Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kadının Sesi

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Kadın Sesi


Yüce Allah Adem'le Havva'yı yaratmış, İnsan nesli onlardan ve onların zürriyetinden meydana gelmiştir. Allah Adem'e eşya isimlerini öğretmiş, ilk insanlar bu kelimelerle anlaşmaya başlamıştır. Kadın da toplumun bir bireyi olarak, hem cinsleriyle ve gerektiğinde karşı cinsle kelimeleri seslendirerek konuşmuştur. Günlük hayatın gereği olan normal görüşme ve konuşmalarda, kadın sesinin yabancı erkeklere meşrû olmadığını öne süren hiç bir bilgin yoktur. Kur'ân-ı Kerîm'de kadınların yabancı erkekle konuşmalarının örnekleri çoktur.


Musa (a.s) Mısır'ı terkedip Medyen'e varınca bir su başında koyunlarını sulamak için sıra bekleyen iki hanım kız gördü. Yardıma ihtiyaçlarının olup olmadığını sordu. Bundan sonrasını Kur'ân-ı Kerîm'den izleyelim: "Onlar şöyle dedi: Çobanlar sulayıp çekilmeden biz sulayamayız. Babamız oldukça yaşlı bir adamdır. Bunun üzerine Musa, onların hayvanlarını sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi. "Rabbim, göndereceğin hayra ve rızka çok muhtacım" dedi. O sırada hanımlardan biri utana utana yürüyerek Musa'ya geldi. "Babam hayvanlarımızı sulama ücretini vermek için seni çağırıyor" dedi" (el-Kasas, 28/23, 25).


Hz. Peygamber'in gerektiğinde genç veya yaşlı hanımlarla konuştuğuna dair pek çok örnek vardır. Ebû Said el-Hudrî (r.a) şöyle anlatır:


"Bir kadın Allah Rasûlüne gelerek dedi ki: Her zaman mescide çıkarak sözlerinizi dinleyemiyoruz. Bize bir gün tayin et de o gün gelelim, sen de Allah'ın sana öğrettiğini bize öğret". Hz. Peygamber bu teklifi uygun bulmuş ve hanımlara ders vermiştir (Buhârî, Sahîh, I, 34, VIII, 149; M. Tayyib Okiç, İslâmiyet'te Kadın Öğretimi, Ankara 1979, s. 25). Diğer yandan Hz. Peygamberin hanımları, özellikle Hz. Aişe ashab-ı kiramın fetva için başvurdukları bir merci idi. O, onların sorularını sözlü olarak cevaplıyordu. Hz. Ömer, hilâfeti zamanında bir cuma hutbesinde evliliklerin kolaylaştırılmasını ve mehrin azaltılmasını tavsiye edince cemaat arasında bulunan Kureyşli bir kadın ayağa kalkarak bir âyetle (Nisâ, 4/20) cevap vermiş, halîfe onu haklı bularak sözünde ısrar etmemiştir (İbn Sa'd, Tabakât, VIII, 58, 81; İbn Kudâme, el-Muğnî, VII, 210 vd.).


Bu duruma göre, kadınların normal ihtiyaç ve muameleler yüzünden erkeklerle sesli konuşmasının caiz olduğunda şüphe yoktur. Alimler arasında tartışılan ise, sevinçli gün ve zamanlarda şarkı, türkü vb. ni söylemeleridir. Bunlardan sözleri ve söyleniş biçimi müstehcen ve tahrik edici olmayan bazı şarkıları Allah Rasûlünün ve bazı sahabelerin müsamaha ile karşıladıkları bilinmektedir. Örnek verecek olursak; Hz. Âişe'den şöyle dediği nakledilmiştir: "Bir kere Rasûlullah (s.a.s) yanıma gelmişti. Yanımda Buas (olayıyla ilgili olarak söylenmiş kahramanlık şiirlerini def çalarak) terennüm ederek çalan iki cariye bulunuyordu. Rasûlüllah (s.a.s) yatağına yatıp yüzünü öbür tarafa çevirdi, sonra Hz. Ebû Bekr içeri girdi. Bu ne hal, Rasûlüllah'ın huzurunda şeytanın mizmârı (yani şeytanın düdüğü ve sesi) ne arıyor? diye beni azarladı.


