Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sigara İçmenin Hükmü Nedir?

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Her ne kadar başka bir konu altında sigaranın hükmü tartışılsa da anlatılmak istenen mesele tamamen başka bir şeydi. Konuyu başka tarafa çektiğim için konuyu açan abimizden özür diliyorum.

Sigara hakkında bir çok hüküm verilmiş.. Hala verilmeye devam ediyor. Konu hakkında görüş ve delillerimizi sunmak için böyle bir başlık açılabilir sanırım..
 
P

Peris

Guest
Tartışılan konuyu okuduğunda sevindirici yanı o ki, sigaraya şiddetle karşı çıkanlar özellikle gencler. :23_28_100
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Sigara ile Redd'ül Muhtar ın sigara bölümünden kesitler aktarılmıştı. Sadece Emir'e itaat konusu çıkarılarak bir aktarma yapılacak olursa;

«Tütün ilh...» Derim ki: Âlimlerin tütün hakkındaki fikirleri karmakarışıktır. Bazıları mekrûh, bazıları
haram bazıları da mubâh olduğunu söylemişlerdir. Bu hususta müstakil kitaplar da yazılmıştır.
Şurunbulâli'nin Vehbâniye Şerhi'nde şu hüküm yer almaktadır: «Tütünü satmak ve içmek
yasaklanır. Onu oruçlu iken içen bir kimsenin orucu kesinlikle bozulur.»
Efendimiz Abdulgani En-Nablusî'nin muhterem pederi allame Şeyh İsmail Nablûsî,
Şerhu'd-Durer'de: «Koca hanımını sarımsak ve soğan yemekten ve ağzı kokutan, her şeyden men
edebilir» naklini yaptıktan sonra dedi ki: «Bu kaidenin muhtevası onu tütün içmekten de men
edebileceğidir. Çünkü o da ağzı kokutur. Hele koca tütün içmiyorsa. Allah bizi tütünden muhafaza
eylesin. Onu içmenin men edilmesini meşayihimizin şeyhi El-Mesîrî ve başkası da fetvaları ile
uygun görmüşlerdir.»
Büyük âlim Şeyh Aliyyu'l-Echûrî El-Mâlikî tütünün helâl olduğuna dair bir risale yazmıştır. O
Risale'de: «Kendisine güvenilir dört mezhebin İmamlarından olan bazı kimseler onun helâl
olduğuna dair fetvâ vermişlerdir.» diyor.
Ben derim ki: Onun helâl olduğuna dair Abdulgani En-Nablûsî hazretleri de bir risale yazmıştır. Ona

«Es-Sulh Beyn'l-İhvânfî İbâhat-i Şurbi'd-Duhân» adını vermiştir. Ve çok güzel olan teliflerinin bir
çoğunda da bu bahse dokunmuştur. Onun haram veya mekrûh olduğunu söyleyenlerin başına
kıyameti koparmıştır: «Çünkü haram veya mekrûhluk Şer'î iki hükümdür. Onların delilleri lâzımdır.
Tütün meselesinde böyle bir delil yoktur; ve çünkü onun sarhoşluk verici veya gevşetici bir zararı
tespit edilmemiştir. Başka bir zararı da tespit edilmemiştir. Belki onun bir çok yararı tespit
edilmiştir. Binaenaleyh o: «eşyada aslolan ibâhadır» kaidesinin kapsamına giriyor. Eğer onun bir
kısım insana zarar verdiği farzediliyorsa, bundan, onun herkese haram olması gerekmez. Çünkü bal
da safrası gâlip olan kişilere zarar verir. Hatta çoğu zaman onları hasta düşürür. Halbuki katî nass
ile balın şifa olduğu sabit olmuştur. İhtiyat Allah'a iftira edip de delil gerektiren hurmiyet veya
kerâhet hükmünü vermekte değildir. Belki asıl olan ibâhadır. Rasul-ü Ekrem Şeriatı tebliğ eden
olmasına rağmen, «kötülüklerin annesi» olan hamrın haram olduğunu katî nass ininceye kadar,
söylememiştir. Öyle ise insanoğluna en uygun olan sigara, tütün kendisine sorulduğunda ister
tütün içenlerden olsun, ister bu zayıf kul ve aile efradının her ferdi gibi içmeyenlerden olsun, «o
mubahtır» demek uygundur. Fakat onun kokusu tabiatlar bakımından kerih görülüyor. Binaenaleyh
o Şer'an değil, tab'an mekruhtur.»
Ve böylece sözü uzun uzadıya sürüp gidiyor. İşte bu hükmü aynı zamanda burada şarihin kelâmı da
vermektedir. Çünkü şeyhi En-Necm'in ibaresinden sonra hemen Eşbâh'ın ve bir de şeyhi
El-İmâdî'nin kelâmını getirdi. Her ne kadar Ed-Durru'l Muntekâ'da : «Kesinlikle haramdır» denilmiş
ise de. Fakat onun haramlığı zatından dolayı değildir. Belki bu hususta sultanın yasağı yani sultan
onu kullanmayı yasaklamış olduğundandır. Bunun hakkında kelâm ileride gelecektir.

