyaç vardır. Biz imamlara itaatla emrolunduk. Şayet imamlar günah işleseydi ve günah işlemeyi emretselerdi tenâkuz olurdu. Çünkü masum olmayana uymak suretiyle kullukta bulunmak imkânsızdır. Resulün özellikleri imamda tahakkuk eder. Resul masum olunca imamın da masum olması gerekir. "Ey iman edenler, Allah'a itaat edin Peygamber'e ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin" (en-Nisa, 4/59), ayetinin imamlara itaatın gerekliliğine dair bir delil olduğunu ve dolayısıyla imamın masum olduğunu ileri sürerler (el-Kuleynî, a.g.e., I, 200; el-Mürteda, a.g.e., 10).
Halbuki masum bir imama ihtiyaç yoktur. Hükümlerin yerine getirilmesi, kötülüklerin giderilmesi ve İslâm'ın korunmasına ihtiyaç vardır. Ancak bu ihtiyaçları giderecek kimsenin masum olması şart değildir. Müctehid düzeyinde ve adalet sahibi olması yeterlidir. İmamın hata etmesi caizdir. Uyanlara ise herhangi bir günah ve sorumluluk yoktur.
Şia'ya göre, gaip imamın naibi olan müctehid imam, icma ile masum olmadığına göre, Şia'nın görüşündeki tenâkuz kolayca anlaşılmış olur (M. Şükrü, el-Alusî, Muhtasarü't Tuhfeti'l-İsna Aşeriyye, 121).


Peygamber'in bazı özellikleri, imamlarda tahakkuk edebilirse de, bütün özelliklerinin imamlarda bulunması söz konusu değildir, ismet de bunlardandır. Yani Ehl-i Sünnet'e göre, ismet, peygamberlere mahsus bir sıfattır ve peygamberlik şartlarındandır; imamlık şartlarından değildir (A. el-Bağdâdî, a.g.e.,277; Ebul-Vefâ et-Taftazânî, Kelâm İlminin Belli Başlı Meseleleri, 100).


Allah Teâlâ'nın kendilerine itaatı emrettiği "ulü'l-emr" (emir sahipleri), ya Hulefa-i Râşidîn veya seriyye kumandanları yahutta şer'î hükümlerde fetva veren ve insanlara dinlerini öğreten âlimlerdir (en-Nisa, 4/59). Yoksa Şia'nın iddia ettiği masum imamlar değildir. Saîd b. Cübeyr'in rivayetine göre bu ayet, Abdullah b. Huzafe es-Sehmî hakkında nazil olmuştur. O sırada Hz. Peygamber (s.a.s) O'nu bir seriyyeye kumandan olarak göndermişti. İbn Abbas'tan gelen rivayete göre ise, Halid b. Velid hakkında nazil olmuştur. Hz: Peygamber (s.a.s), Hâlit b. Velid'i bir seriyyeye kumandan tayin etti. Bu seriyyede Ammâr b. Yâsir de vardı. Ammâr b. Yâsir ile Hâlid b. Velid arasında ihtilâf çıktı. Bunun üzerine bu ayetler nazil oldu. Hz. Peygamber (s.a.s) de, Ammâr'a kumandan Hâlid b. Velid'e itaat etmesini emretti (er-Razî, Mefâtîhü'l-Gayb,III, 357 vd; Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili, II, 1374 vd).
Şu da var ki, imam şeriata tabi olduğu müddetçe, ona uymak gerekir. Şeriata aykırı bir davranışta bulunursa ona uyulmaz (Kuşçu, Şerhu't Tecrid,III, 327).


Şia hakka uymakla mükellef olduklarını herkesin yaptığının hak olmayacağına göre, bir masumun bulunmasının vacip olduğunu iddia eder (el-Küleynî, a.g.e., I, 200). Halbuki insanların hidayet için Kur'an ve Sünnet'e sarılması yeterli olup, masum imam şart değildir (Müslim, el-Hac,147; Ebu Davud, el-Menâsik, 56).


Yine Şia'ya göre; "şer'î hükümler bedihî değildir. Akıl da tek başına her şeyi idrak edemez. Rey ise batıldır. Hükmü bilecek masum biri olmalıdır" (el-Kuleynî, a.g.e.,I, 200; el-Mürtedâ, a.g.e., 11).
Halbuki şer'î hükümler bedihî olup rey ve kıyas haktır ve masum birisine ihtiyaç yoktur. Kur'an, Sünnet, icma ve kıyastan ibaret olan şer'î deliller insana kâfidir.


