Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hacı Musa Bey

ekreme

New member
Katılım
28 Kas 2006
Mesajlar
297
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
51
seyh_said.jpg


SOYLU BİR DİRENİŞ ABİDESİ: HACI MUSA BEY​

Sezai Kırlangıç​


Tarih 21.05.1883 Yer Bitlis yakınları, Cinyar köyü, İki Amerikalı misyoner, köyde Müslümanlarla birlikte yaşayan ermeni ailelerden birine misafirler, Musa Bey köyün Ağası, İslam hoşgörüsü ve nazik üslubuyla misafirlere hoş geldin ziyaretinde bulunur. Misafirlerde soğukluk, memnuniyetsizlik ve itici çirkin bir üslup. Musa Bey kırgın, hemen terk eder orayı. Bildiği malumu bir kere daha bedahet halinde görmüştür.

Berlin antlaşması ile Van ve Erzurum’da açılan İngiliz ve Amerikan konsoloslukları bütün hızlarıyla misyonerlik faaliyetlerini yürütüyorlardı. Hristiyanlığın yayılması şeklinde zannedilen misyonerlik hakikatte vatanın her karış toprağında, üzerine adeletle hükmedilmiş azınlık topluluklarını bir bir Osmanlıdan ayırma gayesi güdüyordu. İngilizlere göre Ermeni ve Rum bu coğrafyanın azınlıklarıydılar. Anadolu’da ise henüz ruhlarında leke görülmemiş, pörsümemiş şahsiyet sahibi kişiler İslam ruh ve ahlakını, inanç ve azmini, adalet ve hoşgörüsünü elden bırakmadan bu fesat odaklarının oyunlarını bozuyor, faaliyetlerini işlevsiz kılıyor, iftira ve ihanetlerini deşifre ediyordu. Tabi ki bu, bir İslam İmparatorluğu olan Osmanlı Devletini hedefine yıkmayı koyanları rahatsız ediyordu.

Tarih 22.05.1883 Amerikalı misyonerler (Dr. Reynolds, Knap) bulundukları yerden ayrılmış ve bir başka yere gitmek için yoldaydılar. Yanlarında onlara eşlik eden refakatçilerde var ancak onlar bir sebepten biraz geride kalmışlardı. İleride üç yaya Kürt bu misyonerleri ellerinde değneklerle karşıladı. İyice bir hırpalayıp dövdükten sonra onları bir çalının dibine attılar. Zaman sonra olay duyulunca bunu Musa Bey’in yaptığı iddia edildi. Yaptı veya yapmadı. Ama akabinde gelişen olaylar, İngiliz ve Amerikan konsolosluklarının hadiseyi uluslar arası platforma taşımaları, Ermenilerin iftira ve yalan dolu beyan ve şayiaları Musa Bey’e dikkatlerin yönelmesini sağladı.

Musa Bey sıradan bir adam değildi. Bulunduğu il ve çevrede ailesinin, babasının, aşiretinin etkisi yüksek ve saygın bir itibarı vardı. Bu aile Müslüman ve Hıristiyan tebaaca çok seviliyordu ve bu yüzden İngiliz ve Amerikan konsolosluklarının ve fesat odağına alet olmuş azınlıkların hedefi durumundaydılar. Bu nefret o kadar ileri boyuttaydı ki uluslar arenada konuyu tartışılır ve Osmanlıdan şikayetçi olunacak derecede manipülasyon aracı olarak kullanılır hale getirmişlerdi. Öyle ki; ABCFM’ın Sekreteri N.G.Clark, 29 Temmuz 1885’te Amerikan başkanına hitaben, Osmanlı topraklarında yaşayan Amerikan vatandaşlarının hakları ve Amerikan Hükümetinin menfaatlerinin korunması ile alakalı olarak aldığı uzun bir mektupta Amerikan misyonerlerinin üç konuda Osmanlı Devletinden şikayetçi olduklarını belirtmiştir.Bu üç noktadan birincisi, Protestanlık propagandasında kullanılan İncil ve diğer kitapların dağıtımına sınırlamalar getirilmesi, ikincisi dini ve dünyevi eğitimin yapılabilmesi için çok miktarda okul kitapları basılması ve öğretmenlerin eğitilmesine rağmen son zamanlarda bu eğitime başlamak ve devam ettirmek için yeni okullar inşasına müsaade edilmemesi veya kasten geciktirilmesi, üçüncüsü de Anadolu’nun iç kısımlarında bilhassa Erzurum ve Van gibi vilayetlerde çalışan misyonerlerin can ve mallarının emniyet altında olmaması idi.” Diyebiliyorlardı. Mesele Mirza Bey ve Musa Beyin halk üzerindeki olumlu etkisini kırmak, meydanın şimdi ki gibi boş olmasını sağlamak.