«O gevşeticidir ilh...» Kâmûs'ta: «FETERA CİSMUHÛ FUTURAN (cismi gevşedi), yani mafsalları
yumuşadı ve zayıf düştü» demektir. Gurab vezninde olan Futâr kelimesi gevşemenin başlangıcıdır.

«O harâmdır ilh...» Bu Şâfiîlerden nakledilene muhaliftir. Çünkü onlar: «Karının sigara nafakası
kocaya vâciptir» demişlerdir. Ebussuûd.
Binaenaleyh onlar İbn-i Hacer'in görüşünü zayıf olarak zikrettiler. Mezhep onun herhangi bir başka
sebep olmaksızın kerâhet-i tenzihiye ile mekruh olduğudur. Ve zikretmişlerdir ki: «O, kocanın
boynuna ancak kadın tütün içmeyi âdet edinmişse vâcip olur. Eğer kadının tütünü terk etmesi
kendisine zarar vermiyorsa vacip olur. O zaman meyveler kabilindedir. Ama kadın onu terk ettiği
zaman zarar görecekse o tedavi kabilindendir ve kocaya lâzım gelmez.» T.

«Veliyyulemrin yasaklamasıyla beraber kesinlikle o harâm olur ilh...» Abdulgani En-Nablûsî dedi ki:
«Keşke bilseydim, Veliyyulemr'in iki emrinden hangisi tutulur? Acaba halka tütünü terk etmesini
gerektiren emri mi yoksa tütünden vergi alma emri mi? Çünkü vergi almak şeklindeki dolaylı emri,
hakikatte onu kullanmaya dair olan bir emirdir. Bununla beraber veliyyulemrlerden maksat, âyet-i
celîlede, en sıhhatli görüşlere göre âlimlerdir. Nitekim bu durumu El-Aynî, Şerhu'l-Kenz'in : «Çeşitli
meseleler»in sonunda zikretmiştir.
...
Cevâhir Şerhi'nde şöyle denilmektedir. Şeriatın mubâh gördüğü konularda İmama itaat etmek
vâciptir. Bu ise, faydası ammeye dokunan konularda olur. Cihâd Bahsi'nde masiyet olmadığı
sürece emrin itaat etmek gereğini de fukahâ açıkça belirtmişlerdir.
Tatarhaniye'de de şu ifadeler yer almaktadır:
«Emîr askere bir şeyi emrettiği zaman askerden birisi ona isyan ederse hemen onu cezaya
çarptırmaz. Belki ona nasihat eder. Eğer o özürsüz olarak tekrar ona isyan ederse, o zaman cezaya
çarptırır, edeplendirilir.» Özetle.
El-Bîrî Tatarhâniye'nin bu ibaresinden şu hükmü çıkarıyor: «Tâûn ve benzeri bir sebepten ötürü,
emîr birkaç gün oruç tutulmasını emrederse onun emrini yerine getirmek vâcip olur.»
Ben derim ki: Hazânetu'l-Fetâvâ'nın ibaresinden açıkça şu hüküm anlaşılmaktadır: Ancak İmamet
şartlarının kendinde bulunduğu bir kimsenin itaatı lüzumludur.
Ve Tatarhâniye'deki bu hüküm, Arifi Billah Abdulgani En-Nablûsî'nin kelâmını teyit eder. Fakat
El-Hamevî, Haşiyesi'nde bu şartların aranması Veliyyiemrin iş başına getirilmesinin sıhhatliliğine
değil, günahın ref'i için gerektiğine delâlet eden ifadeler vardır. Oraya müracaat et.
«Çünkü insan bedenine zarar verebilir ilh...» Gerçek şudur ki, bu, kullananların değişmesiyle
değişen bir hükümdür. T.

«Asıl olan ibâha veya tevakkuftur ilh...» Şâfiî ve Hanefîlerin cumhuru katında birinci görüş, tercih
edilen görüştür. Nitekim bunu İbnu'l-Hemâm «Tahrîru'l-Usûl» eserinde açıkça belirtmiştir.

