Ehl-i Beyt Gençlerinden En Son Şehid Olanlar :
Abdullah b. Ukbet-ül Ganevî, bir ok atıp Ebû Bekir b. Hasan'ı şehid etti. [1]
Abbas b. Ali, bunu görünce, kardeşleri Abdullah, Cafer ve Osman b. Ali'ye : «İlerleyiniz! Varlığım, size feda olsıra! Seyyidinizi koruyunuz! Onun uğrunda can veriniz!» dedi.
Bunlar, Hz. Hüseyin'in önünde durup Onu göğüsleri ve yüzleri ile korumağa çalıştılar ve şehid oldular.
Hâni b. Sübeyt-ül Hadramî, önce Abdullah'ı, sonra da, Cafer'i şehid etti. [2]
Havli b. Yezîd-ü Ashabî, Osman'ı bir okla vurdu.
Eban b. Dârem oğullarından bir adam da, gidip onun başını kesti ve getirdi. [3]
Havli b. Yezîd, Osmaıı b. Ali'nin başını Ömer b. Sa'd'e götürüp «Mükâfatımı ver!» dedi.
Ömer b. Sa'd «Mükâfatım vermek, valine düşer. Seni, mükâfatlandırmasını ondan dile!» dedi. [4]
Eban b. Dârem oğullarından başka bir adam da, Muhammed b. Ali'yi okla vurup şehict etti ve başını getirdi.
Harmele b. Kâhin, Abdullah b. Hasan b. Ali'yi okla vurup şehid etti.
Lakît b. Yâsir-ül Cühenî de, Muhammed b. Ebî Saîd, fa. Akil'i şehid etti. [5]
Hz. Hüseyin'in önüne dikilen, yanında çarpışan yalnız Abbas b. Ali kalmıştı.
Hz. Hüseyin, ne tarafa yönelirse, Abbas b. Ali, o tarafa yönelmekte idi. En sonunda, o da, §ehid oldu. [6]
Abbas b. Ali'yi, Zeyd b. Rukad-ül Cenbî ile Hakîm b. Tufeyl-üs Sinbisî şehid ettiler. [7]
Hâni b. Sübeyt-ül Hadramî, çok yaşlanmış olduğu bir sırada, demiştir ki : «Hüseyin'in öldürülmesinde bulunanlardandım. Vallahi, on kişinin onuncusu ben idim. Hepimiz atlar üzerinde idik.
Hüseyin Hanedanının tüyü bitmemiş bir çocuğu, çadırlardan dışarı çıktı. Üzerinde pelerin ve gömlek vardı. Sağa, sola dönüp bakmıyordu. Döndükçe, kulaklarındaki iki incinin sallandığım gördüm. Süvarilerden bir adam, atını tepip onun yakınına vardı. Atından çocuğa doğru eğilip onu kılıçla biçti!»[8]
Hz. Hüseyin'e Su Içirmeyen Adamın Akıbeti:
Hz. Hüseyin, susamıştı. Susuzluğu son dereceyi bulunca, çadırlardan, ayrılıp su içmek için Fırat'a doğru yöneldi.
Su kanallarına doğru giderken, Eban b. Dârem oğullarından bir adam «Yazıklar olsun sizlere! Onunla, su arasına gerilseniz a!» diyerek atını tepti. Halk ta, kendisini takip etti. Hz. Hüseyin ile Fırat arasına gerildiler.
Hz. Hüseyin «Ey Allah'ım! Sen de, onu, susuz bırak!» dedi.
Adam, bir ok atıp Hz. Hüseyin'in damağından vurdu. Hz. Hüseyin, oku çekip attıktan sonra ellerini açtı. îki avucu kanla doldu.
«Ey Allah'ım! Peygamberinin kızının oğluna yapılanlardan dolaja şikâyetimi Sana arz ediyorum!» dedi ve geri döndü.
Yemin edilerek denildiğine göre: çok geçmeden, Allah, o adamı, susuzluk hastalığına uğrattı.
Kasım b. Asbağ der ki «adamı görmüştüm : Yanında, soğuk hoşaf, büyük desti ile süt ve su bulunuyor, adam : (Yazıklar olsun size! Su içiriniz bana! Susuzluk, beni öldürüyor!) diyor, kendisine, su kabı veya süt destisi veriliyor, onu içiyor, uzanıyor, biraz sonra, yine : (Yazıklar olsun size! Su içiriniz bana! Susuzluk, Öldürüyor beni!) diyordu.
