Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Tefsir ve önemi...

muhammedordusu

New member
Katılım
24 Ağu 2006
Mesajlar
177
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
Web sitesi
www.mucadeleci.com
Sual: Tefsir ne demektir?
CEVAP
Tefsir, kelam-ı ilahiden murad-ı ilahiyi anlamak demektir.
Tefsir için gereken 15 ana ilimden birisi (Kalb ilmi)dir. Allahü teâlânın rasih ilimli âlimlere vasıtasız olarak ihsan ettiği bu kalb ilmine Mevhibe de denir. Bir kimse diğer 14 ilmi bilse, mevhibeye sahip olmazsa tefsiri muteber olmaz. Yaptığı tefsir kendi görüşü olduğundan Cehennemde azaba düçar olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kur'andan kendi aklı ile, kendi düşüncesi ve bilgisi ile mana çıkaran kâfirdir!) [Mek. Rabbani]

Yani kendiliğinden verdiği mana doğru olsa bile meşru yoldan çıkarmadığı için hata olur. Verdiği mana yanlış ise imanı gider.

Kur'an-ı kerim, hiçbir dile, hatta Arapçaya bile tercüme edilemez. Her hangi bir şiirin kendi diline bile tam olarak tercümesine imkan yoktur. Hadis-i şeriflerde de durum aynıdır. Hadis kitaplarından hadis nakletmek için hadis âlimlerinden icazet almak gerekir. (Berika c.1)

Hadis-i şerifleri ve âyet-i kerimeleri, hadis kitaplarından ve Kur'an-ı kerimden değil, hakiki İslam âlimlerinin kitaplarından nakletmelidir. Mesela, (İhya’daki hadis-i şerifte) veya (Mektubat’taki âyet-i kerimede buyuruluyor ki...) diyerek nakletmek gerekir.

Peygamber efendimiz bir gün, bir âyetin manasını Hz. Ebu Bekir’e anlatırken, orada bulunan Hz. Ömer, yapılan izahtan hiçbir şey anlamamıştır. Halbuki hadis-i şerifte (Eğer benden sonra Peygamber gelseydi, Ömer Peygamber olurdu) buyuruldu. Böyle yüksek olduğu ve arabiyi çok iyi bildiği halde, Hz. Ömer Kur'an-ı kerimi değil, tefsirini bile anlayamadı. Kur'an-ı kerimin manasını yalnız Muhammed aleyhisselam anlamış ve hadis-i şerifleri ile bildirmiştir. Hadis-i şerifler Kur'an-ı kerimi, mezhep imamları hadis-i şerifleri, İslam âlimleri de mezhep imamlarının sözlerini açıklamışlardır. Kur'an-ı kerimde, namazların kaç rekat olduğu, bayram ve cenaze namazlarının nasıl kılınacağı, zekat nisabı, orucun ve haccın farzları ile hukuk bilgileri açıkça bildirilmemiştir.

Fıkıh bilgilerini, İslam âlimleri, âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden çıkarmışlardır. Bu bilgiler ancak fıkıh kitaplarından öğrenilir. Fıkıh kitapları varken, din bilgilerini tefsirlerden öğrenmeye kalkışmak nafile ibadet olur. Farz-ı ayn olan fıkıh kitaplarını okumayı bırakıp, nafile olan tefsir okumak caiz değildir. Zaten müctehid olmayanların, tefsirden fıkıh bilgisi öğrenmesi imkansızdır. Cehenneme gidecekleri bildirilen yetmişiki fırkanın âlimleri, tefsirlerden yanlış mana çıkardıkları için sapıtmışlardır. Âlimler sapıtınca, âlim olmayanların tefsir, okuması felaket olur. (Hadika)

Türkiye’de Kur'an tercümesi modası, Misak adında bir Ermeni tarafından başlatılmıştır. Gençlerin önüne Kur'an tercümelerini sürerek, "Öz Türkçe Kur'an okuyunuz, yabancı dil olan Arapça Kur'anı okumayınız!" demesi bu millete ihanetten başka bir şey değildir.