Şia yine şu görüşü ileri sürer: Şeriat kıyamete kadar lâzım olduğundan onun bir koruyucusu olmalıdır. Bu koruyucu Kitap, (Kur'an) olamaz. Çünkü Kitap bütün hükümleri ihtiva etmez. Bütün ümmet masum olmadığına göre, şeriatın muhafızı masum imama ihtiyaç vardır (el-Kuleynî, a.g.e.,l, 200; el-Mürteda, a.g.e., 11).


Buna da şöyle cevap verilir: İmam şeriatın muhafızı kabul edilse bile şeriatı kendi zatı ile korumaz. Aksine Kitap, sünnet, icma ve sahih ictihadıyla korur. İmamın ictihadında hata etmesi ise caizdir. Bu hata şeriatı nakzetmez (Kuşcu, Şerhü't-Tecrid III, 327; el-Âlusi, a.g.e., 121).
İmamların sözü şeriatta peygamberin sözü gibi hüccet olduğundan imamlara günah caiz değildir (el-Kuleynî, a.g.e.,I, 200; el-Mürtedâ, a.g.e., I1).


Halbuki imamların sözü, peygamberlerin sözü gibi hüccet değildir. Peygamberce caiz olmayan şeyler, imamlarca caiz olabilir. İmam, kumandan mesabesindedir (el-Kâdi Abdu'l-Cebbâr, el-Muğnî,XV, 313).
Allah Teâlâ ile İbrahim (a.s.)'ın konuşmalarını hikâye eden "...Seni insanlara imam (rehber) yapacağım " buyurdu. (İbrahim): "Zürriyetimden de" dedi. Allah ise "zalimler ahdime (rahmetime, imametime, tâatime) eremez" dedi" (el-Bakara, 2/124). ayeti imamın masum olduğuna delildir (el-Kuleynî, a.g.e.,I, 200; el-Mürteda, a.g.e., 11).


Bu ayette her şeyden önce "ahd''den murat, ya peygamberlik veya imamlıktır (Taberî, Câmiü'l-Beyân (Tefsir), I, 530). Şayet imamlık ise, her masum olmayanın zalim olduğu gerçek değildir. Belki adaleti olmayan, tevbe edip nefsini ıslah etmeyen zalimdir (el-Cürcânî, Şerhü'l-Mevâkıf, III, 265-266).


Şia, "...Ey ehl-i Beyt Allah sizden ancak kiri gidermek ve sizi tertemiz etmeyi diler" (el-Ahzâb, 33/33). Ayetinin de imamların ismetine delil olduğunu ileri sürer.


Ancak bütün imamların Ehl-i beytten olma zaruretî yoktur; dolayısıyla imamların masum olmaları gerekmez.
Şiîler, imamların masum olduğunu söylemekte ve çeşitli hadisleri de görüşlerini destekleyecek şekilde yorumlamaktadırlar.
 

ALÝ ÝSFAHANÝ

New member
Katılım
31 Ara 2009
Mesajlar
59
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Şia, Ehl-i Beyt İmamlar'ının (12 İmam'ın) da Peygamber gibi hayatları boyunca açık veya gizli bilerek veya bilmeyerek bütün günah ve pisliklerden ma'sum olduğuna inanmaktadır evt... Şia peygamberler ve imamlar'ın hata ve unutkanlıktan da ma'sum olduğuna inanmaktadır. Zira İmamlar, dinin koruyucu ve uygulayıcısıdırlar. Bu konuda durumları aynen peygamberler gibidir. Peygamberlerin ma'sum olduklarına inanmamızı gerektiren deliller, aynı şekilde İmamlar'm da ma'sum olduklarını gerektiriyor
 

ALÝ ÝSFAHANÝ

New member
Katılım
31 Ara 2009
Mesajlar
59
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Şia Ehl-i Beyt İmamlar'ının Allah'ın emriyle Peygamber'in 12 tane vasileri olduğuna ilimierinin kesbi (öğrenmekle) değil, vehbi olduğuna ve yeryüzünde Allah'm kullarının h üccet i olduğundan, her türlü günah ve hatadan ma'sum olması gerektiğine inanmaktadır. İşte Şia'nın masumiyet konusundaki inancı budur. Acaba bu inanç Kur'an ve Sünnete aykırı mıdır, yoksa aklen imkansızmıdır? Veya İslam dininin reddettiği bir şey midir? Yoksa bu inanç Peygamber veya İmam'ın değerini mi düşürüyor? Bu inancı Allah'ın Kitabı ve Sünnet-i Nebeviye te'yit etmektedir ve akl-ı selimle belirlenen ilkelere de ters düşmemektedir. Bu konudaki bahsimize Kur'an-ı Kerim'in ayet-i kerimelerini ele almakla başlayalım:
 

ALÝ ÝSFAHANÝ

New member
Katılım
31 Ara 2009
Mesajlar
59
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Allah-u Teala sizinde yukarıda vermiş olduğunuz Ahzap suresinin 33. ayetinde şöyle buyuruyor.

Gerçekten de Allah yalmzca siz Ehl-i Beyt'ten her türlü pisliği gidererek sizi tertemiz kılmak istiyor.

Bu ayet-i kerimede geçen "her türlü pisliği gidererek_" sözü, Ehl-i Beyt imamlar'ının her türlü günah ve bütün kötülüklerden tertemiz olduklarının yani masumiyetlerini ifade etmiyorsa, neyi ifade ediyor?

Allah'ın seçtiği kimseler, hiç süphesiz ki masumdurlar. Ehl-i Beyt imamlar'ından olan Hz. Imam Rıza, Abbasi halifelerinden olan Me'mun'un düzenlediği ilmi bir toplantıda alimlere cevap olarak bizzat bu ayeti delil göstermiş ve bu ayet-i kerime'den kendilerinin (yani Ehl-i Beyt imamlar'ının) kastedildiğini ve Allah-u Teala'nın kendilerini seçerek kitap ilminin varisi kıldığını isbatlamış onlar da bunu itiraf etmişlerdir.

Bu ayetler İmamlar'ın masum olduğunu belirten ayetlerden sadece bazı örneklerdi. Konuyu ispatlayan "....Ve onları bizim emrimizle hidayet eden imamlar kıldık." ayeti gibi diğer ayetlerde vardır
 

ALÝ ÝSFAHANÝ

New member
Katılım
31 Ara 2009
Mesajlar
59
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Şimdi de konuyla ilgili Sünnet-i Nebeviye'yi inceleyelim: Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur.

"Ey insanlar, ben sizin aranızzda öyle bir şey bırakıyorum ki, eğer ona sarılırsanız asla dalalete düşmezsiniz; Allah'm Kitab'ınıI ve benim neslimden olan Ehl-i Beyt'imi

Görüldüğü üzere bu hadis Ehl-i Beyt imamlannın masum olduklarını açıkça belirtmektedir. Çünkü, evvela Ehl-i Beyt Allah'ın Kitab'ıyla aynı mertebede zikredilmiştir, Kur'an ise masumdur; ona ne önünden ve ne de arkasından batıl sızamaz; o Allah'ın kelamıdır ve kimin bunda şüphesi olursa kafir olur. Malumdur ki, Allah'ın kitabı gibi uyulmaya layık olanlar da onun gibi masum olmalıdırlar. İkinci olarak hadiste, onlara (Kitab'a ve Ehl-i Beyt'e) sarılanın dalalete (sapıklığa) düşmekten emin olacağı açıklanmıştır. O halde bu hadis, Kur'an ve Ehl-i Beyt'in hatadan masum olduklarını açıkça belirtmektedir. Zira insan ancak masuma uyduğunda sapıklıktan uzak kalabilir.
 

ALÝ ÝSFAHANÝ

New member
Katılım
31 Ara 2009
Mesajlar
59
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yine Resuluııah (s.a.a) şöyle buyurmuştur.

Benim Ehl-i Beyt'im sizin aramzda aynen Nuh'un gemisine benzer; gemiye binen kurtulur ve ondan geri kalan ise boğulur.

Sahih-i Tirmizi. c5, s.328 - Müstedrek-i Hakim, c.3, s148 . Müsned-i Ahmed ibn-i Hanbel, c.5, s189.
2 - Müstedrek-i Hakim. c2, s.343 - Kenz'ul Ummal, c.5, s95 - Savaik'ul Muhrika. s.184.

Görüldüğü üzere bu hadiste de Ehl-i Beyt İmamlar'ının hatadan masum olduklarını açıkça belirtmektedir. Bunun için de onların gemisine binenler kurtulur ve ondan ayrı düşenler ise dalalette boğulup helak olur.

Yine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur.

Her kim ki, benim gibi yaşamak benim gibi olmak ve Rabb'imin bana va'd ettiği Huld cennetine girmek isterse, Ali'nin ve ondan sonra da zürriyetinin velayetini kabul etsin. Çünkü onlarla hiç bir zaman hidayetten ayrılıp dalalete düşmezsiniz."

Kenz'ul Ummal, c.6, s.155 - Mecmau'z Zevaid, c.9, s.108 - Ibn-i Hacerin yazdığı "El İsabe - Camu'l Kebir - Tarih-i ibn-i Asakir, c2. s99 - Mustedrek-i Hakim, c.3, s.128 - Hileyt'ul Evliya, c.4, s349 - İhkak'ul Hakk, c.5. s.108.

Bu hadiste Ehl-i Beyt imamlarının, yani Ali ve zürriyetinin, hatadan masum olduklarını açıkça belirtmektedir. Zira bu hadiste, Ehl-i Beyt imamlarının kendilerine tabi olanları hiç bir sapıklığa götürmedikleri açıklanmıştır. Oysa hata etmesi mümkün olan bir kimsenin, halkı her türlü dalaletten uzak bir hidayete götürmesi mümkün değildir.

Yine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur.

Ben sakındıran Ali ise hidayet edendir ve benden sonra ey Ali, hidayete erenler seninle hidayete ereceklerdir

Tefsir-i Taberi, c.13, s208 - Tefsir-i Razi, c.5, s.271l - Tefsir-i ibn-i Kesir, c2, s.502 - Tefsir-i Şevkani, c.3, s.70 - Tefsir-i Dürr'ül Mensur, c.4, s.45 - Nur'ul Ebsar, s.7l - Müstedrek-i Hakim. c.3, s.129 - Tefsir-i ibn-i Cevzi, c.4, s.307 - Şevahid'ut Tenzil, c.l, s.293 - El fusul'ul Muhimme ve Yenabilu'l Mevedde.

Bu hadisin de Hz. İmam Ali'nin masum olduğunu bildirdiği hiç bir akıl sahibine gizli değildir. İmam Ali ise, hem kendisinin ve hem de onun neslinden olan İmamların masum olduklarını açıklamıştır
 

ALÝ ÝSFAHANÝ

New member
Katılım
31 Ara 2009
Mesajlar
59
Tepkime puanı
2
Puanları
0
O Hazret, Ehl-i Beyt'e değindiği bir hutbede şöyle buyuruyor.

"Nereye gidiyorsunuz! Nereye yönetiyorsunuz! Bayraklar yücelmiş, ayetler apaçık ve alametler dikilmiştir. O halde nereye saptırıliyorsunuz! Ve nasıl körleştirilebilirsiniz! Oysa ki Peygamber'inizin Ehl-i Beyt'i sizin aramzda bulunmaktadır. Onlar halkın öncülleri, dinin önderleri ve doğruluğun dille'ridir. O halde onlara Kur'an'ın en iyi derecesinde yer verin ve susuz develerin suya koşarak gittiği gibi onlara koşun. Ey insanlar, bu hususta Hz. Resulultah'a (s.a.a) itaat edin. Çünkü bizden olan birisi ölse bile ölü değildir ve bizden olan çürüyüp gitse bile çürümemiştir. Tamyıp bilmediğiniz bir şeyi söylemeyin. Çünkü hakkın çoğu size ağır gelip inkar ettiğiniz şeylerdedir. Aleyhine bir hüccetinizin olmadığı şahsı ma'zur görün. Ben o kimseyim, sizin aranazda, "Sakaleyn"den (iki değerli emanetten) büyüğü tutulup, küçüğü bir kenara atılmadı mı? (Buna rağmen yine) sizin aramzda imamn bayrağım diken ben oldum..

İmam Ali'nin hutbelerini içeren Nehc'ul Belaga, d, s.155. Şeyh Muhammed Abduh, bu hulbeyi şerhederken şunları yazıyor: "Buna göre Ehl-i Beyt imamlarından birisi ölse bile gerçekte ölü değildir. Zira onun ruhu alem-i zuhurda nur saçmaya devam etmektedir:'

Ehl-i Beyt imamlar'ının masumluğunu bildiren bunca Kur'an-ı Kerim ayeti, Sünnet-i Nebeviye ve Hz. Ali'nin sözlerinden sonra, acaba akıl ve insaf sahibi bir insan Allah-u Teala'nın hidayeti için seçtiği imamlarında masum olduğunu reddedebilir mi? Akıl ve insaf böyle bir şeyi asla reddetmediği gibi, hatta aksine ma'sum bir ilahi önderin kıyamete kadar yeryüzünde bulunmasını da gerekli görür. Zira beşerin önderlik ve hidayeti görevini üstlenen kimse hata, unutkanlık ve günahlar altında ezilen birisi oımamalıdır. Zira bu takdirde bizzat kendisi, insanların sapmasına sebep olacaktır.
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Cevap gibi verilen kopyalamalara devam...

Kelimesi kelimesine. . .
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Ehli Beyt sadece Hz Ali ve hz Alinin soyundan gelenler mi? Bir Ebu Leheb te ehli beyt değil midir? Rasulullahın Akrabası değil midir?

O halde Ehli Beyt olmanın şartı akrabalık bağı değildir. Zira "Selman benim ehlimdendir" buyuruyor Allah Rasulü.. Ayrıca Ehli beyt olmanın şartını Allah cc Nuh as oğluna yaptığı ikazda da hatırlatıyor. Ya nuh! Leyse min ehlik, innehü amelün ğayru salih/Ey nuh! o senin ehlinden değildir. Muhakkak ki onun ameli salih değildir.

Bütün bunlardan sonra Ehli Beyt ile Ehli sünnet arasında bir ayrım yapmak saçma olacaktır. Zira Ehli Beyt olmak için Ehli sünnet olmak zorunludur, diye düşünüyorum..

Hz Ali soyundan gelip, "şerif" veya "seyyid" olanların hepsi hak yolda değildir. Binlerce O soya mensub insanlar var ki Allah'a isyan etmekte sınır tanımıyorlar..
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Şia, "...Ey ehl-i Beyt Allah sizden ancak kiri gidermek ve sizi tertemiz etmeyi diler" (el-Ahzâb, 33/33). Ayetinin de imamların ismetine delil olduğunu ileri sürer.


Olmayan "kirin" neyini temizlemek istiyor Allah. Demek ki "kir" var ki temizlik mevzu bahis.

Ayetin tamamına bakacak olursak;

33 - Hem vakarınızla evlerinizde durun da önceki cahiliyet devrinde olduğu gibi süslenip çıkmayın. Namazı kılın, zekatı verin. Allah ve Resulü'ne itaat edin. Ey ehli beyt! Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz, pampak yapmak istiyor.

Allah ehli beyt için ayetin başında "önceki cahiliye devrinde olduğu gibi" derken, Ehli Beytin cehiliyye devrinde hataları olduğunu açıkça vurguluyor. Ve sonra emirler geliyor. Devamla Allaha ve Rasulüne itaat edin. Bunları yaparsanız Ehli Beyt olursunuz. Eğer Rasule itaat etmez, onun sünnetinden ayrılırsanız Siz ehli beyt değil, Ehli Cehennem olursunuz diye ikazda bulunuyor. Onların temizlenmesinin şartı Allaha ve Rasule itaat etmekle mümkün. Kim bu şartları yerine getirirse ehli beyt olmaya hak kazanır.
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
151 - Nitekim içinizden size bir peygamber gönderdik. O size âyetlerimizi okuyor, sizi temizliyor, size kitabı ve hikmeti öğretiyor. Size bilmediğiniz şeyleri öğretiyor.

164 - Andolsun ki Allah, müminlere kendilerinden, onlara kendi âyetlerini okuyan, onları temizleyen ve onlara kitab ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.

33 - Hem vakarınızla evlerinizde durun da önceki cahiliyet devrinde olduğu gibi süslenip çıkmayın. Namazı kılın, zekatı verin. Allah ve Resulü'ne itaat edin. Ey ehli beyt! Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz, pampak yapmak istiyor.

Şimdi ayeti kerimelere baktığımız zaman, Peygamberler ve imamlar arasında ki farkı açık bir şekilde görebiliriz. Peygamberler insanları temizlemek için gönderilmiştir, fakat Allah ehli beyti temizlemek istemiştir. Zira Ehli beyt temizlemek için gönderilmemiştir. Eğer onlarda temizlenmek için çalışıyorlarsa.. Bu demektir ki, Peygamberi görev yapılırken masum olmaya gerek yoktur.

Ayrıca ehli beyt ile ilgili ayette Allah; innema yuridullahu li yüzhibe ankümü-r Ricse/Muhakkak ki Allah sizden kiri gidermek istiyor. Demek ki Allah sizi temizlemek istiyor ama temizlenmeniz için sizde gayret göstermelisiniz, çünkü siz tertemiz değilsiniz Peygamberler gibi. Böyle olduğunuz için Allah sizi temizlemeyi murad ediyor. Allahın muradını istiyorsanız çalışmalı, Sizi temizlemek için gönderilen peygamberin yolunda olmalısınız.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
İfrat ve tefrit her zaman karşımıza çıkar. İfratta olanlar kendileri gibi konuya neden bu kadar derin ilgi duymadığımızdan şikayetçi olur ve bizi ehli beyt düşmanı olmakla suçlar.

