Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kur'an Öykülerine Nasıl Bakmalı?

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Kimi müslüman yazarlar, araştırmacılar ve konuşmacılar Kur'anın öncekilerle ilgili öykülerine yanlış bakmış, iyi niyetle de olsa bu öyküleri ele alırken izlenmesi gereken metodu izlememişlerdir. Okuyucu ve dinleyicilere uydurma, batıl ve mitolojiden öteye geçmeyen bir yığın söylenti, haber, rivayet ve ayrıntılar sunmuşlardır. Onları da israiliyyat ve Kitap Ehlinin haberlerinden ibaret olan batıl ve değiştirilmiş kaynaklardan almışlardır.
Öncekilerin Öykülerinden ibret yerlerini yakalamak, hurafe, uydurma ve israiliyyat bataklığına saplanmamak ve hem kendisini hem okuyucu ve dinleyicileri öykülerin ibret, anlam ve derslerinden alıkoymamak için onlara bakan kişilerin doğru ve sağlam bir metoda sahip olması gerekir. Bu metod Kur'an ve sünnetten alınır.
Kur'anı Kerimde öncekilerden anlatılan öykülere bakma ve onları bilimsel sağlam araştırma metodu ile ele alma konusunda işaretler bulunmaktadır. Kur'anın bu işaret ve yönlendirmelerinden bazıları şunlardır:

1- Öncekilerin Öyküleri, Geçmişin Bilinmeyen (Gayb) Haberleridir:


Kur'an'da öncekilerin öyküleri bilinmeyen (gayb) haberleri kapsamına girer. Çünkü Islama göre gayb (bilinmeyen) şeyler üçtür:
a- Geçmiş zamanın bilinmeyenleri. Bu da Hz.Adem'in Iblis'le ilişkisini, yasak ağaçtan yemesini ve cennetten yer yüzüne çıkarılmasını anlatan öyküsü, Nuh, Ad, Semud, Medyen öyküleri, îsrailoğulları ve peygamberlerini anlatan öncekilerin Öyküleri gibi.
Bunlar geçmişin bilinmeyenlerindendir. Çünkü geçmişte meydana gelmiş, bitmiş ve geçmiş haberler haline gelmiş olaylardır. Bize göre bunlar bilinmeyen (gayb)dir. Çünkü olaylarını görmedik, onlara tanık olmadık ve çağımızda meydana gelmemiştir.
b- Şimdiki zamanın bilinmeyenleri: Şimdi var olan, ama bizim görmediğimiz ve sesini işitmediğimiz valıklar gibi. Melekler, cinler ve şeytanlar gibi. Hatta yüce Allanın varlığı. Varlık olarak Yüce Allah da zamanın bilinmeyenleri (gaybı) kapsamına girer. Çünkü vardır ama bu dünyada biz onu göremiyoruz. Onun için Allaha inanmak, görmeden/gaybe inanmak kapsamına girmektedir.
c- Gelecek zamanın bilinmeyenleri: Kiyametin ne zaman kopacağı ve o saatte meydana gelecek olayiar, Yecuc ve Mecuc gibi insanlık tarihinde âyet ve hadislerin olacağını bildirdiği şeyler ve olaylar gibi. Diriliş suruna üflenmesinden müminlerin cennete ve kafirlerin cehenneme girmesine kadar geçen kıyamet sahneleri de geleceğin bilinmeyenleri kapsamına girmektedir.
tmanm altı temeline bakan kişi hepsinin bilinmeyenler ... yasından olduğunu görür. Onlara inanmak ube/görmeden inanmaktır. Müminlerin birinci niteliği, aybe inanmalarıdır, islam düşüncesi de akılcı, bilimsel ve ybe jnanan bir düşüncedir. Gaybe inanmayan materyalist düşünce ise, inkara ve bilgisizliğe dayanan maddeci bir , düşüncedir.
Kur'an, öncekilerin öykülerini bilinmeyenler/gayb'den saymaktadır. Hud suresinde Hz.Nuh'un kavmini Allaha çağırmaya başlamasından tufanda boğulmalarına, O'nun müminlerle beraber gemide kurtulup yere inmelerine kadar bütün öyküyü anlattıktan sonra bu olayların ayrıntılarının Allahın Hz.Peygambere gayb aleminden vahyettiği şeyler olduğunu belirtmekte ve şöyle demektedir: "Bunlar gayb haberlerindendir. Onları sana vahyediyoruz. Bundan önce ne kavmin, ne sen onları biliyordun"
Yusuf öyküsünün sonunda da bu olayların gayb haberlerinden olduğuna Kur'an işaret etmekte, Allah bildirmeseydi peygamberin onları bilmesinin mümkün olmadğını belirterek şöyle demektedir: "Bunlar, gayb haberlerindendir, sana vahyediyoruz/bildiriyoruz. Onlar elbirliği edip düzen kurdukları zaman sen yanlarında değildin."
Aynı değerlendirme Hz.Meryem öyküsü için de yapılmaktadır. Annesinin ona gebe kalmasından
riz.Zekeriyya'nın korumasını üzerine almasına kadar Seçen olayları anlattıktan sonra Kur'an şöyle demektedir:
tsunlar^ gayb habenlerindendir, sana vahyediyoruz. ieryem'e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atarlarken
en yanlarında olmadığın gibi, çekişirlerken de yanlarında değildin.”
Ayetten, kendilerini tapınakta hizmete adayan kişilerin aralarında çekiştikleri ve Meryem'in kefaletini üzerine almak için yarıştıklarını ve kalemlerini atarak kur'a çektikten sonra Hz.Zekerİya'nın korumayı üzerine almaya hak kazandığını anlıyoruz.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Kur'an Öykülerine Nasıl Bakmalı? 2

