Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Gusül Bahsi

kafkaskartali

New member
Katılım
10 Haz 2007
Mesajlar
106
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Konum
Almanya
GUSÜL BAHSİ

Gusül'ün Tanımı

Ğayn harfinin ötresiyle “gusül” olarak telâffuz edilen “gusül” kelimesi lügatte, insanın vücudunun üzerine su döküp ovması mânâsına gelir. “Ğayn” harfinin esresiyle “ğisl” olarak telâffuz edilen kelime ise lügatte, yıkamada kullanılan sabun ve benzeri temizlik maddeleri demektir. Ğayn harfinin üstünüyle “ğasl” olarak telâffuz edilen kelime ise lügatte, yıkamada kullanılan su demektir.
Istılahta ise gusül, temizleyici suyu kendine özgü şekliyle tüm vücûd üzerinde kullanmak demektir. “Tüm vücûd üzerinde” kaydını koymakla abdesti bu tanımın dışına çıkarmış oluyoruz. Çünkü abdestte su, sadece vücûdun birkaç organı üzerinde kullanılmaktadır.
Guslün gerek lügat, gerekse ıstılah anlamlarının açıklanışında okuyucunun herhangi bir güçlükle karşılacağını sanmıyorum. Zîrâ bu kitap, hem avama hem de havasa özgüdür. Herkes, kendisine gerekli olanı içinden çıkarıp alır. Avam tabakasının bu ilmî terimleri anlaması zorunlu değildir. Bunlar, sadece kendilerini ilgilendiren farz, sünnet ve mendublara bakıp okumalı ve bunu da iyice zihinlerinde tutmalıdırlar.79

Guslü Gerekli Kılan Haller

Guslü gerekli kılan hallerin sayısı altıdır. Bunları sırasıyla anlatmaya çalışalım. Şöyle ki:
1. Ön veya arkaya penisin başını girdirmek. Meni aksın akmasın, sadece bu değdirmeden ötürü gusül farz olur. Girdirme nedeniyle guslün farzoluş nedenleri mezheblere göre detaylı bir şekilde aşağıda anlatılmıştır.

Hanefiler dediler ki: Penisin baş kısmı veya (başı kesilen penisten) geriye kalan kısmının baş kadarı ön veya arka organa girdirilip gizlenecek olursa ve arada penis ile o organın ısısının birbirine geçmesini engelleyecek kaim bir perde bulunmazsa, meni aksın akmasın gusül farz olur. Yalnız gusül, bu işi yapanların baliğ olmaları hâlinde farz olur. Meselâ on yaşındaki bir çocuk, penisini bâliğa bir kadının vaginasma girdirecek olursa bu durumda gusül, yalnız kadına farz olur. Gusül yapmaya alışsın diye bu çocuğa da gusül yapması emredilmelidir. Tıpkı baliğ olmamış çocuğa, alışması için namaz kılmanın emredilişi gibi... Bu hususta kız çocuğu da oğlan çocuğu gibidir. Baliğ bir erkeğin penisinin başının, ölü bir kadının vaginasına veya bir hayvanın tenasül organının içine girdirilip gizlenmesinden ötürü gusül yapmak farz olmaz. Aynı şekilde penisin başı erselik (çift cinsiyetli) birinin vaginasına girdirilip gizlenirse gusül yine farz olmaz. Yine bunun gibi erselik biri, kendi penisini başkasının ön veya arka organına girdirecek olursa her ikisine de gusül yapmak farz olmaz. Ama erselik olmayan birisi penisini, bir erseliğin arka organına girdirecek olursa bunlardan hangisi baliğ ise gusül yapmak ona farz olur.
Şafiîler dediler ki: Penisin başı veya başı kesilen penisin geri kalan kısmından baş kadarı, ön veya arka organa girdirilecek olursa, bunu yapanlar baliğ olsunlar olmasınlar her ikisinin de gusül yapması farz olur. Velîsinin, çocuğa gusletmeyi emretmesi gerekir. Çocuk, kendiğilinden gusül yaparsa bu, onun için yeterli olur. Aksi takdirde baliğ olduktan sonra gusletmesi farz olur. Organına penis girdirilen şahıs, cinsel ilişkiye müsait olsun olmasın, penisin başında iki organın ısısının birbirine geçmesini engelleyen bir perde bulunsun bulunmasın, organına penis girdirilen hayvan olsun insan olsun, canlı olsun ölü olsun gusül farz olur. Erseliğin ön tarafına değil de arka tarafına penis girdirilecek olursa yine gusül farz olur. Ama erselik, kendi penisini başkasının ön veya arkasına girdirecek olursa her ikisine de gusül farz olur. Ancak penis, ön taraftan girdirildiği takdirde tam olarak cinsel ilişki deliğinin içine girdirilirse gusül farz olur. Yok sadece tenasül organının iki dudakçığı arasına girdirilecek olursa menî gelmeden gusül icâb etmez.
Malikiler dediler ki: Penisin başı, canlı olsun ölü olsun; erkek, kadın, erselik veya hayvanın ön veya arka organına girdirilecek olursa cünüp olunur. Ve dolayısıyla da gusül gerekli olur. Penisi sokan, cinsel ilişkiyi yapacak güçte ve mükellef ise; kendisine girdirilen de bu ilişkiye müsait ise yapana gusül gerekir. Yapan ve yapılan mükellef iseler, yapılana da gusül gerekli olur. Bir çocuk penisini bir kadına girdirecek olursa kadının menîsi akmazsa, kadının gusletmesi gerekmez. Penisin başında lezzet almaya engel bir perde olursa, bunu yapan baliğ olsa bile cünüb olmaz. Ayrıca penis, kadının sünnet mahallinden öteye gidecek olursa da cünüb olunur ye gusül gerekir. Buna gerekçe de Peygamber Efendimizin şu hadîs-i şerifidir:
“İkî Sünnet yeri birleştiğinde gusül gerekir.” 80
Hanbeliler dediler ki: Penisin başı ince bile olsa perdesiz olarak cinsel ilişkiye müsait birinin Ön veya arka organına girdirilirse, erkek on yaşından, kız da 9 yaşından küçük olmazsa yapana da, yapılana da gusül gerekir. Yapılan, hayvan veya bir ölü olsa bile penisin baş kısmı, deliğin içine girerse gusül gerekir. Erselik, kendi penisini başkasının ön veya arkasına girdirecek olursa ikisine de gusül gerekli olmaz. Aynı şekilde başkası da penisini erseliğin vaginasma girdirecek olursa ikisine de gusül gerekmez. Ama erseliğin arka organına girdirecek olursa aslî bir delik olduğundan ötürü gusül, her ikisine de gerekli olur. Aslında bu gibi meseleleri anlatmakta büyük bir fayda söz konusu değildir. Çünkü bunların bir çoğu pek nâdir olarak vukû bulmaktadır. Anlatmamak istiyordum. Ancak bazı yerlerde ve durumlarda bu hükümlerin bilinmesine ihtiyâç duyulacağı düşüncesiyle anlatmadan geçemedim.