Bunun üzerine Rasûlüllah ona dönüp: "Bırak onları, her milletin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır" buyurdu. Babam başka şeyle meşgul olunca câriyelere işaret ettim, dışarı çıktılar" (Buhârî, II, s. 3; Müslim, II, s. 605; Nesaî, III, s. 59).


İbn Abbas der ki; Hz. Aişe, yakınlarından birisini bir Medineli müslümanla evlendirdi. Hz. Peygamber geldi ve; "Kız gönderdiniz mi" dedi. Hz. Aişe; "Evet" dedi. "Beraberinde şarkıcı gönderdiniz mi?" sorusuna, "Hayır" cevabını alınca, Allah Rasûlü şöyle buyurdu: "Medineliler eğlenceden hoşlanır. Beraberinde; "Size geldik, size geldik..." diyerek bir şarkıcı gönderseydiniz... " (Buhâri, Nikâh, IV, s. 140; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 391).


Hanımlar arasında bile olsa bir şarkının şu özellikleri taşıması gerekir:


1) Şarkının konusu ve sözleri İslâm ahlâk ve âdâbına aykırı bulunmamalıdır. Meselâ, içkiyi öven, onu içmeyi teşvik eden şarkı meşrû sayılmaz.


2) Şarkıcının giyim şekli jest ve mimikleriyle şehveti tahrik etmemesi gerekir.


3) Meşrû eğlenti, ibadetten alıkoymamalı ve zaman israfına yol açmamalıdır.


4) Şarkı, türkü, dinleyenin şehvetini coşturuyor, fitneye doğru sürüklüyor ve hayvanî duygularını güçlendiriyorsa kendini bundan kurtarması gerekir.


5) Şarkı, türkü beraberinde içki, kumar, zina gibi haramları getiriyorsa, müslümanın bu gibi ses ve yerlerden uzak durması gerekir. İslâm kötülüğe giden yolu kapama (sedd-i zerâyi') prensibini esas almıştır.
İşte kendisine karşı uyardığı şarkılar beraberinde kötülük olan ve kötülüğe götüren şarkılardır (İbn Mâce, Fiten, 22; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 342; Yusuf el-Kardâvî, el-Helâl ve'l-Harâm fî'l-İslâm, trc. Mustafa Varlı, Ankara 1970, ş 321, 322; Süleyman Uludağ, İslâm Açısından Musikî ve semâ, İstanbul 1976, s. 37, 88; İbn Âbidin, Reddü'l-Muhtâr, trc. A. Davudoğlu, İstanbul 1985, I, 48, V, 259, VIII, 294, IX, 207, XII, 507, 508, 516, XIV, 140, 571).






Kadına Bakmak


İslâm dini kadınlara bakma konusunda birtakım ölçüler ortaya koymuştur. İslâm'ın ana kaynağı Kur'ân-ı Kerim, toplumlarda çıkabilecek fitnenin yolunu kesmek, sosyal düzeni sarsıcı hareketlere engel olmak için pek çok konuda genel kurallara yer vermiştir. Toplumu oluşturan fertlerin, genellikle kadın ve erkeklerden müteşekkil olduğu düşünülürse, bu konuda da İslâm'ın bağlayıcı hükümler getirmesi tabiîdir. Öncelikle İslâm dini, sağlıklı ve temiz bir toplumu meydana getirmek için, iki cins arasında yaradılıştan kaynaklanan arzuların kontrol edilmesini ve yerli yerinde kullanılmasını öngörür. Bu konuyla ilgili olarak Kur'an-ı Kerim'in Nur sûresinde, önce erkeklere, hemen akabinde de kadınlara bazı önemli uyarılarda bulunulmuştur. "Mü'min erkeklere söyle; gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler ve mahrem yerlerini korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir. Allah yaptıklarınızdan şüphesiz haberdârdır. Mü'min kadınlara da söyle; gözlerini yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar, süslerini, kendiliğinden görüneni müstesnâ, açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar. Süslerini, kocaları veya babaları ve kayınpederleri veya oğulları veya kocalarının oğulları veya kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kızkardeşlerinin oğulları veya kadınları veya câriyeleri veya erkekliği kalmamış hizmetçiler ya da kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü'minler! Saadete ermeniz için hepiniz tevbe ederek Allah'ın hükmüne dönün" (en-Nûr, 24/30-31).