Kur'an Öykülerine Nasıl Bakmalı? 2

2- Sen Yanlarında Değildin:


Öncekilerin olayları geçmişin bilinmeyenlerinden olduğu için bu olayları ve ayrıntılarını sadece Yüce Allah bilmektedir. Hem geçmiş, hem şimdi, hem gelecekle ilgili bilinmeyenleri (gaybı) bilen sadece Yüce Allahtır. Şöyle buyuruyor: "Gaybın anahtarları yalnız O'nun yanındadır. Onları sadece O bilir." "Deki, Gayb sadece Allahındır. Bekleyin, ben de sizinle beraber bekliyorum"[

Yüce Allah, bildirmesi ve göstermesi dışında hiçbir kimsenin gaybı bilemiyeceğini belirterek şöyle buyurmaktadır:" Deki, Allahtan başka, gökte ve yerde olan kimseler gaybı bilmezler. Ne zaman dirileceklerini de bilmezler"[38] "Gaybı bilen O'dur. Razı olduğu peygamber dışında gaybını hiçbir kimseye de göstermez"

Hz.Peygamber de, Allanın kendisine bildirdikleri dışında gaybı bilmediğini açıkça belirtmiştir. İnsanlara şöyle demeyi de Yüce Allah kendisine öğretmiştir: "Deki, Allanın dilediği dışında kendime ne bir yarar, ne bir zarar sağlayabilirim. Gaybı bilmiş olsaydım, daha çok hayır işlerdim ve bana kötülük de gelmezdi"

Öncekilerin öykülerinin ayrıntılarını bilen sadece Allah olduğu için hiçbir kimsenin bilinmeyen yönlerine dalması ve bildiğini iddia etmesi caiz değildir. Hz.Peygamber bu ayrıntıları bize açıklamadığına göre, acaba onun dışında bu ayrıntıları açıklamaya kim ehildir? Halbuki vahiy son bulmuştur. Ondan sonra da Yüce Allah kimse ile konuşmamış ve o bilinmeyenleri kendisine bildirmemiştir!

Hz.Peygambere öncekilerin öykülerini anlatırken Kur'anın ona söylediği "Sen yanlarında değildin" sözü dikkatinizi çekmiştir. Bu sözle Hz.Peygamberin peygamber olmasaydı ve Allah kendisine onları bildirmeseydi onları bilemiyeceğini belirttiği gibi, öncekilerle birlikte bulunmadığını, aralarında olmadığını ve onlarla beraber yaşamadığını da belirtmektedir.

Hz.Peygamber için bu şeyleri söylemekten amacın onun peygamberliğini ispat etmek, bu haberlerin Allah tarafından olduğunu bildirmek ve Hz.Muhammed peygamber olmasaydı onları bilemiyeceğini belirtmek olduğu doğrudur. Ancak "Sen yanlarında değildin"sözünden, öncekilerin öykülerini incelerken izleyeceğimiz metod ve yararlanacağımız kaynak konusunda Kur'anın bir espirisini görüyoruz. .

