Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Evlerini cennetleri haline getiren aileler

asel

New member
Katılım
5 May 2008
Mesajlar
414
Tepkime puanı
925
Puanları
0
Yaş
50
Evlerini cennetleri haline getiren aileler




Rabb'imiz bir kutsi ikazinda soyle hitap ediyor kullarina: - Ey kullarim! Ben zulmu kendi nefsime de haram kildim. Sakin siz de kendi aranizda birbirinize zulmetmeyiniz! Evet, Rabb'imizin acik ve net ikazi boyledir: - Ben zulmu kendi nefsime de haram kildim. Sakin siz de kendi aranizda birbirinize zulmetmeyiniz.Neden boyle ikazda bulunuyor? Cunku Rabbimizin sevmedigi yanlislarin en basinda zulum gelmektedir. Bundan dolayi zalimin hep karsisinda, mazlumun da hep yanindadir. Kim bulundugu mevkiin verdigi imkândan dolayi birine zulmederse bilsin ki, onun karsisinda Rabb'imiz adaletiyle yer alacak, yaptigi zulmu asla yanina birakmayacak, dunyada vermezse bile âhirette mutlaka fazlasiyla cezasini verecektir. Surasi da kesindir ki, zulum her yerde kotu ve acidir. Ancak aile icinde zulum, zulumlerin en acisi ve kotusudur. Dostun dosta zulmu, zulumlerin en beklenmeyenidir. Cunku hayati ortak yasiyorsunuz, gece gunduz, varlikta yoklukta, hastalikta iyilikte her turlu sartlarda birlikte oldugunuz bir parcanizdan size ancak emniyet ve iyilik gelmesi beklenirken bunun yerine hiddet, siddet, zulum ve haksizlik gelmesi hayirli bir dost tavri olmaz. Bundan dolayi Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Hazretleri ikazini cok net sekilde yapmistir: - Sizin hayirliniz birlikte yasadigi ailesine hayirli davranandir. Serliniz de serli davranandir. Yani aile ortami Efendimiz'in yaninda saygi ve sevginin yasanacagi en aziz ortamdir. Burada bir emniyetsizlik hissi yasanmamalidir. Bir hata ve yanlislik varsa "Akla kapi ac, iradeyi elden alma!" anlayisi icinde munasip dille duzeltilmeli, ama asla hiddet ve siddet kullanmak gibi sunnette hic gorulmeyen yontemlere yonelmemelidir. Tenbih'ul Gafilin'deki su olay da bu gercegi ifade etmektedir. Bir adam gelerek sorusunu soyle soruyor: - Ya Resulallah! Hangi mumin iman bakimindan en mukemmel haldedir? Efendimiz'in cevabi soyle oluyor: - Ailesiyle hangisi en guzel sekilde geciniyorsa o iman bakimindan en mukemmel haldedir. Demek ki, kim mukemmel bir mumin olmak istiyorsa ailesiyle iyi gecinmeye baksin. Sozun ozu budur. Efendimiz'in unutulmamasi gereken hatirlatmasi da boyledir. - Ailesiyle iyi gecinen insan, iman bakimindan mukemmel olan insandir. Iki taraf icin de boyledir bu. Veda Hutbesi'ndeki ikazlari da benzeri sekildedir: - Hanimlariniz size Allah'in emanetleridir. Sizin onlar uzerinde haklariniz oldugu gibi onlarin da sizin uzerinizde haklari vardir. Herkes kendi hakkini bilmeli, sinirlari icinde gorevini yerine getirmeye bakmali, kimse kimsenin hakkini cignememeli, zulme yonelip kalbini, gonlunu kirmamalidir. Cunku kalp kirip gonul yikmak tamiri kolay olabilecek bir insaat isi degildir. Kâbe'yi yikan yeniden tamir edebilir, ama kalbi yikan, gonlu kiran onu duvar orerek tamir edemez. En dogrusu aile icinde hiddet ve siddeti hatirlatan tutum ve davranislardan mutlaka uzak kalmali, hayirsiz aile ornegi vermekten ciddi sekilde kacinmalidir. Bir defasinda: 'Insanlarin hayirsizi ailesine baski uygulayandir. ' buyurunca dinleyenlerden biri soruyor: - Insanin ailesine baski uyguladigi nasil belli olur? Buyuruyor ki: - Kendisi eve gelince ailede gerilim baslar, evden cikinca gerilim biterse baski uyguladiginin isareti olur.Ayni tarif hanim icin de gecerlidir: - Hanimin hayirlisi da bey yanina gelince huzur duyar, mutluluk hisseder. Itici ve kacirici degil cekici ve huzur verici olur. Bu sebeple Tergib-i Terhib'deki hadis soyle ozetliyor aile hayatini: - Muminin dunyadaki cenneti, icinde aile hayatini yasadigi evidir. Demek ki taraflar takindiklari sevgi ve saygi tavirlariyla dunyadaki evlerini bir bakima cennetleri haline getirebilirler. Yeter ki itici degil cekici olsunlar, sevgi saygiyi hayatlarinin vazgecilmez vasiflari olarak bilsinler. Imanda kemale ermis aile bireyleri ornegi versinler.


Allah ım ahiretteki cennet te ailelerimizle birlikte olmayı bizlere nasip eyle.. AMİN AMİN

 

samanyolu

New member
Katılım
19 Mar 2007
Mesajlar
2,063
Tepkime puanı
2,696
Puanları
0
Yaş
49
Konum
istanbul
Evimiz meydanlardan daha dar, caddelerden daha loş ve yollar gibi uğrak yerler değil. Meydanlardan daha geniş, caddelerden daha aydınlık ve yollardan daha kalabalık bir özgürlük var evinizde.

Evimiz iki insanın kalbinin sebepsiz ve karşılıksız bağdaşması üzerinde yükselen bir cennettir.

“Yeryüzündeki herşeyi harcasaydın da onları birleştiremezdin. Fakat Allah onların kalblerini birleştirdi. O izzet sahibidir, hikmet sahibidir.”

(Enfal Sûresi, 63 )

Psikiyatrik bir görüşmeye başladığımda bana gelen hastamın hemen medeni hâlini merak ederim. Evli midir, bekâr mıdır? Hastam evliyse ve özellikle de kadınsa içime hafiften bir ürperti basar. Acaba bu hastam da eşinden şikayet edecek mi? Hanımlar mutsuz olduklarını, yalnız olduklarını anlatırlar. Kocalarının dünyasında var olmadıklarından önemsenmediklerinden, değer verilmediklerinden yakınırlar.

Dinledikçe içimi saran ürperti artar. Erkekler ise “Daha ne yapayım?” derler. “Çalışıp para kazanıyoruz işte! Eve geç geliyorsak, yorgun argınsak bu kimin için. Tabii ki eşimin daha iyi yaşaması için!” “Daha iyi yaşamak” lâfına hiç kanmam. İyiyi yaşayamayan daha iyiyi bulamaz ve yaşayamaz.

Onları dinledikçe dünya zihnimde ikiye ayrılır. Cennet ve cehennem diye. Sokaklar, caddeler, kalabalık ortamlar bana hep cehennemvâri gelir. Aile hayatı ise hep cennetvâri. Aile hayatı, hayatın en zengin yaşanacağı yerdir. Çünkü karı-koca arasındaki mahrem ilişki üzerine kuruludur. İki insan arasındaki ilişki kâinatın Rabbinin insana sunduğu en büyük ihsandır. Duygularla, Yaratıcı iki insanı birbirine bağlar. Birbirini hiç tanımayan iki insan, bir de bakmışsınız birbirinden hiç ayrılmak istemeyen iki dost olmuştur.

Ve biz erkekler ve kadınlar hırsımızdan cennetlerimizi terkettik. Rabbimizin bize ailede sunacağı nimetleri az gördük. Bir eşle paylaşılacak bir hayatı azımsadık. Zamanımızı evdeki cennetvâri hayatın içinde değil, dışarlarda geçirmeye başladık. Yemekler, toplantılar, iş görüşmeleri “daha çok çalışmam gerekir”ler, dışarıda yüzeysel insan ilişkileri hep bahanelerimiz oldu.

Modern yaşamın oyununa geldik. Bizi bizden kopardı bu yaşam. Biz de saf saf aldandık ve kabûl ettik. Bizi en yakın dostumuzdan - eşimizden kopardı. Menfaate dayalı ilişkilerin içine koydu. Dışardaki insan ilişkileri bize hep cazip geldi. Sonuçta olan, erkeklere ve kadınlara oldu. Her ikisi de dostsuz ve arkadaşsız kaldı.

Sadece dostsuz ve arkadaşsız kalsaydık gönlüm buna yine razı olabilirdi. Ama korkarım kaybetme tehlikesi içinde olduğumuz bundan sonsuz kere daha fazla bir şey. Dünyadaki cennetimizi terkedince, sonsuz bir cenneti kazanmamız da zorlaştı.