«Ondan bitkilerin hükmü anlaşılıyor ilh...» Bitkilerin hükmü, seçilen fetvâya binaen mubâhlıktır.
Veya onlar hakkında tevakkuf edilecektir. Müellifin bu ibaresinde tütünün sarhoş edici veya
gevşetici veya zarar verici olduğunun kabul edilmediğine işaret vardır. Aksi takdirde onu zikredilen
kaidenin kapsamına sokmak sıhhatli olamaz. Bunun için «uyan» diye emir vermiştir.

«Şeyhimiz El-İmâdî «Hediye»sinde bunu kerih görmüştür ilh...» Ben derim ki: El-İmadî'nin
kelâmında açıkça görülen tahrimen mekruh olduğu ve onu daimi bir şekilde kullananın fâsık
olduğudur. Çünkü o El-Cemaa faslında dedi ki: «Faiz yemekle veya haramlardan bir şey işlemekle
veya bizim zamanımızda bir bid'a olarak ortaya çıkan duhan (tütün) gibi mekruh bidatlardan bir şey
üzerinde ısrarla devam etmekle meşhur olan bir İmama namazda uymak mekruhtur. Hele sultan
«bu iş işlenmesin» diye emir vermişse (bilhassa mekruhtur.)»
Efendimiz Abdulganî En-Nablûsî 'El-Hediye Şerhi'nde bu görüşü, hulasasını daha önce takdim
ettiğimiz bir şekilde reddetmiştir. Binaenaleyh Şâirin bunu sarımsak ve soğan gibi görmesi,
tartışılır bir hükümdür. Çünkü bu, El-İmâdî'nin kelâmına uygun değildir. Evet, onu zikredilenlere
yani sarımsak ve soğana ilhak etmek, insafın ta kendisidir. Ebussuud Efendi dedi ki: «Böylece
kerâhet, tenzihiye olur. Kerâhet-i tenzihiye ile mekruh olan bir şey, ibâhe ile bir araya gelir.»
T. dedi ki: «Ebussuudun fetvasından anlaşılıyor ki, bu soğan ve sarımsağın mescitte kerahet-i
tahrimiye ile mekruh olması, sarımsak ve soğan hakkında varid olan nehiyden ötürüdür. Tütün ise
bunların ikisine ilhak edilmiştir. Zahir şudur ki; onun kullanılması kıraat halinde mekruhtur. Çünkü
onu kullanmak Allah Kitabı'nın tazmini halleder etmektir.»
 
Son düzenleme:

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Yani devletin yasakladığı, ve her sigara paketinin üzerine sağlığa zararlıdır, sigara içmek öldürür gibi uyarılar yaptığı halde;

- Sigaranın zararı kişilere göre değişir,
- Sigaranın zararlarını anlatan resimleri sigara düşmanlığı yapanlar çıkarmıştır, diyerek zararını görmezden gelmek...

Devlette sigaranın üzerindeki uyarıları yazarak sigara düşmanlığı yapıyor heralde.. Bu uyarıları yaparken hiçbir hekime danışmamış sanırım..
 
P

Peris

Guest
Bilimsel araşdırmalara göre nikotin beyine 7 saniyeye ulaşıyor.Bu da heroinin beyine ulaşma hızından iki defa çok.Sigaranın alışkanlık yaratması bunun tam ispatı. Yoksa kimse sigaranı zararını bile-bile tadının ve ya kokusunun “güzelliğinden” dolayı içmiyor.



“……... “İyi olanı düşük olanla değiştirmek mi istiyorsunuz?..........”(Bakara suresi 61.ayet)
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Fakihler eğer zarar varsa ve hekim yasaklıyorsa, ona göre hüküm veriyorlar..
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Fakihler eğer zarar varsa ve hekim yasaklıyorsa, ona göre hüküm veriyorlar..

İmamı Gazali (ra) nin güzel bir eseri var. Okumanı tavsiye edrim. Fıkıhta hükmün nasıl koyulması gerektiğinin metodu üzere.

Bir not: Domuz etinin gerekli işlemlerden geçirildikten sonra tıbben sağlığa hiç bir zararı yoktur.
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
İmamı Gazali (ra) nin güzel bir eseri var. Okumanı tavsiye edrim. Fıkıhta hükmün nasıl koyulması gerektiğinin metodu üzere.