Hz.Peygamber için söylenen bu şeyleri öykülerin anlatılmayan ayrıntılarına dalan, bu konuda rivayetler, haberler ve söylentiler nakleden herkese söylüyoruz. Böyle kişilere "Onlardan anlattığın şeyleri işlediklerinde sen yanlarında miydin? Onlar söylerken ve işlerken yanlarında mı bulundun? Onları işittin mi? Halbuki sen ne orada idin, ne yanlarında idin. Onlarla beraber de bulunmadın. Görmediğin ve tanık olmadığın şeylerin onların olduğunu nasıl söylersin?" diyoruz.

Bu adam "Ben başkalarından rivayet ediyor ve öncekilerden naklediyorum, onlardan nakleden ve bunları kendilerine nisbet eden kaynaklara bakıyorum" diyebilir.

Biz de ona diyoruz ki, "Kendilerinden naklettiğin kişiler onların yanında mıydılar? Aralarında mı yaşadılar? Halbuki kendilerinden aldığın raviler tsraüoğullarından olup öncekilerin olayları konusunda kendilerine güvenilmeyen kişilerdir. Aldığın kaynaklar her türlü tahrife ve değişikliğe uğramış israiloğulları haberleridir"
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Kur'an Öykülerine Nasıl Bakmalı? 3

Kur'an Öykülerine Nasıl Bakmalı? 3

3- Onları Allahtan Başkası Bilmez.


Kur'an, Öncekilerin kişileri ve öyküleriyle ilgili kimi olayları Allahtan başka kimsenin bilmediğini belirtmektedir. Bu demektir ki onları İnsanlardan hiçbir kimse bilmez. Yüce Allah buyuruyor: " Nuh, Âd, Sernûd kavmi ve onlardan sonra Allahtan başka kimsenin bilmediği sizden önceki kişilerin haberi size gelmedi mi?"

Ayetteki "Onları Allahtan başka kimse bilmez" sözü, insanlardan herhangi bir kişinin o ayrıntıları bilmesinin kesinlikle mümkün olmadığını ve onları bilmenin sadece Allaha ait olduğunu belirtir. Kur'anı Kerimin bu işareti, bize tarihe bakma, onu araştırma ve değerlendirme konusunda geçerli ve değerli bir ölçü vermektedir.

Şüphe yok ki insanların hayatı için kişilerin yazdığı, kalıba döktüğü ve naklettiği tarih çok yeni olup öncekilerin olaylarından ve ayrıntılarından çok az şey içerirken, sözkonusu olaylar ve ayrıntılardan çok şeyleri de içine almamıştır. Kaldıki doğruyu söyleyen ilahi kaynaklara dayanmayan salt beşeri tarihçiliğe, rivayet edilen materyal hakkında şüpheler uyandıracak haklı eleştiriler de yöneltilmektedir.

Nitekim bu âyetten, öncekilerin tarihinde "kayıp halkalar" diye adlandırılan şeylerin olduğunu öğreniyoruz, insanlık tarihinin kaydetrru iiği ve hiçbir insanın bilmesinin mümkün olmadığı bu kayıp halkaların bilgisini Yüce Allaha bırakmamız, onlara dalmaktan kaçınmamız, Allanın kelamına karşı edepli olmamız, onun bize vereceği şeylerle yetinmemiz, bilimsel ve metodoljik olarak, komin tın uzmanları olarak sözkonusu halkaları Allahm bize bildirmediği sürece bilmediğimizi ve bilmemizin mümkün olmadığını itiraf etmemiz gerekir.

Bazı yazarların ve konuşmacıların bu âyete aykırı davranmayı kendilerine nasıl uygun gördüklerini ve kitap ehlinden daha önce yaşamış kimi kişilerin onları bilebileceğini nasıl düşünebildiğini anlayamıyorum!

Kur'an "Onlardan sonra Allahtan başka k nsenin bilmediği kişiler" derken, yahudiler biz onları biliyoruz,

diyorlarsa ve bu konuda birtakım rivayetler ve ayrıntılar anlatıyorlarsa, onlara nasıl güvenilir?

