Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Oruç---tarifi Ve önemi

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
56
Konum
Tr
ORUÇ KELİMESİ; Farsça'dan Türkçe'ye geçmiş bir kelimedir.(1) Kelimenin aslı "Roze"dir. Bu kelime Türkçe'ye önceleri "Oruze" (Günlük) olarak geçmiş , daha sonra "Oruç" halinde kullanılmaya başlanılmıştır. Arapça karşılığı savm veya siyam'dır. "Savm" kelimesinin lûgat manası: Yeyip-içmekten kendini tutmak, imsak, hareketsiz kalmak ve herşeyden el-etek çekmektir.(2) İslâmî ıstılahta "ikinci fecirden (fecr-i sadıktan) itibaren güneşin gurûbuna kadar; yemekten, içmekten, cinsi münasebetten ve orucu bozan diğer şeylerden, Allahû Teâla (cc)'ya kulluk niyyeti ile nefsi men etmeye"(3) verilen isimdir. Malum olduğu üzere, oruç; yalnız bedenle yapılan ibadetler cümlesindendir. Dolayısıyla her mükellefin nefsi için "farz-ı ayn" dır. Resûl-i Ekrem (sav): "Bir kimse, başka bir mükellefin yerine oruç tutamaz. Yine bir kimse, başka bir mükellefin yerine namaz kılamaz"(4) hükmünü beyan buyurmuştur. Zira oruçta; sürekli olarak kötülüğü emreden "Nefs-i Emmare'yi" kahretme sözkonusudur.



Kur'an-ı Kerim'de: "Ey iman edenler!.. Sizden evvelki (ümmet)lere yazıldığı gibi, sizin üzerinize de oruç yazıldı (farz kılındı). Tâ ki, korunasınız"(5) hükmü beyan buyurulmuştur. Oruç'un Hicret'ten sonra "Farz" kılındığı hususunda ittifak vardır. Sahih olan rivayete göre; Bedir Savaşı'ndan kısa bir süre sonra farz kılınmıştır.(6) Hz. Aişe (r.anha) validemizden rivayete göre; Resûl-i Ekrem (sav) daha önce Aşûre orucuna devam buyurmuştur. Hz. Muaz b. Cebel (ra)'den rivayet edilen bir habere göre de; Medine'de her ay üç gün oruç tutmuş ve bunu ashabına da tavsiye etmiştir. İmam-ı Merginani: "Şüphesiz ki; Ramazan ayında oruç tutmak farzdır. Çünkü Allahû Teâla (cc): "Sizin üzerinize oruç farz kılındı" buyurmuştur. Ayrıca farziyeti hususunda icmâ teşekkül etmiştir. Bundan dolayı Ramazan orucunun farziyetini inkâr eden kâfir olur"(7) hükmünü zikretmektedir.



Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Oruç insanı cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır; tıpkı sizi harpte ölüme karşı muhafaza eden bir kalkan gibi"(8) buyurduğu bilinmektedir. Malûm olduğu üzere oruç; mükellefi her türlü şehvetten alıkoyan ve ihlâsı artıran bir ibadettir. Açlığa, susuzluğa ve nefsin diğer arzularına boyun eğmemek ve direnmek açısından da oldukça önemlidir. Allahû Teâla (cc)'ya iman eden ve O'nun uğrunda cihad'a karar veren mü'min oruç ibadeti ile kuvvetli bir iradeye sahip olur. Hicrî Takvim; ayın hareketlerine göre değiştiği için, her yıl diğerine nisbetle on veya onbir gün önce gelir. Dolayısıyla insan bazen (-30) derecede, bazen de (+40) derecede oruç tutar. Bu bir anlamda mükellefin "Dondurucu bir soğukta ve kavurucu bir sıcakta dahi, Allahû Teâla (cc)'nın emirlerine uymaya hazırım" taahhüdünde bulunmasıdır. Ayrıca bir ay süre ile; nefsinin bütün şehvetlerini terketmesi oldukça önemli bir hadisedir.



Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Oruç bir kalkandır. Oruçlu kem (kötü) söz söylemesin. Oruçlu, kendisiyle itişmek ve dalaşmak isteyene iki defa "Ben oruçluyum" desin. Ruhum yed-i kudretinde olan Cenab-ı Hak'ka (cc) yemin ederim ki; oruçlu ağzın (açlık) kokusu, Allah indinde misk kokusundan daha temizdir. Cenab-ı Hak (cc) buyurmuştur ki; "Oruçlu kimse benim (rızam) için yemesini, içmesini, cinsi arzusunu bırakmıştır. Oruç doğrudan doğruya bana edilen (riya karışmayan) bir ibadettir. Onun (sayısız) ecrini de doğrudan doğruya ben veririm. Halbuki başka ibadetlerin hepsi on misliyle ödenmektedir""(9) buyurduğu bilinmektedir.


DİPNOT (1) İslâm Ansiklopedisi - İst: 1964, M.E.B. Yayını, C: 9, Sh: 408.

(2) İbn-i Abidin - Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar - İst: 1983, C: 4, Sh: 228. Ayrıca Molla Hüsrev - Dürerû'l Hükkam fi şerhû Gureri'l Ahkam - İst: 1307 C: 1, Sh: 196, İslâm Ansiklopedisi - "Oruç" maddesi, C: 9, Sh: 408.

(3) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - El Feteva-ı Hindiyye - Beyrut: 1400, C: 1, Sh: 194.

(4) İbn-i Hümam - Fethû'l Kadir - Beyrut : 1315 D. Sadr Mtb. C: 2, Sh: 85.

(5) El Bakara Sûresi: 183.

(6) Mecmûat'u't Tefasir İst: 1970, Çağrı Yay. C: 1, Sh: 257, (Haazin böl.). Ayrıca İbn-i Kesir - Tefsirû'l Kur'an'il Azim - Beyrut: 1969, D. Marife C: 1, Sh: 213.

(7) İmam-ı Merginani - El Hidaye şerhû Bidayetü'l Mübtedi - Kahire: 1965, C: 1, Sh: 118.

(8) Sünen-i Nesai - İst: 1401, Çağrı Yay. C: 4, Sh: 167, (K. Savm: 43)

(9) Abdi'l Latifi'z Zebidi - Sahih-i Buhari Muhtasarı, Tecrid-i Sarih tercemesi ve şerhi - Ankara: 1974 (3 bsm) C:
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
56
Konum
Tr
Orucun şartlari

Orucun şartlari

Bir insana oruç'un farz olması için üç şart vardır:



Birincisi: İslâm (yani o insan müslüman olmalıdır. Çünkü tevhid akidesi olmadan hiçbir ibadet sahih olmaz.)

İkincisi: Akıl,

Üçüncüsü: Bülûğa ermiş olmak.(10)



İbn-i Abidin: "Şüphesiz niyet ederek gündüzün orucu bozan şeylerden kendini tutmaktan ibaret olan oruç; İslâm diyarında olsun, Dar-ı harb'te olsun, keza oruç'un farz olduğunu bilsin veya bilmesin, hayız ve nifas'tan temiz olan müslümandan tahakkuk eder... Ancak "Akıl ve bülûğ; ramazan orucunun farz olması için şarttır. Sahih olmasının şartı değildir"(11) hükmünü beyan etmektedir. Dolayısıyla; çocuklara oruç, bülûğa ermedikleri süre içerisinde farz değildir. Ancak onların; belirli bir yaştan itibaren, bu ibadete teşvik olunmaları çok önemlidir. Esasen tuttukları oruç da sahihtir.



Bir mükellefe; oruç'un edâsının farz olması için iki şart vardır: Birincisi: Sıhhatli olmak, İkincisi: Mûkim olmaktır. Yani seferi halde bulunmamak!..(12) Hanefi fukahası: "Sefer halinde olan kimseye, oruç zarar vermeyecekse tutması mendubtur. Çünkü Allahû Teâla (cc) "Oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır"(13) buyurmuştur. Resûl-i Ekrem (sav)'in : "Sefer halinde iken oruç tutmak, birr (İtaat ve iyilik) değildir" hadis-i şerifi, güçlük durumuna hamledilir"(14), hükmünde müttefiktirler. Bilindiği gibi ruhsat; kulların özürlerine binaen meşrû kılınmış olan hükümleri içine alır. Muhakkak ki seferi halde bulunmak güçlükten hali olmaz. Ancak Ramazan ayında tutulan oruçla; diğer zamanlarda tutulan oruç bir değildir. Dolayısıyla "Ruhsat-ı Terfih"teki esas; azimet'le amelin meşrûiyyetini düşürmemesidir. Nitekim bu konu üzerinde daha önce durulmuştur.(15)



