Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Türkiye'nin IMF Politikası Hakkında..

Türkiye'nin IMF Politikası Hakkında..

  • IMF ile Devam Edilmeli

    Kullanılan: 0 0.0%
  • IMF Terkedilmeli ve Milli Politikaya Dönülmeli

    Kullanılan: 5 83.3%
  • Diğer..

    Kullanılan: 1 16.7%

  • Kullanılan toplam oy
    6

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
İstisnai hükümetler dışında gelen her hükümet IMF Politikalarını benimsemiştir. IMF olan dönemlerde görünürde bi Ekonomik iyileşme sağlanamamıştır. Peki hükümetlerimizin bu IMF ısrarı niyedir?

Sizin IMF hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

selametle..
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Ümük sıktıracak IMF şartları!

Reuters'in haberine göre Türkiye IMF ile 18 aylık stand-bay imzalayacak. IMF'den alınacak kaynak ise 25 milyar dolar olarak belirlendi... IMF bazı ürünlerde KDV'nin yüzde 18'e çıkmasını istiyor.

Reuters'ın aldığı bilgiye göre öngörülen bazı önlemler şöyle:

IMF'den sağlanacak kaynak yapılan hesaplamalara göre 25 milyar dolar düzeyinde bulunuyor.

IMF ile kesin olmamakla birlikte 18 aylık bir stand-by düzenlemesi yapılması öngörülüyor.

Sonra piyasa koşullarının düzelmesi halinde bu düzenlemenin ihtiyati stand-by'a dönmesi söz konusu olabilir.

2009 yılında GSYH büyümesi yüzde sıfır olarak öngörülüyor ve bütçede 8-10 milyar YTL düzeyinde harcama kısıcı önlem alınması söz konusu.

2009 yılında enflasyon yüzde 14-15 aralığında tahmin ediliyor

IMF yüzde 18 olan genel KDV oranında değişiklik değil, yüzde 8 olan bazı ürünlerdeki KDV'nin yüzde 18'e çıkarılmasını istiyor. Bunun dışında bir vergi artış talebi yok. (Türkiye'de gıda, ilaç ve tekstil başta olmak üzere birçok sektörde KDV yüzde 8)

IMF maaş artışına neden olacak personel reformunun bu dönemde uygulanmamasını talep ediyor.

IMF ile anlaşmaya varıldıktan sonra 2009 içinde gerekli ayarlamalar için yeni bir yasa çıkarılması öngörülüyor.

Harcama kısıcı önlemler ağırlıklı olarak yatırımlardan değil, cari harcamalardan yapılabilecek.

Bütçeden 2009 yılında belediyelere yapılacak olan 4 milyar YTL'lik aktarımın 1.7 milyar YTL'lik bölümü kesilecek.

Belediye ödeneklerine kesintinin yılın ilk çeyreğinde değil, izleyen dönemde yapılması bekleniyor

Sosyal güvenlik açığının daraltılması öngörülüyor ve bu kapsamda sağlık harcamalarında kesintiye gidilmesi gündeme gelebilir.

IMF Heyeti'nin bayram sonrası Türkiye'ye gelmesi bekleniyor.
...

selametle..
 

Hakikatullah

New member
Katılım
25 Mar 2008
Mesajlar
16
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
47
imf = islamla mücadele fonu

imf işbirlikçileri = haçlı askerleri
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Bence de baya güzel olmuş:)
...

IMF ile yapılan anlaşmalar da bu tanımların doğruluğunu gösteriyor. Elini veren yönetim kolunu bırakıp dönmüş. Bu da bize borç olarak, vergi, faiz olarak yansımış.
Daaa... Sıkıntı şurda.
Yöneticilerimiz, bu anlaşmaların aleni soygun ya da zulüm olduğunu bildiği halde neden altına imza atıyor ? Sorumun bir kısmı da buydu.

Bunun cevabı mevcut tüm sorunların temelidir.

Günümüz Dünya Ekonomik Sistemi Kapitalizm bunu reva gördüğü için ve yeni bir sistemleri olmadığı için var olan düzene ayak uydurma çabasından mıdır? Basiretsizlik, başedememezlik, kapasitesizlik, yetersizlik, korkaklık, yanlış ideolojilerin pençesinde olmak, mevcut düzenin dümenindekilerin yardımıyla iktidara gelip muktedir olamamak gibi sebeplerden dolayı mıdır?

Burada direk yöneticileri sorguluyorum/soruyorum. Neden?

selametle..
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Abi..
Yıllardır yapılan muhafazakar siyasetini hem yermişsin hem övmüşsün. Açılan siyasi yoldan gitmek yanlış diyorsun, sorarım Üstad neden Demotrak Partiye oy vermiştir? Ha demekki bu sistemde mesele elindeki gücü doğru kullanıp kullanmamak. Decallin fitnesi bi şekilde bulur evet ama bu fitne anında öncesinde ya da sonrasında ne yaptığımız önemli. Hocanın durumuda. E tabiki gücü yetse tüm anlaşmaları askıya alırdı ama Siyasi ve Ekonomik anlaşların dışında kalan Askeri anlaşmayı devam ettirmek zorunda kaldı. Bu olay budur.

Şimdi abi, sen halk noktasında doğru diyorsun ama bi sorun var. O zaman dilimi içinde nasıl davranılmalı?
Günümüz IMF teslimiyetçi zihniyetlerine Hak vermeliyiz o zaman halk düzelene kadar! E bu doğru mu? Değil! İşte benim dediğim var olan gücü nasıl kullandığın. Doğru kullanmak önemli? Takiyye ile olmuyor yani. Açıkcası bunu diyorum. Adam seni senden iyi biliyor. O zaman elindeki gücü farketmeli ve bu gücü halkı bilgilendirmeye aktarmalısın. Senin dediğinle böyle bi ortak noktaya gelinebilir. Yoksa sen doğruyu aşılarken adam ifasdı aşılıyor ve elinde senden çok daha fazla güç var. Baskın geliyor sana. Neden, kendi sistemi hakim olduğu için.
Karıştı mı biraz:)

selametle..
 