Kur'anın apaçık ifadesine karşı çıkan ve kesin olarak inkar ettiğini ispat edebileceklerini iddia eden kişileri nasıl tasdik edebiliriz?

Abdullah Ibn Abbas, öncekilerin soylarıyla ilgili konuşan kişilerin sözleri kendisine nakledildiği zaman "Nesepçiier yalan söylüyorlar" derdi.

Abdullah Ibn Mesud da bu âyete dayanarak c ,.ekilen. soylarını bildiklerini iddia edenlerin yaian soyicuu-söylüyordu.

 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Kur'an Öykülerine Nasıl Bakmalı? 4

Kur'an Öykülerine Nasıl Bakmalı? 4

4- Onlar Hakkında Onlardan Bilgi Sorma:


Kur'an, öncekilerin haberlerini, öykülerinin ayrıntılarım, olaylarını, kahramanlarını ve yerlerini kitap ehlinden sormayı kesin olarak yasaklamıştır. Bu yasaklama, ashabı kehf öyküsü ve onların sayısı hakkında Öncekilerin ihtilafa düşmeleri anlatılırken yapılmaktadır. Yüce Allah buyuruyor:

"Karanlığa taş atar gibi "Mağara ehli üçtür, dördüncüleri köpekleridir" derler, yahut "Beştir, altıncıları köpekleridir" derler, yahut "Yedidir, sekizincileri köpekleridir" derler,-Deki, onların sayısını en iyi bilen rabbimdir. Onları pek az-kimseden başkası bilmez. Bunun için onlar hakkında kimse ile tartışma ve onlar hakkında kimseden bir şey sorma"

Onların sayısı, haberleri ve kimlikleri hakkında kimseden bir şey sorma. Evet, olar hakkında "Onlardan kimse"den bir şey sorma. "Onlardan kimse"ifadesi , karanlığı taşlar gibi, öncekilerin öykülerine ve haberlerine bilgisi olmadan dalabilecek, hayatları hakkında bilgisizce bilgiler vermeğe kalkışacak kişileri gösterir

"Onlardan kimse" sözünün en açık muhatapları kitap ehlidir. Yani yahudi ve hıristiyanlardır. Çünkü bunlar başkalarına karşı bilgiçlik taslıyor ve kendilerine Öncekilerin bilgilerini kendilerinin bildiği süsü veriyorlardır.

âyetteki yasak, Hz.Peygambere yapıdığı gibi, her müslüman içindir de. Çünkü Rasulullaha yapılan sesleniş, ümmetine yapılmış demektir. Bu yasak her yazar ve müellife yöneliktir. Onlara israiliyyata gitmeyi, öncekilerin öyküleriyle ilgili onlardan bilgiler almayı yasaklamaktadır.

Bu yasak aynı zamanda her konuşmacı ve vaiz içindir de. Bunlara da israiliyyat bilgileri kullanmayı yasaklamaktadır.

Ashab ve tabiin bilginleri, bu âyetten bunu anlamışlardır. Öncekilerin öykülerinin ayrıntıları hakkında kitap ehline başvurmanın ve bu konuda onların söylediklerinden bilgiler aktarmanın yasak olduğunu anlamışlardır.

. Ibni Abbas, "Onlar hakkında kimse ile tartışma" ifadesi, onlarla ilgili sana anlattıklarımız yeterlidir, onlar hakkında tartışma yapma" anlamına gelir, demektedir.

Katade de"Onlar hakkında tartışma yapma" ifadesinin "Onlarla ilgili sana anlattıklarımız yeterlidir" anlamına gelir, demektedir.

Ibni Zeyd, "Onlar hakkında onların hiçbirinden bir şey sorma" ifadesinin, Ashabı Kehfin sayısı hakkında ehli kitaptan bir şey sorma, çünkü onların sayısını bilmezler, onlar hakkında kesin bilerek değil, karanlığa taş atar gibi şeyler söylerler, anlamına geldiğini söylemektedir.

Ibni Abbas, "Onlar hakkında onların hiçbirinden bir şey sorma" ifadesinde geçen "onlardan" maksadın kitap ehli olduğunu söylemektedir.

Mucahid, "Onlar hakkında onların hiçbirinden bir şey sorma" ifadesinde kastedilenlerin yahudiler olduğunu, Ashabı Kehf hakkında yahudilere bir şey sorma, onlarla ilgili sana bildirdiklerimiz yeteridir, demek istediğini belirtmektedir.

