Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Guslün Şartları

kafkaskartali

New member
Katılım
10 Haz 2007
Mesajlar
106
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Konum
Almanya
Guslün Şartları

Guslün şartları üç kısma ayrılır:
Yalnız vücûbunun şartlan: Kendisine abdest almak vâcib olan kişiye cünüblükten ötürü gusletmek de vâcib olur.
Yalnız sıhhatinin şartlan: Abdest alması sahîh olan kişinin guslü de sahîh olur.
Hanbeliler dediler ki: îhtilâm olan kişi, uyandıktan sonra üzerindeki ıslaklığın menî olup olmadığı hususunda şüpheye düşerse bakılır: Eğer uyumadan önce güzele bakma veya düşünme gibi lezzet sebebi şeylerden biri vukûbulmuş ise üzerindeki ıslaklığın menî olmadığına karar vererek gusletmez. Eğer uyumadan önce bir güzele bakma veya onu düşünme gibi lezzet verici sebeblerden biri vukûbulmuş ise gusül yapması farz olur.
Hem vücûbunun hem de sıhhatinin şartları: Bütün bu şartlar, abdestin şartları bahsinde anlatılmıştır. İsteyenler oraya müracaat edebilirler. Bunun yanında guslün bazı şartları, abdestinkinden ayrılmaktadır. Meselâ “İslâm'ın şartı gibi. Ehl-i kitaptan olan kadının gusletmesinde bu şart aranmaz. Diyelim ki müslüman bir erkek, kitap ehli olan bir kadınla evlenir de bu kadının hayız ve nifas hâli sona erdikten sonra gusletmesi hâlinde kocası kendisiyle cinsel ilişki kurabilir. Aksi takdirde kuramaz.

Hanefiler dediler ki: Hayzın en çok müddeti on gündür. Nifasın en çok müddeti ise kırk gündür. Hayız kanı on günün bitiminden, nifas kanı da kırk günün bitiminden sonra kesilecek olursa kadın yıkanmamış olsa da, müslüman olsun, kitap ehli olan bir gayr-ı müslim olsun, kocası kendisiyle cinsel ilişki kurabilir. Ama kan, bu müddetlerin bitiminden önce kesilecek olursa, meselâ hayız kanı yedi günün bitiminden sonra veya nifas kanı otuz günün bitiminden sonra veya daha kısa sürede kesilecek olursa gusül yapmadan kocası kendisiyle temasta bulunamaz. Veya kanın kesilmesini müteakip tam bir namaz vakti geçinceye kadar kocasıyla cinsel ilişki kuramaz. Diyelim ki öğle vaktinin girişinden sonra kan kesildi. Öğle vakti çıkmayıncaya ve öğle namazı da kendisinin zimmetine girinceye kadar kocası kendisine yanaşamaz. Eğer kan, öğle vaktinin sonlarına doğru kesilir, geriye de gusül yapıp iftitah tekbiri getirmeye yetecek kadar zaman kalırsa kocası kendisine yanaşabilir. Bunları yapmaya yetecek kadar zaman yoksa kocası yanaşamaz. Ancak gusleder veya ikindi vaktinin tamamı geçtikten sonra kan görmezse, kocası kendisiyle cinsel ilişki kurabilir. Kadının müslüman veya kitap ehli olması arasında bir fark yoktur.

Her ne kadar müslüman değilse de, gusletmek bu kadın için meşrudur. Bazı mezhepler guslün, abdestin şartlarından değişik bazı şartları olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ki bunları aşağıda ele alacağız.

Hanbeliler dediler ki: Abdestte olduğu gibi gusülden önce istincâ veya isticmar yapmak şart değildir.
Şafiiler dediler ki: Abdestte olduğu gibi gusülde de sıhhat şartı olarak mümeyyizlik aranmaz. Kadının kanı kesilip gusül yapmasından sonra kocasının kendisiyle cinsel ilişki kurması helâl olur.82

Guslün Farzları

Bu farzları önce her mezhebe göre toplu olarak ele alacak, sonra da üzerinde ittifak edilenlerle ihtilâf edilenlere ayrı ayrı dikkat çekeceğiz. Çünkü bu farzlar böylece daha kolay anlaşılır ve daha rahatlıkla da zihinde tutulabilirler.

