Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Namazin Esrari

sena

New member
Katılım
1 Haz 2007
Mesajlar
32
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Namazın Esrarı
« : Bugün 00:38:17 »
Namaz, Allah teâlâ'ya yalvarışın yeri ve hâlis sevginin madenidir. Esrarın meydanları namazda genişler ve ruhların ışıkları onda parıldar. (Sadık Dânâ, Altınoluk sohbetleri, c. 5 s. 79)

Namazın bir şekli bir de ruhu vardır ki, her bir şartını rüknünü yerine getirmekle ruhuna eriler. Mesela namazın şartlarından birisi olan abdestin her bir farzında, sünnetinde, edebinde namazın dosdoğru kılınmasına insanı hazırlayan bir sır ve işaret vardır.

Abdestle dış organları temizleyen ve günahlardan arındıran kul, namazda nefsini ma'siyetlerden tezkiye, kalbini de kin, nefret, haset... gibi manevi hastalıklardan tasfiye eder. Namazda vücudunu Kabe-i Muazzama'ya çevirdiği gibi, kalbini de bütün varlığıyla Allah'a yöneltir. Hangi namazı kıldığını ve kimin huzurunda bulunduğunu hatırlar.

Namazda "Allahü Ekber" diye tekbir alarak başlarken, "en büyük" vasfıyla Allah'ın büyüklükte eşsiz olduğunu, hiçbir mahlukun ibadetine olmadığını düşünür ve Allah'ın büyüklüğünü ve azametini de kalbinde hisseder.

Ellerini kulaklara kadar kaldırmak, kulun dünya işlerinin hepsini geriye atarak, dünyaya sırt çevirdiğine ve bütünüyle Allah'ın huzuruna vararak ilahi münacata yöneldiğine işarettir.

Tekbirden sonra kulun, efendisi önünde dikildiği gibi Allah'ın huzurunda durur. Ellerini bağlayarak gözlerini yere diker. Hiçbir uzvu kımıldamadan tam bir edeple "Sübhaneke" duasını okur. Tekbir Allah'ın huzuruna girmeye bu dua da Onunla konuşmaya başlamak olur.

Daha sonra şeytanlar, vesveseleriyle kalbi huzurdan ayırmaya, insanı şaşırtmaya çalıştıklarından; namaza girişin arkasından " Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım" diyerek gizli düşmanlar olan bu varlıkların şerrinden Allah'ın himayesine sığınır ve rahman ve rahim olan Allah'ın yüce ismiyle Fatiha suresini okumaya başlayarak Allah ile konuşmak şerefini kazanır. Artık kul, Allah ile mükâlemenin sonsuz lezzetini tadar. Bu süredeki mübarek duaların kabulü için "Amin" diyerek sözünü bitirir.

Biraz daha Kur'an okuduktan sonra onu yüce zatını saygıyla anıp tekbir getirerek rükûa varır. Rükûda kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayıp, bütün varlıkların kendisine muhtaç olarak sığındığı yüce rabbini "sübhane rabbiyel-azim" yani (yüce rabbimi tenzih ederim) diyerek azamet ve vakar duygusu ile üç defa tespih eder. Kul, bu hareketiyle "Rabbim! Günahkar vücudum senin huzurunda ve önünde eğilmiştir. Şüphesiz Sen ululuk sahibisin, Senin ululuğun önünde ben başımı eğiyorum." Demek ister.

sonra rükûdan doğrulur Rabbine hamdını sunar, tekrar tekbir alarak alnını yere koyar. Saygısı son haddine varınca üç defa "sübhane rabbiyel-ala" yani (en yüce olan rabbimi tenzih ederim) diyerek yüce rabbinin büyüklüğünü düşünerek arkası arkasına tespihlerle anar. Bunun arkasından, Rabbine, büyüklüğüne layık bir şekilde hakkıyla ibadet edemediğini itiraf ederek tekbirle başını secdeden kaldırır (Hüseyin Cisri Efendi, Risale-i Hamidiyye, s 115).

Fakat secdeden başını kaldırınca, secde halinde daha şerefli ve faziletli bir ibadet olmayacağını düşünerek bir kere daha secdeye varır ve secde etmekten kaçınan şeytana tabi olmayacağını kuvvetle ifade etmek ister. Kul bu secdeleriyle şöyle söylemiş olur. "Ey rabbim! Benim bu en değerli ve şerefli organlarım senin huzurunda, senin bana lütfedip merhamet etmen için yerlere kapanmıştır."

Artık başını secdeden kaldırarak ta'zimle oturur. Ettahiyyatü'yü okurken; bir taraftan ondaki engin manaları tefekkür eder, diğer taraftan Hazret-i Peygamber -sallAllahu aleyhi ve sellem- 'in miracından bir nasip almaya çalışır. Zira secdeden sonra teşehhüdde, enaniyyet perdelerinden kurtulmaya işaret olduğu gibi, Rabbani cezbelerle Hakkın cemalini görmeye vasıl olma işareti de vardır. (Ramazanoğlu Mahmut Sami, Bakara suresi tefsiri, 28)

Daha sonra , namazı ümmetine bir hibe olarak getiren Peygamber-i zişana selam okur. Selam verirken sağdaki ve soldaki meleklere de selam verdiğini hatırlar. Sağa, sola selam verişte iki dare selam vermeye işaret bulunduğu gibi, sağdan cennet nimetlerine, soldan da lezzet ve şehvetlere davet eden her cahil davetçiye selama işaret vardır. Şekilciler namazı edadan selamla çıkarlar. Hakikat ehli ise, selamla namazı devam ettirmeye girerler. Nitekim Allah Teala: Onlar namazlarına devam ederler. Buyurmaktadır. (Mearic, 23)