2. Guslü gerekli kılan hallerin ikincisi, erkek veya kadının menîsinin akmasıdır. Kadınların da menîsi vardır. Ancak bunların menîsi, tenasül organının dışına çıkmaz. Bunu inkâr edenler, duyularla hissedilen her-şeyi inkâr etmiş olorlar. Menînin gelişi iki durumda olur:
a. Uyanık iken menî gelmesi.
b. Uykuda iken menî gelmesi.
Uyanık iken cinsel ilişkiden başka nedenlerle gelen menî bazan lezzetle gelir. Bazan da bir hastalıktan veya acıdan ötürü gelir. Oynaşmak, çıplak bedenle sarılmak, öpmek, kucaklamak, bakmak, düşünmek ve benzeri sebeplerden ötürü lezzetle gelen menî guslü gerekli kılar. Lezzetle beraber gelmesiyle, lezzet duyulup sakinleştikten sonra gelmesi arasında hüküm bakımından bir fark olmayıp her iki şekilde de gusül gerekli olur. Yine aynı şekilde hanımıyla oynaşıp onu öptükten sonra lezzet duymayan bir ekeğin bundan hemen sonra menisinin akması hâlinde gusül yapması gerekli olur. Ama bir hastalıktan ötürü veya sırta vurulan şiddetli bir darbeden ötürü ve benzeri nedenlerle menî akacak olursa gusül gerekli olmaz. Mezheblerin bu husustaki detaylı görüşleri aşağıya alınmıştır.