îbn Kesir, "Onlar hakkında onların hiçbirinden bir şey sonrama" âyetiyle ilgili şöyle demektedir: "Onların bu konuda bilgileri yoktur. Sağlam hiçbir bilgiye dayanmadan, karanlığa taş atar gibi kendilerinden birtakım şeyler uydurup söylüyorlar. Ey Muhammed! Allah sana hiçbir şüphe ve tartışma götürmeyen gerçek bilgiyi vermiştir."

Seyyid Kutup da şöyle demektedir: "Kur'an, peygambere bu konuda tartışma yapmamasını söylemekte, onlar hakkında tartışma yapan kişilerden bir şey sormamasını istemektedir. Bu da yarar sağlamayan ve müslümanın hakkında kesin bilgisi bulunmayan şeylerin peşine takılarak akıl gücünün israf edilmemesini öngören islamın metodu gereğidir."
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Kur'an Öykülerine Nasıl Bakmalı? 5-6

Kur'an Öykülerine Nasıl Bakmalı? 5-6

5- Bilmediğin Şeyin Peşine Düşme:


Kur'andan bir âyet bize araştırma ve bilgi edinme yöntemini ve yarar sağlamayan konularda akli enerjinin tüketilmemesi gerektiğini öğreterek şöyle demektedir: 'Bilmediğin şeyin ardına düşme. Şüphesiz kulak, göz ve kalb, bunların hepsi ondan sorumludur."

Seyyid Kutup bu âyetin tefsirinde şöyle demektedir:" Bu âyet, akıl ve kalp için insanlığın çok yeni öğrendiği bilimsel metodu kapsayan ve ona hem kalbin istikametini hem de Allanın denetimini ekleyen mükemmel bir metod belirlemektedir.

Hüküm vermeden önce her olay, her hareket ve her haber hakkında araştırıp soruşturmak ve emin olmak Kur'anın çağrısı ve islamın hassas metodudur. Akıl ve kalp ne zaman bu metoda uyarsa, inanç bilgilerinde kuruntu ve hurafelere yer kalmaz, yargı, sosyal ilişkiler ve yönetim alanında zan ve şüpheye yer kalmaz, araştırma, deney ve bilimler alanında yüzeysel hükümlere ve kuruntu faraziyelere yer kalmaz.

Bilmediğin şeyin ardına düşme. Söylenen söz, yapılan rivayet, açıklanan bir sosyal olay, basite indirgenen bir hadise, seri bir hüküm veya itikadi bir meselede kesin , olarak bilmediğin bir şeye tabi olma."

Kur'anın bilgi, inceleme ve araştırma metoduna işaret eden ve açık bir yasak içeren bu âyetten hareket ederek öncekilerin öyküleriyle ilgili Ku'an ve sünnetin bilgi vermediği şeyler konusunda kitap ehlinden bir şey almıyoruz.

Öncekilerin öyküleriyle ilgili israiliyyata başvurmama konusunda bu âyeti delil sayıyoruz. Çükü bu israiliyyat, hakkında bilgi bulunmayan şeylerle ilgilidir. Mitoloji, ve kuruntu kapsamına girmektedir. Bunların doğruluğundan araştırmacı emin olamadığı gibi, rivayetlerinin sağlamlığından da emin olamamaktadır.

Böyle oldukları sürece onları almamız, nakletmemiz ve kullanmamız caiz olmaz. Çünkü kesin doğruluğundan emin olmadığımız şeylerdendir.



6- Bir Fâsık Size Bir Haber Getirirse, Onu Araştırın:


Yüce Allah buyuruyor: "Ey inananlar! Bir millete kötülük edip yaptıklarınıza pişman olmamak için bir fasık size bir haber getirirse, onu araştırın"[50]

Bu âyet, fasıkîar kaynağına dayanan haberleri araştırma ve tahkik etme konusunda Kur'an'dan bize bilimsel bir metod vermektedir.

Şüphesiz fasıklar güvenilir olmayan kişilerdir. Aktardıkları haberlerde yalan, saptırma ve değiştirme olmaktadır. Onun için yaptıkları rivayet ve verdikleri haberler hakkında şüphe ve kötü zannın olması kaçınılmazdır. Bu rivayet ve haberleri eleştirme, araştırma ve soruşturmaya tabi tutmamız gerekir.