Kur’an-ı kerim Tercümeleri Sempozyumu’nda 1500’den fazla Kur'an-ı kerim tercümesi incelenmiş birbirini tutmayan hükümler görülmüştür. Bunun hakiki sebebi, naklin esas alınmayışıdır. Kur'an-ı kerimin hakiki manasını öğrenmek isteyen bir kimse, din âlimlerinin kelam, fıkıh ve ahlak kitaplarını okumalıdır.

alıntıdır.
 

tevhid davetcisi

New member
Katılım
19 Şub 2007
Mesajlar
101
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
kardeşim tefsirde okuyalım mealde okuyalım.
sonra resulullahın yorumu ile onu yaşayalım.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Tefsir İslami bir ilimdir.Bunu ihtisası olan kişi iyi bilir.Biz bu konuları onlara havale etmek durumundayız.Yalnız tefsir yazmış,yahut bu işleri biraz bilen bilirki bu çok zor meseledir.Ortada ilahi bir kelam vardır.işin gerçeği bu kırık dökük cümlelerle ifade edilmeye çalışılıyor.Böyle bir meseleye girişmek cesaret daha önemlisi hayatının büyük kısmını vakf etmektir,fedakarlıktır.İşte müfessirlerin hayatı ortadadır.diğer ulemada bundan farklı değildi.
Bu insanlar hak ve hakikat namına gece gündüz dirsek çürütmüşler.ilk önce bir alt yapı oluşmuştur bunlarda.Bu analiz döneminden sonra,takva hayatından sonra bu kişilere kendileri diyor ki lütfi ilahi kapılar açılıyor.Beyinlerinde ruhlarında Kuran yeniden bir kişilik buluyor,bu kişilerin.Tefsir ilminde ilham yok desek lafı güzaf ederiz.rivayet,dirayet yahut daha farklı hertürlüsünde kişinin ilham olunmuş,haleti ruhiyetini bize gösteren ip uçları vardır.Bazıları bu hale o denli bürünmüş ki sanki okuyucusunun yanında nefesi..
Ashabta durum şu idi onların bir çoğu Kuranı açıklamaktan korkmuş,sadece sünnet ve kuranı almış ve yaşamıştır.Lakin ibni mesud ra. gibi bir kısmı bilindiği üzere peygamber sav. rahle-i tetrisinde ilim okumuştur.bunların bir kısmı tefsir ilmine vakıf idi,bir kısmı hadis ilmine,bir kısmı fıkıh ilmine.Yani Peygamber sav. vefat ettiğinde bu ilimleri amilleriyle yetişmiş şekilde bırakmıştır.Yalnız ilk tefsir hicri 3 asır ve sonrası taberi ile başlı başına bir ilim ihtas olunmuş.Araştırılsa daha önceside vardır.bizim kanaatimiz budur.
sevgiyle...
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Tefsir mi?: O da Nedir?...

Tefsir mi?: O da Nedir?...

“التّفسير Tefsir” sözcüğünün terim olarak anlamı; “Beşerî takat oranında, Yüce Allah`ın muradına delâlet etmesi yönünden Kur`an`ı açıklamak” demektir.
“ تفسير Tefsir” sözcüğünün kökü “ فسر fesr” sözcüğüdür. “Açıklamak, örtülü şeyi açmak” anlamına gelen “ فسر fesr” sözcüğü, ilk olarak tıp alanında, “doktorun suya bakması” anlamında kullanılmıştır. Nitekim bu kökün başka bir türevi olan “ تفسرة tefsireh” sözcüğü de; “hastalığın tespiti için üzerinde araştırma yapılan sidik” demektir. (Lisan ül Arab Fesr maddesi cilt 7, sayfa 101.)
Doktorlar bu “tefsireh”e bakarak hastalıkların sebeplerini bulup açıkladıkları için “فسر fesr” sözcüğü de zamanla, yukarıda verdiğimiz “açıklamak, örtülü şeyi açmak” anlamında kullanılmaya başlanmıştır. “ فسر Fesr” sözcüğünün tef`il babından mastarı olan “تفسير tefsir” sözcüğü de bu anlama paralel olarak “iyice araştırmak, çok açıklamak” anlamında kullanılmaktadır.
Demek oluyor ki “تفسير tefsir” sözcüğü; “anlaşılmamış, kapalı, müşkil, müphem bir sözü, bir konuyu, bir meseleyi anlaşılır hâle getirmek” demektir. Bu tarif, sözcüğün terim anlamı için verdiğimiz tanımla da uyumludur. (Ragıp, el Müfredat`ta “فسر fesr” maddesinde, “تفسير tefsir” sözcüğünü Lisan ül Arab`a uyumlu olarak açıklamıştır. El Müfredat, Fesr maddesi, sayfa 380)