Son düzenleme:

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Biraz daha farklı yönden izah edersek.

Bu sistemde IMF ile anlaşmak zorunlu hale getiriliyor. Partilerin programlarına bakıldığında 4 madde özellikle sırıtır. IMF, AB, ABD, İSRAİL... Bu dörtlü olmadığı zaman kesinlikle tüm dünya karşısındadır. Bunların AB ve IMF'sini bi miktar münazara ettik, ediyoruz.
IMF sisteminin aleni soygun olduğu gördüğü halde gidip anlaşanlar, gücü yetmediği için mecbur kaldıkları sisteme ayak uyduruyorlar diyelim. Peki, IMF'siz hükümetleri de gördü bu ülke. Ekonomik bollukları IMF'siz sistemde yaşadı. Bu fark nedir?
Sorun bu.

Bir kısım hükümetler IMF ile giderken bir kısım hükümetlerde IMF'siz yol almışlar. Burada halk, yönetimi seçerken IMF ile ya da IMF siz gidip gitmediklerine ne derece bakmıştır? Bunu ne derece önemsemiştir? İşte halkın bilgilendirilmesinden ziyade burada yönetim olarak farkın hali hazırdaki statükoya ayak uydurma zorunluluğu değil, o makama ve güce ulaşırken verdiği tavizlerin sonucunda elini kolunu bağlamasıdır. Yani bu zorunluluğu -halk yüzünden değil- sadece kendisi/zihniyeti böyle olduğu için, yola yanlış çıktığı için kendisi yüklenmiştir. Daha doğrusu müsebbibi kendisi olmuştur. Eğer bunu görmezsek sorunu tamamen halka yıkar ve zulmetmiş oluruz. Sorunuda çözemeyiz, çünkü teşhisimiz eksik kalmıştır.
...

selametle..
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
İMF'li İMf'siz mevcut sistem içine girip mücadele eden ideoloji mağlup olacaktır. Mağlup olmuştur ve mağlup oluyor. Buna demokrat ideoloji de dahil.

İşte bu mevcut sisteme Müslümanları sokup heba ettik. Onların hem dünyasını hem ahiretini kararttık. İşte mevcut iktidar dönemide dine yapılan tecavüzlerin vebali omuzlarında kaldı. Oysa mütedeyyin, samimi iyi insanlardı. Bozulmadılar belki ama mevcut sistemin kölesi oldular.

Biz de diyoruz, süfyanın bu siyasi sisteminde ehven olan seçilir. Bırak dini ne olursa olsun demokrat yani hürriyetperver olsun. Zararı en az verecektir. Onların iktidarında Müslümanlar daha serbest olup halka hakikatleri daha kolay anlatır.

Bakın AKP'nin yarım demokratlığı bile ne kadar işe yarıyor. Düne kadar bunları konuşabiliyor muyduk?


Muhabbetle

Bana özellikle maviye aldığım yerdeki kısmı, Hıristiyan ya da Yahudi bir yöneticiyi Demokrat diye seçmenin mantığını ; Maide 51: Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.

Ayetine göre açıkla?

(Öteki kısımlar yöntem münazarasıdır ama bu kısım temel münazarasıdır. Bu yüzden ehemmiyet bu kısımdadır. Öteki kısımları sonraya bırakıyorum. )

selametle..


 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Muhafazakar siyaseti övmedim. Muhafazakar siyasetçileri övdüm. Yani, benim siyasi anlayışıma muhallif olan birini sırf muhallif olduğu için kimileri gibi yermedim. Şeytanı melek, meleği şeytan gösteren siyasete dahil olmadım. Siyasi düşüncesi sebebi ile birinin patetes müslümanı olduğunu ilan etmedim.

Renklendirdiğim kısmıda delilleri ile istiyorum. Hocanın bu ifadesinin delillerini. Sonra hepimiz Hucurat Suresi 6. Ayeti kulağımıza küpe yapalım.
Buyur abi..

selametle..
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Üstad neden demokrat partiye oy vermiştir.

Emirdağ Lahikasında hali hazırda siyasete hakim olan süfyanın dört ana ideolojisi olduğunu söylemiş. Biri halkçı biri milletçi, biri ittihad-ı İslam diğeri demokrat...

Halkçıların iktidara gelmesi halinde dindarların çok zarar göreceğini beyan etmiş. Milletçilerin iktidarında ise pek çok su istimalin olacağı ve ırkçılığın zuhur edeceğini anlatmış. İslam partisinin iktidarı durumunda ise en çok İslamların zarar göreceğini ve ordan çıkacak dehşetli tahribat ve zulümün vebalini hiç kimsenin ödiyemiyeceğini beyan etmiş.

Demokrat parti ise zararı çok olmakla beraber diğer üç ideolojiden farklı olarak o üç ideoloji ile barışıktır. En azından misyonu gereği barışık olmak durumundadır.

İşte bu noktada diğer üç idolojinin iktidarının azam-ü şşer olduğunu beyan edip, demokratların ehven-üşşer olduğunu söylemiş. Yani, mevcut süfyani siyasette madem birileri bizi yönetecek , o zaman demokratların yönetmesi halinde zararın karşılanabilir olduğunu söylemiş. Onları maşa misal görmüş.

İşte, dindarları mevcut kirli siyasetten muhfaza etmek için bu siyasete mümkün olduğunca din adına dahil olmamalarını tenbih etmiş. Zira, mevcut siyaset yıkmak, yutmak ve boğuşmaktır. Dini o canavarla boğuşturmak, onun değerini düşürmektir. Hem o siyasetin sahibi deccal olduğu için, oraya girildiği takdirde mutlak ve amm bir şekilde tavizler verilmek gerektiği aksi takdirde tutunamıycağını izah etmiş ve bu siyasette dahil olunduğu takdirde hakiki ve Kur'anın murad ettiği bir İslamı yaşamanın mümkün olmadığını izah etmiş.