Bütün bunları müslüman görünen fasıklardan gelen haberler ve rivayetler hakkında uygulmamız gerekiyor da, kafirlerden bize gelen haberler ve rivayetler hakkında neden uygulamayalım!? Yahudiler, israliyiyyat denilen bilgilerde çok profesyonelce yalan söyleyip tahrifat yapıyorlar. Tarih, rivayetler ve haberler konusunda hiç de güvenilir değildirler. Onlardan gelen çok şeylerde uydurma, değiştirme, hurafe ve iddia özelliği bulunmaktadır.Durum böyleyken, isailiyyat bilgilerini nasıl alabiliriz? Bütün çarpıklıklarına rağmen onları nasıl kabul edebiliriz ve Allanın ne önünden ne ardından batılın karışamadığı Kitab'ını onlarla nasıl açıklayabiliriz?

Kafirlerin haberlerini rivayet ederken daha çok sorgulamamız, araştırıp soruşturmamız gerektiği gibi, onlardan ancak doğru bildiklerimizi almamız gerekir. Bunlar da Kur'an ve sünnet tarafından doğrulananlarla sınırlı olmalıdır.

Bu iki âyet bize araştırma ve bilgi konusunda, öncekilerin öykülerine nasıl yaklaşmamız gerektiği konusunda Kur'andan eşsiz bir metod vermektedir.

Isra süresindeki "Bilmediğin bir şeyin ardına düşme" âyeti, bilimsel olarak araştırıp tahkik etmeden haberleri rivayet etmeyi yasaklamaktadır. Hucurat süresindeki "Bir fasık size bir haber getirirse, araştırın" âyeti de, başkaların söylediklerini araştırıp tahkik etmeyi gerektirmektedir.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Kur'an Öykülerine Nasıl Bakmalı? Son

Kur'an Öykülerine Nasıl Bakmalı? Son

7- Onlar Bilmiyorlar:


Yahudiler bilmezler. Bilgileri kuruntu, iddia ve temennilerden başka bir şey değildir. Kur'an onlar için şöyle demektedir: "Onlardan bir kısmının okuyup yazması yoktur. Kitabı da bilmezler. Bildikleri sadece birtakım yalan ve kuruntulardır"

Yahudiler, müfteri ve yalancıdırlar. Allah adına yalan söyleyip iftira etmektedirler. Böyle olan kişiler insanlara iftira ve yalan söylemekten çekinirler mi? Öncekiler hakkında yalan söylemekten çekinirler mi? Tarihe ve ilme iftira etmekten sakınırlar mı?

Kur'anı Kerim, Allaha nasıl iftira ettiklerini şöyle belirtmektedir: "Allah fakirdir, biz zenginiz, diyenlerin söylediklerini şüphesiz Allah işitmiştir. Söylediklerini ve peygamberleri haksız yere ödürmelerini yazacağız. "Yakıcı azabı tadın" diyeceğiz. Bu yaptığınızın karşılığıdır. Yoksa, Allah kullara asla zulmetmez." Şüphesiz ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmayacağız, diye Allah bize söz verdi" diyenlere, deki; benden önce peygamberler size belgeler ve dediğiniz şeyi getirdi. Doğru söylüyorsanız, onları niçin öldürdünüz?"

Yahudiler peygamberlere, suçsuz temiz kadın ve erkeklere iftira ederler. Onlar hakkında yalan ve iftiralar yayarlar, onlara noksanlıklar ve alçaklıklar nisbet ederler. Hz.isa'nın annesi iffetli Hz.Meryem için neler söylemediler!? Kur'an onlar için şöyle demektedir: "Bu, inkarlarından, Meryeme büyük bir iftira etmelerinden ve Allanın rasulü meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük, demelerinden ötürüdür. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle göründü"

Müslümanları kıskanmakta, büyük bir istek, kararlılıkla onları islamdan geri döndürmek isterler. Bu istek ve arzulannı içeren ve emellerini gerçekleştiren rivayetlerini nasıl alabiliriz? Onların iç yüzlerir Yüce Allah şöyIe belirtmektedir :"Kitap ehlinin çoğu, ayetler kendilerine apaçık belli olduktan sonra , nifâklarından dolayı, sizi, inandıktan sonra küfre döndürmek isterler "

Yahudiler hakkı gizler, başkalarını aldatmak ve batıla teşvik efnek için yalan ve batıı şeyier yayarlar. Yüce Allah buyurur diyerek Allahın baştan indirdiklerini gizleyenler ve karşılıgında az bir ücret alanlar, midelerine ateşten başka bir şey <yemezjer Kıyamet günü Allah onlarla konuşmaz, onla:i günahlarından arındırmaz. Onlar için acıklı bir azap vardır.

