Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Dünya' ya ve kendimize verdiğimiz zarar

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Selamün Aleyküm.
Hatta gelecek nesillere diyeceğim fakat gelecek nesilin olması bile zor görünüyor. İnsanlar, "Ben o kadar yaşamam" deyip geçiyor.
35 yıl sonra buzullar yok olacak
Kuzey Kutbu'ndaki buzulların küresel ısınma yüzünden 35 yıl sonra tamamen yok olabileceği bildirildi.
12 Aralık 2006 12:03

Amerika Milli Atmosfer Araştırması Merkezi, Washington ve McGill üniversiteleri tarafından yapılan yeni bir araştırmada, buzulların 2040 yılının yaz aylarında neredeyse tamamen ermiş olabileceği belirtildi.

Bilim adamları, 10 yıl içinde eylül ayında buzulların 5,9 milyon kilometre kareden 1,9 milyon kilometre kareye ineceği, bunun da 35 yıl sonra Grönland ile Kanada'nın kuzey sahillerinde çok az buz kalacağı anlamına geldiği tahmininde bulundular.

Kuzey Kutbu havzasının büyük bölümündeyse eylül ayında ve hatta kışın buzulların tamamen ortadan kalkabileceği kaydedildi.

Atmosfer Araştırması Merkezinden Marika Holland, buzullarda zaten önemli kayba şahit olduklarını ancak yaptıkları araştırmanın, erimenin gelecek on yıllarda çok daha hızlı olacağını gösterdiğini söyledi. Bilim adamları, buzulların güneş ısısını göğe yansıttığını hatırlatarak, buzulların giderek azalmasıyla ışınların su tarafından emileceğini, bunun da ısınma eğilimini daha da artıracağını belirttiler.

Araştırma ekibi, atmosfere verilen karbondioksit ve sera etkisi yaratan diğer gazların miktarının azalmasının, buzulların hızla erimesi riskini azaltacağını vurguladı. Bilim adamları, buzulların erimesinin, kutup ayıları diğer türlerin yok olması tehlikesini beraberinde getireceği konusunda sık sık uyarıda bulunuyorlar.

Kuzey Kutbunun yüzde 70'ini kaplayan deniz üzerindeki buzullar, yazın iyice çekiliyor ve eylül ayında en ince seviyesine ulaşıyor. Geophysical Research Letters dergisinde yayınlanan araştırma, sera etkisi yaratan gazlar atmosfere bu hızla verilmeye devam ederse, gelecekte neler olacağını saptamak için bilgisayar programı kullanılarak yapıldı

(aa)
http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=204588
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
30 bin yaşında bakteri17-12-2006 / 22:55:09

Görsel Sorunlular İçin

Bir NASA uzmanı, buzul çağından kalma bir kütleyi inceliyordu. Buz eridi ve 30 bin yıllık bakteriler canlandı! Alaska'da bulunan donmuş bir bakteri kütlesinin 30 bin yıldır canlı kalmayı başardığı tespit edildi. Amerikan Havacılık ve Uzay Ajansı (NASA) uzmanı Richard Hoover, Alaska'da, Fox kasabası yakınlarında 'permafrost' adı verilen ve donmuş toprak, kaya ve buz kütlelerinden oluşan bir alanda açılan tünelde bir buz kütlesi buldu. Son buzul çağından kalma, yaklaşık 30 bin yıllık kütleyi incelemek için mikroskop altına koyan Hoover, gözlerine inanamadı.

Yaşam umudu...
NASA uzmanı Hoover, buzun yavaş yavaş eridiğini ve bakterilerin de yeniden hareket etmeye başladığını gördü. Buzul çağından kalma, kürklü mamutlar ve kılıç dişli kaplanlarla aynı döneme ait bakteriler, bugüne kadar bilinenlerden farklı bir tür. 'Carnobacterium pleistocenium' adı verilen bu bakteriler, başka gezegenlerde yaşam olma ihtimali açısından da heyecan yarattı. Richard Hoover, Mars'ta yeni bulunan buz denizlerinde de bu tür yaşam formlarına ulaşma umudu doğduğunu söyledi.