Hanefîler: Bunlar, guslün farzlarının üç tane olduğunu söylediler:
1. Mazmaza,
2. İstinşak,
3. Tüm vücûdu suyla yıkamak.
Özet olarak sayılan bu farzların her birine özgü hükümleri mevcûd olup bunları birer birer gözden geçirelim:
1. Mazmaza: Temizleyici suyu ağza vermekten ibarettir. Ağıza alman su ağız içinde çalkalanmasa veya tekrar dışarı atılmasa da, yutulsa da farz yerini bulmuş olur. Ancak suyun, ağzın her tarafına isabet etmesi şarttır. Gusül yapacak olan kişinin dişlerinin arasında boşluk varsa ve bu boşlukta yemek artığı da kalmış olsa bile, yapılan gusül geçerli olur. Ama ihtiyat bakımından en uygun olan davranış, dişler arasında ve diş etleri üstünde bulunan kirlerle yemek artıklarını çıkarıp temizlemektir.
2. İstinşak: Abdestte anlatılan şekliyle burun içine su vermektir. Burun içinde kurumuş sümük veya kir varsa bunlar temizlenip giderilmediği takdirde yapılan gusül sahîh olmaz. Bu hüküm, müslümanlan sürekli temizliğe sevkeden bir etkendir. Burundaki bu pislikleri çıkarıp temizlemenin ve altlarını yıkamanın vâcib olması şeriat koyucunun, bedene fayda veren iç ve dış temizliğe ne kadar özen gösterdiğine ilişkin mükemmel bir delildir.
3. Cünüblük nedeniyle yapılan gusülde tüm vücûdu suyla yıkamak, üzerinde ittifak edilen bir farzdır. Vücûdun çok küçük bir parçasına su isabet etmeyecek olursa gusül geçersiz olur. Gusül yapmak isteyen kişi, vücûdunun üzerinde bulunup da suyun cilde ulaşmasına engel olan şeyleri gidermelidir. Meselâ tırnaklarının arasında suyun deriye ulaşmasını engelleyen pislikler olursa bu şahıs, ister köylü ister kentli olsun guslü geçersiz olur. Ama tırnaklar arasında toprak, çamur ve benzeri kirler bulunursa kişi bundan muaf tutulur. Guslü de sahîh olur. Ama bazı mesleklerde çalışan işçilerin tırnakları arasında bulunan kirlerin guslü etkileyip etkilemeyeceği hususunda eserlerde görüş ayrılıkları mevcûdtur. Meselâ devamlı olarak hamur yoğuran ekmekçinin tırnakları arasında hamur bulunmasıyla boyacının tırnakları arasında yapışık ve cirmi olan boya parçalarının bulunması bunlara örnek olarak gösterilebilir. Ki bunları temizleyip gidermek çok güçtür.
Bazı fıkıhçılar bu durumdaki kimselerin tırnak aralarında kalan şeylerin guslü geçersiz kılacağını söylemektedirler. Bazıları da zaruret dolayısıyla bu kimselerin gusüllerinin sahîh olacağını söylemektedirler. Çünkü şeriat, zaruret durumlarını genel hükümlerden her zaman istisna etmiştir. Bu gibi kimseler de güçlük ve zaruret içinde olduklarından ötürü zorlanmamalıdırlar. Fıtrata uygun olan İslâm dinine yaraşan da budur.
Gusül yaparken kadının, saç örgülerini çözmesi gerekmez. Ancak suyu, saç diplerine kadar ulaştırması gerekir. Şakakları üzerine inen zülfünü yıkamaya gerek yoktur. Saçları örülü değilse ve su dibine kadar ulaşmıyorsa bu durumda suyu saçlarının arasına girdirmesi gerekir. Kadın, başına cismi olan ve biraz da katı durumda bulunan bir esansı sürecek olursa ve bu esans, gusül esnasında suyun saç diplerine kadar ulaşmasına engel olursa bunu giderip temizlemesi gerekir. Ki su, saç dibine ulaşsın. Kadın, dar yüzükler, bilezik ve küpeler takınmışsa, suyun alt tarafına ulaşması için bunları