Dinin o melun siyasete hizmatkar yapılmaması gerektiğini defalarca haykırmış. İşte tek bir başörtüsü meselesi din adına olan bir partinin elinde nasıl çözümsüz hale geldiği ortadadır. Bu hale ister beceriksizlik, ister taviz adını ver bir cinayettir ve vebali çok büyüktür.

Diyeceksin ki, "başörtüsü yasakçılarının suçu yok mu?" Elbette. Lakin, O yasakçılar kurallarını kendi koydukları ve diledikleri zaman değiştirdikleri ve hangi siyasi ideolojik parti iktidara gelese hizmetkarları hizmetkar yapacakları şu menfi siyasetin sahipleridir.

Onlarla mücadele etmek onların kölesi olmaktan kurtulmakta başlar. Kölesi olup "dur güçleneyim, hele bir filan koltuğu ele geçireyim, hadlerini bildiririm" olan Seyyid Kutubi kaide ile mağlup edilemez.
O süfyanı mağlup etmek için gücünü kesmek lazımdır. Gücü ise halktan almaktadır. Zira, halka kendi ölçülerini dayatmış ve halk o ölçüler içinde kaldıkça onların gücü olmaya devam edecek.

Demek halka, değerlerini siyasete alet etmemesi öğretildiği an o süfyanın gücü biter. Halk siyaseti dünya işlerini düzenleme sanatı olarak görüp, siyasi paritlerini o işlerde ehillerden oluşmasını dilemeye başladığı an karşılığını alır ve o melun siyasetin sahibleri muhkem kalelerinde kuyu dibine düşer.
Bundan sonra, başa gelecek bir parti faraza tarım politikasını İslam'a uygun bir şekilde belirlerse itiraz görmez. Yada öyle bir siyasette tarım politikası koministlerin tarzı olsa Şeriatın bin kısmından biri olduğu için , o kısmın ihmalinden zarar olmaz.

Üstad'ın dedikleri başım gözüm üstüne. Lafım bile olmaz.
...
Ancak seninde dediğin gibi Ehven-i Şer olanı tercih etmiş. Peki Ehven-i şer ne zaman tercih edilir? Ortada HAK yoksa tercih edilir.

Şimdi sorun şurada: Birine göre HAK olan başkasına göre HAK olmuyorsa bunu neye vurarak çözmek gerekir.? İllaki Kuran ve Sünnet. Peki HAK olduğunu iddia eden camianın -bireyleri,üyeleri vs değil- SİSTEMİ, KURAN ve Sünnet'e ters mi değil mi? Buna bakınca HAK olmadığını iddia eden kişinin bunu delillendirmesi lazım değil midir? İşte bu delil yok ise HAK odur ve tercih edilmelidir.? (Dikkat !! Delil bulunamaması değil, delil olmaması HAK olduğunu gösterir.) Müslüman HAK dışını tercih edebilir mi ? Biz bu Hak'kı konuşalım inş. Çünkü HAK tevil götürmez, delil ister.

selametle..
 
Son düzenleme:

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Evet Müslüman ve Hristiyan Müslümanlara asla yönetici olmaz . Ama bir müslüman süfyanın hizmetkarı da olmaz.

Ayrıca, ben Üstad'ın murad ettiği siyaseti az çok tarif ettim. Onun tarif ettiği siyasette çoğunluk yöneticidir. Yani halk. Madem halk İslam'dır, galip olan islamdır. Gayr-ı Müslim yönetici olmaz. Hizmetkar olur. Siyaset ise dünya işlerini düzenleyen bir hizmet sanatıdır. Dünya işlerinde hizmetkar elbete gayr-ı Müslim olsa şeriat müsade eder.

Ancak demek istediğim şudur, süfyana ait siyasi sistemde bir Müslümanın yönetici olması süfyana hizmetkar olmaktır, halka değil. İşte ben de diyorum "süfyana yönetici kim olursa olsun bırak, yeterki azimüşşer olmasın. Zararı en az olan tercih edilsin. Demek , mevcut siyaset zalimi yönetici yapmaktır.

Mevcut siyasi sistem yanmış kül olmuş ve tozları havaya savrulmuş bir çadırdır. Tamir edilemez. Kalbur gibidir delikleri kapatılamaz. Bırakalım mevcut siyaseti, KUr'anın Nur gibi paralak siyasi yapısını halka benimsetelim.

Diyeceksin böyle bir sistemde zararı en az olan bir Müslüman olmaz mı?

Dedim ya böyle bir süfyani siyasette dindar en çok zararı verir. Zira, bu siyasi sistemde iktidara oturan ideolojik bir partinin en çok kendi ideolojisine zarar verdiğini defalarca gördük. Mesel FP zamanında FP'nin icraatleri bahane edilerek 28 Şubat yaşamadık mı? Diyeceksin ki suç hocanın mı oldu? Hayır ama kabahat onda. Dini süfyanın hizmetine verdi. Akabinde yerine getirilen adam ilk öğretimi 8 seneye çıkarıp imam hatiplerin orta kısmını bitirdi. Sonra 12 yaşından küçüklerin Kur'an öğrenmesini yasakladı. Başörtüsü yasağı perçinleştir ve hakeza.

İşte bütün bunlara sebeb dindar ve samimi ve ehil kişilerden mürekkep Hocanın Partisidir. Oysa münafık Demirel ve kızı Tansu Hanım bertaraf edilirken tek zarar gören demokratlar oldu. Elbette dine zarar geleceğine demokratlara zarar gelse ehven olandır. Nihayetinde akıbet önemlidir. Niyet değil.

Sonra bu siyasi sistemin kardeşi kardeşe düşürdüğü Hocanın AKP hakkında inanılmaz tavırıdır. Onları siyonist uşağı yaptı itikadlarına, imanlarına kadar sorguladı. Ne için süfyana hizmetkar olmak yarışı için.

İşte SaidNursi bu siyasetten Allah'a sığınmış. Yoksa Kur'an'a ait siyasetten Allah'a sığınılır mı? İşte onu tarif etmiş. Biz okuduk ve anlatıyoruz.