Vallahi, çok geçmeden adamın karnı, deve karnının patlayıp yarıklığı gibi, patladı. Adam da, böylece öldü, gitti.»
Rivayete göre: O sırada Husayn b. Nümeyr de, Hz. Hüseyin'i ağzından bir okla vurmuştu.
Hz. Hüseyin, ağzından akan kanı avucundan semâya attı. Allah'a hamd-ü sena ettikten sonra ellerini kaldırdı ve :
«Ey Allah'ım! Onları, derleyip toparlayıp yok et! Yer yüzünde onlardan hiç birini bırakma!» diyerek düa etti. [9]
Hz. Hüseyin'in Ev Halkıyla İrtibatının. Kesilmesi :
Şimr b. Zilcevşen, Küfelilerden on kadar piyade ile gelip içinde Hz. Hüseyin'in ağırlıkları ve Ev halkı bulunan çadırı arasına gerilerek Hz. Hüseyin'in çadırı ile irtibatını kestiler.
Hz. Hüseyin, onlara «Yazıklar olsun sizlere!
Sizin dîniniz yoksa, siz, Kıyamet gününden korkmayorsanız, dünya İşlerinizde olsun asâletli, seçkin kişi zadeler gibi olunuz, öylelerine yaraşan hal ve hareketlerde bulununuz da, ağırlıklarımı ve Ev halkımı, rezillerinizden ve zır cahillerinizden koruyunuz!» dedi.
Şimr b. Zilcevşen «Haydi, senin için Öyle olsun!» dedi. [10]
Şimr'in, Abdurranmanu’l-Cu'fî ile Münâkaşası ve Sövüşmesi :
Hz. Hüseyin'in yanına kadar gelen piyadeler arasında EbüTCenub Ab-durrahman-ul Cu'fî, Kaş'am b. Amr, b. Yezid-ül Cu'fî, Salih b. Vehb-ül Ye-zenî, Sinan b. Enes'ün Nahaî ve Havlı b. Yezîd-ül Asbahi bulunuyor; Şimr b. Zilcevşen, onları, Hz. Hüseyin'e saldırmağa kışkırtıyordu.
Şimr, bir ara, Abdurrahman-ul Cu'fî'ye «Onun üzerine atılsan, saldırsan a!?» dedi.
Abdurrahman «Onun üzerine atılmak, saldırmaktan seni alıkoyan ne?
Sen atılsan, saîdırsan a!» dedi.
Simr, kızdı «Bana mı söylüyor sun?!» dedi.
Abdurrahman «Ya sen bana mı söylüyor sun?!» diyerek karşılık verdi.
Birbirlerine sövdüler.
Abdurrahman; çok cesaretli, gözünü daldan, budaktan esirgemez bir adamdı .
Şimr'e «Vallahi, mızrağımın demirini gözünde kıvratırım ha!» deyince, Şimr, onun yanından savuştu.
Abdurrahman «Vallahi, seni, yararlandırmak fırsatını bulursam, muhakkak, seni zararlandıracağım!» dedi.
Şimr, Hz. Hüseyin'e doğru ilerleyen piyadelerin yanına geldi. [11]
Hz. Hüseyin'in Ev Halkından Bir Çocuğun Elinin Kesilmesi ve Hz. Hüseymin Bedduası :
Küfe piyadeleri, Hz. Hüseyin'i çepçevre kuşatmış ve çenberi gittikçe daraltmış bulunuyorlardı.
Hz. Hüseyin, üzerlerine yürüyünce, dağıldılar.
Bundan sonra, onlar, Hz. Hüseyin'i bir kerre daha kuşattılar.
Hz. Hüseyin'in yanına, Ev halkından bir çocuk, gelmek istiyor, onu, Hz. Zeyneb bint-i Ali, tutup bırakmıyordu.
Hz. Hüseyin, Hz. Zeyneb'e «Tut onu, bırakma!» diyordu.
Çocuk, dinlemiyerek, Hz. Hüseyin'e doğru koşup geldi. Hz. Hüseyin'in yanına, dikildi.
Teym oğullarından Bahr b. Kâ'b, b. Ubeydullâh, Hz. Hüseyin'in üzerine kılıçla yürüyünce, çocuk, ona «Pis, mendebur'un oğlu! Amucamı mı öldüreceksin?» diyerek bağırdı.
Bahr, çocuğu, kılıçla çaldı. Çocuk, elile korunmak istedi. Kılıç, çocuğun elini kesti. Eli, derisinde sallandı, kaldı!
Çocuk «Halacığım!» diye feryad etti.
Hz. Hüseyin, onu tutup bağrına bastı ve ona «Ey kardeşimin oğlu! Başına gelen felâkete katlan. Bunda hayır vardır.
Muhakkak ki Allah, seni sâlih Babalarından Resûlullâh Aleyhisselâma, Ali b. Ebî Tâlib'e Hamza'ya, Cafer'e ve Hasan b. Ali'ye (Onların hepsine selamlar olsun!) kavuşturacaktır!» dedi ve:
«Ey Allah'ım! Onlara, gökten yağmur yağdırma ve yer bereketlerinden onları mahrum et!
Ey Allah'ım! Onları, bırakır, yaşatırsan, tefrikalara uğrat, onlar için türlü türlü yollar yap! Onları, birlikten mahrum et!
Valilerini, kendilerinden hiç bir zaman hoşnut etme!
Çünki, onlar, yardım edeceklerini va'd ederek bizi çağırdılar. Sonra da, üzerimize yürüdüler ve bizi öldürdüler!» diyerek düa etti. [12]
Hz. Hüseyin'in Çevresindeki Piyadeleri Birbirine Katmaei :
Küfe Icşkerinden Abdullah b. Ammar der ki «Hüseyin'e, mızrakla hücum etmiş, O'nun yanma kadar varmıştım.
Vallahi, isteseydim,O'm^mızraklayabiiirdim. Sonra, geri döndüm. Fakat, kendi kendime: (Onu, öldürmekten ben yüz çevirsem de benden başkası öldürecektir!) dedim.
O sırada, piyadelerden kimi sağından, kimi solundan.O'na hücuma geçtiler.
Sağından saldırdılar, bozguna uğradılar. Solundan saldırdılar, bozguna uğradılar.
Kendisinin üzerinde deniz koyunu tiftiğinden bir gömlek ve başında da, sarık vardı.
Vallahi, ben, ne bundan önce, ne de sonra, onun gibi oğlu, Ev halkı ve bütün Eshabı öldürülmüş, eli, kolu kırılmış olduğu halde, cür'et ve cesaretini gayb etmeyen bir kimse daha görmemişimdir!
Kendisini saran piyade birlikleri, canavar saldırısına uğramış keçi sürüsü gibi sağından, solundan bozulup dağılmakta idiler!
O sırada, Hüseyin'in kız kardeşi Zeyneb bint-i Fâtıma, çadırdan çıktı. Kulaklanndaki küpesinin pariadığmı gördüm.
(Ne olaydı gök yere yıkılıp bir. olaydı!) diyordu.
Zeyneb, Hüseyin'in yakınında bulunan Ömer b. Sa'd'e (Ey Ömer b. Sa'd! Sen, bakıp dururken, Ebû Abdullah, öldürülecek mi?!) dedi.
Ömer b. Sa'd'in yanaklarına ve sakalına göz yaşlarının aktığım gördüm.
Ömer b. Sa'd, yüzünü, Zeyneb*de:ı başka tarafa çevirdi.» Humeyd b. Müslim de, o sırada gördüklerini duyduklarını şöyle anlatır: «Hüseyin'in üzerinde deniz koyunu yününden dokunmuş bir cübbe vardı. Başına, çivit yaprağıyla boyanmış sarık sarmıştı.
Kendisi, öldürülmezden önce, yaya olduğu halde, atlı bir kahraman gibi çarpışmakta, kendisine atılan oklardan korunmakta, tehlike ve zarar gelecek yerleri gözetmekte, süvarilerin üzerine saldırmakta idi.
Saldırırken de (Siz, beni öldürmek için birbirinizi teşvik ediyor, kışkırtıyorsunuz.
Fakat, vallahi, benden sonra, Allah, kullarından, öldüremeyeceğiniz bir kulu, benim öldürülüşümden dolayı, size kızdıracaktır!
Allah'a and olsun ki : sizin, bana hakaretinize karşı, Allah'ın bana ikramlarda bulunacağını umuyorum!
Siz, nerede olursanız olunuz, haberiniz olmadan, Allah, sizden benim intikamımı alacaktır!