Bu iki âyet, özellikle mü'min erkek ve kadınların, gözlerini yasak olandan çevirmelerini isterken ayrıca kadınların belirtilen onüç sınıf insan dışında giyimlerine dikkat etmelerini zorunlu kılmaktadır. Böylece çıplaklığın yol açacağı tehlikeler, daha başlangıçta etkisiz hâle getirilmiş olmaktadır. Bunları zikrettikten sonra, kadına bakma konusunda ortaya konan hükümleri anlatabiliriz:


Bir müslümanın şehvetle bakabileceği kadın sadece kendi hanımıdır. Hanımı dışında hiçbir kadına şehvet nazarıyla bakması câiz değildir. Şehvetle bakmada ölçü, bir kadına devamlı bakmaktır. Bir insanın çarşı pazarda yürürken hiçbir kadını görmeden, yolda gözü kapalı veya başı eğik bir şekilde yürümesi mümkün değildir. Karşısındakini görecek, ancak bir hanım ise sürekli gözleri onda olmayacak; yoksa bakışı devam ettirmek yasak sınırına girmiş olmak demektir. Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s.)'ın Hz. Ali'ye ikazı şöyledir: "Ali! Arka arkaya bakma; birinci bakış hakkın ise de, ikinci bakma hakkın yoktur" (Tirmizî, Edeb, 28).


Hanefi mezhebine göre, kadının yabancı erkekler karşısında avret yeri (yani açılması, gösterilmesi ve bakılması yasak olan yer), yüzü, elleri ve -bir rivâyete göre de- ayakları müstesnâ olmak üzere bütün bedenidir.


Kadının avret yerlerine şehvetli veya şehvetsiz bakmak haram olup kadınların da bunları kapamamaları haramdır. Avret yerleri, ancak kimsenin görmediği yerde (tuvalet ve banyoda) ve eşlerin cinsî münasebeti esnasında açılabilir. Yine bazı durumlarda, zarûret miktarını aşmamak üzere doktor, ebe, hâkim vb. karşısında da açabilir. Ayrıca evlenecek kimse, kızın yüzüne -şehvetle de olsa- bakabilir. (bk. Hayreddin Karaman, Günlük Hayatımızda Haramlar Helâller, İstanbul 1981, s. 84).


Müslüman bir erkeğin, mahrem (nikâhı haram) olmayan kadınların avret yerleri hariç, ellerine ve yüzüne bakması câizdir. Bir müslümanın evine akraba olmayan dost ve arkadaşları gelebilir. Ayrıca bazı sebepler yüzünden kadınların erkeklerle beraber oturması ve evin kızı veya kadınının misafirlere hizmet vermesi gerekebilir. Bu durumlarda erkeğin kadını görmesi kaçınılmazdır. Ancak bu hususta en önemli şart, kadının tesettüre (örtünmeye) riâyet etmesidir. Bu konuyla ilgili olarak hadis kitaplarında şöyle bir olay anlatılmaktadır:


"Ashab-ı kirâmdan Ebu Üseyd evlenirken zifaf gecesi, Peygamber Efendimizi ve dostlarını davet etmiş; fakat onlar için bir yemek hazırlayamamış ve bir şey de ikram edememişti. Ancak eşi, geceden bir taş kabın içinde hurma ıslatmış ve bunu ezip sulandırıp şerbet yapmış ve misafirlere bizzat kendisi ikram etmişti" (Buhârî, Nikâh, 77).


Bu olayda sahabinin eşi tesettüre riâyet ederek, akrabası olmadığı halde eşinin dost ve arkadaşlarına ikram için yanlarına çıkmıştır. Zaten İslâm dini kadın-erkek ilişkilerine sınır koymakla birlikte, kadınların ilim öğrenmek, alış-veriş yapmak, düğün ve ibadet gibi meşrû sebeplerle evlerinden dışarı çıkılmasına izin vermiştir. Ancak tesettüre riayet şartı getirilmiştir (Bu konuyla ilgili ayrıca şu hadislere bk. Buhârı, Nikâh, 115; Cuma, 13; Muslirn, Salât, 136).