Musa Bey Kimdir: “Musa Bey, yaklaşık olarak 1854 yılında Muş şehri yakınında Hoyt kazası’na bağlı Cinyar köyünde doğdu. O, Hoyt Kazası’nın beş altı büyük köyüne sahip ve istediği zaman etki alanını Bitlis ve Muş arasındaki Muş ovasında da sürdürebilmekteydi. Asayişin muhafazası ve işlerin idaresinde gösterdiği yetenek ve başarı yüzünden Salih paşanın takdirini kazanmış ve onun tasarrıflığı zamanında ahalinin istek ve ricasıyla bazı nahiyelerin müdürlüklerinde görevlendirilmiştir. Görevini başarılı şekilde yapmasından dolayı, bilhassa Muş Ermenileri kendisinden hoşnut kalmışlardır. İlerleyen yıllarda Ermenilerin ve dışarıdan sızmış misyoner yüzlü ajanların, ve hain zümrenin en çok çekindiği adam olmuştur. Dini İslam ve ümmeti M………d için can pahası kan pahası mücadele etmiş ve bundan zerrece taviz vermemiştir. Ermenilerin Rus, İngiliz ve Amerikan kışkırtmalarıyla Osmanlı idare ve maslahatını hedef alıcı faaliyetlerine karşı en onurlu ve en stratejik mücadeleyi göstermiştir.

Musa Bey’in babası olan Mirza Bey, Muş Sancağı’nın tanınmış aile ve beylerinden biriydi. Mirza Bey, Mutki ve Ahlat gibi bazı kazaların kaymakamlığını yapmış ve gösterdiği başarı sebebiyle Osmanlı yönetimi tarafından takdir edilmişti. Hatta o, Bitlis civarını tehdit eden eşkıya topluluğunu Bulanık’tan uzaklaştırmakla memur edilmiş ve çok kısa sürede bu eşkıyaları perişan etmiş, ancak 1885’teki bir kan davasıyla alakalı bir çatışma esnasında aldığı yaradan dolayı vefat etmiştir. Mirza Bey’in hanımlarından biri, 1889’da İstanbul Pera’da mutasarrıflık yapan Bahri paşanın kardeşiydi. Bitlis Vilayeti İcra Memuru da, Mirza Beyin yeğeni idi. Mirza Bey vefatından önce İngiliz ve Amerikan konsolosluklarının adice propagandaları, şikâyetleri ve Osmanlı yönetiminde bazı kişileri tehdit ve şantajla psikolojik baskı altına almalarından ve de yandaşlarının desteği ile kaymakamlık görevlerinden azledilmiştir.

Tarih 1889, Ermeni Bagos Natanyan isimli bir rahibin Ermenilerin fikirlerini fesada yönlendirmekte olduğu Musa Bey tarafından tespit edilir. Musa Bey Görevi icabı bu müfsidi üzerinde bulunan deliller ile birlikte Muş mutasarrıflığına teslim eder. Adı geçen rahip geçmiş dönem suçları ve hali hazırdaki suçu sebebiyle ömür boyu hapis cezasına çarptırılır. İşte bu hadise, fitne ve fesat sahibi Ermenileri, Musa Bey aleyhine döndürtmüş, bu şahısların yaptığı propaganda Osmanlı resmi makamları, Ermeni Patrikhanesi, İngiliz Büyükelçiliği ve hatta Avrupa’da ki gazetelere gönderdikleri inanılması güç iftira ve şayialar ile Avrupa’nın dikkatini Musa Bey aleyhine çevirmişti. Sonuç Osmanlı mahkemelerinde yargılanış, aleyhine açılan dava, delil ve şahitlerin basın ve büyükelçiler nezdinde çürütülmesi ve beraat.

Tarih 4 Eylül 1919 Birinci dünya savaşı sonrasında memleket işgal altında. Örgütlü mücadele ve ordulaşma şart. Öncelikli hassasiyet İslam ve üyelerin buna tam ittibası ve altında M.Kemal’in de imzası olan Sivas kongresinde edilen yemin. “Makam-ı celil-i hilafet ve saltanata, İslâmiyete, devlete, millete ve memlekete manen ve maddeten hizmetten başka bir gaye ve emelimiz olmadığına binaen kongrenin müzakeresi devamı müddetince ihtirasat-ı şahsiye ve siyasiyeden ve fırkacılık amalinden münezzeh bir azim ve iman ile çalışacağıma ve İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ihyasına çalışmayacağıma namusum ve bilcümle mukaddesatım namına vallah, billah” Bu kadar açık ve net, “kurtuluş savaşıyla kurtardıklarımız” derken işaretlenen husus.

Tarih 11 Eylül 1919. Bu defa siyah beyaz bir fotoğraf karesi. Yer Sivas kongresi. “ Sırları dökülmüş, mahremiyeti ifşa olmuş bir ayna gibi zaman tunelinde yıprandıkça yıpranmış bu eski fotoğraf karesinde badem, pala, pos bıyıklı; ceket giyip kravat, hatta papyon takan kongre üyeleri var. Bir ikide sarıklı, cüppeli, beyaz sakallı aza girmiş kareye. Sakallılardan biri siyah sarıklı. Osmanlı subayı M. Kemal’in hemen solunda oturuyor. Bu kişi, adı 19.yüzyılın sonunda “Ermeni olayları” ile birlikte anılan Kürt Musa Bey.” Sivas kongresine katılan Musa Bey, Salih Mirzabeyoğlu”nun dedesi.” Mutkî Aşireti Reisi Hacı Musa Bey, onun oğlu İzzet Bey, onun oğlu Hacı Muammer Bey, onun oğlu Salih Mirzabeyoğlu... Büyük sahabî, «Seyf-ül İslâm-İslâmın kılıcı» lâkablı Halid bin Velid Hazretlerine kadar bir şecere...