Vallahi, siz, beni öldürecek olursanız, Allah, muhakkak, sizin aranıza bir belâ verecek, .kanlarınızı dökecek, bununla beraber, sizden razı da olmayacak, inletici azabını size daha da, artıracaktır!) diyordu.» [13]
Hz. Hüseyin'in Arkasından Mızraklanıp Yere Düşürülmesi
Hz. Hüseyin, uzun müddet hareketsiz kaldı.
O sırada, Küfe leşkeriO'nu öldürmek isteselerdi, öldürürlerdi.
Fakat, birbirlerinden çekinmekte ve herkes, Onun kanına, kendisinden başkasının girmesini istemekte ve beklemekte idi.
Şimr b. Zilcevşen, Küfe leşkerine «Yazıklar olsun sizlere! Hay anaları ağlayasıcalar! Daha ne bakıp duruyorsunuz adama?
Öldürünüz O'nu!» diyerek seslendi.
Bunun üzerine, her taraftan Hz. Hüseyin'e saldırdılar. Hz. Hüseyin'in sol avucuna bir kılıç darbesi indirildi. Bunu vuran, Zür'a b. Şerîk-üt Temîmî idi.
Zür'a, bir darbe d^O'ûunomuzuna indirdi. [14]
Hz; Hüseyin de, onu omuzundan kılıçla vurup yere düşürdü. [15]
Hz. Hüseyin, yüzünün üzerine düşüp düşüp kalkıyordu. [16]
O sırada, Sinan b. Enes, b. Amr-ün Nahaî, arkasından gelerek mızrağım Hz. Hüseyin'in köprücek kemiğinden saplayıp göğsünden çıkarınca, Hz. Hüseyin, yüzünün üzerine yere düştü! [17]
Hz. Hüseyin'in, Şimr b. Zilcevşen Hakkındaki Teşhisi i
Hz. Hüseyin, Kerbelâ'da Şimr b. Zücevşen-ül Kilâbî'yi gördüğü zaman «Allah ve Resulü doğrudur. Resûlullâh Aleyhisselâm : (Ehl-i Beyt'imln kanlarını içen alaca bir Kelbe (köpeğe) bakar gibiyim!) buyurmuştur!» dedi. [18]
Abdullah b. Ukbet-ül Ganevî, bir ok atıp Ebû Bekir b. Hasan'ı şehid etti. [1]
Abbas b. Ali, bunu görünce, kardeşleri Abdullah, Cafer ve Osman b. Ali'ye : «İlerleyiniz! Varlığım, size feda olsıra! Seyyidinizi koruyunuz! Onun uğrunda can veriniz!» dedi.
Bunlar, Hz. Hüseyin'in önünde durup Onu göğüsleri ve yüzleri ile korumağa çalıştılar ve şehid oldular.
Hâni b. Sübeyt-ül Hadramî, önce Abdullah'ı, sonra da, Cafer'i şehid etti. [2]
Havli b. Yezîd-ü Ashabî, Osman'ı bir okla vurdu.
Eban b. Dârem oğullarından bir adam da, gidip onun başını kesti ve getirdi. [3]
Havli b. Yezîd, Osmaıı b. Ali'nin başını Ömer b. Sa'd'e götürüp «Mükâfatımı ver!» dedi.
Ömer b. Sa'd «Mükâfatım vermek, valine düşer. Seni, mükâfatlandırmasını ondan dile!» dedi. [4]
Eban b. Dârem oğullarından başka bir adam da, Muhammed b. Ali'yi okla vurup şehict etti ve başını getirdi.
Harmele b. Kâhin, Abdullah b. Hasan b. Ali'yi okla vurup şehid etti.
Lakît b. Yâsir-ül Cühenî de, Muhammed b. Ebî Saîd, fa. Akil'i şehid etti. [5]
Hz. Hüseyin'in önüne dikilen, yanında çarpışan yalnız Abbas b. Ali kalmıştı.
Hz. Hüseyin, ne tarafa yönelirse, Abbas b. Ali, o tarafa yönelmekte idi. En sonunda, o da, §ehid oldu. [6]
Abbas b. Ali'yi, Zeyd b. Rukad-ül Cenbî ile Hakîm b. Tufeyl-üs Sinbisî şehid ettiler. [7]
Hâni b. Sübeyt-ül Hadramî, çok yaşlanmış olduğu bir sırada, demiştir ki : «Hüseyin'in öldürülmesinde bulunanlardandım. Vallahi, on kişinin onuncusu ben idim. Hepimiz atlar üzerinde idik.