Bu bakteri ilerde bize neler getirecek bakalım. Bilinmeyen hastalıklar çıkmasında.
 

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Görsel Sorunlular İçin

Türkiye artık daha az yağış alıyor. Yağışlarda, uzun yıllar ortalamasına göre yüzde 5, önceki yıla göre ise yüzde 10.9 oranında azalma var. Bazı bölgelerde dikkat çekici oranda çölleşme yaşanıyor. Göller bölgesi olarak bilinen Konya havzasındaki Akşehir Gölü kurudu, Beyşehir ve Meke göllerinde sular hızla çekiliyor. Dünyada 250 milyon kişi doğrudan, 1 milyar kişi de dolaylı yoldan çölleşmenin etkisini hissediyor. Dünyanın içme suyu arzı 1950\'den bu yana üçte iki oranında azaldı. Her yıl 12 milyon kişi su kıtlığı ve kirli içme suyu nedeniyle ölüyor. Dünyadaki her altı kişiden biri temiz içme suyundan mahrum. Tarım arazilerinin yüzde 70\'i kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya.

Yağışlar azalıyor

Türkiye de, kelimenin gerçek anlamıyla giderek çölleşiyor. Eskiden su zengini olan Anadolu artık su fakiri, kurak iklim kuşağına girmeye aday bölgelerden biri.2005 yılında yağışlar, uzun yıllar ortalamasına göre yüzde 5, önceki yıla göre ise yüzde 10.9 oranında azaldı.

Ege ve Marmara hariç

İç Anadolu Bölgesi en az yağış alan bölgelerin başında geliyor. İç Anadolu\'da altı ayda düşen yağış, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 5.5 oranında azaldı.Akdeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve yağışlarıyla ünlü Karadeniz bölgelerinde de yağış miktarı giderek azalıyor.

Göller bölgesi kuruyor

Göller bölgesi olarak bilinen Konya havzasındaki Akşehir gölü kurudu. Beyşehir ve Meke göllerinde sular hızla çekiliyor. Hotamış ve Akgöl tamamen kurudu, bazı sulak alanlar çamur haline geldi. Kuraklık nedeniyle Konya\'daki barajlarda su seviyesi son 72 yılın en düşük düzeyine indi. Havzadaki binlerce kaçak kuyu, sulak alanların kurumasına, kuşların ülkemizi terk etmesine yol açıyor.Tarımsal sulamadaki yanlışlıklar da İç Anadolu bölgesini çölleşmeye doğru sürüklüyor. Uzmanlar, sulamaya sınırlama getirilmesini, ağaçlandırmaya önem verilmesini ve çevre kirliliğinin önlenmesini istiyor.

http://www.gencbilim.com/haber/haber_bilim_goster.php?id=1981
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Selamün Aleyküm kardeşler.

ŞEF SEATTLE'IN MEKTUBU

Washington’daki Büyük Reis bizim toprağımızı satınalmak istediğinizi bildirdi. Dostluk ve iyi niyet sözleri söyledi. O bizim dostluğumuza layık olmadığı için bu sözleri söylemesi iyi. Biz yine de onun teklifini düşüneceğiz, çünkü satmazsak beyaz adamın belki de silahla gelip toprağımızı alacağını biliyoruz.

Gökyüzü nasıl satın alınır ya da satılır, ya da toprağın ısısı? Bunun düşünemeyiz bile biz. Havanın tazeliğine, suyun pırıltısına biz sahip değiliz ki siz bizden onları satın alasınız. Kararımızı vereceğiz.

Beyaz kardeşlerimiz mevsimlerin geri geleceğine nasıl inanıyorlarsa Washington’daki Büyük Reis de Reis Seattle’ın dediklerine öylesine inanmalıdır. Benim sözlerim yıldızlar gibidir, hiç kaybolmayacaklardır. Yeryüzünün her yeri halkım için kutsaldır. Her bir parıldayan çam iğnesi, her kumlu kıyı, karanlık ormanlardaki sis, ağaçsız köşe, vızıldayan böcek halkımın düşüncesinde kutsaldır. Ağacın içinde yükselen özsu Kızılderililerin anılarını taşır içinde.