Bu bilgilere göre “Kur`an tefsiri” diye yazılan kitaplar, Kur`an`ın kapalı, müphem, örtülü … olduğunu peşinen kabul etmiş olmaktadırlar.

Bizim anlayışımıza göre Kur`an`ın insanlar tarafından tefsirine ihtiyaç yoktur. Çünkü, zaten Kur`an`ın kendisi tefsirdir hem de yüceler yücesi Rabbimiz tarafından yapılmış en güzel tefsirdir. Nitekim Furkan suresinin 33. ayetinde

“Onların sana getirdikleri hiçbir temsil yoktur ki, sana hakkı doğrusunu ve en güzel açıklamayı getirmeyelim.”

denilmek suretiyle Kur`an`ın en iyi tefsir olduğu, konu ettiği meseleleri en güzel şekilde açıkladığı ve problemleri tamamen çözdüğü bildirilmiştir. Ayrıca Kur`an`da, “ ايات بيّنات Ayatün Beyyinatün”, “ كتاب مبين Kitabün Mübin”, “ بيّنه beyennehü”, “مبيّنات mübeyyinat”, “ تبيان tibyan” ve “ بيان beyan” sözcüğünün başka türevlerinden oluşan sözcükler ile, Kur`an ayetlerinin APAÇIK olduğu bildirilmiş, Kur`an`ın kapalı, müşkil, anlaşılmaz olmadığı yüzlerce kez vurgulanmıştır. Hatta Rabbimiz, bizlerin anlaması için sivrisineği (en basit şeyleri) bile örnek vermekten çekinmemiş, mesajını üniversitedeki akademisyenden dağdaki çobana kadar herkesin anlayacağı şekilde açıklamıştır.

Kur`an`ın, herhangi bir tefsire gerek duyulmayacak kadar açık ve anlaşılır olduğunu gösteren bu gerçekler ortada iken, Kur`an tefsiri yazmak, bize göre en hafifinden “cahil cesareti” yakıştırmasını hak etmektir.


TEFSİR DEĞİL... TEBYİN...


“ تبيين Tebyin” sözcüğü, ezdattan yani iki zıt anlam için de kullanılan sözcüklerden biri olan “ بين beyn” sözcüğünün türevlerinden olup, “ تفعيل tef`il” babından mastardır. “ كتم Ketm (saklamak)” sözcüğünün zıt anlamlısı olan “تبيين tebyin” sözcüğü; “açığa koyma” demektir. Ancak, bu “açığa koyma”, iyi anlaşılmamış bir şeyi açıklama anlamında değil, var olan bir şeyi ortaya koyma, gözler önüne serme anlamında “açığa koyma” demektir.
Meselâ Araplar “ بيّن الصّبح لذى العينين beyyene es subhu lizilayneyni (sabah, gözü olanlara her şeyi ortaya koydu)” derler.
Bir benzetme ile anlatılmak istenirse tebyin, bir nevi sofra hazırlamaktır. Kilerde, buz dolabında … olan yiyeceklerin yemek masasında yemek için hazır duruma getirilmesi, yani zaten var olan yiyeceklerin bulundukları yerden alınıp ortaya getirilmesi “تبيين tebyin”dir. “Ketm” ise bunun tam tersi, ortada durması gereken bir şeyin ortadan kaldırılıp bir yerlere saklanmasıdır. “ تبيين Tebyin” sözcüğünün bu anlamı Kur`an`da net olarak vurgulanmıştır:

Bakara; 159 160: İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti biz, insanlara apaçık
gösterdikten sonra gizleyenlere hem Allah hem de bütün lânet
ediciler lânet eder. Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve
(açık delilleri ve hidayeti) açıkça ortaya koyanlar başkadır.
Zira ben onların tövbelerini kabul ederim. Ben tövbeyi çokça
kabul eden ve çokça esirgeyenim.