Hüseyin Hanedanının tüyü bitmemiş bir çocuğu, çadırlardan dışarı çıktı. Üzerinde pelerin ve gömlek vardı. Sağa, sola dönüp bakmıyordu. Döndükçe, kulaklarındaki iki incinin sallandığım gördüm. Süvarilerden bir adam, atını tepip onun yakınına vardı. Atından çocuğa doğru eğilip onu kılıçla biçti!»[8]
Hz. Hüseyin'e Su Içirmeyen Adamın Akıbeti:
Hz. Hüseyin, susamıştı. Susuzluğu son dereceyi bulunca, çadırlardan, ayrılıp su içmek için Fırat'a doğru yöneldi.
Su kanallarına doğru giderken, Eban b. Dârem oğullarından bir adam «Yazıklar olsun sizlere! Onunla, su arasına gerilseniz a!» diyerek atını tepti. Halk ta, kendisini takip etti. Hz. Hüseyin ile Fırat arasına gerildiler.
Hz. Hüseyin «Ey Allah'ım! Sen de, onu, susuz bırak!» dedi.
Adam, bir ok atıp Hz. Hüseyin'in damağından vurdu. Hz. Hüseyin, oku çekip attıktan sonra ellerini açtı. îki avucu kanla doldu.
«Ey Allah'ım! Peygamberinin kızının oğluna yapılanlardan dolaja şikâyetimi Sana arz ediyorum!» dedi ve geri döndü.
Yemin edilerek denildiğine göre: çok geçmeden, Allah, o adamı, susuzluk hastalığına uğrattı.
Kasım b. Asbağ der ki «adamı görmüştüm : Yanında, soğuk hoşaf, büyük desti ile süt ve su bulunuyor, adam : (Yazıklar olsun size! Su içiriniz bana! Susuzluk, beni öldürüyor!) diyor, kendisine, su kabı veya süt destisi veriliyor, onu içiyor, uzanıyor, biraz sonra, yine : (Yazıklar olsun size! Su içiriniz bana! Susuzluk, Öldürüyor beni!) diyordu.
Vallahi, çok geçmeden adamın karnı, deve karnının patlayıp yarıklığı gibi, patladı. Adam da, böylece öldü, gitti.»
Rivayete göre: O sırada Husayn b. Nümeyr de, Hz. Hüseyin'i ağzından bir okla vurmuştu.
Hz. Hüseyin, ağzından akan kanı avucundan semâya attı. Allah'a hamd-ü sena ettikten sonra ellerini kaldırdı ve :
«Ey Allah'ım! Onları, derleyip toparlayıp yok et! Yer yüzünde onlardan hiç birini bırakma!» diyerek düa etti. [9]
Hz. Hüseyin'in Ev Halkıyla İrtibatının. Kesilmesi :
Şimr b. Zilcevşen, Küfelilerden on kadar piyade ile gelip içinde Hz. Hüseyin'in ağırlıkları ve Ev halkı bulunan çadırı arasına gerilerek Hz. Hüseyin'in çadırı ile irtibatını kestiler.
Hz. Hüseyin, onlara «Yazıklar olsun sizlere!
Sizin dîniniz yoksa, siz, Kıyamet gününden korkmayorsanız, dünya İşlerinizde olsun asâletli, seçkin kişi zadeler gibi olunuz, öylelerine yaraşan hal ve hareketlerde bulununuz da, ağırlıklarımı ve Ev halkımı, rezillerinizden ve zır cahillerinizden koruyunuz!» dedi.
Şimr b. Zilcevşen «Haydi, senin için Öyle olsun!» dedi. [10]
Şimr'in, Abdurranmanu’l-Cu'fî ile Münâkaşası ve Sövüşmesi :
Hz. Hüseyin'in yanına kadar gelen piyadeler arasında EbüTCenub Ab-durrahman-ul Cu'fî, Kaş'am b. Amr, b. Yezid-ül Cu'fî, Salih b. Vehb-ül Ye-zenî, Sinan b. Enes'ün Nahaî ve Havlı b. Yezîd-ül Asbahi bulunuyor; Şimr b. Zilcevşen, onları, Hz. Hüseyin'e saldırmağa kışkırtıyordu.
Şimr, bir ara, Abdurrahman-ul Cu'fî'ye «Onun üzerine atılsan, saldırsan a!?» dedi.
Abdurrahman «Onun üzerine atılmak, saldırmaktan seni alıkoyan ne?
Sen atılsan, saîdırsan a!» dedi.
Simr, kızdı «Bana mı söylüyor sun?!» dedi.
Abdurrahman «Ya sen bana mı söylüyor sun?!» diyerek karşılık verdi.
Birbirlerine sövdüler.
Abdurrahman; çok cesaretli, gözünü daldan, budaktan esirgemez bir adamdı .
Şimr'e «Vallahi, mızrağımın demirini gözünde kıvratırım ha!» deyince, Şimr, onun yanından savuştu.
Abdurrahman «Vallahi, seni, yararlandırmak fırsatını bulursam, muhakkak, seni zararlandıracağım!» dedi.
Şimr, Hz. Hüseyin'e doğru ilerleyen piyadelerin yanına geldi. [11]
Hz. Hüseyin'in Ev Halkından Bir Çocuğun Elinin Kesilmesi ve Hz. Hüseymin Bedduası :
Küfe piyadeleri, Hz. Hüseyin'i çepçevre kuşatmış ve çenberi gittikçe daraltmış bulunuyorlardı.
Hz. Hüseyin, üzerlerine yürüyünce, dağıldılar.
Bundan sonra, onlar, Hz. Hüseyin'i bir kerre daha kuşattılar.
Hz. Hüseyin'in yanına, Ev halkından bir çocuk, gelmek istiyor, onu, Hz. Zeyneb bint-i Ali, tutup bırakmıyordu.
Hz. Hüseyin, Hz. Zeyneb'e «Tut onu, bırakma!» diyordu.
Çocuk, dinlemiyerek, Hz. Hüseyin'e doğru koşup geldi. Hz. Hüseyin'in yanına, dikildi.
Teym oğullarından Bahr b. Kâ'b, b. Ubeydullâh, Hz. Hüseyin'in üzerine kılıçla yürüyünce, çocuk, ona «Pis, mendebur'un oğlu! Amucamı mı öldüreceksin?» diyerek bağırdı.
Bahr, çocuğu, kılıçla çaldı. Çocuk, elile korunmak istedi. Kılıç, çocuğun elini kesti. Eli, derisinde sallandı, kaldı!
Çocuk «Halacığım!» diye feryad etti.
Hz. Hüseyin, onu tutup bağrına bastı ve ona «Ey kardeşimin oğlu! Başına gelen felâkete katlan. Bunda hayır vardır.
Muhakkak ki Allah, seni sâlih Babalarından Resûlullâh Aleyhisselâma, Ali b. Ebî Tâlib'e Hamza'ya, Cafer'e ve Hasan b. Ali'ye (Onların hepsine selamlar olsun!) kavuşturacaktır!» dedi ve:
«Ey Allah'ım! Onlara, gökten yağmur yağdırma ve yer bereketlerinden onları mahrum et!
Ey Allah'ım! Onları, bırakır, yaşatırsan, tefrikalara uğrat, onlar için türlü türlü yollar yap! Onları, birlikten mahrum et!
Valilerini, kendilerinden hiç bir zaman hoşnut etme!
Çünki, onlar, yardım edeceklerini va'd ederek bizi çağırdılar. Sonra da, üzerimize yürüdüler ve bizi öldürdüler!» diyerek düa etti. [12]
Hz. Hüseyin'in Çevresindeki Piyadeleri Birbirine Katmaei :
Küfe Icşkerinden Abdullah b. Ammar der ki «Hüseyin'e, mızrakla hücum etmiş, O'nun yanma kadar varmıştım.
Vallahi, isteseydim,O'm^mızraklayabiiirdim. Sonra, geri döndüm. Fakat, kendi kendime: (Onu, öldürmekten ben yüz çevirsem de benden başkası öldürecektir!) dedim.
O sırada, piyadelerden kimi sağından, kimi solundan.O'na hücuma geçtiler.
Sağından saldırdılar, bozguna uğradılar. Solundan saldırdılar, bozguna uğradılar.
Kendisinin üzerinde deniz koyunu tiftiğinden bir gömlek ve başında da, sarık vardı.