Öncelikle meselemiz nedir? Amacımız. Dünyaya İslam'ı yaymak, hakim kılmak. İnsanların kurtuluşu için çalışmak. O zaman islam düşmanlarının engellemelerini garipsemeyeceğiz. Daha öncede örnek vermiştim, Peygamber efendimiz ne zaman Peygamberim dedi ve Adalet dedi o zaman düşmanlıklar başladı. Bunun sebebi neydi? Düşmanlık edenlerin tahtını, çıkarlarını sallaması. Çünkü bu durum işlerine gelmiyordu. Günümüzde de aynı. Heralde bir müslüman siz istediğiniz gibi sömüremezsiniz dediğinde İslam düşmanları karşı gelip, olmadık zararları verecekler, yasakları perçinleyecekler. Önemli olan direnmek. Sen bu yöntem olmaz der HAK ve Adalet diyen kişiyi yalnız bırakırsan, öteki yalnız bırakırsa beriki yalnız bırakırsa e tabi bu zorlamalar ve yasaklar gerçekten perçinleşir. İşte bu direnme meselesini yapmıyor ve konuşuyor günümüz müslümanı. Olmaz böyle diye. Dine daha çok zarar gelir diye Müslümanı yalnız bırakmayacağız. Bak senin gibi düşünenler sonuna kadar desteklesin o zaman hoca zaten inmezdi iktidardan. Bunun gibi düşün abi. Yani, aslında bu şekilde olmaz diyerek hocayı o zaman desteklemeyenler ya da siyasetten uzağız diyip - çok afedersiniz - 2 yurt binam kapanmasın mantığıyla İslam düşmanlığı yapanları iktidara getirenler bundan sıyrılıp desteklese zaten senin dediğine gelmiş oluruz. Sen sorunu yanlış teşhis ediyorsun abi. Çünkü "sen doğruyu söylüyorsun ama yalnızsın, güçsüzsün neden iktidara gelmek istiyorsun, seni desteklemem" demekle olmaz.

Bir durum daha var. Risalede üstad'ın tarifini okuyup anladıklarını aktarıyorsun tabi. Ama ben bunlara cevap yazarken üstadın görüşlerine değil, senin yorumuna yazıyorum. Haliyle yazdıklarım Üstad'a gibi algılanmasın.
...
Gelelim FP değil RP meselesine..
28 Şubat meselesi seninde dediğin gibi yapılan icraatlara ve hesaplarının ters gideceğini anlamalarına binaen Şer güçlerce yapıldı. Senin Ehven dediğin Demirel'in tüm Demokratik kuralları alt üst ettiği bir durumlada hükümet yıkıldı. 28 Şubat'ta yıkılmadı.
Hatırlarsın. Ya da istersen yazarım.
Bu durum sence abesmiydi abi? Hocanın bu çıkışına karşı İslam Düşmanlarının böyle zulümler yapmak için çalışmaları? Hayır tabiki. Çünkü gelmekte olan Adil Sistem nasıl işlerine gelmezse o derecede de yıkım yaparlar. Burada sen bak böyle böyle oldu ve İmam hatipler ve Başörtüsü yasağı daha perçinleşti diye doğru olanı terk mi edersin? Ya da etmen mi lazım, direnmen mi lazım? İşte Efendimizin hayatında ki sıkıntılara karşı direnme olduğu için zaferi Allah nasip etti.
Ben bunları yazarken ille yönetim demiyorum. Halk noktasında senin dediklerine katılıyorum ama eksik olduğunu düşünüyorum. Çünkü Senin Dinin Sana, Benim Dinim Bana ayeti gayet net. Bunu onlarda biliyor. Bir darbe ile istedikleri kadar derine gömebiliyorlar cemaatlerin hepsini. O zaman siyaseti bırak ehven gördüğünü seç ve halka bak diyince olmuyor. Aynı derecede o da ifsad için çalışıyor çünkü. Hatta daha güçlü.
...
Hocanın AKP'yi eleştirmesine gelince..
Senin bir oğlun olsa ve oğlun komşunun çocuğuyla birlikte bi hata işlese, birine zarar verse. Senin kızman gereken bir zarar. Bu durumda sen kime daha çok kızarsın.? Kendi oğluna mı, komşunun oğluna mı? Kendi oğluna. İşte hoca AKP'nin temelden yanlış yaptığını bildiği için ve elinde yetişen evlatları yerindeki bu insanların mevcut Siyonist güçlerin oyuncağı konumuna düşeceğini bildiği için sürekli uyardı. Hem de çok sert. Bunu şöyle düşüneceksin: Senin oğlun hastalansa, kendinden geçse -Allah Korusun tabi eğer oğlun varsa- onu kendine getirmek için nasıl sarsarsın değil mi? Aynen bunun gibi abi.

Bir örnek daha veriyim tam uyar.
A şahsının Bir müslüman komşusu var. Şehir eşkiyaları gelmişler komşunun evini yakıyorlar ve kızlarını kaçırıyorlar, erkeklerine de işkence ediyorlar. A şahsının oğluda boyuna bu eşkiyalara benzin veriyor ateş veriyor hatta "bizim bahçede dinlenin, öyle gidin" diyor. Eşkiyalarda A şahsının oğluna bakkala gidip çikolata alsın diye para veriyorlar. Oğluda bu paraya kanıp eşkiyalara göre göre yardım ediyor. Ama A şahsı tüm bu zulümlere karşı ve tepkisini veriyor hem eşkiyalara hemde çocuğuna.

İşte akp'nin Irak politikası. Hocanın tepkisi, A şahsının eve gelince vereceği tepki gibi. Vebal, diyor hoca. Milyon insanın vebali. İşte mesele bu. Bu çocuğa destek verenin vebalini de hatırlatıyor. İşte oy vermek vebaldir sözünün kanıtı.
...

Ayrıca, şu cümlen yanlış: "... süfyana hizmetkar olmak yarışı için." Bu cümle hocanın koltuk sevdası varmış anlamını taşır. Bunu ayrıca belirtelim ki, böyle bi cümlede büyük vebal vardır. Senin kastın bu değildir.
 