Yahudiler bile bile hakkı gizlerler .Yüce Allah buyuruyor: Sıze inanacaklarım mı umuyorsunuz? Oysa onlardan bir takımı Aljahm sözünü işitiyor, ona akıllan yattıktan sonra bile bil* onu değiştiriyorlardı. "

'Yahudilerde güvenilir sağlam bilgi değil, rezillik ve yalan vardır. Çünkü sağlam bilgi, sahibine yarar sağlar,

Yahudilerin yaptıkları bilmiyenlerin yaptıkları gibidir. sözleri bilmiyenlerinki gibidir, Kur'an, şayet bilmiş olsalardı bu tür rezillik ve sapıklıkları yapmazlardı, Yüce Allah buyuruyor:

"Ellerinde olanı doğrulayan bir peygamber Allah katından onlara gelince, kitap verilenlerden bir takımı, bilmiyorlarmış gibi, Allanın kitabını arkalarına attılar. Süleyman'ın hükümdarlığı hakkında şeytanların söylediklerine uydular. Oysa Süleyman kafir değildi, ama insanlara sihri öğreten şeytanlar kafir olmuşlardı. Babil'de, melek denilen Harut ve Marufa bir şey indirilmemişti ki ikisi "Biz sadece imtihan ediyoruz, sakın inkar etme" desinler ve karı ile kocanın arasını ayıran şeyi insanlar onlardan öğrensinler. Zaten Allah'ın izni olmadıkça onlar kimseye zarar veremezlerdi. Kendilerine zarar verecek, faydalı olmayacak şeyler öğreniyorlardı. And olsun ki, onu satın alanın ahiretten bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şeyin ne kötü olduğunu keşke bilselerdi! "

Bu âyetlerde yahudilerin bilgisinden söz eden cümlelere şöyle bir bakalım;

a- Bilgileri "bilmiyorlarmış gibi, Allanın kitabını dışlamaya" götürmüştür.

b- Bilgileri, kendilerini "İnsanlara sihri öğreten" şeytanlarla beraber yapmıştır.

c- Bilgileri, kendilerini "Zarar veren, ama yarar sağlamayan" şeyleri öğretmeye götürmüştür.

d- "Onu satın alan kişinin ahirette hiçbir nasibinin olmadığını" bildikleri halde bütün bunları yapmışlardır.

Bütün bu suçlar sebebiyle Kur'an, bilselerdi onları yapmazladı, demektedir. O halde onlar bilmiyorlar. "Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür. Keşke bilselerdi!" Bilselerdi, İman edip Allaha karşı gelmekten sakınsalardı, Allah katından olan sevap daha hayırlı olurdu.

Doğru ve yararlı bilgi, imana götüren ve takvayı sağlayan bilgidir. Bilgi bu meyveyi vermiyorsa, yok sayılır.

Yahudilerin bilgisi onları bu yararlı ve güzel sonuca kendilerini ulaştırmadığından yok gibidir. Aksine, yahudilerin bilgisi onları ters bir sonuca götürmüştür. Onları bozgunculuklara, sapıklıklara, batıla ve yalanlara götürmüştür.

Yahudiler kuruntu, yalan ve temennilerden başka bilmezler. Bilmiyenlerle beraber oluyorlar ve onların davrandıkları gibi davranıyorlar. Bilselerdi, böyle yapmazlardı.

Yahudilerin bilgisi hakkında Kur'anın söylediği budur. Öyleyse, onların bilgi dedikleri şeylerine nasıl güvenebiliriz? Onların gerçekleri bildiklerini nasıl iddia edebiliriz? Onların bu yalan ve uydurmalarıyla batılın önünden ve ardın ulaşamadığı Allanın kitabını nasıl açıklayabiliriz?


Dr.Salah Abdulfettah Halidi

Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış
 
Üst Alt