Şafiiler dediler ki: Menînin alışılagelmiş şekilde mûtâd yoldan gelmesi bir şartla guslü gerekli kılar. Bu şart da: Çıktıktan sonra meni olduğunun tahakkuk etmesidir. Menî ister lezzetle ister lezzetsiz aksın, ister alışılagelmiş bir sebebten ötürü, ister bir hastalık veya sırta vurulan bir darbe gibi alışılagelmemiş bir sebeple aksın, hüküm değişmeyip gusül gerekli olur. Bu nedenle demişler ki: Erkek, hanımıyla cinsel ilişki kurduğunda menîsi akmaz ve ilişkiden ötürü guslünü yaptıktan bir süre sonra menisi lezzetsiz olarak akarsa guslü yenilemesi gerekir. Çünkü guslü mûcib sebeplerden biri de menî akmasidır. Ancak bu durum kadında vukûbulursa bunun tafsilâtı olur. Şöyle ki: Kadın, cinsel ilişkiden ötürü guslünü yaptıktan sonra kendisinden menî aktığını görürse bakılır: Eğer gusülden önce menisi akmışsa, kocasının menisiyle karışmış olduğundan ötürü guslü yeniler. Yok eğer gusülden önce menîsi akmamışsa guslü yenilemesi gerekmez. Çünkü görmüş olduğu bu su, kocasının suyudur. Gusülden sonra dışarı aktı diye kadının guslünü yenilemesi gerekmez.
Hanbeliler dediler ki: Menînin bilfiil çıkması guslü gerekli kılmaz.
Guslün gerekli olmasının şartı: Erkeğin, menî akarken bu suyun kendi sulbünden (omurgasından) kopup geldiğini hissetmesi; kadının da, kendisinden akan bu suyun göğüs tahtası kemiğinden kopup geldiğini hissetmesidir.
Hanbelîlere göre gusül, bu mıntıkalardan koptuktan sonra menî vücûdun dışına çıkmasa bile farzolur. Sözgelimi bir erkek, hanımıyla cinsel ilişki kurduğunda menîsi akmasa ve guslünü yapsa ancak gusülden sonra menîsi lezzetle akacak olursa guslü yenilemesi gerekir. Ama lezzetsiz olarak akarsa gusül gerekmeyip sadece abdesti bozulur. Bir hastalıktan veya sırta vurulan bir darbeden ötürü akarsa da gusül gerekli oimaz. Bu anlatılanlardan sonra Hanbelılerın cinsel ilişki dışında menînin guslü gerektirmesi için lezzetle çıkmasını şart koştuklarını anlamış oluyoruz. Menînin, tenasül organının dışına çıkması şart olmayıp yerinden kopması yeterli olur. Yerinden kopuşu da bilinen bir olaydır. Şâfiîler bunun tersi görüşte olup menînin lezzetle akmasını şart koşmamaktadırlar. Sadece penisin dışına veya kadının tenasül organının içine kadar gelmesini ve bu gelen sıvının da menî olduğunun tahakkuk etmesini guslün gerekliliği için yeterli saymaktadırlar.
Hanefiler dediler ki: Cinsel ilişki dışındaki sebeblerden herhangi biriyle menînin lezzetle akmasının iki durumu vardır:
a. Şehvetle ve de fışkırarak tenasül organının dışına çıkması. Bir kişi, eşini kucaklayıp da penisini onun vaginasına girdirmeden menîsi akacak olursa gusül yapması gerekir. Yeri gelince anlatılacağı gibi penisin vaginaya girdirilmesi hâlinde menî akmasa bile gusül gerekir. Menî, asıl makam olan belden veya (kadınlarda) göğüs tahtası kemiğinden şehvetle koptuğunda lezzet duyulacak olursa dışarı çıkıp görünmese bile, dışarı çıkmış sayılır. Menî, lezzetle yerinden kopar, sonra da tutulup dişarıya bırakılmazsa, ancak bu tutulan menî daha sonra lezzetsiz olarak çıkarsa guslü gerekli kılar. Guslün farz olması, menînin asıl yerinden kopup tenasül organından dışarı çıkması şartına bağlıdır. Asıl yerinden kopup da dışarı çıkmaması hâlinde gusül gerekli olmaz.
b. Cinsel ilişki veya başka bir nedenle asıl yerinden kopan menînin bir kısmının dışarı çıkması hâlinde, kişi idrarını yapmadan gusül yaparsa daha sonra da menînin içte kalan artığı dışarı çıkarsa tmam Âzam ile İmam Muhammed’e göre guslü yenilemesi gerekir. Ebû Yûsuf'a göre yenilemesi gerekmez. Bu durumdaki kişinin İmam Azam'a göre guslünü yenilemesi vâcibtir. İmam Muhammet'e göre bu kişi birinci guslü yapmadan önce idrarını yapmamış veya birkaç adımlık yürüyüş yapmamış veyahut da menînin çıkışından sonra bir müddet beklememişse guslünü yenilemelidir. Eğer bunlardan birini yerine getirip de guslünü yapar, sonra da menîsi akacak olursa guslü yenilemesi gerekmez. Bu hususta icmaı vardır. Bir kadın kocasıyla cinsel ilişki kurduktan sonra yıkanırsa ancak sonra menisi dışarı çıkarsa guslü iade etmesi gerekmez.
Sırta vurmaktan veya menî akıntısına yolaçan bir hastalıktan ötürü lezzetsiz olarak menî akacak olursa gusül gerekli olmaz.
Bu anlatılanlardan sonra Hanefîlerin bu hükümde Şafiî ve Hanbelîlerle görüş ayrılığı içinde olduktan anlaşılmış oluyor. Çünkü Hanefîler guslün farzlığı için menînin tenasül organının dışına çıkmasını şart koşmaktadırlar. Hanbelîlerse guslün farz olması için menînin, erkeğin belinden ve kadının göğüs tahtası kemiğinden lezzetle kopmasını bu lezzet meninin dışarı çıkmasına kadar devam etmese bile yeterli görmektedirler. Şâfiîlerse lezzetle olmasa bile menînin dışarı çıkmasını şart koşmaktadırlar.
Malikiler dediler ki: Cinsel ilişi olmaksızın menî, alışılagelen lezzeti gittikten sonra tenasül organından dışarı akacak olursa gusül farz olur. Menînin çıkışından önce yıkanıp yıkanmaması bu hükmü değiştirmez. Eğer bu lezzet, cinsel ilişkiden, meselâ penisi vaginaya girdirmekten ötürü duyulmuş ve fakat o esnada menî akmamış da lezzet gittikten sonra menî akmışsa, önce de gusül yapmışsa yeniden gusül yapması gerekmez.

3. Guslü gerekli kılan hallerin üçüncüsü, uyku hâlinde menî akmasıdır. Ki buna ihtilâm denmektedir. İhtilâm olduktan sonra uykusundan uyanan bir kişi iç çamaşırında, vücudunda veya tenasül organının dışında ıslaklık görürse gusül yapması gerekir. Ancak bu ıslaklığın menî olmadığına kesin kanaat hâsıl olursa gusletmesi gerekmez. Ama bu ıslaklığın menî mi, mezî mi, vedî mi olduğunda şüpheye düşerse uykuda lezzet duyduğunu hatırlayıp hatırlamamasına bakmaksızın gusül yapması farz olur.

Şafiiler dediler ki: Uykuda iken ihtilâm olduktan sonra uyanan kişi, üzerindeki ıslaklığın menî mi mezî mi olduğu hususunda şüpheye düşerse gusül yapması kendisine zarurî olmaz. Dilerse menîdir deyip gusleder. Dilerse de mezîdir deyip temizler ve abdest alır. Kararını verdikten sonra aradan zaman geçer ve eski kararını değiştirirse, birinci kararına göre kıldığı namazları ve diğer şeyleri iade etmesi gerekmez.

4. Guslü gerekli kılan hallerin dördüncüsü, hayız ve nifas kanıdır. Bunda mezheblerin görüş birliği vardır. Hayız ve nifas kanı kendisinde görülen kadın, bunların kesilmesini müteâkib gusletmek mecburiyetindedir. Kansız gerçekleşen doğum da nifas hükmündedir. Meselâ bir kadın temiz ise, yani henüz kanı akmıyorsa doğum yaptıktan sonra da kendisinde kan görülmezse sırf doğumdan ötürü gusletmesi farz olur.

Hanbeliler dediler ki: Kansız gerçekleşen doğumdan ötürü gusül yapmak farz değildir.

5. Guslü gerekli kılan hallerin beşincisi, şehid olmamak kaydıyla müslüman kişinin ölümüdür. Çünkü şehidi yıkamak farz değildir. Cenaze bahsinde şehidin ne demek olduğu ve ne gibi hükümlere tâbi olduğu anlatılacaktır.

Hanefiler dediler ki: Ölen müslümanın yıkanması baliğ olması şartına bağlıdır. Hanefîlerce “bağî”, kendi arzusu uyarınca sosyal düzeni yıkmak için âdil devlet başkanına karşı isyan eden ve İslâm cemâatinden ayrılan kişidir. Kendi kuvvetlerine dayanarak zorbahk yapanlar, adalet ehliyle vuruşanlar Hanefîler nazarında “bağî” sayılırlar. Ama bunun yanında, meselâ bir hırsız şebekesi bir köye musallat olup orada zorbahk yaparlarsa bu anlamda “bağî” sayılmazlar. Böylelerinden ölenlerin cenazeleri yıkanır.

6. Guslü gerekli kılan hallerin altıncısı, bir kâfirin cünüb iken müslüman olmasıdır. Ama cünüb değilken müslüman olması hâlinde gusül yapması sadece mendub olur.

Hanbeliler dediler ki: Bir kâfir cünüb olsun olmasın müslüman olduğunda gusletmesi vâcib olur.81

79 Abdurrahman Cezırî, Dört Mezhebe Göre İslâm Fıkhı- I, Çağrı Yayınları, 7. Baskı, İstanbul, 1993: 137.
80 Tirmîzî, Taharet, Bâb: 80; Ahmed bin Hanbel, Mûsned, c. 2, s. 187; c. 6, s. 239.
81 Abdurrahman Cezırî, Dört Mezhebe Göre İslâm Fıkhı- I, Çağrı Yayınları, 7. Baskı, İstanbul, 1993: 137-142.
 
Üst Alt