Son düzenleme:

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Delil kulaklarımdır.
Sonra eğer münakaşaya dönecekse bırakalım.

Allah'ın izniyle Münakaşaya dönmez abi. Kulaklarımla duydum diyorsan daha üstüne bişi demem. AllahuAlem derim.

selametle..

Delil akıbet ve neticedir.

Zira, haktan şer çıkmadığı gibi , kötüden hayır çıkmaz.

Yani, 28 Şubat sürecinde yaşanlardan ibret almak lazım. Elbete 28 Şubatı yapanlar suçlu. Kabahat ise basiretsizlik ile dini siyasete alet edip süfyanın hizmetkarı olmak için gerekirse namazı geciktiren ve muhallifi olan bir partideki Müslümanı tekfirden bile çekinmeyen ve bir günahkar ne olduğu belirsiz bir kadını kendi partisinde diye göklere çıkarandadır.
Umumen derim. Hatta milletçileri ele geçirmiş halkçıların Nurcu avı başlattıkları yetmişli yıllarda en büyük düşmanları ile işbirliği yapandadır. Biz cihad yapıyoruz siz çiçekle böcekle uğraşıyorsunuz diyerek Nurcuların nüfusunu kırıp süfyani siyasetin bel kemiğini kırdığımız hengamda süfyana bel desteği sağlayandadır. Sonra kardeş kanı dökülmesin diye çekilmemize sebep olan ve tam süfyan mağlup edilmişken yeniden güçlenmesini sağlayan ve 71 muhtırasına cesaret verdirendedir.

Delil akıbet ve neticedir. Doğru. O zaman senin eleştirdiğin ittifaka bakalım ne olmuş? Kıbrıs Zulmü bitirilmiş. Hem de Ehven Demirel daha önceinde İnönü yapamadığı halde. Bu fırsatı hoca kullanmış. Bu dirayeti. Hemde Eceviti kullanarak. Abi ne diyorsun? Eleştireceğim diye neler söylüyorsun. O zulmü hak mı görüyorsun.Bu katliamın bitirilmesini nasıl görmezsin.

Açılan İmam Hatipler......

Senin dediğin meselelere gelince hiç bilmiyorum inan. Yeni duyuyorum/okumadım bu dediklerini. Bakarım inş. o dönem siz kardeşlerimizle/abilerimizle ilişkiler nasılmış:)

Kabahat süfyanın siyaseti içinde süfyana baş kaldırandadır. Senin bahçene gelsem ve bahçende sana kafa tutsam nasıl beni boğmaya gücün yeter, aynen öyle.

Demek Said Nursi'ye kulak verip bu siyasetin içine girmeden onları mağlup etmeliyiz. Tek yolu ve çaresi budur.

Zira, bu siyaset ideolojilerin, yani halkın değerlerinin biri biri ile rekabetinden güç alıyor. Demek bunu kesersek gücü biter.

Not: uslubum Eski Said'e aittir. İçtimai ve siyasi meselelerde asıl olan uslubta tatlı sert olmaktır. Üstüne alınma.

Muhabbetle

Abi rekabet dediğin şey tarafgirlikten doğar. Müslüman terazisini Kuran ve Sünnet yaptığında şaşmaz.

Bir soru: Efendimizin Mekke'de yaptğı siyasetin farkı neydi sence?

selametle..
 
Son düzenleme:

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Böyle ortak yere gelinmez. Yazarız da yazarız. Sen deliller neticedir diyorsun doğru! ama neticeye sebep nedir? Bu sebebi Milli Görüş partilerinin Kuran'a uymaması ya da Sünnete uymaması gibi sebeplerle eleştiremiyorsun, senin yorumunla Risaleye uymaması diyorsun. Şimdi bir defa Milletin bilinçleştirilmesi çalışması olmadı gibi düşünmek zulümdür. Bunun için haftada kaç tane/kaç yerde sohbet yapılmış/yapılıyor. Detaya girmiyorum. Ama şu doğrudur ki; siyasi cenahta nemalanmak için girenler hem çoktur hemde çok sırıtır ve sonucu daha vahim olur. Lakin bu kaçınılmaz oluyor. Neden? Gücün arttığı tarafta sayıda artar. Kimsenin niyetini ve imanını sorgulayamazsın. Buna efendimiz zamanındaki Münafıkları örnek gösterebilirim. Mesele bu değil? Mesele, bu cenah yaptıkları ile halkı zulmetmiş mi, geri bırakmış mı, İslam'a aykırı davranmış mı? Bu önemli. İçindeki bireylerin çok defa ahlak ve din dışı sözleri olmuş olabilir. Bunlar sistemi temsil etmez.

Mesela sayıca çok mevcut cemaatlerin siyasette -görünen- aktiflikleri olmadığı halde neden hakimiyetleri yok? Çünkü sayı rüzgarla oluşmuş. Hakimiyet rüzgarla ölçülmez bugün var yarın yoktur rüzgar. Hakimiyet bugüne kadar ne yapmışıyla ölçülür, direnmeyle ölçülür.
Başörtüsünü açıp girersen okula heralde bu tavizdir ve cılız direnme yetersiz kalır. Burada direnen mi suçlu.. İşte mesele bu.
...

Eğer biz devam eden ve edecek olan HAK-BATIL mücadelesini böyle boğuşmasız beklersek zaten yanılırız. Tüm mesele "...İçinizde Hak'ka çağıran bir topluluk bulunsun.." ayetine uymaya çalışmaktır.

Birde şu var. Sen yazarken diyorsun ki, "sizin sisteminizle..." ama ben sana sizin sisteminiz demem. Yani kötüler manada demem. Bence senin dediklerin de doğru. Burada zıtlık yok. Yöntem münazaraları bizi şaşırtmasın. Sorun bu yöntemleri bir edememekte. Bir başlıkta da bunu münazara edelim.
....
Burada ara veriyorum.