Beyazların ölüleri yıldızlar arasında dolaşmaya gittiklerinde, doğdukları toprakları unuturlar, bizim ölülerimiz ise bu harika toprağı hiç unutulmazlar. Çünkü o bizim anamızdır. Biz toprağın bir parçasıyız ve o da bizim bir parçamızdır. Kokulu çiçekler bizim kız kardeşlerimizdir; geyikler, atlar, büyük kartal da erkek kardeşlerimiz... Yüksek kayalıklar, yumuşak çayırlar, midillinin ve insanın vücut ısısı hep aynı aileye aittir.

Washington’daki Büyük Reis bize topraklarımızı almak için haber saldığında bizden çok şeyler istiyor demektir. Büyük Reis bize kendi kendimize rahatça yaşayacak bir yer vereceğini de söylüyor. O bizim babamız, biz de onun çocukları olacağız. Ama bu hiç olabilir mi? Tanrı sizin halkınızı seviyor, Kızılderili çocuklarını ise terk etti. Beyaz adamlara işlerinde yardımcı olsunlar diye makineler yolladı, onlara büyük köyler yaptı... Yakında beklenmedik bir yağmurdan sonra gelen seller gibi kaplayacaksınız toprağın üstünü.

Benim halkım giden bir sel gibi, ama dönüşü olmayan... Hayır, biz ayrı ırklardanız. Çocuklarımız bile birlikte oynamıyor, yaşlılarımız da aynı öyküleri anlatmıyor birbirlerine. Tanrı size iyi davranıyor, bizler ise yetimiz. Toprağımızı satma teklifinizi düşüneceğiz, ama bu kolay olmayacak, çünkü bu toprak bizim için kutsaldır. Biz bu ormanları seviyoruz. Bilmiyorum, yaşamımız sizinkinden o denli farklı ki...

Derelerimizde ve nehirlerimizde akan su yalnızca su değil, atalarımızın kanıdır. Size toprağı satarsak bilesiniz ki o kutsaldır. Çocuklarınıza onun kutsal olduğunu öğretin. Denizin berrak suyundaki her kımıltı benim halkımın yaşamından olaylar, anılar anlatmalıdır size. Suyun şırıltısı dedelerimin sesidir. Nehirler kardeşlerimizdir; susuzluğumuzu giderir, kanolarımızı taşır, çocuklarımızı birbirine yaklaştırırlar.

Nehirler kardeşlerimizdir.

Eğer kardeşlerimizi satarsak şunu hep anımsayın ve çocuklarınıza da öğretin: Nehirler bizim --ve sizin de-- kardeşimizdir, onlara diğer kardeşlerinize olduğu gibi davranmalısınız. Dağlarda sabah güneşi sisi nasıl kovarsa, Kızılderili de beyaz adamın kovalamasından hep öyle geri çekildi. Ama babalarımızın külleri kutsaldır, onların mezarları bu kutsanmış topraktır. Beyaz adamın bunu anlamayacağını biliyoruz. Onun için bir toprak parçasının diğerinden farkı yoktur. Çünkü o bir yabancıdır, gece gelir ve istediği toprağı alır. Toprak onun kardeşi değil, düşmanıdır. Onu fethettiği anda daha ötelere gider, babalarının mezarlarını geride bırakır ve onları bir daha düşünmez bile. Toprağı, çocuklarından çalar ve bunu da dert etmez kendisine. Babalarının mezarları ve onların çocuklarının doğum hakları unutulur. Anası olan toprağa ve onun kardeşi göğe, koyun ya da pırıltılı incilermişçesine satılacak eşya muamelesi yapar. Beyazların açlığı toprağı tüketecek, geride hiçbir şey bırakmayacak, tıpkı bir çöl gibi.

