Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Deprem

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
42
Konum
Hayatýn içinden
Deprem kader mi, değil mi? Bunu tahlil etmek için önce kaderin ne olduğunu hatırlayalım: Kader, kısaca, her varlığın ve her olayın bütün incelikleriyle Allahın ezeli ilminde malum olması ve ona göre takdir edilmesi, yaratılmasıdır. Her hadise “mukadderdir”, yani yeri ve zamanı ezelden belirlenmiştir. Kainatta olup bitenler gibi, olacaklar da Allah tarafından bilinir. İlahi ilmin dışında kalan hiçbir olay düşünülemez. Her ne oluyorsa, adına kısaca kader dediğimiz ilahi ilmin sınırları içinde olmaktadır. Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır. Bütün mekanları ve bütün zamanları kuşatan kader gerçeği tesadüfe meydan bırakmamıştır.

Deprem de bir fiil. Her fiil gibi o da failini gösteriyor. Dünyayı yoktan var eden, onu güneşin etrafında bir uzay gemisi gibi uçuran, büyük bir sistem dahilinde mevsimleri değiştiren, yeryüzünde bitkileri, hayvanları, insanları hâlk eden, sayısız işleri vakti vaktine, şaşırmadan, akıl almaz bir ölçüyle düzenleyen, nihayetsiz ilmi, iradesi ve kudretiyle atomları mucizevi bir şekilde yan yana getirip harikulade eserler yaratan Allah, kendi mülkünde meydana gelen ve insanları yakından ilgilendiren deprem gibi önemli bir hadiseyi bilmesin, irade etmesin, başıboş bıraksın, tesadüfe havale etsin... Mümkün mü?

Kainattaki her olay gibi deprem de Allah tarafından bilinmekte ve icra edilmektedir Ne zaman ve nerede deprem olacak, nasıl olacak, neticesinde kimler ölecek, kimler kurtulacak bütün bu unsurlar, bütün ayrıntılarıyla kaderde mevcuttur.

Bu temel hakikati böylece tespit ettikten ve imanımızı tazeledikten sonra şimdi başka bir hususu inceleyelim.

Biri çıkıp diyebilir ki: “Biz bu cümleyi kaderi inkar etmek ve depremin tesadüfen meydana geldiğini söylemek için kullanmıyoruz. Maksadımız, insanları tedbire davet etmek. Deprem kuşağında yerleşim birimleri kurmamak, deprem ihtimalini daima göz önünde bulunduran binalar yapmak, inşaatlarda depreme dayanıklı ve hafif malzemeler kullanmak gibi tedbirlerle bu felaketin zararını bir derece önleyebiliriz. İşte biz, bu noktaları hatırlatarak ihmalcileri ikaz etmek istiyoruz.”

Eğer söylenmek istenen bu ise şunu önemle belirtelim ki, körü körüne teslimiyetçiliğe “kader” deyip, tedbirler almayı “kaderi değiştirmek” diye ifade etmek yanlış bir anlayıştır. İslami tevekkül anlayışı hiçbir tedbir almadan sonucu beklemek değil, elden gelen her şeyi yaptıktan sonra sonucu teslimiyetle beklemektir. Sebeplere teşebbüs edip; sonucu Allahtan istemektir. Çünkü, sebepler bir araya gelmekle mutlaka netice hasıl olacağı şeklinde bir kural yoktur. Sebepler yaratıcı değil, birer vesiledirler. Tedbir için her ne yapılırsa yapılsın, yine de neticeleri yaratacak olan Allahtır.

Tedbir alınsın veya alınmasın, her iki hâlde de olup bitenler “kader” dir. Tedbir almakla kaderin dışına çıkılmaz. Gemi rota değiştirmekle okyanustan çıkmış olmaz. Biz insanlar kader okyanusunda yüzen birer gemi gibiyiz. Rotamızı ne yana çevirirsek çevirelim, tedbir alalım veya almayalım o ilim okyanusundan ayrılmış olmayız. Tedbir almamaya kader deyip, tedbir almayı kaderden kurtulmak zannetmenin, doğru kader inancı ve anlayışıyla hiçbir alakası yoktur.

Haller değişir, ama kader değişmez. Mesela, bir fakir çalışıp zengin olmakla, “Ben kaderimi değiştirdim.” diyemez. Değişen onun hâlidir, fakirliğin yerini zenginlik almıştır. Şöyle demesi gerekir: “Benim kaderimde önce fakir olmak, sonra da çalışıp zengin olmak varmış.”

İslam bize, “Kadere inanıyorsan tedbiri bırakacaksın.” demiyor. Aksine, önce tedbir alıp, sonra tevekkül etmemizi istiyor.
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
42
Konum
Hayatýn içinden
DEPREM: ALLAH'TAN BİR ÖĞÜT VE HATIRLATMA

lk kez, Alman Meteoroloji Uzmanı Alfred Wegener 1915 yılında yayınlanan bir makalesinde kıtaların 500 milyon yıldır kaydığını söylediğinde çok fazla kimse onu dikkate almamıştı. Ancak ölümünden bir süre sonra bilim adamları Wegener'in haklılığını anladılar. Ve dahası yeryüzündeki depremlerin büyük kısmının nedeninin kıtaların kayması olduğu ortaya çıktı.