Abi bu kadar uzun yazma:) Sonra bende yazmak zorunda kalıyorum, Olmuyor. Ben genelde geceleri okuyorum ve cevap yazıyorum. Bazende gündüz ama haliyle kafam şişmiş oluyor. Çok yeri atlıyorum belki ya da anlamıyorum. Bu yüzden kısaltalım biraz.

selametle..
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Hayır öncelikli meselemiz dünyaya İslam'ı hakim kılmak değil.
O Allah'a ait vazifedir. Biz karışmayız ve beceremeyiz.

Bak İslam'ı hakim kılmak adına yapılanlara: Namazdan taviz verildi, kafirlerin putlarına sahip çıkıldı, zalimlerin kutsallarına tapıldı. Her yol mübah görüldü. Allah rızası anonim şirketleri kuruldu ve hakeza...

Örnek mi istersin, mevcut iktidarın Kemalizme sahip çıkmasıdır.

Demek biz tavizsiz bir mücadele ile mükellefiz. Bizim imtihanımız şeriat devleti değil iman ve İslamdır. Herşeyden önce bunu halk yaşıyacak, taki devlet yaşar hale gelsin. Zira halk nasılsa Allah yöneticisini öyle verir. Halk süfyani kaidleri elinde tutuyor, o zaman yöneticiside süfyani olacaktır.
Gerçi hocayı da takdir ediyorum taviz vermedi. Lakin, süfyanın siyasetin de taviz vermemek ezilmektir. Taviz vermek köleliktir. Hocanın vermediği tavizi talebeleri verdi. Nihayetinde hocanın tavizsiz ele geçirmek istediği iktidarı talebeleri ele geçirdi. Sonuç hüsran oldu. Demek, süfyan gücünü iktidardan değil halktan alıyor.

Birileri kalkıp halkı süfyanın eline teslim edip iktidarı ele geçirerek onları mağlup edeceğini düşünüyor. Sonra kalkıp niye destek çıkılmadı deniyor?
Sonra, neyin desteği istendi? Zalim süfyani siyasetin içine girmenin mi? Gerisine dilim varmıyor...

Evet lazım olan mücadele de bizleri yanlız bırakan Milli Görüştür. Hak ve Peygamberi ve Kur'ani metodu bırakıp Seyyid Kutupların, Mevdudilerin, Necip Fazılların mücadele tarzı benimsendi. Sonuç hüsran oldu.


Bir şey unutuyorsun kardeşim, eğer hak hocanın yolu olsa idi mağlup olmazdı. Zira, hak mağlup olmaz. Hakkın cilası zaman, batılın mihengi akıbettir. İşte zaman gösterdi ki, acilen Said Nursinin gösterdiği ölçüleri halka anlatmak lazım.

Evet kardeşim Hoca samimi olması bir şey ifade etmiyor. Zira, metodu doğru değildi. Zira, hak ve Kur'ani metod şaşmaz şaşırtmaz ve mağlup olmaz.

Kastım açıktır zaten, amacımız Dünya'ya Hak hakim olsun diye çalışmak. Buradan zaferi elde etmek manası çıkarılmamalıdır. Belki tabirim yanlış.
...
Milli Görüş ne yaptıda yalnız bıraktı? Geldi ve İslam hakim olsun, adalet olsun, faizle millet ezilmesin dedi. Bu mu sizi yalnız bırakmak? Sufyan siyaseti dediğin, siyasetin kötü yüzümü? Bundaki terazinde gördüğün 2-3 olay. Arkadaşın yalan söylemiş, Sen seçim zamanında birilerinin namazı kılmadığını görmüşsün ya da geciktirdiğini. Abi bunları mı terazi yapıyorsun.

Bak bir Nurcu kardeşimle münazara ederken ben AKP'nin Filistin politikasından bahsettim. "Bizene Filistinden." dedi. Şimdi ben buna bakarak diyim mi, Nurculara bak.... diye. Böyle ölçü olur mu? Siyasetteysen ölçü Eline gücü aldığında yaptığın icraatlarlardır. Buyur sen bi icraat için deki İslam'a aykırı. Olay böyle ölçülür.

Sonra bizi yalnız bırakan sizsiniz diyorsun. Sen birilerinin sözlerine değil, ülke için atılan adımlara baktığında bunun desteklenmesi gereken politikalar olduğunu görmüyor musun? Yani Adalet, İş, Aş vs vs. Bu sunumların doğru olduğunu ve yöntemin HAK olduğunu gördüğün halde, bu siyaset içinde olmaz diyerek desteklemiyorsun. Yöntem Hak derken, İslam'a aykırılığı yok diyorum. Varsa buyur..

Bu bir defa bahçe sahibine, bahçesinin içinde kafa tutmak değil. Çünkü bahçe sahibi millet. Sen millete kafa tutmuyorsun ki, bahçenin içindeki hırsızlara kafa tutuyorsun. Şimdi diyebilirsin ki, bu bahçe sahibi seni neden istemiyor ? İşte o zaman 2 durum olur:

1-Ben kendimi tartarım. İslam'a aykırımı davanıyorum diye.

2-Bahçe sahibine bakarım, hırsızlar onu kandırıyor mu diye. Eğer kandırma varsa durumu anlarıtım. Olayın özeti bu. Sonra bahçe sahibi seni hala mı kovuyor? İşte burada da senin dediğin "Ben yazarım, anlaşılmasını sağlayacak olan Allah'tır" mealindeki cümlen gibi. Ben doğruyu söylerim ve sonrasını Allah'a havale ederim.
...

Gelelim sufyan siyasetinde Ehven'e oy vermeye.
Hani bahsediyorsun ya, kadroları yönetimi ele geçirerek değiştirmek istedi diye. Senin ehven siyasetçi, kadroları senin verdiğin oydan aldığı güç ile istediği biçimde şekillendiriyor. Sen işini yaptırmak için Devlet Dairesine gidiyorsun, rüşvet istiyor. Sendikacı, tuvaletine bile halı döşetecek kadar Karun oluyor. Bankalar, devlet kurumlarını soya soya elindeki 3 kuruşuda vergiden ve faizden alıp yutuyor. Şimdi bu duruma karşı çıkmak Hak mıdır, değil midir? Hak'tır. Peki nasıl karşı çıkıyor? Adaleti gözeterek, zulem rıza göstermeyerek. Ha şu var, senin arkadaşın gibi çok insan bu davayı uçurmuş olabilir. Ne insanlar nemalandı, Köşeyi döndü ve bunu İslam'a yamadı. Ama abi bunlar Milli Görüşü temsil etmiyor. Bunlarla ölçülmez.