Bir not: Domuz etinin gerekli işlemlerden geçirildikten sonra tıbben sağlığa hiç bir zararı yoktur.

Niçin domuz eti yemiyorsunuz sorusuna verilen dört cevabın biri de sağlığa zararlıdır deniyor. Ve bu dört cevap eleniyor. Sağlığa zararlı olmasına, bir takım ameliyelerden sonra zararsız hale getirildiği ifade ediliyor. Ve bir müslümanın domuz etini yememesini sırf Allah rızasına, Allahın emrine bağlıyor.

Evet hakkında nass sabit hükümlerde sağlığa zararı bir hikmetten ibarettir. Fakat hakkında nass olmayanlar için sağlığa zararlı olmasına göre hükümün değişmesi olabilir. Bunu aktardığımız fıkıh kitaplarında gördük..

Zararlı olduğundan haramdır demek de ilmi bir söz değildir. Çünkü, zarar verene haram olur. Zarar vermeyene haram olmaz. Hanefi âlimlerinden şeyh Muhammed Nihriri, uzman doktorun sözü ile veya tecrübe ile zarar verdiğini anlayan kimseye tütün içmek haram olur. Böyle kesin anlaşılmadıkça, helal olduğuna fetva vermiştir. Tütün hakkında bir hadis yoktur.

Hakkında hadis (nass) yoktur. O yüzden sağlığa zarar yönünden hüküm değişiklik arz etmektedir. Fakat domuz eti hakkında nass vardır. Sağlığa zararlı veya faydalı olmasına bakılmaz.
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
O sigara karşıtı reklemlarla sigaranın zararına hükmedilip haram demekten imtina etmek lazım, çünkü, helale, mübaha haram demek çok ciddi suçtur.

Çoğu alim ittifakla mubah demiştir. İbni Abidin Hazretlerinin Reddül Muhtar eserinde malumdur.

Büyük âlim Şeyh Aliyyu'l-Echûrî El-Mâlikî tütünün helâl olduğuna dair bir risale yazmıştır. O Risale'de: «Kendisine güvenilir dört mezhebinİmamlarından olan bazı kimseler onun helâl olduğuna dair fetvâ vermişlerdir.» diyor.
Tütün içmek Şafii’de haram değil, tenzihen mekruhtur.


Çoğu alim ittifakla mubah demiştir.

Bu cümleden sonra, redd'ül muhtardan alınan bölümde;

Kendisine güvenilir dört mezhebinİmamlarından olan bazı kimseler onun helâl olduğuna dair fetvâ vermişlerdir.

ifadesi geçmektedir. Çoğu alim ittifakla mübah demişler demişsiniz. Ama Helal olduğuna dair risale yazılmıştır. Mübah olduğu söylenmiyor, hükümler hep helal olduğu yönünde. Mübah olduğundan değil, helal olduğundan bahsediliyor. Reddül muhtarda mübahtır kelimesi bir yerde geçiyor;

Öyle ise insanoğluna en uygun olan sigara, tütün kendisine sorulduğunda ister tütün içenlerden olsun, ister bu zayıf kul ve aile efradının her ferdi gibi içmeyenlerden olsun, «o mubahtır» demek uygundur.

Ama bu "mübah" kelimesine orjinalinden bakmak en doğrusu olacaktır. Çünkü orada geçen arapça helal kelimesi olabilir ve türkçeye mübah diye terceme edilmiştir.. Bu olabilirlik büyük ihtimaldir. Neden? Çünkü bu cümleden sonra ki cümle "fakat" ile başlıyor;

Fakat onun kokusu tabiatlar bakımından kerih görülüyor. Binaenaleyh o Şer'an değil, tab'an mekruhtur.

Mübah olan bir şeyde kerahat yoktur. Fakat helal olan bir şeyde kerahat olabilir. O yüzden orada geçen kelime helaldir, türkçeye mübah diye tercüme edilmiştir. Cümle şöyle olabilir; o helaldir. Fakat onun kokusu tabiatlar bakımından kerih görülüyor.

Demek ki orada ki kelime helaldir, mübah değildir. Mübah olan bir şeyde kerahat söz konusu değildir. Bu yüzden Redd'ül muhtarda geçen hüküm helal olduğudur. Mübah olduğu söylenemez. Mübah olduğuna dair hüküm geçmemektedir.