Kulun Allah karşısında acizliğini sunan ilk hareketi, ellerini bağlayarak saygıyla durmasıdır. Bu ilerleyerek Allah'ın huzurunda baş eğme (Rükû) şeklinde gelişir. Bu, daha da ilerleyerek onun huzurunda yere kapanmak, başını yere koymak, alnını yere yapıştırmak (secde) şeklini alır. Namazın tamamı işte bu saygı ve duygudan ibarettir. Namazın dış görünüşü içersindeki ruh budur. Bu yüzden
 

lotus

New member
Katılım
30 Mar 2007
Mesajlar
407
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Şekilciler namazı edadan selamla çıkarlar. Hakikat ehli ise, selamla namazı devam ettirmeye girerler. Nitekim Allah Teala: Onlar namazlarına devam ederler. Buyurmaktadır. (Mearic, 23)


Burada anlatılmak istenen tam olarak nedir algılayamadım bu konuda yardımcı olmanızı rica ediyorum arkadaşlar.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Şekilciler namazı edadan selamla çıkarlar. Hakikat ehli ise, selamla namazı devam ettirmeye girerler. Nitekim Allah Teala: Onlar namazlarına devam ederler. Buyurmaktadır. (Mearic, 23)


Burada anlatılmak istenen tam olarak nedir algılayamadım bu konuda yardımcı olmanızı rica ediyorum arkadaşlar.


Saygıdeğer lotus, burada anlatılmak istenen aslında çok uzun bir sohbetin ana konusunu oluşturur. Fakat kısaca anlatmaya çalışırsak şunu söyleyebiliriz ki; Allah (cc) müslümanlara yeryüzünü mescid ilan etmiştir. Diğer semavi din mensupları ise ibadetleri için ya havra veya kiliseye gitmeye mecburdur. Bu insanların toplanma yeri burasıdır. Oysa müslümanlar yeryüzü mescid ilan edildiğinden dolayı ibadetlerinin istedikleri zaman ve mekanda yapma lüksüne sahiptir. Bu konuda islam alimleri şunu söylüyor: "Madem Allah'u Teala (cc) yeryüzünü müslüman kuluna mescid tayin etmiş, o halde mescidde abdestsiz gezmeyin" Bu çok güzel ve anlamlı uyarıya dayanak olarak da Allah Resulu (s.a.v.) bir hadisi şerifini baz alıyorlar. "Kulun abdestli olarak çalışması, nafaka peşinde koşması ve hatta bu koşturmadan doğan yorgunluk ile abdestli bir şekilde uykuya dalması dahi Allah'u Zülcelal katında ibadettir." Müslüman her halukarda abdestli olarak ve devamlı Allah'ın huzurunda olduğunu bilerek bu şekilde "rikkat" sahibi olursa o artık her işinde ve çalışmasında veya insanlar ile munasebetinde Allah'ın (cc) yanında hazır ve nazır olduğu şuurunu elde etme aşamasına gelir. Ve bazen öyle bir noktaya ulaşırki karşısındaki insan ile konuşması zahiridir, esas kalbi ile yüce Yaradan'ına mülaki bir hale girer. Namaz sonuç olarak şekilsel bir ibadet halidir, oysa kulun her an Yüce Rabbül Alemin'in (cc) huzurunda bulunma hali ise fena makamıdır ki, işte bizlerin ulaşma gayesi haddi zatında bu olmalıdır. Yoksa şekilsel olarak kılınan namaz boynumuzun borcudur ve bunun ile mükellefiz. Oysa her işimizde Rabbül Alemin'in bulunması ise tamamen ruhun keyfiyetidir ki, havas işte bunu dahi kendisine gerekli olan bir ibadet olarak kabul eder. O yüzden namaz oturuşundaki selamdan sonra şekli olan namazdan asli olan ve herkesin mükellef olmadığı hale girer. Bilmeliyizki bir yerden çıkarken ve girerken selam vermek sünnettir. Kişi bu hali ile şekilsel namzdan çıkıp aynı zamanda hayatının diğer anlarında beraber olacağı Rabbinin huzuruna girdiğini kabul eder. Bu tamamı ile “hal” ile ilgili bir konudur ki, aslında bu tür konuların, kafa karıştırma yönü çok olacağı için, bu gibi yerlerde çok da fazla dile getirilmesine sıcak bakmıyorum. Çünkü bu tamamen tasavvufi bir konudur, ve tasavvufta herkese aynı oranda gerekli değildir. Sadece ehlinin bileceği bir iştir demek yeterli olur kanaatindeyim. Avam ise buna mecbur değildir. Mükellef olduğunun haricinde ister bu hale iştiyak duyar ister duymaz. İnşaallah açıklama yeterli gelmiştir. Acizane bunları yazabildik ilk etapta.
 

lotus

New member
Katılım
30 Mar 2007
Mesajlar
407
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Allah razı olsun abiciğim. Teşekkürler
 
B

beyaz_ýþýk

Guest
Bu tamamı ile “hal” ile ilgili bir konudur ki, aslında bu tür konuların, kafa karıştırma yönü çok olacağı için, bu gibi yerlerde çok da fazla dile getirilmesine sıcak bakmıyorum. Çünkü bu tamamen tasavvufi bir konudur, ve tasavvufta herkese aynı oranda gerekli değildir. Sadece ehlinin bileceği bir iştir demek yeterli olur kanaatindeyim.

Allah c.c. razı olsun
 

ebedi

New member
Katılım
11 Şub 2007
Mesajlar
484
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
34
çok güzel ALLAH RAZI OLSUN CAN KARDEŞİM
 
Üst Alt