Bilemiyorum, yaşamımız sizinkinden çok farklı. Sizin kentlerinizin görünümü Kızılderililerin gözünü acıtıyor. Belki de biz vahşiyiz ve ondan anlamıyoruz. Beyazların kentlerinde sessizlik yok. Baharda hışırdayan yaprakları ve böceklerin vızıltısını duyacak hiçbir yer yok oralarda. Belki de bu, ben vahşi olduğum ve anlamadığım için böyle. Oralardaki gürültü sanki kulaklarınıza hakaret ediyor. Meleyen keçi kuşlarının sesini ya da geceleyin göl kenarında bağıran kurbağaları duyamadıktan sonra yaşamda ne var ki? Ben bir Kızılderili'yim ve bunu anlamıyorum. Kızılderili bir gölün üstünde rüzgarın şarkı söylemesini sever, öğle yağmurları ile yıkanan rüzgarın kokusunu da, hele o çamların, o sert çamların sert kokusunu... Hava, Kızılderili için çok değerlidir; çünkü her şey solumaktadır, hayvan, ağaç, insan, her şey. Beyaz adam soluduğu havanın farkında değil sanki, günlerdir etrafında oluşan pis kokuyu algılamayan bir ceset gibi... Ama biz size toprağımızı satarsak unutmayın ki, hava bizim için çok değerlidir. Hava ruhunu yaşayanlarla paylaşır. Rüzgar babalarımıza ilk soluklarını verdi, onların son soluklarını aldı ve çocuklarımıza da yaşamın ruhunu verecektir. Size toprağımızı sattığımızda rüzgarın, çayır çiçeklerinin hoş kokusunu taşıyan çok özel ve kutsal değerini bilmelisiniz.

Hayvanlar olmasaydı

Toprağımızı satma teklifini düşüneceğiz. Kabul etmeye karar verirsek de tek koşulumuz var: Beyaz adam toprağın hayvanlarına kendi kardeşi gibi davranacaktır. Ben bir vahşiyim ve başka türlüsünü de anlamam. Beyaz adamın geçen bir trenden ateş edip öldürdüğü ve sonra da bıraktığı binlerce kokuşmuş sığır cesedi gördüm. Ben bir vahşiyim ve anlamıyorum. Nasıl olur da o duman çıkaran demir at, bizim ancak yaşayabilmek için öldürdüğümüz sığırlardan daha önemli oluyor? Hayvanlar olmazsa insan nedir ki? Tüm hayvanlar yok olsaydı insan, ruhunun büyük yalnızlığı içinde ölür giderdi. Hayvanlara ne olursa hemen sonra insanlara da aynısı olur. Her şey birbirine bağlıdır.

Toprağa ne olursa toprağın çocuklarına da aynısı olur. Ayaklarınızın altındaki toprağın atalarınızın külleri olduğunu çocuklarınıza öğretmelisiniz. Toprağı korumaları için onlara toprağın, atalarımızın ruhları ile dolu olduğunu anlatın. Çocuklarımıza öğrettiklerimizi çocuklarınıza öğretin. Toprak anamızdır. Toprağa ne olursa, toprağın çocuklarına da aynısı olur. İnsan toprağa tükürürse kendi suratına tükürmüş olur. Çünkü biliyoruz ki, toprak insana değil, insan toprağa aittir, bunu iyi biliyoruz. Kan nasıl bir aileyi birleştirse, her şey de öyle birbirine bağlıdır. Toprağa ne olursa toprağın çocuklarına da aynısı olur. Yaşamın dokusunu insan yaratmadı, o, dokunun içinde yalnızca bir iplikçiktir. Siz o dokuya ne yaparsanız aynısını kendinize yapmış sayılırsınız. Hayır, gece ve gündüz birlikte yaşayamazlar, ölüler o güzelim ırmaklarda, uzaklarda yaşarlar, ilk baharın sessiz adımlarıyla geri dönerler ve gölü okşayan rüzgar onların ruhlarıdır.

Toprağımızı satma teklifinizi düşüneceğiz. Ama halkım soruyor: Beyaz adam ne istiyor? İnsan gökyüzünü ya da toprağın sıcaklığını satın alabilir mi? Ya da antilopun hızını? Biz bunları size nasıl satabiliriz ve sizler bunları nasıl satın alabilirsiniz? Kızılderili bir kağıt parçasını imzalayıp beyaz adama verdi diye toprağa istediğinizi yapabilir misiniz? Havanın tazeliği ve suyun pırıltısı bize ait olmadığına göre bunları bizden nasıl satın alabilirsiniz?

Teklifinizi düşüneceğiz. Toprağı satmazsak, beyaz adamın silahla gelip, onu zorla alacağını biliyoruz. Ama biz vahşiyiz. Şimdilik güçlü olan beyaz adam; tanrı olduğuna inanıyor, toprağın onun olduğunu sanıyor. Bir insan nasıl olur da anasının sahibi olur?

Toprağımızı satma teklifinizi düşüneceğiz. Gece ve gündüz birlikte yaşayamazlar. Rezervasyon alanına gitme teklifinizi düşüneceğiz. Bir kenarda barış içinde yaşayacağız. Geri kalan günlerimizi nerede geçireceğimiz önemsiz. Çocuklarımız babalarının korkaklaştığını ve yenildiğini gördüler. Çocuklarımız utandırıldı. Yenilgilerden sonra günlerini boşa geçiriyorlar, vücutlarını tatlı yemekler ve kuvvetli içkilerle zehirliyorlar.

Geri kalan günlerimizi nerede geçireceğimiz önemli değil, zaten çok günümüz de kalmadı. Birkaç saat, birkaç kış... Bir zamanlar bu topraklarda yaşamış olan büyük kabileden hiçbir çocuk doğmayacak. Bir zamanlar sizin gibi kuvvetli ve umut dolu olup da ormanda küçük gruplar halinde dolaşan o insanlardan, halkının mezarlarında ağlamak için kimse kalmayacak.

İnsanlar denizin dalgaları gibidir.

Ama neden kabilemin çöküşü için üzüleyim? Kabile, insanlardan oluşur, başka bir şeyden değil. İnsanlar denizin dalgaları gibi gelir ve giderler. Tanrıları kendileri ile birlikte dolaşan ve arkadaşça konuşan beyaz adam bile bu ortak hükme karşı çıkamaz. Belki de biz gerçekten kardeşizdir. Göreceğiz. Bildiğimiz bir şey var, beyaz adam da anlayacak onu bir gün: Bizim tanrımızla sizinki aynı. Bizim toprağımıza sahip çıkmayı düşündüğünüz gibi ona da sahip olduğunuzu düşünüyorsunuz belki, ama bunu yapamazsınız. O, beyazların olduğu kadar Kızılderililerin de; tüm insanların tanrısıdır. Bu toprak onun için değerlidir, toprağı yaralamak, onun yarattıklarına kötü davranmak demektir.

Beyazlar da bir gün yok olacaklar, belki diğer kabilelerden de önce. Daha iyi bir yatak bulmak için uzaklara gidin. Bir gece kendi çöpünüzde boğulacaksınız. Sizi buralara getirip bu toprakların ve Kızılderililerin fatihi yapan tanrının kuvvetine güvenip, bizim batışımıza çok sevineceksiniz. Bu hüküm bizim için bir sırdır. Bütün sığırlar öldürülüp, bütün yaban atları ehlileştirildiğinde, ormanın gizli köşeleri insanların kokusu ile ağırlaştığında, bereketli tepeler tel çitlerle sarılıp utandırıldığında nerede olacak o kuşlar? Kartal nerede? Yok... O zaman ava ve hızlı midilliye "Yaşa, çok yaşa!" demenin anlamı ne ki?

Yaşamın sonu ve kurtuluşun başlangıcı. Tanrı özel bir nedenle sizi hayvanların, ormanların ve Kızılderililerin fatihi yaptı, ama bu neden bizim için bir sır. Eğer beyaz adamın düşlerinden haberimiz olsa idi, belki de bu sırrı anlayabilirdik. Uzun kış akşamlarında çocuklarına anlattıklarını bilseydik anlardık belki de. Ama biz vahşiyiz, beyaz adamın rüyaları bize ödünç verilemez ki. O rüyalar bize ödünç verilemeyeceğine göre, biz de kendi yolumuza gideceğiz. Çünkü biz her şeyden çok, bir insanın kendi istediği gibi yaşama hakkına saygılıyız. Onun yaşamı kendi kardeşinden çok farklı olsa bile. Bizi bağlayan çok fazla şey yok.