İşte helal ve mübah hükümleri arasında ki farkı reddül muhtar şöyle açıklıyor;

«Hilafın aslı şudur: Muhammed, mekruhu haram saymıştır. Çünkü onun helâlliğine
kesin bir nas yoktur. İmameyn ise onu helâl kılmışlardır. Çünkü eşyada asıl olan helâl olmaktır.
Hem de hürmetine dair kesin birşey de yoktur.»
Kerahet helâlliğe münafi değildir. Nihâye'nin hulu bahsinden Kuhistânî şöyle birşey nakletmektedir:
«Her mubah helâldir. Ama bunun aksi değildir.(yani her helal mübah değildir.) Meselâ, Cuma günü ezan zamanı alış-veriş helâldir
ama mubah değildir. Çünkü mekruhtur.»

Bu açıklamadan anlaşılıyor ki, Redd'ül muhtarda geçen hüküm sigaranın helal olduğudur. Sigaranın mübahlığına hüküm verilmemiştir. Mübahlığı için verilen tek hükümün, türkçede helal ile mübahın ayrımı olmadığı için tercüme hatası yapılmıştır. Ve mübahtır dedikten sonra "ondaki kerahat tab'an dır şer'an değil" ifadesi de onun mübah olmadığının açık delilidir. Çünkü mübah fiillerde kerahat olmaz. Örnekte verildiği gibi helal olmakla beraber kerahat olabilir. Sigara helaldir ve kerahat vardır. Yani mekruhtur. Ona mübahtır diyen tab'an kerihtir demez, helal diyen kerihtir diyebilir.

Çoğu alim ittifakla mubah demiştir. İbni Abidin Hazretlerinin Reddül Muhtar eserinde malumdur.

Demek ki çoğu alim ittifakla "mübah" dememişler "helal" demişlerdir. Helalliğinde de tab'an bir kerahat söz konusudur.

Tüm bunlara rağmen sigarayı hiç kimseye de tavsiye etmiyoruz. Kullanılmaması hayırlıdır diyoruz.

Yine Redd'ül muhtarda devamla şu ifadeler geçmektedir;

Telvih'te şöyle denilmektedir: «Terki evlâ olan herhangi bir fiil, kesin bir delil ile men edilmekle
haram olur. Ama terki evlâ olan bir şey zannî delil ile men edilirse, tahrimen mekruh olur. Ama hiç
men bulunmazsa, o zaman tenzihen mekruh olur. İşte bu taksim, Muhammed'in görüşüne göredir.
İmameynin görüşüne göre, terki evlâ olan bir fiil, men ile birlikte haram olur. Men olmadan ise,
tenzihen mekruhtur. Eğer helale daha yakın ise. Eğer harama daha yakın ise, o zaman tahrimen
mekruhtur.»

Zannediyorum sizde sigaranın terkini evla görüyorsunuz ve hiç kimseye tavsiye etmiyorsunuz. Kullanılmaması hayırlıdır diyorsunuz. Demek kerahat vardır. Mübah olan işlerde kerahat olmaz, helal olan işlerde kerahat olabilir.


 
Son düzenleme:

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Helal ile mübah arasında büyük bir ayrımın olduğu görülüyor ve redd'ül muhtarda zikrediliyor. O halde alimlerin helal dediğine bizim mübah dememiz yanlış anlaşılmalara sebeb olacaktır.
 
Son düzenleme:

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
hüküm şudur: Sigara içmek mekruhtur. İmam-ı Rabbani demiş: Haramı mübah itikad etmek küfürdür. Mekruhu iyi zannetmek ise... ancak ondan bir mertebe aşağıdır.

İşte buna göre değerlendiriniz.
Mekruh haram olmaya yakın manasındadır. Mekruhta harama düşme ihtimali her an vardır. Hem mekruh bir ruhsattır. Yoksa azimet değildir. Ehl-i Takvada mekruh haram gibi sakınılır.

İşte artık sigara mekruh iken bu asırda kesin harama kapı açmaktadır. Sigara hala mekruhtur. Ama israfa sebeb olduğu için haramdır.

İbni abidin de demiştir ki Alimlerin bu konudaki görüşleri karmakarışıktır. Helal diyenler olduğu gibi haram diyenlerde vardır. Fetullah hoca haram demiş olabilir. Bunu aslında mekruh dedi gibi anlamaya gerek yoktur. Haram olduğuna dair deliller getirilir. Ehli takvanın mekruhtan haram gibi sakınmalarına gerek yok, imam muhammed zaten mekruh haramdır diyor..
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
HAKKINDA NASS yani kuran ve sünnetten bir delil olmayan konuya haram denmesini doğru bulmak zor.ama tevil ile harama yakın mekruh en doğru seçenek olur.
 
Üst Alt