 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0

İbn Abbas der ki; Hz. Aişe, yakınlarından birisini bir Medineli müslümanla evlendirdi. Hz. Peygamber geldi ve; "Kız gönderdiniz mi" dedi. Hz. Aişe; "Evet" dedi. "Beraberinde şarkıcı gönderdiniz mi?" sorusuna, "Hayır" cevabını alınca, Allah Rasûlü şöyle buyurdu: "Medineliler eğlenceden hoşlanır. Beraberinde; "Size geldik, size geldik..." diyerek bir şarkıcı gönderseydiniz... " (Buhâri, Nikâh, IV, s. 140; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 391).

Bir kadını, ensardan bir erkekle evlendirmiştik. Resulullah (sav): "Ey Aişe! Eğlenceniz yok mu? Zira ensar eğlenceyi sever" buyurdular. Buhari, Nikah 63
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0

Musa (a.s) Mısır'ı terkedip Medyen'e varınca bir su başında koyunlarını sulamak için sıra bekleyen iki hanım kız gördü. Yardıma ihtiyaçlarının olup olmadığını sordu. Bundan sonrasını Kur'ân-ı Kerîm'den izleyelim: "Onlar şöyle dedi: Çobanlar sulayıp çekilmeden biz sulayamayız. Babamız oldukça yaşlı bir adamdır. Bunun üzerine Musa, onların hayvanlarını sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi. "Rabbim, göndereceğin hayra ve rızka çok muhtacım" dedi. O sırada hanımlardan biri utana utana yürüyerek Musa'ya geldi. "Babam hayvanlarımızı sulama ücretini vermek için seni çağırıyor" dedi" (el-Kasas, 28/23, 25).


Diğer yandan Hz. Peygamberin hanımları, özellikle Hz. Aişe ashab-ı kiramın fetva için başvurdukları bir merci idi. O, onların sorularını sözlü olarak cevaplıyordu. Hz. Ömer, hilâfeti zamanında bir cuma hutbesinde evliliklerin kolaylaştırılmasını ve mehrin azaltılmasını tavsiye edince cemaat arasında bulunan Kureyşli bir kadın ayağa kalkarak bir âyetle (Nisâ, 4/20) cevap vermiş, halîfe onu haklı bularak sözünde ısrar etmemiştir (İbn Sa'd, Tabakât, VIII, 58, 81; İbn Kudâme, el-Muğnî, VII, 210 vd.).

O sırada hanımlardan biri utana utana yürüyerek Musa'ya geldi. "Babam hayvanlarımızı sulama ücretini vermek için seni çağırıyor" dedi" (el-Kasas, 28/23, 25).

Bu ayeti delil olarak kabul edebilir miyiz? Başka delillerin olup olmamasından bahsetmiyorum. Yani bu ayetler delil olur mu?

Diğer yandan Hz. Peygamberin hanımları, özellikle Hz. Aişe ashab-ı kiramın fetva için başvurdukları bir merci idi. O, onların sorularını sözlü olarak cevaplıyordu.

Hem O'nun hanımlarına bir ihtiyaç soracağınız vakit de perde arkasından sorun. Böyle yapmanız hem sizin kalbleriniz ve hem de onların kalbleri için daha temizdir.


Hz. Ömer, hilâfeti zamanında bir cuma hutbesinde evliliklerin kolaylaştırılmasını ve mehrin azaltılmasını tavsiye edince cemaat arasında bulunan Kureyşli bir kadın ayağa kalkarak bir âyetle (Nisâ, 4/20) cevap vermiş, halîfe onu haklı bularak sözünde ısrar etmemiştir

Kadınların cuma namazına gelmelerini yasaklayanın Hz. Ömer olduğu malum.. Neden yasakladı ve mescidde kadına ısrar etmeyerek cevap vermemiş olması kadının haklı olduğunu gösterir mi? Hz ömer gibi peygambere bile itiraz eden bir zat (münafığın cenazesi felan), binlerce ashabın bulunduğu mescidde bir kadın itiraz ediyor ve hz ömer susuyor!
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
O sırada hanımlardan biri utana utana yürüyerek Musa'ya geldi. "Babam hayvanlarımızı sulama ücretini vermek için seni çağırıyor" dedi" (el-Kasas, 28/23, 25).

Bu ayeti delil olarak kabul edebilir miyiz? Başka delillerin olup olmamasından bahsetmiyorum. Yani bu ayetler delil olur mu?



Günlük hayatın gereği olan normal görüşme ve konuşmaların mübahlığı adına delil olabilir.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Diğer yandan Hz. Peygamberin hanımları, özellikle Hz. Aişe ashab-ı kiramın fetva için başvurdukları bir merci idi. O, onların sorularını sözlü olarak cevaplıyordu.

Hem O'nun hanımlarına bir ihtiyaç soracağınız vakit de perde arkasından sorun. Böyle yapmanız hem sizin kalbleriniz ve hem de onların kalbleri için daha temizdir.



"Perde arkası" Peygamber Hanımları için özel bir durumdur yanlış hatırlamıyorsam...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan

Hz. Ömer, hilâfeti zamanında bir cuma hutbesinde evliliklerin kolaylaştırılmasını ve mehrin azaltılmasını tavsiye edince cemaat arasında bulunan Kureyşli bir kadın ayağa kalkarak bir âyetle (Nisâ, 4/20) cevap vermiş, halîfe onu haklı bularak sözünde ısrar etmemiştir

Kadınların cuma namazına gelmelerini yasaklayanın Hz. Ömer olduğu malum.. Neden yasakladı ve mescidde kadına ısrar etmeyerek cevap vermemiş olması kadının haklı olduğunu gösterir mi? Hz ömer gibi peygambere bile itiraz eden bir zat (münafığın cenazesi felan), binlerce ashabın bulunduğu mescidde bir kadın itiraz ediyor ve hz ömer susuyor!

Hz. Ömer (ra) in hutbede ki ifadesi tavsiyedir, şart/emir değildir.. O Kureyşli kadının ise dilediği mehri istemesi şahsi hakkı olması itibari ile Hz. Ömer (ra) buna ses çıkarmamıştır, doğaldır...
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Peki burdaki eğlenceden kasıt nedir sizce:confused:

İtirazım eğlencenin şarkı olup olmamasına değildi. İki hadis kaynağındaki hadisleri birleştirip, iki hadis kitabında da bu manada hadis varmış gibi gösterilmesine itiraz ettim. Buharide geçen hadis bu kadar..

 
Son düzenleme:

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Günlük hayatın gereği olan normal görüşme ve konuşmaların mübahlığı adına delil olabilir.

Eski ümmetlerde olmasına ne diyeceğiz? Yani eski şeriat için, yada o zamana ait olması..

Zaten o kızı şuayb as göndermiştir. Şuayb as ın erkek evladı yoktur. Kendisi çok hastadır. Musa as çağırması gerekmektedir. Kızını göndermekten başka çaresi yoktur. O halde Normal görüşme değilde, zaruri bir görüşme diyemez miyiz?
 
Son düzenleme:

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
"Perde arkası" Peygamber Hanımları için özel bir durumdur yanlış hatırlamıyorsam...

Evet perde arkası peygamber hanımları içindir.

Diğer yandan Hz. Peygamberin hanımları, özellikle Hz. Aişe ashab-ı kiramın fetva için başvurdukları bir merci idi. O, onların sorularını sözlü olarak cevaplıyordu.

Bu cümlede perde arkası diye bir ifade bile kullanılmamış, ayeti kerimede geçtiği halde..

Birde peygamberlerin hanımları için Allah müminlerin anneleridir diyor. Annelerimizle bile perde arkasından konuşmak düşündürücü değil mi?
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Hz. Ömer (ra) in hutbede ki ifadesi tavsiyedir, şart/emir değildir.. O Kureyşli kadının ise dilediği mehri istemesi şahsi hakkı olması itibari ile Hz. Ömer (ra) buna ses çıkarmamıştır, doğaldır...