Oruç'un edâsının sahih olması için iki şart vardır: Birincisi: Niyyet!.. İkincisi: Hayız'dan ve Nifas'tan temiz olmak!.. Niyyet; kalbe ait olan kat'i bir azimdir. Mükellefin oruç tutacağını kalbi ile bilmesi ve azmetmesi niyyettir. Bu niyyeti dili ile söylemesi ise sünnet'tir. Nehrû'l Faik'te de böyledir.(16) Hanefi fûkahası; Ramazan ayında her günün orucu için ayrı ayrı niyyet etmenin esas olduğu hususunda ittifak etmiştir.(17) Zira her günün oruç'u başlı-başına bir ibadettir.



(10) Şeyh Nizamüddin ve Bir heyet - El Feteva-ı Hindiyye - Beyrut: 1400, C: 1, Sh: 195.

(11) İbn-i Abidin - Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar - İst: 1983, C: 4, Sh: 231.

(12) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - A.g.e. C: 1, Sh: 195.

(13) El Bakara Sûresi: 184.

(14) Molla Hüsrev - Dürerû'l Hükkam fi şerhû Gureri'l Ahkam - İst: 1307 C: 1, Sh: 209. Ayrıca İbn-i Hümam - Fethû'l Kadir - Beyrut : 1315 D. Sadr Mtb. C: 2, Sh: 79, Şeyh Nizamüddin ve heyet - A.g.e. C: 1, Sh: 206-207, İmam-ı Merginani - El Hidaye şerhû Bidayetü'l Mübtedi - Kahire: 1965, C: 1, Sh: 126. Şeyh Abdülgani - El Lübab fi şerhi'l Kitab - Beyrut: 1400, C: 1, Sh: 169-170.

(15) Bakınız madde: 273-277 (Azimet ve Ruhsat bahsi)

(16) Şeyh Nizamüddin ve heyet - El Feteva-ı Hindiyye - Beyrut: 1400, C: 1, Sh: 195.

(17) İbn-i Hümam - Fethû'l Kadir - Beyrut : 1315 D. Sadr Mtb. C: 2, Sh: 46-47. Ayrıca Molla Hüsrev - Dürerû'l Hükkam fi şerhû Gureri'l Ahkam - İst: 1307 C: 1, Sh: 198, Şeyh Nizamüddin ve heyet - A.g.e. C: 1, Sh: 195.
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
56
Konum
Tr
Orucun Vakti

Orucun Vakti



Kur'an-ı Kerim'de: "Oruç (günlerinin) gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için, siz de onlar için birer libassınız. Allah nefislerinize karşı za'af göstermekte olduğunuzu bildi de, tevbenizi kabul etti, sizi bağışladı. Artık (bundan sonra geceleri) onlara yaklaşın ve Allah'tan hakkınızda yazdığınızı isteyin. (Bütün gece) fecr(i sadık) olarak, ak iplik, kara iplikten size seçilinceye kadar yeyin, için sonra geceye kadar orucunuzu tamamlayın"(18) hükmünü beyan buyurulmuştur. İmam-ı Serahsi; bu Ayet-i Kerime'de zikrolunan "Siyah ve beyaz iplik" kelimelerinin renk manasına kullanıldığını; ufuktaki yaygın beyazlığın zahir olması ile oruç'un başlayacağını kaydetmektetir.(19) Esasen Hanefi fûkahası; "Oruç'un vaktinin fecr-i sadıkla başlıyacağı ve güneş batıncaya kadar devam edeceği hususunda" müttefiktir.(20) Bu hususta tek bir ihtilâf göstermek mümkün değildir. Bununla beraber; bu ikinci fecrin (Fecr-i Sadık'ın) ilk doğduğu âna mı, yoksa beyazlığın ufukta dağılmaya başladığı zamana mı itibar edileceği hususunda farklı görüşler mevcuddur. Şemsü'leimme Hulvani bu hususta: "Birinci kavle uymak (yani ilk âna) daha ehvattır, ihtiyata daha uygundur. İkinci kavil ise; daha geniştir, oruç tutacaklar için daha müsaittir" demiştir. Muhiyt'te de böyledir. Alimlerin çoğu da bu görüşü benimsemişlerdir. Hızanetü'l Müftin'de böyle zikredilmiştir.(21)