oynatması vâcibtir. Eğer suyu alt taraflarına ulaştırmıyorsa bu durumda çıkarılmaları gerekir. Kulak delik olup içinde küpe yoksa gusül esnasında bu deliğe suyu girdirmek gerekli olur. Su bu deliğe kendiliğinden girerse ne ala. Aksi takdirde her ne ile mümkün olacaksa suyu onunla girdirmek gerekli olur. Kadının gusül esnasında parmağını vaginasına girdirmesine gerek yoktur. Ama erkeğin, gusül esnasında suyu sakal tüylerinin arasına ve diplerine ulaştırması vâcibtir. Tüyleri örülü olsa da olmasa da hüküm aynıdır. Gusül esnasında göbek ve benzeri çukur yerlere de suyu ulaştırmak vâcibtir. Parmağı göbek çukuruna koyup hareketlendirmek gerekir. Sünnet olmamış kişinin, suyu penisinin baş tarafındaki kılıfının altına ulaştırması vâcib olmayıp sadece müstehabtır.
Mâlikîler: Guslün farzlarının beş tane olduğunu söylemişlerdir:
1. Niyet: Abdestte anlatılan hükümleriyle birlikte niyet, gusülde de farzdır. Gusle başladıktan sonra örfe göre aradan çok kısa bir zaman geçince de niyet edilirse, gecikmiş olunmasına rağmen sahîh olur. Gusülde niyetin zamanı, vücûdun ilk yıkanmaya başlanması zamanıdır. Abdestin farzları bölümünde de anlatıldığı gibi niyet, Hanefilere göre müekked bir sünnettir. Hanbelîlerse niyetin, gusül için bir sıhhat şartı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Niyetsiz olarak yapılan gusül sahîh olmaz. Bununla beraber niyet, guslün asıl rüknü değildir.
Şâfiîlerse niyetin farz olduğu hususunda Mâlikîlerle sözbirliği etmişlerdir. Ancak Şâfiîler niyeti, vücûdun ilk organının yıkanmaya başlanmasından sonraya ertelemek caiz değildir demişlerdir.
2. Vücûdun tümünü suyla kaplamak: Ağız, burun, kulak deliği ve gözler vücûdun yıkanması gereken yerlerinden sayılmamıştır. Bunlara göre vücûdun dış kısmının tümünü yıkamak farzdır. İçi olan organların içini yıkamak farz değildir. Mazmaza ve istinşak gibi ağız ve burunun içini yıkamak farz değildir. Sadece sünnettir. Ama bunun yanında vücudda kırışıklıklar varsa aralarına su girsin diye bunları hareketlendirmek gerekir.
3. Muvalât: Buna çabuk davranmak da diyebiliriz. Gusül yapan kişinin hatırında kalması ve yapmaya da gücünün yetmesi halinde bir organındaki su kurumadan öbürünü yıkamaya geçmesidir. Ki bu husus, abdest bahsinde de anlatılmıştır.
4. Vücûdun tümünü suyla ovmak: Suyu vücûda dökme esnasında ovmak şart değildir. Su vücûda dökülüp yere damladıktan sonra da bu ovma yapılabilir. Yeterki vücûda dökülen su kurumamış olsun. Ovmanın özellikle elle yapılması da şart değildir. Vücûdunun bir kısmını kolu ile veya ayaklarından birini diğerinin üstüne koyarak da ovarsa yeterli olur. Mendil, havlu ve benzeri şeylerle ovmak da mûtemed olan görüşe göre yeterlidir. Meselâ havlunun bir ucunu sağ eline, diğer ucunu sol eline alır ve böylece sırtını ve vücudunun diğer taraflarını ovarsa, eliyle ovmaya gücü yetse bile yine de yeterli olur. Yeterki vücuddaki su, daha önce kurumuş olmasın. Mûtemed olan görüş budur. Yine bunun gibi eline bir kese alıp vücûdunu böylece ovarsa tartışmasız olarak guslü sahih olur. Zîrâ bu, elle ovmadır. Kendi eliyle veya bir bez parçasıyla vücûdunun tümünü veya bir kısmını ovmaktan âciz olan bir kişiden ovma yükümlülüğü düşer. Böyle birinin, vücûdunu başkasına ovdurması gerekmez.
5. Saçları hilâllemek: Sık olan sakal tüylerini hilâlleme hakkında ihtilâf vardır. Bazıları bunun farz olduğunu, bazilarıysa mendub olduğunu ileri sürmüşlerdir. Vücuddaki tüy ve saçlara gelince, bunları sık olsun seyrek olsun hilâllemek ittifakla farzdır. Kadında olsun, erkekte olsun kaş, kirpik, koltuk altı ve kasık tüyleri de hilâllenmesi farz olan tüylerdendir. Saçlar örülü olursa bunlar ya iple, veya ipsiz olarak örülmüştür. Eğer iple örülmüşse ve bu iplerin sayısı üç telden fazlaysa veya üç telse gusül esnasında bu örgünün çözülmesi gerekir. Ama bu ipler üç telden az ise ve sık olarak da örülmemiş-se çözülmeleri vâcib olmaz. Ama sık olarak örülmüşse ve su da saçların dibindeki deriye ulaşmıyorsa, ipli olsun ipsiz olsun, örgünün çözülmesi vâcib olur.
Özetleyecek olursak deriz ki: Örgü üç veya daha fazla sayıda iple örülmüş ise tartışmasız olarak gusül esnasında çözülmesi gerekli olur. Çünkü böyle bir örgü, suyun deriye ulaşmasına engel olur. Örgü sık olduktan sonra ipli olsun ipsiz olsun, yine çözülmesi gerekir. Ama gevşek örülmüşse çözülmesi gerekmez. Yalnız süslenen gelinin durumu istisna edilmiştir. Onun örülen saçları, başına sürülen kokularla parfümler ve diğer süs malzemeleri telef olmasın diye gusül esnasında başını yıkamayıp sadece vücudunu yıkamakla yetinir. Bu süslere zarar vermeyecek şekilde başını mesheder. Eğer vücudunun her tarafına güzel kokular ve parfümler sürünmüş ise ve yıkandığı takdirde bunların telef olmasından korkuyorsa ve gusletmesi de gerekiyorsa bu vecibe kendisinden sakıt olur. Ve teyemmüm eder. Dar ve geniş yüzüğün hükmü abdest bahsinde anlatılmıştı. Burada da aynı hükümler geçerlidir. Yüzük eğer darsa, fakat kullanılması mubah olan bir yüzükse ve su da altına geçmiyorsa sadece yüzüğü yıkamakla yetinilir. Çıkarmak gerekli değildir.
Şafiiler dediler ki: Guslün farzları iki tanedir: Niyet ve bedenin tümünü suyla kaplamak (yıkamak).
1. Niyet: Gusle başlarken vücûdun ilk yıkanılacak yeri yıkamaya girişildiğinde niyet edilmelidir. Bedeninin ilk organını yıkamaya başlamadan daha önce niyet edecek olan kişinin guslü bâtıl olur. Nitekim bu husus, abdest bahsinde de anlatılmıştı.
2. Bedenin tümünü suyla kaplamak: Bedenin üzerindeki kıllar sık olsun seyrek olsun, bu farzın kapsamına girer. İç ve dışlarını yıkamak farzdır. Farz olan, suyun kılların arasına girmesidir. Sık oldukları takdirde dipteki deriye suyun ulaşması farz değildir, içine suyun sızmasına engel olan örgüleri çözmek de farzdır. Örgünün kadında veya erkekte olması aynı hükme tâbidir. Ama kendi tabiatı gereği özürsüz olduğu halde giriftleşen saçların arasına su girmiyorsa bu durumdaki bir kişi muaf tutulur. Su ne kadar saç aralarına girebiliyorsa o kadarıyla yetinilir. Suyun, bedenin her tarafına nüfuz etmesi farzdır. Bedenin çok az bir kısmı kuru kalırsa gusül geçersiz olur. Göbek çukuru ve yaraların bıraktığı çukurumsu yerlere kadar suyu ulaştırmak da gerekli değildir. Bedendeki çukur yerlere tulumba ve boru gibi şeylerle suyu ulaştırma zorunluluğu yoktur. Gaye, hiçbir zorlanmaya katlanmadan suyu bu