Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Zekat verilmesi caiz olmayan yerler

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Zekât, mescidin binasına harcanmaz. Yâni zekât malı ile mescid inşâ etmek caiz değildir. Çünkü zekâtta temlik şarttır. Mescid binası ise temlik olunmaz. Nitekim köprüler inşâ etmek, yolları ıslâh etmek ve su yatakları kazdırmak; hac, cihâd ve kendisinde temlik olmayan her şeye zekât malı caiz değildir.

Zekât malı ile ölünün kefenini almak ve borcunu ödemek de caiz değildir.


Eğer zekât malı ile sağ olan bir fakirin borcu, o fakirin emri olmaksızın ödenirse, o ödenen borç teberru' olur. Ödeyen kimsenin malının zekâtından verilmesi caiz olmaz. Eğer o, borçlu fakirin emri ile ödenirse caiz olur. Adetâ o, borçlu fakire tasadduk "olunup, teslim alan kimse de, sadakayı almakda vekîl gibi olur.

Yine zekât malı ile köle satın alıp azâd edilse, caiz olmaz. Çünkü onda temlik yoktur.

Aralarında doğumdan mütevellit bağ olan kimselere, yâni ne kadar yukarı çıkılırsa çıkılsın asl'a, ne kadar aşağı inilirse inilsin fer'e, veya ikisi arasında evlilik olan kimseye, yâni kocanın karısına ve karının kocasına zekât vermesi, menfaatlerde ortak oldukları için caiz değildir.

Yine zekât verecek kimsenin, mülkü olan kölesine ve ümm-ü veled'ine zekât vermesi caiz değildir.

Zekât verecek olan kimsenin, azâd ettiği kölesine zekât vermesi caiz değildir. Çünkü o köle mükâteb hükmündedir.

Bir kimsenin, fakır olan ortağının kendi hissesini, âzâd ettiği köleye de zekât olarak vermesi caiz değildir. Yâni bir köle iki kişi arasında ortak olup da ikisinden biri fakır olduğu halde payını azâd etse, diğer ortağın o köleye zekâtını vermesi caiz olmaz. Çünkü köle, o ortak için çalışmaktadır. Bu durumda mükâtebi gibi olur. İmâmeyn, caiz olur, de*mişlerdir. Onlara göre, o köle borçlu hürdür.


Zekâtın zengine verilmesi caiz değildir. [Çünkü Resûlüllah (S.A.V.):
«Zengin için sadaka (zekât) helâl olmaz.» buyurmuştur.] Zenginin kölesine de caiz değildir. Çünkü mülk o kölenin efendisinindir.

Zenginin çocuğuna da zekât caiz değildir. Çünkü çocuk babasının malı ile zengin sayılır. Her ne kadar nafakası babası üzerine ise de, bü*yük çocuk bunun aksinedir.


Zenginin karısı da böyledir. Çünkü eğer zenginin karısı fakır ise, kocasının zengin olmasıyle zengin sayılmaz. Takdir edilmiş nafaka ile de zengin sayılmaz.

Hâşimoğullarına da zekât caiz değildir. Onlar: Ali (R.A.), Abbâs (R.A.), Ca'fer (R.A.), Akîl (R.A.) ve Haris bin Abd'il-Muttalib (R.A.) sülâlesidir. Çünkü Resûlüllah (S.A.V.) :
«Ey Hâşimoğulları! Şüphesiz Yüce Allah, insanların mallarının ki*rini ve onlann pisliklerini size haram kıldı.» buyurmuştur.

Hâşimoğullannın azâdlılarına da zekât vermek caiz değildir. Nitekim, kavmin azâdlılarının da onlardan olduğu sabit bir husûsdur. Fakat sadakaların nafileleri ve vakıflar, onlar (yâni Hâşimoğulları ve azâdlıarı) için caizdir. Çünkü zekâtta zikredilen illet, nafileler ve ev-kâfda yoktur.

Zekâtın Zimmiye verilmesi de caiz değildir. Çünkü Resûlüllah (S.A.V.); Muâz (R.A.)' a şöyle buyurmuştur:
«Ey Muâz, sen zekâtı onların zenginlerinden alıp (Müslümanların) fakirlerine ver.»
Fakat Zimnıîye, zekâttan başka sadaka caizdir. Ayni şekilde onlara öşr ve harâc da caiz değildir.

Zekât veren, zekâtını bir kimseye araştırma sonucu, ona verilir zannıyle verse, sonra o zekât verdiği kimsenin, kendinin kölesi veya mükâtebi olduğu anlaşılsa, o zekâtı tekrar verir. Çünkü o malı kendi kölesine veya mükâtebine vermekle mülkünden çıkarmış olmaz. Tem*lik ise rükündür. O zekât veren kimsenin, mükâtebinin kazancında hakkı vardır. Bu durumda, temlik tamâm olmaz.

Şayet zekât verdiği kimsenin, zengin olduğu veya kâfir olduğu ya da o kimse onun babası, oğlu veya Hâşimî olduğu anlaşılsa, o zekâtı iade etmez (yâni tekrar vermez). Çünkü bu zikredilen şeylere vukuf ictihâd iledir, kesinlikle değildir. Bu durumda bu iş, onun yaptığı şekilde bina kılınır. Nitekim o kimseye kıble yönü şüpheli olduğunda kıldığı namazı iade ile emrolunsa, zikredilen gibi, vukuf müctehedün fîhdir. Bunda ise fayda yoktur.

Zekât verilen kimseyi zengin etmek mekruhtur. Meselâ, ikiyüz dirhem veya daha fazla vermek mekruh olmakla beraber caizdir. Zira eda, fakirlikle karşılaşır. Çünkü zekât ancak temlik ile tamâm olur. Zekât verilen kimse temlik hâlinde fakirdir. Ancak temlikin ta*mâm olmasından sonra zenginleşir. Bu durumda zenginlik temlîkden geri kalır. Lâkin o, zenginlik kendisine yakın olduğu için, yakınında pislik var iken namaz kılan kimse gibi mekruh olur.

Zekât veren kimsenin zekâtını, yakını olmayan veya muhtâc olmayan için başka bir memlekete götürmesi mekrûhdur. Çünkü o götür*mede çevresinin hakkını yok etmek vardır. Yâni şayet zekât veren kimse, zekâtı yakınına ve kendi memleketi halkından daha muhtâc olan bir topluluğa götürse, o götürmede sıla-ı rahm veya onda ihtiyâcı gidermek daha çok olduğu için, mekruh olmaz. Eğer onlardan başkasına götürürse, mekruh olmasına rağmen caizdir. Çünkü zekât verilen kim*seler mutlak fukaradır.

(Fakire) bir gün için onu dilenmekten kurtaracak kadar tasadduk mendûbdur. İçinde bulunduğu gün için yiyeceği olan kimsenin dilenmesi de helâl değildir.
 
Üst Alt