“Baba soyum, «Allah’ın çekilmiş kılıcı» diye anılan, büyük sahabi Halid bin Velid Hazretlerine dayanır... Mûsâ deyince... Efsanevî bir yiğitlik şahsiyeti olan, dedem İzzet Bey’in babası ve Mirza Bey’in oğlu Mûsâ Bey... «Bey», şimdilerde parası olana, kravat takana ve burjuva takımının nezaketle hitabedilmek istenenine deniyor ya, bunlarınki öyle değil... Onlar, mirler!..

Mûsâ Bey, Mustafa Kemâl’in Üstadım’ın bahsettiği hatıratında ve Nutuk’ta bahsi geçen, pek sevmediği biridir... Nutuk’ta, bir nevi gıyabında ukdesini konuşturur.

Hiç kimsenin kanun himâyesinde olamayacağı zamanda, gerçek tarih konuşur ve Mûsâ Bey gibi, oğlu İzzet Bey’in efsanevî şahsiyeti de görünür!..

Mûsâ Bey, Abdülhamid Han Hazretlerinin takdir ve güvenine mazhar olmuş bir zât...”

K’nın bahsettiği mektup Nutuk’ta şu haliyle yer almaktadır.“2 Ocak 1920 günü, Cemiyetin Merkez Kurallarına Hacıbektaş’ta Çelebi Cemalettin Efendi’ye, Mutki’de Hacı Musa Bey’e ayrıca bir bildirim yaptık. Bu bildirimimizin içindekiler ve yazılış biçimi şöyleydi:

...Yolculuğumuz sırasında görüp incelediklerimiz bizlere, gerçek koruyucu Ulu Tanrı’nın yardımı ile meydana gelen ulusal birliğimizin dayanağı olan ulusal örgütün kök salmış ve ulusun ve yurdun geleceğini kurtarmak için gerçekten güvenilir bir güç ve erk durumuna gelmiş olduğunu sevinçle gösterdi.

Dış durum, bu ulusal dayanç ve birlik yüzünden Erzurum ve Sivas Kongresi ilkelerine göre ulusun ve yurdun yararına elverişli bir görünüm almıştır.

Kutsal birliğimize, dayanç ve inancımıza güvenerek haklı isteklerimizin elde edileceği güne değin hiç yılmadan çalışılması ve bu bildirimimizin köylere varıncaya dek bütün ulusa duyurulması rica olunur.
Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti Temsilciler Kurulu adına
Mustafa Kemal”


Tarih: 25 Mart 1926. Musa Bey’in oğlu İzzet Bey, yeğeni ve bir adamı, çatışmalarda başları kesilir, Muşa getirilir ve Musa Bey’in kızkardeşi Gülnaz Hanım’a Psikolojik zulüm yapmak maksadıyla, kesik başlar jandarma karakolunda yere dizilir ve ‘tanıyormusun’ hikayesiyle davet edilir… Gülnaz hanım vakur bir edada içeri girer, ellerinin tersi belinde, kesik başlara yaklaşır… Ayağıyla izzet Bey’in kafasını iter: ‘Bu benim kardeşimin oğludur.’… Sonra ikinci kesik kafayı iter. ‘Bu da benim oğlumdur.’… Üçüncü kesik kafaya gelince, mahzun bir şekilde mırıldanır. ‘Buna yazık olmuş, hizmetkar-askerdi.’ Ve başta kumandanları olmak üzere orada bulunanlara çalımla döner. ‘Erkek, koç gibi bıçağa gelmek içindir.’der… Ve oradakilerin buz tutmuş sükutu içinde, aynı vakur ve çalımlı eda ile çıkar gider.’

Tarih: 2007. Yer Bolu F Tipi işkencehane. Ve hala devam eden ABD ve İngilizlerin işkencesi, zulmü, ihaneti, propagandası. Ve hala devam eden, işgalcilerin kuyruk sokumunda hayat bulma şahsiyetsizliği. Ve hala devam eden Türk ve Müslüman kılığına girmiş sayısı üçbini geçmeyen çetenin 70 milyon insana zulmetmesi… Ve buna rağmen işte bütün soyluluğu ve asaletiyle Müjdelerin Müjdesi!


YIL 2007, YOLUN SONU GÖRÜNDÜ
 

Erhan Altun

New member
Katılım
1 Nis 2011
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Musa bey

Musa bey

allah arzi olsun çok güzel anlatılmış ama bence dahada derine gitmeniz lazımdır inanın daha çok yazılacak şeyler var musa bey babası amcası amca cocukları için bence bu yazılar bitmez s/a
 
Üst Alt