gibi çukur yerlere ulaştırmaktır. Hamur, mum ve göz çapağı gibi suyun deriye ulaşmasını engelleyen şeylerin ortadan kaldırılıp giderilmesi gerekir. Yerinden çıkarmadıkça altına su geçmeyen dar yüzüğü çıkarmak da gereklidir. Kadının, kulağındaki küpeyi de oynatması gerekir. Kulağı delik ve fakat içinde küpe olmayan kadının, suyu bu deliğin içine girdirmesi gereklidir. Çünkü Şâfiîlere göre farz olan, bedenin dış kısmını yıkamaktır. Kulak deliği ise bedenin dış kısmından olmayıp içinden sayılmaktadır. Kulak deliğinin sadece görünen kısmını yıkamak gerekir. Ama iç tarafını yıkamak gerekli değildir. Sünnetsiz kişinin penisinin başındaki kılıfının altına da suyu ulaştırmak gerekir. Eğer kesilmeden altına suyu ulaştırmak mümkün olmuyorsa kesilmesi vâcib olur. Eğer kesilmesi sakıncalıysa bu kişinin durumu, abdest için su bulamayan, teyemmüm için de toprak bulamayan kişinin durumuna benzemektedir. BöyleSine, iki temizleyiciyi yitiren kişi derler. Sünnetsiz olarak ölen kişi, üzerine namaz kılmadan defnedilir. Mûtemed olan görüş budur. Bazıları derler ki: Böyle birini bir kişi teyemmüm ettirir. Ve namazını kılar. Böylece sünnet olmanın Şâfiîlere göre vâcib olduğu anlaşılmış olmaktadır. Ki bu da, çağımızda bir sağlık gereğidir. Sünnet olmayan, câhil ve de murdardır.
Hanbeliler dediler ki: Guslün bir tek farzı vardır. O da bedenin tümünü su ile kaplamaktır. Ağız ve burun da bedenin (yıkanması gereken) kısımlarındandır. Abdestte olduğu gibi gusülde de bunların içini yıkamak farzdır. Bedenin üzerindeki tüylerin, içlerine su girecek şekilde iç ve dışlarını yıkamak da gereklidir. Sık oldukları takdîrde suyun, dipteki deriye ulaşması zorunlu değildir. Gusül yapacak olan erkeğin, örgülerini çözmesi gerekir. Kadınlarsa zorluk ve sıkıntıya neden olduğundan ötürü cünüplükten temizlenmek maksadıyla gusül yaptıklarında örgülerini çözmek zorunda değildirler. Diplerine su gitsin diye bu örgüierinj oynatıp hareket ettirmeleri gerekir. Örgülerini çözmeleri ise vâcİb olmayıp menduptur. Tabiî bu, cünüblükten ötürü yapılan gusüller için söz konusudur. Hayız kanının kesilmesinden ötürü yapılan gusüllerde örgülerini çözmeleri vâcibtir. Çünkü bu, sık sık tekerrür eden bir hal değildir. Dolayısıyla bunda sıkıntı ve zorluk sözkonusu değildir. Sünnetsizin penisinin başındaki kılıfın içi de bedenin dışından sayılıp yıkanılması vâcibtir. Ama altına su geçmiyorsa kesilmesi vâcibtir. Kesilmesi de sakmeahysa yıkanılması vâcib olmaktan çıkar.
Yüzük ve benzeri takıların altına suyu ulaştırmak vâcibtir.
Guslün başlangıcında “besmele” çekmek de farzdır. Ancak bunun farz olması için iki şart gereklidir:
a. Gusül yapacak kişi, “besmele” çekmesini bilmelidir.
b. Guslün evvelinde “besmele” çekmeyi hatırlamaladır.
Şu halde “besmele” çekmesini bilmeyen çekmez. Guslün evvelinde unutan da çekmez. Dolayısıyla farz da düşmüş olur. “Besmele”yle ilgili hükümde diğer İmamlar Hanbelilere katılmamışlardır.83

82 Abdurrahman Cezırî, Dört Mezhebe Göre İslâm Fıkhı- I, Çağrı Yayınları, 7. Baskı, İstanbul, 1993: 142-143.
83 Abdurrahman Cezırî, Dört Mezhebe Göre İslâm Fıkhı- I, Çağrı Yayınları, 7. Baskı, İstanbul, 1993: 143-148.
 
Üst Alt