Hocanın dilinden bir örnek veriyim. Tramvayda giderken bir yolcu, tramvayı durduruyor ve yolculara dönerek: "Saçı açık olanlar insin, artık iktidarda Refah Partisi var" diyor. Şimdi bu adam Milli Görüşü mü temsil ediyor? Hiç bi yerde Milli görüş demiş mi açıklara karşıyız diye. İşte bunun gibi olaylar ölçü olmaz. Ölçü ve temsil icraatlardır.

Bir sorum olacak: Hak yenilmez diyorsun ya, bu doğru tabi. Amenna. Pekala, neden Nurcular yıllardır bu Hakimiyeti elde edemediler?
(Bu soruyu nasıl soracağımı bilemedim. Üstad'ın yolu Hak değil manası çıkmasın, sadece demek istediğim, Hak yenilmez diyorsun ya, Hak eğer senin yüklediğin manada yenilmiyorsa, neden hala Nurcular hakim değil?)

Özet olarak diyorsun ki,: "Tavizle bu iş olmaz, hoca da zaten taviz vermedi, ama sufyanın siyasetinden de taviz vermedi. Lakin sufyanın siyasetinde taviz verilmelidir."
Ama hemen ardından Hocanın öğrencilerini örnek gösteriyorsun ve diyorsun ki taviz verdiler ve sonuç hüsran.
Yav abi hangisi? Bak öğrenciler taviz verdi hüsran, Hoca vermedi yine aynı, diyorsun.
 
Son düzenleme:

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Demek hocanın sözlerinin doğru olması ve gördüklerinin ve anlattıklarının isabet olması mevcut süfyani siyasette sadece oy avcılığıdır.

Abi, o adama bu sözü söyleten 28 Şubat'tır. Çünkü AKP, 28 Şubat olmasa çıkmazdı ve bu tefrika milletin arasına girmezdi. Peki 28 Şubat'ın sebebi ne? Sen biliyorsun.....

Birde hoca kendi ağzından diyor ki: "Ben, bana oy versinler diye siyaset yapmıyorum. Allah rızası için yapıyorum." Bu sözü açmayacağım ve konuyu uzatmayacağım. Sadece sözünü veriyorum. İstenilen düşünülebilir.. !

.....


Ne diyorsun Mehmet kardeşim. Ben siyasetten bahsediyorum, sen neden bahsediyorsun. Meselenin kıbrıs ile ne alakası var?

Ayrıca kıbrıs savaşı 71 muhtırasından sonradır. Ben o zaman ki parti hareketlerinden bahsediyorum. Ayrıca Demirel kim ya? Yerim ben onu(!)

Demişsin ya..!

Umumen derim. Hatta milletçileri ele geçirmiş halkçıların Nurcu avı başlattıkları yetmişli yıllarda en büyük düşmanları ile işbirliği yapandadır. Biz cihad yapıyoruz siz çiçekle böcekle uğraşıyorsunuz diyerek Nurcuların nüfusunu kırıp süfyani siyasetin bel kemiğini kırdığımız hengamda süfyana bel desteği sağlayandadır. Sonra kardeş kanı dökülmesin diye çekilmemize sebep olan ve tam süfyan mağlup edilmişken yeniden güçlenmesini sağlayan ve 71 muhtırasına cesaret verdirendedir.

En büyük düşmanları ile işbirliği yapanlar demişsin de? Ben MSP-CHP Hükümetini kastediyorsun diye dedim Kıbrıs'ı. Eğer öncesinden bahsediyorsan, ne işbirliği? Onu anlamadım. Birde muhtıraya kim nasıl cesaret vermiş. Hoca mı? Ayrıca, tam Nurcular bu sufyan siyaseti bitirecekken Hocamı engel oldu? Abi Ne diyorsun ?
...

Birde Demirel'i yeme abi. MazaAllah oturur midene, 50 sene kalkmaz ordan. :)

selametle..
 
Son düzenleme:

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Soruna gelince: Bilirsin müşriklerle on yıl saldırmazlık anlaşması imzalandı. Zahirde o antlaşma İslam aleyhinde idi. Siyasi bir geri çekilişti. Ama hangi siyasetten geri çeklinmişti. Süfyanın siyasetinden.
Akıbet ne oldu? Müslümanlar serbestçe engel ile karşılaşmadan İslamı anlattı. Sonra kan dökmeden Mekkeyi feth edecek süreç başladı. Demek birinci hedef halka gerçekleri anlatacak rahat bir ortam sağlamaktır.

İşte Üstad dahi aynısını yaptı. Siyasetten çekildi. Halka Kur'anı anlatmak, imanı anlatmak derdine düştü. Süfyanın ideolojik partilerinden ehven olanı tercih etti. Taki o amaca ilişmesin.

Peki, tecrübeli süfyan ne yaptı, bu tuzağa düşmedi. Onu siyasete çekmek için elinden geleni yaptı.

Bu gün bir kısım Nur talebesi malesef o tuzağa düştü.

Kimi siyasetten çeklimeyi İslami siyasetten de çekilmek sandı. Onun tabanını teşkil edecek kaideleri halka anlatmaktan bile çekildi. Bilmeden süfyana taraf oldu. Kimi çıkarını siyasette sandı. Hangi parti iktidara geldi ise ona taraf oldu, arasını iyi tutu ve hakeza.
Sen kimin kim olduğunu anladın.

Muhabbetle

O anlaşma ile ilgili olarak bu yönü ilk defa okuyorum hakikaten. Sağol. Yeni bi boyut kattım .