Kıtaların nasıl kaydıkları kısaca şöyle açıklanabilir: "Levha" olarak isimlendirilen ve okyanusları ve kıta parçalarını üzerlerinde taşıyan parçalar vardır. Bu görkemli parçalar bir suyun üzerinde yüzen sallar gibi birbirlerine çarparlar, birbirlerine sürtünerek hareket ederler. Hareket hızları ise yılda 3cm ile 15 cm arasındadır.

Örneğin Arabistan levhası kuzey-kuzeybatı doğrultusunda yılda 4.5 cm hızla ilerleyerek, Anadolu levhasını devamlı sıkıştırmaktadır. Türkiye'de meydana gelen depremlerin ana nedeni Arabistan levhasının işte bu hareketidir.

Depremlerin oluşumu aşamasında da birçok olay meydana gelir. Bunlar kısaca şöyle özetlenebilir. Yerkürenin içinde fay olarak adlandırılan kaya kırıkları vardır. Bu kırıkların üzerinde biriken enerjinin aniden boşalması sonucunda bir yer değiştirme hareketi meydana gelir. İşte bu yer değiştirmenin sebep olduğu dalga hareketine deprem denir. Bunlar genelde çoğu insanın bildiği tanımlardır. Ancak depremle ilgili insanların büyük bir bölümünün bilmediği bir gerçek daha vardır: Deprem aslında canlılığın varolması için gerekli bir doğa olayıdır. Çünkü depremler, sayesinde dünyadaki gaz dengesi sağlanır. Bunu diğer gezegenlerden örnek vererek şöyle açıklayabiliriz.

Bilindiği gibi Venüs'te ve Mars'ta hayat yoktur. Bunun en önemli nedenlerinden biri bu iki gezegenin yerkabuğunun yapısının dünyanınkinden çok farklı olmasıdır. Örneğin Venüs'te yanardağlardan püsküren karbondioksit ve diğer bazı gazlar, atmosferde birikip gezegenin yüzeyine düşen güneş ışınlarını hapsederler. Bunun nedeni Venüs'ün kabuğunun yekpare olmasıdır. Mars'ın da kabuğu parçalanmamış olduğu için aynı Venüs gibi güneş ışınlarını hapseder. Dolayısıyla canlılık için gerekli olan güneş ışınları gezegenin yüzeyinde bulunamaz. Dünya'da ise levha denen bu kabuk parçalarının hareketi ihtiyacımız olan gazları uygun ölçüde tutmaktadırlar. Biriken gazlar başka levhaların altına dalarak, kabuk parçalarıyla yeniden Dünya'nın sıcak mantosuna döner. Okyanus diplerinde sıcak mantonun oluşturduğu yeni kabukla gereksinim duyduğumuz gazlar yeryüzüne çıkar. İşte bu döngü sayesinde dünyanın ılıman iklimi sağlanmış olur.

Allah, tüm evrende bizim bildiğimiz ve bilmediğimiz yönleri olan kusursuz bir düzen yaratmıştır. İnsanın öğrendiği her bilgi Allah'a olan yakınlığının ve Allah'tan korkup sakınmasının güçlenerek artmasına vesile olmaktadır. Allah sonsuz bir ilmin sahibidir. Sadece yeryüzü kabuğunun altında meydana gelen bu olaylar bile Allah'ın sonsuz gücünü ve ilmini bizlere anlatmaya yeter. Ancak her olayda olduğu gibi deprem olayında da sadece öğüt alıp düşünebilenler için hikmetler ve ibretler bulunmaktadır. Depremin, tüm diğer olaylar gibi Allah tarafından birçok hikmetle birlikte yaratılan bir doğa olayı olduğu çok açıktır.

Geçtiğimiz aylarda yaşadığımız ve hala etkileri devam eden deprem felaketi de Allah'ın dilemesi ve "Ol" demesi ile gerçekleşmiştir. Allah'ın Teğabün Suresi'nde de bildirdiği gibi; "Allah'ın izni olmaksızın hiç bir musibet (hiç kimseye) isabet etmez..." (Teğabün Suresi, 11)

Bununla birlikte bazı çevreler bu açık gerçeği kavrayamadıkları için, depremin bilimsel bir olay olduğunu, depremi meydana getiren sebeplerin sadece bilimin konusu olabileceğini ileri sürerek, depremin ve diğer doğa olaylarının Allah'ın kontrolünde olduğu gerçeğini reddetmektedirler. Ancak bu kişilerin unuttukları veya gözardı ettikleri önemli bir gerçek vardır:

Bilimin araştırma konusu olan sebepleri ve doğa kanunlarını yaratan, evrendeki kusursuz düzeni kuran, yeraltının yapısını meydana getiren, depremlere sebep olacak şekilde kıtaları, levhaları kaydıran, yer altındaki kayaları kırarak "fay"ları oluşturan yerin, göğün ve ikisinin arasındakilerin Rabbi olan, sonsuz güç sahibi Allah'tır. Dolayısıyla doğa olaylarını Allah'ın yarattığını söylemekle, doğa olaylarına sebebiyet veren kanunların veya olayların varlığı ve bilimsel açıklamalar inkar edilmiş olmaz. Çünkü bilimsel izahları olanaklı kılan kanunların hepsini yaratan Allah'tır. Allah dilediği zaman bu kanunları devreye sokar ve o tabiat olayları meydana gelir. Örneğin bu son depremin görünen nedenleri için Kuzey Anadolu Fay Hattı, Arabistan yarımadasının kayması, yeraltında biriken enerjinin boşalması gerektiği gibi açıklamalar yapılabilir. Ancak gerçekte bu olayın yerini, zamanını, o tarihte, o saatte kimin nerede olacağını belirleyen, ve tabiat kanunlarını harekete geçirerek bilimsel sebepleri de yaratan Allah'tır.

Depremin Allah'ın yarattığı bir olay olduğu söylendiğinde bazı kimseler, "ama o depremde bir çok masum insan ve çocuk da öldü" şeklinde düşünmüş olabilirler. Ancak bu yukarıda bahsettiğimiz açık gerçeğin görmezden gelindiği bir düşünme tarzıdır. Çünkü deprem sırasında hayatını kaybeden insanlarımız deprem yüzünden ölmemişlerdir. Onlar ecelleri geldiği için ölmüşlerdir. Her insanın kaderinde hangi gün hangi sebeple öleceği yazılıdır. Hiç kimse bu kaderini değiştiremez. Dolayısıyla deprem sırasında ölenler kaderlerinde olduğu için o gün o saatte ölmüşlerdir.

Bu insanların deprem sırasında ölmeleri Allah'ın onları cezalandırdığı anlamına gelmez. Örneğin deprem sırasında hayatını kaybetmiş olan masum bir çocuk veya Allah katında salih olan bir insan için ölüm, sonsuz ve kusursuz bir hayatın, cennet hayatının başlangıcı demektir. Her ne kadar biz onları enkaz altında can çekişerek ölmüş gibi görsek bile Allah Kuran'da mümin ve masum kimselerin canlarının ölüm melekleri tarafından yumuşakça çekilip alındığını ve onların korkmamaları için melekler tarafından cennetle müjdelendiklerini bildirmektedir. Dolayısıyla ölüm, hangi sebeple gelirse gelsin, müminler ve masum çocuklar için Allah'ın bir rahmeti ve sonsuz müjdesinin başlangıcıdır. Masum ve salih bir insan için ölümün gerçek yüzü işte budur.

Tüm bu gerçeklerin yanısıra insanı ölüme yaklaştırabilecek yüzbinlerce sebep her an mevcuttur. Her an gökten göktaşı düşebilir, dünya yörüngesinden fırlayabilir veya deprem korkusuyla yaşayan bir insanın vücudundaki amansız bir hastalık virüsü onu ölüme doğru götürüyor olabilir. Sonuçta depremle veya başka bir sebeple her insan için ölüm yazılmıştır. Unutmamak gerekir ki, Allah dilediği zaman, dilediği sebebi yaratarak, dilediği kimsenin canını alabilir. Allah yine dilediği kimsenin ölümünü de bir hikmet ile erteleyebilir, en zorlu felakette bile o kişiyi en ufak bir zarara uğratmayabilir. Örneğin son zamanlarda gazetelerde sıkça rastladığımız bir haber de buna bir örnektir. Deprem felaketinin İstanbul'u teğet geçtiği haberi pek çok basın-yayın organında yer almıştır. Bilindiği gibi İstanbul'un iki ucu sayılabilecek yerlerde; İzmit'te ve Avcılar'da ağır hasarlar oluşmuştur. Ama İstanbul'da neredeyse çatlak bile yoktur. Felakete bu kadar yakınken ve yakın çevresi deprem felaketinden dolayı yerle bir olurken İstanbul'da neden kimsenin neredeyse burnu bile kanamamıştır?

Bu da elbette ki her insanın üzerinde düşünmesi ve bu olayda Allah'ın yarattığı hikmetleri, Kuran doğrultusunda, araştırması gereken bir konudur. Bu şekilde düşünmedikleri için en büyük yanılgıda olanlar tüm bunları tesadüfler sonucunda meydana gelen doğa olaylarına bağlayanlardır. Allah herşeyde bir öğüt ve bir hatırlatma yaratır. Ancak Allah'ın öğüt alıp düşünebilen kullarının sayısı gerçekten çok azdır:

"Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez." (Bakara Suresi, 269)
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Bu günün önemi üzerine mesajı tekrar hatırlıyor ve değerli bçetin'i yad ediyoruz.
 
Üst Alt