Teklifinizi düşüneceğiz. Kabul edersek bu yalnızca söz verdiğiniz rezervasyonu sağlama almak için olacak. Orada belki de kısa günlerimizi istediğimiz gibi geçirebiliriz.

Son Kızılderili bu topraklardan gittiğinde ve anısı yalnızca ovanın üstündeki bulutun gölgesi olarak kaldığında yine de atalarımızın ruhları bu kıyılarda ve ormanlarda canlı olarak kalacaktır. Çünkü onlar yeni doğan bebeğin, anasının kalp atışlarını sevdiği gibi sevmişlerdi bu toprağı.

Toprağımızı size satarsak onu sevdiğimiz gibi sevin sizde onu. Ona özendiğimiz gibi özenin. Ve tüm gücünüzle, ruhunuzla, yüreğinizle onu çocuklarınız için koruyun ve tanrının bizi, hepimizi sevdiği gibi sevin onu. Çünkü bir şeyi biliyoruz: Bizim tanrımız sizinkinin aynısıdır. Bu ortak hükme beyaz adam bile karşı çıkamaz. Kim bilir, belki yine kardeşizdir sizinle. Göreceğiz...
http://www.e-cografya.com/ekoloji/seattle.html

İslamı bilmeden, ne güzel anlatmaya çalışmış yaşamı ve Dünya' yı :rolleyes:
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Canavar böcekler tarlaları istila edecek!
Newsweek, küresel ısınma nedeniyle gizlenen zararlı böceklerin artık yeryüzüne çıktığını yazdı.08 Ocak 2007 20:40
ABD'de yayımlanan Newsweek dergisi, küresel ısınma nedeniyle daha önceden gizlenen zararlı böceklerin artık yeryüzüne çıktığını ve tarlaları istila ettiğini yazdı. "Biyo-işgalciler: Bir sonraki salgın" başlığını kullanan dergi, Brezilya, Hindistan, İngiltere, Avustralya ve ABD'deki tarlalarda giderek daha fazla zararlı canlının yaşadığını kaydetti. Dergiye göre, egzotik türler daha ılıman havaları seviyor. Bu nedenle de dünyanın ısınmasıyla bu organizmalar da yeryüzüne çıkmaya başladı. Dergi, bu böcek türlerinin sayısının son 60 yılda iki katına çıkarak 500 bine ulaştığını kaydetti. Örneğin bu organizmalar arasında, 19 yıl önce Brezilya'da ortaya çıkan "achatina fulica" adlı bir sümüklü böcek de bulunuyor. Bir insanın yumruğu kadar büyüyebilen ve 1 kilodan ağır olan bu böcek, kendi ağırlığının 10 katını tüketebiliyor. Böylelikle geriye ne tarla bırakıyor ne de ekin.

SABAH
http://www.haber3.com/haber.php?haber_id=193604

Allah(c.c.) sonumuzu hayır etsin.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

gönüldostuelif

New member
Katılım
26 Kas 2006
Mesajlar
781
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
34
Allah razı olsun ellerine sağlık,ne diyelim allah sonumuzu hayr etsin....
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
birbirimizi yemekten dünyaya bakamıyoruz heralde.
sağolasın..önemli bi konu..
gelecek nesil bakalım ne diyecek bize..
 

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
birbirimizi yemekten dünyaya bakamıyoruz heralde.
sağolasın..önemli bi konu..
gelecek nesil bakalım ne diyecek bize..

Selamün Aleyküm.
Allah(c.c.) razı olsun kardeşlerim.
"Biz Dünya' yı çocuklarımızdan ödünç aldık."
Diyorlarda , gerisi gelmiyor. Kyoto sözleşmesi falan boş. ABD imzalamamış. Sorumluları gözümüze sokuyorlar fakat maalesef gören yok. İşkenceler, katliamlar,... Allah(c.c.) sonumuzu hayır etsin.
 
Üst Alt