SAHUR'A KALKMAK



Hz. Malik b. Enes (ra)'den rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Sahur yemeği yeyiniz. Çünkü sahur yemeğinde bolluk (bereket) vardır"(22) buyurduğu bilinmektedir. Hanefi fûkahasından İmam-ı Merginani, bahsi geçen Hadis-i Şerif'i zikrettikten sonra: "Müstehab olan sahur yemeğini yemek ve onu geciktirmektir. Zira Resûl-i Ekrem (sav) "Üç şey mürsellerin ahlâkındandır; iftarda acele etmek, sahuru geciktirmek ve misvak kullanmak" buyurmuştur. Ancak mükellef; fecr-i sadık'ın durumu hakkında şüpheye düşerse, efdal olan haramdan kurtulmak için yemeği terk etmektir"(23) hükmünü zikreder. Şurası muhakkaktır ki; sahura kalkıp birşeyler yemek, oruç tutmak niyetiyledir. Feteva-ı Hindiyye'de: "Ramazan ayında sahura kalkmak bir niyyettir. Necmüddin Nesefi bu şekilde zikretmiştir. Ancak sahura kalkmak, sadece o günün orucu için niyyet hükmündedir, başka bir günün orucu için niyyet yerine geçmez"(24) hükmü kayıtlıdır.



İbn-i Abidin, sahurla ilgili olarak şunları kaydetmektedir: "Sahur'un delili, Ebû Dâvud'dan maada Hadis imamlarının Hz. Enes (ra)'den rivayet ettikleri hadistir. Resûlullah (sav): "Sahura kalkın, çünkü sahurda bereket vardır" buyurdu. Buradaki bereket'den murad; ertesi günün orucuna kuvvet kazanmak veya sevabın ziyadeliği olduğu söylenmiştir. Sahur; seher vaktinde yenilen yemektir. Bu gecenin son altıda birindedir. Bahır sahibi diyor ki; "Ulemânın sözlerinde bu sünnetin sadece su ile hâsıl olacağını açık olarak görmedim. Ama hadisin zahiri bunu ifade ediyor. Hadis, İmam-ı Ahmed (rh.a)'in rivayet ettiği: "Sahurun hepsi berekettir. Onu bırakmayın!.. Velev ki biriniz bir yudum su olsun içsin. Çünkü sahura kalkanlara Allah (cc) ve Melekleri salat eylerler" Hadis-i Şerifi'dir.(25)


(18) El Bakara Sûresi: 187.

(19) İmam-ı Serahsi - El Mebsut - Beyrut: ty, C: 3, Sh: 54.

(20) İmam-ı Merginani - El Hidaye şerhû Bidayetü'l Mübtedi - Kahire: 1965, C: 1, Sh: 122. Ayrıca İbn-i Hümam - A.g.e. C: 2, Sh: 61-62, Şeyh Nizamüddin ve heyet - A.g.e. C: 1, Sh: 194. Şeyh Abdülgani El Meydani - El Lübab fi şerhi'l Kitab - Beyrut: 1400, C: 1, Sh: 164-165.

(21) Şeyh Nizamüddin ve heyet - A.g.e. C: 1, Sh: 194.

(22) Abdi'l Latifi'z Zebidi - Sahih-i Buhari Muhtasarı, Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi - Ankara: 1974 (3 Bsm), C: 6, Sh: 2169, Had. No: 913.

(23) İmam-ı Merginani - El Hidaye şerhû Bidayetü'l Mübtedi - Kahire: 1965, C: 1, Sh: 129-130. (Not: Son yıllarda bazı çevreler "- Güneş doğmadan az önce niyet etmenin kafi geleceğini ve o saate kadar yemek yenebileceği" iddiasına sarıldılar. Bunun şer'i şerif'te herhangi bir delili mevcud değildir.)

(24) Şeyh Nizamüddin ve heyet - El Feteva-ı Hindiyye - Beyrut: 1400, C: 1, Sh: 195.

(25) İbn-i Abidin - Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar - İst: 1983, C: 4, Sh: 333.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt