Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kamer Genç: Amerika...sizin burnunuzu yere sürter.

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
Türkiye’yi, Irak bataklığına çekerek cezalandırmak taktiği
29 Ekim 2007 Pazartesi
Selahaddin Eş Çakırgil

Evet, Irak’ı 4,5 yıldır direkt askerî işgali altında bulunduran ve bu ülkeyi bizzat ve ap-açık müdahaleleriyle kurdurduğu merkezî ve mahallî yerli hükûmetlerle yönetmeye çalışan Amerikan emperyalizmi, Irak’la ilgili her konuda asıl muhatabdır. Ve Türkiye’yi, bir askerî operasyona kesinlikle karşı çıkıyor gözükerek, Irak bataklığının içine çekmeye çalışıyor.. O bataklığa ‘1 Mart 2003 Tezkeresi’nin Meclis tarafından reddedilmesi üzerine girmekten kurtulan Türkiye’yi, farklı bir şekilde oyunun içine çekip, daha da güç duruma düşürmeye çalışarak.. ‘M. vekili’ sıfatını taşıyan Kamer Genç gibi birisinin bile Meclis kürsüsünden geçen hafta, ‘Amerika’yla oyun oynamaya kalkarsanız, o da sizin burnunuzu yere sürter..’ şeklindeki sözleri de, sadece onun orada kimler adına bulunduğunu değil, oynanan oyunun gerçek yüzünü göstermesi bakımından da önemlidir..
Nitekim, Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın Bağdad’a gidip çok net mesajlar vermesinden sonra, hemen bir hey’et hazırlayıp Ankara’ya gönderen Bağdad Hükûmeti’nin, ipe un sermeye ve konuları savsaklamaya çalışması, ancak, onları güden gücün entrikalarıyla olabilecek bir durumdur. Ve Irak’tan Ankara’ya gelen son hey’etin de içinde, ‘tarafsız gözlemci’ rolünde bizzat Amerikan generallerinin de bulunması, bu ‘zorba ve işgalci efendi’nin, tiyatro oyununu yerli ve yeni oyuncular aracılığıyla sahneleme taktiğinden başka bir şey değildir. Amerika’nın, yeni yetme doktorlarını, en zor ameliyatlar için ‘insanî yardım’ proğramı adı altında Afrika’ya gönderip, tecrübe kazandırtması gibi dehşetli bir tablo..
Yoksa, böylesine güçsüz olan bir Irak hey’etinin Türkiye karşısında ‘Geliniz, keşif yapalım..’ gibi ayak oyunlarına tevessül edebilmeyi sürdürmesi mümkün değildi ve değildir.. Bunlar bir kez daha gösteriyor ki, Amerika gerçekte, Türkiye’yi Irak bataklığına girmeye özendiriyor.. O bataklığa kolay girilebilir ,ama, çıkması nasıl olur, kestirilemez..
Asıl ‘kuklacıbaşı’ bütün oyunlarıyla ve böylece ortadayken, Irak’dan Ankaraya’ gelen hey’ette, ‘Kuzey Irak’daki mahallî kürd yönetiminin temsilcileri de var..’ diye, onlarla görüşmekten kaçınan bir askerî cenahın sergilediği manzara da konunun bütün entrikalarıyla anlaşılamadığını gösterebilir.. Çünkü, en üst sivil resmî makamların -isteyerek veya istemiyerek- ‘taraf ‘ kabul ettiği ve muhatab ülkenin anayasasına, iç hukuk düzenine göre oluşmuş bir resmî hey’et’in içinden bazılarını, sırf mensub oldukları etnisite yüzünden kabul etmeyici tavırlar sergilenmesinin bir ‘oyunlar yumağı’ olan uluslararası hukukta, diplomaside kabul edilebilecek tarafı yoktur ve ‘ipin ucunu tamamiyle kaçırmak’ gibi bir tehlikeyi de beraberinde getirir.. Ve bu durum, konuyu Türkiye ile bir başka ülkenin sürtüşmesi olmaktan çıkarır, TSK’nın bir ‘şahsî kan dâvası’na dönüştürebilir.. Bu bakımdan, bu yanlıştan derhal vazgeçilmelidir.. Yoksa, bu tavrın ortaya çıkaracağı yeni durumlar, Büyükanıt’ın, ‘PKK’lılara tasavvur edemiyecekleri acıları taddıracağız..’ gibi sözlerinde olduğu üzere, konuyu tamamiyle ‘ilkel bir kan dâvası’ havasına büründürür..
Evet, oyunun arkasında, Amerikan emperyalizmi vardır ve oyunu kuran odur ve siz, bu ülkenin, halkın ve bölgenin sadece bugününü değil, yarınlarını da düşünerek mantıklı, soğukkanlı ve insaflı ölçülerle çözüme kavuşması için, sahnede yer ve rol almak zorundasınız.
USA eski dışbakanlarından Henri Kissinger’in ‘Amerikan diplomasisinde ahlâk kavramına yer yoktur, sadece menfaatlerimiz vardır..’ şeklindeki sözünü hatırlayalım..
Yine, hatırlayalım ki, Irak’ın işgaliyle için, Türkiye’nin de Amerikan emperyalizmiyle işbirliği yapmasına dair, gerçekte, (büyükelçi Deniz Bölükbaşı’nın itiraf ettiği üzere) Ecevit Hükûmeti zamanında verilen sözlerin oylandığı ‘1 Mart 2003 tezkeresi’nin Meclis tarafından bir ince ayarla reddedilmesi üzerine, B. Amerika’nın sözcüsü durumundaki New York Times’ın başyazarı William Safir, Türkiye için, ‘Affet, lâkin unutma!’ başlığıyla kaleme aldığı yazıda, ‘Türkiye ile meşgul olunacak durumda olmadığı’ hatırlatılıp ‘affedilmesi’, ama, bunun ‘unutulmaması’, yani, cezalandırmanın müsaid bir zamana tehiri dile getiriliyordu.
Ve unutmayalım, Amerikan çevreleri, ‘Bu tezkereye tarafdarmış gibi gözükmesine rağmen, onu diplomatik bir ince ayarla reddettiren’in bizzat Tayyîb Erdoğan olduğu kanaatini açıkça dile getirmekten kaçınmadılar. En başta da, Bush’u, etkilemenin ötesinde kuşatmaya alan ‘neo-con’(yeni muhafazakâr)ların önde gelen isimlerinden Michael Rubin’.. Ki, o, Erdoğan için, sık sık ‘Güneydoğu Asya’dan taa Atlantik sahillerine uzanan kocaman bir İslam İmparatorluğu kurma hayalleri peşinde olan bir İslamo-faşist’ suçlaması bile yapmakta... Ona göre, Erdoğan ‘taqiyye’ yapıyor.. Ve Türkiye kamuoyunda, Amerikan düşmanlığının dünyadaki bütün ülkelerden fazla oluşunun sorumlularından birisi de Washington gözünde Erdoğan olarak gösteriliyordu, bu denklemler içinde..
Bu durumda, Amerikan emperyalizmi, asla güven duymadığı ‘Erdoğan Türkiyesi’ni, ‘Sakın haa, Irak’a girme..’ gibi ihtarlarla bu bataklığa dalmaya daha bir özendirmeye çalışabilir.. Ve, PKK’nın ardında da, Talebânî ve Barzanî’den önce, USA emperyalizmi vardır ve şimdi, Türkiye’nin cezalandırılması için bir zehirli ok olarak kullanılıyor bu kanlı örgüt..
Ordusunu 50 yılı aşkın bir zamandır, NATO’nun, yani Amerika’nın emrine veren ve ‘stratejik ortak’ isimlendirilen bir ülkenin kendisine ‘yamuk yapması’na bir ceza biçmek isteyecektir elbette, Amerikan emperyalizmi..
Hatırlayalım ki, 8 yıl süren İran – Irak Savaşı boyunca devamlı desteklediği bir Saddam’ın bir ‘Kuveyt işgali’ne teşebbüsüyle Amerika, ‘karşı konulamaz dünya liderliği’ iddiasını isbatlamak için Saddam’ı ezmeye mecburdu. Aynı şeytanî oyun ve entrikaları ‘Türkiye’ye karşı oynayamıyacağı’ gibi zannlara kapılmak safdillik olur.
Ve yine hatırlayalım ki, 1991- Amerika- Irak Savaşı’ndan sonra epeyce avantajlı duruma gelen Kuzey Irak’daki kürd grupları da, ‘başlarına buyruk’ hareket etmek istediklerinde, Talebanî ve Barzanî, birbirleriyle boğuşturulmuş, onbinlerce kürd insanı telef olmuş ve sonra da Amerika sahneye bir ‘kurtarıcı’ rolünde çıkıp, onları bugünkü konuma getirmişti..
Bu örneklerle, ‘Amerika’ya karşı konulamaz!’ demek istediğim sanılmasın.. Nitekim, İran İslam Cumhuriyeti karşı koyuyor, ama, bütün resmî ve sosyal kurumlarını bir büyük inkılabla ve İslamî bir ruhla yeniden tanzim ederek.. Yani, nice çetin bedeller ödeyerek bedel ödetiyor..
Bütün askerî sırları ve silah sistematiği ile Amerika’ya bağlı olan bir ‘laik-oligarşik dikta’ ile ‘müslüman yöneticiler’ karması bir Türkiye’nin ortaya neler koyacağını kestirmek, zor..

 
Üst Alt