Demek istediğim mihir ile alakalı değildi. Hz ömerin susması kadın ile herkesin içinde tartışmaması, sesinin duyulmasını -ki camide cuma namazı kılınıyor- istemediğinden olamaz mı? Ve bu kadınların bu tür davranışlarından, hutbeyi dinlemeyip itiraz etmelerinden dolayı kadınların cumaya gelmelerini yasaklamasına sebeb olmuş olamaz mı?
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Dün Sahih-i Buhari okurken denk geldi. Peygamberimiz kadınları topluca -randevu verererek- kabul etmiş ve onlara ders vermiştir.
Hatta derslerden biri şu:"Bir kadın üç çocuk ile gelirse cennetlik olacağını söylüyordu. Bir kadın soruyor "ya iki çocuk ile gelse" Peygamberimiz de "o zamanda cennetliktir" diye cevap veriyor.

Doğrudur. İtirazım yok..
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Resulullah (sav) fiilinden dolayı Hamza'yı ayıplamaya başladı. Hamza sarhoştu, gözleri kızarmıştı. Resulullah (sav)'a baktı, sonra nazar edip aşağıdan dizlerine kadar süzdü, tekrar ayağından başlayıp beline kadar süzdü, sonra tekrar bakışlarıyla süzerek yüzüne kadar geldi ve: "Siz benim babamın kölelerinden başka bir şey misiniz?" dedi. Resulullah (sav) onun sarhoş olduğunu anladı. Hemen izinin üstüne geri döndü, çıkıp gitti. Peşinden biz de çıktık. Bu vak'a hamr'ın haram edilmesinden önce idi."

Hadislerin veya hadiselerin vuku bulduğu zamanda çok önemlidir. Bu dersler ne zaman olmuştur. Yahut nasıl olmuştur. Perde arkasından mıdır? Erkek sahabeler gibi Allah rasülünün önüne mi dizilmişlerdi? Kadınların soru sorması derslere katılması elbette doğal.. Fakat hadiselerin zamanı önemlidir.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Eski ümmetlerde olmasına ne diyeceğiz? Yani eski şeriat için, yada o zamana ait olması..

Zaten o kızı şuayb as göndermiştir. Şuayb as ın erkek evladı yoktur. Kendisi çok hastadır. Musa as çağırması gerekmektedir. Kızını göndermekten başka çaresi yoktur. O halde Normal görüşme değilde, zaruri bir görüşme diyemez miyiz?

Son şeriatın Kitabında (Kur'an) hikaye edilmişse, bu konuda şeriat farkı olmasa gerek.

Bahsettiğiniz zaruret de ilginç, araştırmak lazım...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Birde peygamberlerin hanımları için Allah müminlerin anneleridir diyor. Annelerimizle bile perde arkasından konuşmak düşündürücü değil mi?

Çok manidardır... Bu meseleyi farklı şekilde ele alan bir ayet vardı...

Ey Peygamber’in hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınıyorsanız (erkeklerle konuşurken) sözü yumuşak bir eda ile söylemeyin ki kalbinde hastalık (kötü niyet) olan kimse ümide kapılmasın. Güzel (ve doğru) söz söyleyin. Ahzap 32

 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Demek istediğim mihir ile alakalı değildi. Hz ömerin susması kadın ile herkesin içinde tartışmaması, sesinin duyulmasını -ki camide cuma namazı kılınıyor- istemediğinden olamaz mı? Ve bu kadınların bu tür davranışlarından, hutbeyi dinlemeyip itiraz etmelerinden dolayı kadınların cumaya gelmelerini yasaklamasına sebeb olmuş olamaz mı?

Meselenin bu yönü de araştırılabilir...
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Son şeriatın Kitabında (Kur'an) hikaye edilmişse, bu konuda şeriat farkı olmasa gerek.

Bahsettiğiniz zaruret de ilginç, araştırmak lazım...

Fakat ortada bir hüküm değil hikaye.. Kuranda anlatılan kıssalardan bu tip hükümler çıkarılabilir mi?
 
Üst Alt