Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Proto-türkçe yazıtlar

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
60
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
PROTO-TÜRKÇE YAZITLAR


''Proto-Türkçe Yazıtlar''ın özelliklerinden bahsederken aynı zamanda Türklerin din tarihini de anlatmış olacağız. Proto-Türk İnsanı kendini ifade etmeye başlamasıyla eş-zamanlı olarak, inancını da kayalara kazımaya başlamıştır. Başka bir açıdan ifade edecek olursak, insanın inancını ifade etme ihtiyacı yazının da ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Orta Asya insanı ile Proto-Türk insanını biribirinden ayırmak gerekiyor. Proto-Türk kişisinin ortaya çıkışı, Orta Asya insanının kendisini kayalar üzerinde ifade etmesiyle başlar. Orta Asya'da yaşayan ancak henüz kendini ifade etmeyen ya da edemeyen insana biz Orta Asya insanı diyoruz. Ne zaman ki Orta Asya insanı kendini kayalara ifade etmeye başlamış o zaman Proto-Türk insanı ortaya çıkmıştır. En basit resimlerden başlayan bu ifade etme tarzı bizi bugünkü dilimize kadar getirmiştir. Ve Türklerin kendini ifade etmeye başlamasından bugüne kadar dilin geçirdiği bütün evreler Orta Asya yazıtlarında kendini göstermektedir. Yerkürenin çeşitli yerlerinde, mağara resimlerine (bir hayvanı olduğu gibi çizme), rastlanmaktadır. Ancak, yazının bugünkü hale gelişinin bütün aşamalarını gösteren buluntular, sadece Orta Asya'da bulunmaktadır. Türklerin kayalara resim yapma ve sonra da yazıtlar oluşturma ihtiyacı, onların inançlarından kaynaklanmıştır. İnançlarını resmetmişler, kayalara inançlarının damgalarını vurmuşlardır. Önce yazı ortaya çıktı sonra din ortaya çıktı şeklinde bir yaklaşım doğru değildir. Doğru olmadığı Kur’an’a uygun olmamasından da bellidir. Adem'den bu yana tek Tanrı inancı vardı ve Türkler inançlarını kayalara kazımak suretiyle bizlere ölümsüz bir miras bıraktılar. Tarihçilerin bilinen insanlık tarihini ancak M.Ö 2500-3000 yıllarına götürebilmelerine karşın, bugün Proto-Türklere ve Proto-Türkçe'ye ilişkin buluntular ve çözümlemeler sayesinde bilinen Türk Tarihi ve insanlık tarihi M.Ö 30.000'lere kadar gidebilmektedir. Orta Asya'da ve Tamgalı Say'da mağara resimleri M.Ö 30.000, Piktogram- sembolik resimler (M.Ö 20.000), Petroglif sembol şekiller (M.Ö 15.000), yazıya geçiş M.Ö 8000 sonları olarak saptanmıştır.
Türklerin yazıyla ve yerleşik hayat kurmasıyla başlayan medeniyetleri, Orta Asya'dan göçler yolu ile Avrupa'ya, Mezopotamya'ya, Mısıra, Amerika'ya, Çin'e ve dünyanın dört bir köşesine gitmiştir.
Tamgalı Say, Altın Elbiseli Adam'ın bulunduğu yer ve Talas Yazıtları üçgeni bize yazınıngeliştiği yeri göstermektedir. Bu üç önemli tarihi buluntu bugünkü Issık Göl civarındadır. Tamgalı'daki resimler ve tamgalar, hiçbir kazıya gerek olmaksızın yeryüzünde kayalar üzerinde bulunuyor; Tamgalı'daki granit kayalar defter yaprağı gibi ve bu kayalar üzerinde 1000 kadar resim var.

Proto-Türklere ve Proto-Türkçe'ye ilişkin buluntular sayesinde bilinen Türk Tarihi ve insanlık tarihi M.Ö 30.000'lere kadar gidebilmektedir. Proto-Türkçe yazıtların gelişimi bir süreç halinde Tamgalı Say'da kendini göstermektedir. Tamgalı Say Almatı'nın 160 km. Kuzey batısındadır. Acı Su Özenine dökülen bu sayda dünyanın en eski resimleri (M.Ö 30.000), piktogramları (M.Ö 20.000) ve petroglifleri (M.Ö 15.000) bulunuyor. O halde Tamgalar burda doğmuş; din, teknoloji, sanat ve bilim burada yeşermiştir. Tamgalı Say ''üst paleolitik'' (M.Ö 40.000 – M.Ö 12.000) denilen çağda yer almaktadır. Bu rakamlar korkunç derece eski devirlere işaret ediyor. Konuya aşina olmayanlar için söyleyelim: Bilginlerin alfebeler hakkında şimdiye kadar kabul ettikleri esas, dünyadaki tüm alfabelerin Fenike alfabesinden (M.Ö 1700) doğmuş olduğu kanaatidir. Şimdiye kadar Fenike alfebesinin gelişimini gösteren hiçbir kanıt ele geçmemiştir. Fakat Fenike alfebesinin, Anadolu'nun Side kentinde gelişen UW-ON alfabesinden alınmış olduğu ve UW-ON alfebesinin ise Kazakistan Açıktaş alfebesinin bir devamı olduğu Kazım Mirşan tarafından ispatlanmıştır. Eski Mısır yazısının ise M.Ö 4000'de teşekkül ettiği söylenmektedir. Ancak eski Mısır yazısının da teşekkül ederken geçirdiği aşamalara yönelik bugüne kadar hiçbir kanıt bulunamamıştır. Doğu Anadolu'daki kayaüstü ve mağara yazıtları (M.Ö 7500 civarı) incelendiğinde, Mısır hiyerogliflerinin kökeninin ISUB-ÖG alfebesi olduğu yine Kazım Mirşan tarafından ispatlanmıştır. Orta Asya'da ise M.Ö 30.000'lerde işe başlandığı bilinmektedir. Prof.Dr.G.G.Musabay'a göre, Tamgalı Say'da yazıya geçiş 10.000 yıl önce başlamıştır. Bu durumda, en eski yazı görünen Eski Mısır yazısı ile Orta Asya'daki yazıya geçiş tarihleri arasında en az 4000 yıllık bir fark vardır. 4000 yıllık fark Proto-Türkçe'nin neredeyse tüm dünya alfebelerini etkisi altına almasını zamansal olarak da açıklamaktadır.
Türklerin 1071'de Anadolu'ya girdiğine ilişkin masallara cevap olarak şu iki hususu belirtmemizde fayda olacağı kanaatindeyiz. Yukarıda Doğu Anadolu'daki kayaüstü ve mağara yazıtlarının M.Ö 7500 olduğunu belirtmiştik; ayrıca Güney-Doğu Anadolu'da bulunan kaya üstü resimlerinden anlaşıldığına göre, Proto-Türkler M.Ö 8000 yıllarında bu alana yerleşmiş bulunuyorlar. ''Nitekim Ergani İlçesinin Çayönü mevkiinde bulunmuş olan bir yerleşmede yapılan radyoaktiv karbon testi, bu yerleşmenin başlangıcının D.Ö 7500 yıl öncesine dayandığını, sonunun ise, D.Ö 6700 yılı bulduğunu göstermektedir. Yani, Doğu Anadolu'daki kaya üstü resimleri Tamgalı Sayındaki piktogram ve petrogliflerle yaşıt haldedir''.22


resim1.jpg
resim2.jpg
resim3.jpg





22.Kazım Mirşan, Proto-Türkçe Yazıtlar Hakkında Konferans 1993, sf.17
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
60
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Yazı bulunmazdan evvele ilişkin insanlık tarihi hakkında bilgilerimiz yok denecek azdır. Yazı insanı, yaşantısını, düşüncelerini, olayları bir sonraki nesillere aktarmaya yarayan tek araçtır. O nedenle yazının olmadığı döneme ilişkin insanlık tarihi ile ilgili ancak tahminlerde bulunabiliriz. Yazının olmadığı döneme ilişkin insanların nasıl yaşadıkları ya da ne yaptıkları hususu bir öngörüden ibarettir ve bir başkası her zaman bu öngörüye ters başka bir öngörü ileri sürebilir. Oysa ki yazı tek başına delildir. 20.000 yıl önce yaşayan bir insan duygularını, düşüncelerini yazıya aktardığında ve o yazı bugüne ulaştığında bunun aksini ancak yine yazılı bir delille ispat edebilirsiniz. Bu nedenle Tamgalı Say Türk tarihi için çok önemlidir. İlk yazıyı yazanlar ilk medeniyeti kuranlar demektir. Tamgalı'daki 1000 kadar resim bizim tarihimiz, bizim inancımız, bizim medeniyetimiz, bizim kültürümüzdür. Kırgızistan'da Narin bölgesinde yerden 3600 metre yükseklikte bir vadide 90.000 resim vardır. Talas Yazıtları, Ulu Kem Yazıtları, Orhun Yazıtları bizim tarihimiz, bizim medeniyetimiz, bizim kültürümüzdür. Bundan sonra da belki daha niceleri bulunacak yazıtlar sayesinde tarihe bakarak bugünümüzü görecek geleceğimizi planlayacağız.
Kültürü ve medeniyeti oluşturan Proto-Türkler kayalara dünyevi arzularını değil inançlarını kazımışlardır. Bu söylediklerimiz, üzerinde durulmadan okunup geçilecek hususlar değildir. Bugün binlerce yıl öncesini bir-iki tuşa basarak yazabiliyoruz. Ya da yazılanları bir nefeste okuyabiliyoruz. Ancak aşağıdaki piktogram ve petrogliflere ilişkin örnekleri okurken bunların Proto-Türklerin ilk tamgaları olduğunu ve bu tamgalarla dünyevi arzularını değil inançlarını anlattıklarını, Proto-Türklerin bu ilk tamgalarında dahi Tek Tanrı inacının kendini gösterdiğini gözardı etmeyiniz.
Aşağıda sembol resme bir örnek verelim:

resim4.jpg


Yukarıda ortada gördüğünüz geyik resmi, sembol resme-piktograma (M.Ö 20.000) bir örnektir. Gök, Rab ve geyik manalarına gelmektedir. Sembol resimler zamanla sembol şekillere (petrogliflere) dönüşmüştür. Ancak bu dönüşüm binlerce yıl almıştır. Proto-Türkler önceleri kayalar üzerine tabiatta olanları, hayvanları olduğu gibi resmetmişler, sonra resimler sembolleşmeye başlamış, karekteristik bir şekilde bir anlam ifade etmek için çizilmiş, daha sonraları ise kayaların üzerine uzun uzadıya resimler çizmenin de verdiği zorluk ile pratik şekiller tamgalar bulunmuştur.

Sembol resimden bir sonraki aşama sembol şekillerdir. Türkler sembol şekillere ''Tamga'' (M.Ö 15.000) adını vermişlerdir. Bu işaretlerin oluşmasına sebep olan şey, ''davranış şekilleri''dir. Türkler yazı yazmaya başlamadan önce resim yapmaya başlamışlar. Ancak yaptıkları bu resimler hep bir şey anlatmaya yönelik olduğu için bu resimler bir kompozisyon bir öykü oluşturmuştur.

resim5.jpg





''Resim aracılığı ile bir şey anlatma, davranış şekilleri çizmekle mümkün olur. Mesela, ben iki kolumu belime dayamış ve ayaklarımı yana açmışsam, bu davranış şekli EM; yani, ''ben'' demektir. Bu resmin tamgalaştırılmış şekli ise, Türk alfabesinde bulunan ve üç daireden oluşan ve ''m'' sesine tekebül eden bir tamgaşeklidir (üstte, soldaki şekil).
Aynı şekilde, eğer ben sağ kolumu belime dayamış isem, bu ED; yani, ''icraat'' demektir. Burdan da ''d'' tamgası doğmuştur (üstte, ortadaki şekil).
Eğer ben iki kolumu, uçan bir kuş gibi, yanlara doğru açmış isem, bu ''bedenimden dışarıya atıldım ve Tanrıya kavuşnak üzere uçmaktayım'' demektir ki, bu da bize AT (bedenden atılma) tamgasını verir ve bu tamgadan T harfi türemiştir (üstte, en sağdaki şekil)''.23
AT Tamgaları

.
resim6.jpg



Yukarıda en solda gördüğünüz figürde, bir at üzerine binmiş ve bir elini yana açmış bir insanın önden görünüşü resmedilmiş. Zaman içerisinde bu şekil değişerek tamgalaşmıştır. Yukarıda en soldan en sağa doğru ilerledikçe bu şeklin tamgalaşma aşamaları görülmektedir
Tamgaları

resim7.jpg



Uç tamgaları lider, han, bayrak ve Tanrı manalarına gelmektedir. Bu sayfada en solda ''KANAT AÇMIŞ UÇAN KUŞ, burca dikilmiş BAYRAK sembolüdür. Beşinci figür hem KANAT AÇMIŞ UÇAN KUŞ’tur, hem de cümle içinde OK anlamına gelebilir. Resmin en sonundaki ÜÇ NOKTA ise, hem UÇ tamgasını gösterir, hem de kelimenin nasıl ÜÇ SAYISI’na dönüştüğünü açıklar''.24 Türk liderlerine de denmiştir. Halkı tarafından sevilen bir ÜÇ ''AT namzedi''dir. Öldükten sonra lider ''AT'' olarak anılacak; ona ATA denilecektir.
ON Tamgaları

resim8.jpg



ON tamgası, on nokta, on benek, on tüy veya on aynı cinsten figürle gösterilir. ON tamgası evren kişisi manasına gelmektedir. ''Birinci figür TAMĞALI SAYI kaya resmindeki BUĞ’un kafasının içinde ON NOKTA bu sembolü vermektedir. İkinci figür SAT DAĞI’ndaki kaya resmidir, kral damgasında ON BENEK ile aynı sembolü gösterir. Üçühcü figür KIRGİZİSTAN ISSIKKÖL’de bir mezardan çıkan yüzüğün üzerindeki resimdir, ON TÜY ile aynı mânâyı verir''.25
OK Tamgaları
''OK; “yeryüzü kişisi, Tanrı’dan gelip yeryüzünde varolma, mevcudiyet” anlamlarına gelir''(NUMARA). Türkler kendilerine Türk demezden evvel, kendilerinden ''ON''lar ve ''OK''lar olarak bahsediyorlar. ''OK tamgasının içeriğinde Gök’teki Tanrı’dan gelip Yeryüzü’nde varolma, Yeryüzü’nde ölerek uçarak, Gök’teki Tanrı’ya dönme mânâları da gizlidir''.26
UW, OW ve Tamgaları:


resim9.jpg


''UW , OW
veya , “şeref, kutsal kişi, mensup olma” anlamlarına gelir. Proto-Türklerin’in ilk tamgalarındandır. Daha sonra OĞ şeklinde seslendirilmiş, şekil ve anlam sayısı çoğalmıştır''.27

Tekrarlayacak olursak;
ON = evren kişisi.
OK = yeryüzü kişisi, yeryüzünde varoluş.

= bey, han, lider, bayrak.
AT = ad, TANRI’ya atılma, egemen.
 
Üst Alt