Aile bizim sığınağımızdır çünkü. Dışarının cehennemvâri kirlerinden uzak kalacağımız, kendimizi bulacağımız ve tanıyabileceğimiz biricik mekânımızdır.

Evimiz bizim tasarruf edebileceğimiz tek yerimizdir. Orada eşimizle birlikte istediğimiz hayatı kurma imkânımız vardır. İstersek oraya hiç kimseyi karıştırmayabiliriz. Orayı istediğimiz gibi döşeriz. Benzemek istediğimiz peygamberse hayatımızı ona göre belirleriz.

Allah’ın istediği gibi bir hayatı yaşamak arzumuz varsa bunu en iyi evimizde gerçekleştirebiliriz. Burada dışaradaki seküler düzenin yasakları yoktur. İstersek Rabbimizin koyduğu kurallarla yaşarız burda. Karı koca olarak istediğimiz kadar, istediğimiz şekilde ibadet ederiz. Evinizde kimse sizin kıyafetinize karışamaz. Kimse ne okuduğunuza bakamaz ve engelleyemez. İsterseniz evinize gazete hiç almazsınız.

Tv hiç seyretmezsiniz. Sokaklarda size Allahın emrettiği bir kıyafeti giydirmeyebilirler. Ama kimse evinizde bunu yapma cesareti göstermez. İsterseniz gecenin bir vakti kalkar ve Yaratıcıyı anarsınız. Kendinizle başbaşa kalmak istediğinizde karanlık bir odaya çekilir ve saatlerce düşünebelirsiniz. Ya da gönlünüzü dışarıya açmak isterseniz. Perdenizi aralar gökyüzüne bakarsınız. Gökteki yıldızlar sizi büyüler ve eşinizle Rabbinize olan imanınızı tazeler ve arttırırsınız, burada eşinizi ne kadar sevdiğinizi anlarsınız.

Karıkocaya ait biricik mekânlardır evler. Bir kaç odalı bir mekân iki insanın belirleyebildiği çok özel mekân haline getirebilir ve bu mekânda iki insanın Rabbi adına bir hayatı inşa etmesi orayı çok özel bir mekân haline getirebilir. Ve bu mekânda iki insan çok özel bir şekilde, gözlerden uzak, en basit haliyle, peygambere en çok benzeyerek, yaşamalarını onunkine en çok benzeterek yaşayabilirler. Yaratıcı adına yaşanılacak bu hayat, sonsuz bir hayatı netice verir.

Bu tabloyu çok seven ve isteyen Yaratıcı, bunun bozulmasını hiç istemez. Ve onlara cenneti verir. Beraberliklerini sonsuz kılar.

Hayatı Rabbi adına değil kendi adına yaşayan ve hayatı bu dünya ile sınırlayanlar sonsuz bir hayat özlemi ile dolu insanların sonsuz bir hayata ulaşmasını hiç istemezler. Bu yüzden modern yaşam elimizden önce aileyi alır.

Bize hep cennetimizi terketmemiz telkin edilir. Dışarda sahte bir cennet sunulur. Bizi cennetimizden çıkarmaya çabalar. Cennetimizden çıkınca cenneti kazanmak çok zorlaşır. Ruhlarımıza cehennemvâri dış dünyanın kirleri sıvaşır. Sonsuz bir hayat özlemi, yerini küçük isteklere ve arzulara bırakır.

Bir kere daha düşünelim derim. “Hayattan ne bekliyorum?” diye. Beklediğimiz bu dünya hayatı ile sonsuz bir hayatı kazanmak ve Rab adına yaşamak ise, artık dönüş vakti gelmiştir. Kendimize dönmenin vaktidir. Ve yaratıcı bunu bize evimizde yapmamızı istiyor. Bizi aile hayatıyla koruyor ve kolluyor. Aile hayatıyla ve evimizle bize sonsuz nimetlerini yolluyor.

Artık evimize dönmemizi ve hayatımızı Onun adına yaşanabilir bir özgürlüğe genişletmemizi istiyor. Bunu bizim için istiyor. Bizi tanıdığı için. Bizi sevdiği için. Cennetinden aldığı Âdemi sonsuz merhametinden tekrar cennetine koyduğu gibi bizi de tekrar Cennetine koymak istiyor. Bizden istediği ise bunu istememiz. Gerisini O verecektir.
 
Üst Alt