Şu hocanın sözü meselesinide bi deşiyim ben.

...

Ayrıca, ben biraz genelleyerek cevap yazdım. Yani konu konu paragraflayarak alıntılamadım. Yoksa çok uzun olacak. Sende kısalt biraz daha :)

selametle..
 
Son düzenleme:

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Ve abi Sufyan Siyasetini konuşalım. Nedir bu tam olarak ? Belki de ortak anlamlandırmıyoruz bu ifadeyi. Ben anladığımı yazıyım.

Sufyan siyaseti; yalan ve iftiralarla işlerin yürüdüğü, Dini ya da insanları iktidar için haksız yere kullanmayı mübah gösteren, siyasette her yol mübahtır diyen (Böyle düşünenin yatacak yeri yok) , fitnenin ve koltuk aşkının doruklara ulaştığı bir yer/sistem?

Sende böyle mi anlamlandırıyorsun?

selametle..
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Öncelikle sufyani siyasetin silahlarını yazalım:
Her yol mübah zihniyeti, Yalanla iş görme, Fitne, İftira, Kurduğu sistem..
Tedavi nasıl önce teşhis etmeyi gerektirse, Sufyani siyaseti yıkmakta önce onu iyi tanımayı gerektirir.

Şimdi bu saydığımız maddeler bu siyasete nasıl Sufyani özellik veriyor ise; bu maddelerin olmadığı siyasette sufyanilikten ayrı, Hak olan siyasettir. Aslında anlaşılmıştır ki, mesele bu siyaset içinde olmamak değil, sufyani siyasetin özelliklerinden uzak durmaktır.

Böylece Hak siyasetin ne olduğu ortaya çıkmıştır.

Şimdi; yönetimle idare etmek ve sistemi değiştirmek meselesine gelince, yapılan çalışmalar ve Şerr odakların karşı ataklarını dikkate almak gerekir. İşte bu karşı ataklar nasıl güçlü ve ezici gelmişse, burada müslümanın yapması gerekenin o derece sahibiyet ve direnç içinde olmasıdır.


selametle..
 
Son düzenleme:

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Abi sen sadece siyasetin kötü ve pis yüzüne mi karşısın? Yoksa önce Yönetime gelip, halk ve düzen/sistem noktasında değişiklikler yapmaya mı?

Siyasetin pis, kötü, necis yüzüne karşı isen bu yukarda bahsettiğimiz sufyan siyasetin özelliklerinden yani silahlarından sıyrılmakla, temiz ve ahlaklı siyaset mümkündür ! Yani kömür yardımındaki eşşekliği yapmayan bi siyaset. Gerçekten ihtiyaç sahiplerine, devlet yardımı olarak vermek. vb. Senin kriterlerin kötü yönünün göstermekten ibaret. Ama iyi şekilde yapmayı, kötü zan edilir diyerek uygun bulmuyorsun. Burada insanları taassuptan kurtarmak lazım desen, daha uygun olmaz mı?

Yok; önce yönetimi ele geçirip sonra halk ve düzen/sistem noktasında değişiklikler yapmaya karşı isen buna eyv. senin düşüncen derim. Ama temiz bir siyaset ile yönetime gelip değişiklikler yapmak mümkün! Çünkü eleştiriler hep siyasetin kötü yönü gösterilerek yapılıyor. Kötü yönü ile önce yönetime gelmek düşüncesi ayrıdır. Ayrı değerlendirilmesi lazımdır.
...

Tamam.. Senin adamın benim adamımdan çıktık.
Siyasette insanların kalbini kırmak çok mümkün. Çünkü futbol takımı tutar gibi parti tutunca sıkıntı oluyor.
...

Müslüman iktidarı başkasına bırakamaz. Bıraktığı vakit elinde kazandığı haklarıda gidecektir. Çünkü; İslam aleyhtarı projelerin amacı, boş ve layt bir müslüman yetişmesini sağlamaktır. Dünyadan bi haber, nerede ne zulüm varsa sessiz kalan, tepkisiz ve bananeci.. Elindeki idare etme ve hakimiyet yetkisini Hür olmak adına verdiğinde; yalancı ve hırsız zihniyetli insanlar, ülkenin aleyhine davranacak, menfaatini düşünmeyip cebini düşünecektir. Ülkenin zenginliklerini yok edeceklerdir.

Dünya üzerinde müslüman ülkelere baktığımızda görüyoruz ki, Şerr güçler, devletin başına kendi adamlarını dikmişlerdir. Bu mantık şöyle: Bir şirkette 3000 işçi, 100 şef, 10 müdür ve 1 patron vardır. Siz bu şirketi dışardan idare etmek istiyorsanız, sadece patronu kafalamanız yeterlidir. İşte bunun gibi, devlet yönetimi Şer odaklarına hizmet eder hale geldiğinde, halkın başını kaldırması mümkün olmamaktadır. Çünkü; şerr odaklarına hizmet eden zihniyetler zaten yönettiği halkın içinden çıkan kimseler. Yani, yabancı ve halkı tanımaz değildir. Bu şu demektir: Halkı yaptığı şuurlanmaya yönelik tüm çalışmalar kaydedilir ve takip edilir. İlerleme olduğunda ise hemen önüne engel koyulur. Başörtüsüde şuurlanmanın önüne engel koymak için Şerr güçlerin planlarıdır. Bu Refah gibi bi partiden dolayı değildir. Refah olmasada bunlar yapılacaktır. Bu, Müslümanların şuurlanmasına karşı koyulan bir engeldir.

Bu ve bunun gibi sebeplerden dolayı, Şerr güçlerin aleni düşmanı, Ehven'e tercih edilmelidir. Ama buradaki yöntem ise tam senin dediğin gibi. Milleti birbirine düşman eden tarafgirlik zihniyetinden uzak olmalı. Buda; yalandan, iftiradan, fısktan uzak durarak mümkündür.

Şimdi; siyasetin kötü yüzünden uzak durarak, yönetimi ele almak sence hala yanlış mı?

selametle..
 
Üst Alt