Tefrit boyutunda kalanlar ise, bizi ehli beyti sevmekten dolayı başımıza tagut seçtiğimizi, alimlerimizi (haşa) Rab edindiğimizden dem vururlar.

Oysa; bu ifrat ve tefritte kalanlar bilmelidir ki, ehli beyt'in hiç bir ferdi peygamber gibi olamaz. Ama yine belirtmek isterim ki, ehli beyt'i sevmek Peygamber (s.a.v.)'i sevmektir. Çünkü, O'nu seven (s.a.v), O'na (s.a.v.) ait her şeyi sever. Kokladığı gülü bile sırf O (s.a.v.) sevdiği için seven bu Ümmed-i Muhammed, acaba O'nun (s.a.v.) soyundan gelen gülleri hiç sevmez mi ?

Kendinize gelin ve bu ümmetin Ehli Beyt sevgisini sorgulamaya kalkmayın, zaten bu sevgiyi ölçecek sevgi ve saygı elinizde bulunmadığı ve vakıf olamayacağınız bir sevgi olduğu için, bunu anlayamazsınız bile.
 

mavigezegen

New member
Katılım
14 Tem 2009
Mesajlar
243
Tepkime puanı
169
Puanları
0
Allah-u Teala sizinde yukarıda vermiş olduğunuz Ahzap suresinin 33. ayetinde şöyle buyuruyor.

Gerçekten de Allah yalmzca siz Ehl-i Beyt'ten her türlü pisliği gidererek sizi tertemiz kılmak istiyor.

Bu ayet-i kerimede geçen "her türlü pisliği gidererek_" sözü, Ehl-i Beyt imamlar'ının her türlü günah ve bütün kötülüklerden tertemiz olduklarının yani masumiyetlerini ifade etmiyorsa, neyi ifade ediyor?

Allah'ın seçtiği kimseler, hiç süphesiz ki masumdurlar. Ehl-i Beyt imamlar'ından olan Hz. Imam Rıza, Abbasi halifelerinden olan Me'mun'un düzenlediği ilmi bir toplantıda alimlere cevap olarak bizzat bu ayeti delil göstermiş ve bu ayet-i kerime'den kendilerinin (yani Ehl-i Beyt imamlar'ının) kastedildiğini ve Allah-u Teala'nın kendilerini seçerek kitap ilminin varisi kıldığını isbatlamış onlar da bunu itiraf etmişlerdir.

Bu ayetler İmamlar'ın masum olduğunu belirten ayetlerden sadece bazı örneklerdi. Konuyu ispatlayan "....Ve onları bizim emrimizle hidayet eden imamlar kıldık." ayeti gibi diğer ayetlerde vardır


Buradaki yorumunuzu Allah'ın aşağıdaki ayeti ile oldukça örtüşür buldum.

"Onlardan bir zümre vardır, aslında Kitap'tan olmayan birşeyi siz Kitap'tan sanasınız diye, dillerini Kitap'la eğip bükerler. O, Allah katında olmadığı halde, "Bu, Allah katındandır." derler. Bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler." Ali İmran-78

Ben bahsetmiş olduğunuz ayetten, imamların masum olduklarına dair bir anlam çıkaramadım. Kirli olmayan temiz kılınmak istenmez. Demek ki bir kir var ki Allah, temizlemek istiyor. Allah'ın yolundan giden herkes Allah'ın dilediği ölçüde temizlenir. Bu sizin bahsettiğiniz şekilde sadece imamlara has bir özellik değildir. Burada Ehli Beyt'e yapılan bir hitap var ve Onlar Peygamberimiz'in en yakınında olanlar olarak herkesten daha temiz olmalılar. Buna uydukları takdirde temizlenirler, uymazlarsa temizlenemezler. Bu ayette de gayet açık bir şekilde anlatılıyor. Bu ayetten farkı anlamlar çıkarmak nedendir bilemem.

Elbette Ehli Beyt'in Kuran'ı insanlara anlatmada önemli katkıları olmuştur, ancak bu onları Peygamberlerle aynı seviyeye getirmez. Kimin masum, kimin de günahkar olduğu ahirette ortaya çıkacaktır.

Selam ile,
 
Üst Alt