Vallahi, ben, ne bundan önce, ne de sonra, onun gibi oğlu, Ev halkı ve bütün Eshabı öldürülmüş, eli, kolu kırılmış olduğu halde, cür'et ve cesaretini gayb etmeyen bir kimse daha görmemişimdir!
Kendisini saran piyade birlikleri, canavar saldırısına uğramış keçi sürüsü gibi sağından, solundan bozulup dağılmakta idiler!
O sırada, Hüseyin'in kız kardeşi Zeyneb bint-i Fâtıma, çadırdan çıktı. Kulaklanndaki küpesinin pariadığmı gördüm.
(Ne olaydı gök yere yıkılıp bir. olaydı!) diyordu.
Zeyneb, Hüseyin'in yakınında bulunan Ömer b. Sa'd'e (Ey Ömer b. Sa'd! Sen, bakıp dururken, Ebû Abdullah, öldürülecek mi?!) dedi.
Ömer b. Sa'd'in yanaklarına ve sakalına göz yaşlarının aktığım gördüm.
Ömer b. Sa'd, yüzünü, Zeyneb*de:ı başka tarafa çevirdi.» Humeyd b. Müslim de, o sırada gördüklerini duyduklarını şöyle anlatır: «Hüseyin'in üzerinde deniz koyunu yününden dokunmuş bir cübbe vardı. Başına, çivit yaprağıyla boyanmış sarık sarmıştı.
Kendisi, öldürülmezden önce, yaya olduğu halde, atlı bir kahraman gibi çarpışmakta, kendisine atılan oklardan korunmakta, tehlike ve zarar gelecek yerleri gözetmekte, süvarilerin üzerine saldırmakta idi.
Saldırırken de (Siz, beni öldürmek için birbirinizi teşvik ediyor, kışkırtıyorsunuz.
Fakat, vallahi, benden sonra, Allah, kullarından, öldüremeyeceğiniz bir kulu, benim öldürülüşümden dolayı, size kızdıracaktır!
Allah'a and olsun ki : sizin, bana hakaretinize karşı, Allah'ın bana ikramlarda bulunacağını umuyorum!
Siz, nerede olursanız olunuz, haberiniz olmadan, Allah, sizden benim intikamımı alacaktır!
Vallahi, siz, beni öldürecek olursanız, Allah, muhakkak, sizin aranıza bir belâ verecek, .kanlarınızı dökecek, bununla beraber, sizden razı da olmayacak, inletici azabını size daha da, artıracaktır!) diyordu.» [13]
Hz. Hüseyin'in Arkasından Mızraklanıp Yere Düşürülmesi
Hz. Hüseyin, uzun müddet hareketsiz kaldı.
O sırada, Küfe leşkeriO'nu öldürmek isteselerdi, öldürürlerdi.
Fakat, birbirlerinden çekinmekte ve herkes, Onun kanına, kendisinden başkasının girmesini istemekte ve beklemekte idi.
Şimr b. Zilcevşen, Küfe leşkerine «Yazıklar olsun sizlere! Hay anaları ağlayasıcalar! Daha ne bakıp duruyorsunuz adama?
Öldürünüz O'nu!» diyerek seslendi.
Bunun üzerine, her taraftan Hz. Hüseyin'e saldırdılar. Hz. Hüseyin'in sol avucuna bir kılıç darbesi indirildi. Bunu vuran, Zür'a b. Şerîk-üt Temîmî idi.
Zür'a, bir darbe d^O'ûunomuzuna indirdi. [14]
Hz; Hüseyin de, onu omuzundan kılıçla vurup yere düşürdü. [15]
Hz. Hüseyin, yüzünün üzerine düşüp düşüp kalkıyordu. [16]
O sırada, Sinan b. Enes, b. Amr-ün Nahaî, arkasından gelerek mızrağım Hz. Hüseyin'in köprücek kemiğinden saplayıp göğsünden çıkarınca, Hz. Hüseyin, yüzünün üzerine yere düştü! [17]
Hz. Hüseyin'in, Şimr b. Zilcevşen Hakkındaki Teşhisi i
Hz. Hüseyin, Kerbelâ'da Şimr b. Zücevşen-ül Kilâbî'yi gördüğü zaman «Allah ve Resulü doğrudur. Resûlullâh Aleyhisselâm : (Ehl-i Beyt'imln kanlarını içen alaca bir Kelbe (köpeğe) bakar gibiyim!) buyurmuştur!» dedi. [18]