Âl-i Imran; 187: Ve hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, "Onu mutlaka
insanların önüne apaçık koyacaksınız, onu
gizlemeyeceksiniz" diyerek söz almıştı. Onlar ise bunu kulak
ardı ettiler, onu az bir bedel karşılığı sattılar. Yaptıkları alış-veriş
ne kadar kötü!


Ayrıca “تبيين tebyin” sözcüğünün ism-i mef`ul kalıpları da “ فاحشة مبيّنة fahişetin mübeyyinetün (Nisa; 19, Ahzab; 30, Talâk; 1)” ve “ ايات مبيّنات Ayatün mübeyyinatün (Nur; 34, 46, Talâk; 11)” gibi ifadeler ile Kur`an`da yer almıştır. Bazıları “beyan” sözcüğünün türevlerinden olup “apaçık” anlamına gelen sözcüklerle, “açığa koyma” anlamındaki “تبيين tebyin” sözcüğü ve bu sözcüğün ism-i mef`ul kalıplarını anlamdaş olarak gösterseler de, her bir sözcüğün bulunduğu kalıp itibariyle anlamı birbirinden farklıdır.

Kur`an açısından; “Her biri gayet açık, açık-seçik olan Kur`an ayetlerini ortaya getirerek gözler önüne sermek” şeklinde tarif edilebilecek olan “تبيين tebyin”, Kur`an`ı vahy yolu ile beyan eden ve onun açıklamasını üzerine bir borç olarak alan Rabbimizin yaptığı işlerdendir. Peygamberlerin de Allah`tan aldıkları vahyi toplumlarına ilk aktarmalarına “tebliğ” denmekle birlikte, çeşitli vesilelerle sonraki yinelemeleri artık “تبيين tebyin” mahiyetine dönüşmektedir (Nahl; 39, 44, 64, Zühruf; 63, Maide; 19, 15, İbrahim; 4). Müminlerin görevi ise sadece TEBYİN`dir
 

muhammedordusu

New member
Katılım
24 Ağu 2006
Mesajlar
177
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
Web sitesi
www.mucadeleci.com
bildiğiniz gibi kuranın bazı ayetleri muhkemdir yani kesin anlamlıdır.bazı ayetleri ise müteşabih tir.yani herhangi bir hukum içermezler.yani RABBİMİZİN dediği gibi ancak ALLAH bilir.


Ki sana bu kitabı indirdi. Onun bazı ayetleri kesin anlamlıdır (muhkem), ki bunlar kitabın özüdür. Diğerleri de benzer anlamlıdır (müteşabih). Kalplerinde hastalık bulunanlar, insanları şaşırtmak ve farklı anlam vermek için benzer anlamlı olanlarının ardına düşerler. Onların gerçek anlamını ise kimse bilmez, ancak istisnadır ALLAH ve derin bilgiye sahip olanlar “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır,” derler. Akıl ve anlayış sahiplerinden başkası öğüt almaz. (3 Ali İmran - 7)

örneğin bir ayette “Allah’ın eli onların elinin üstündedir” (48 Fetih Suresi,10) BUYURULUYOR.ŞİMDİ MEALCİ YANİ HERŞEYİ KENDİLERİNİN BİLDİĞİNİ İDDİA EDEN BAZI arkadaşlarımıza göre bu ayeti yorumlarsak haşa ALLAHA a iftira etmiş oluruz.işte bu ve bununu gibi bazı ayetleri yorumlamak için yıllarını bu işe vermiş "derin bilgi sahipleri"lazımdır.bizim gibi bazı cahiller bu gibi ayetleri yorumlamaya kalkışırlarsa ya da boş verin direkt ayettetki gibi anlarlarsa sapık bir düşünce üretmekten öteye geçemezler.dediğimiz gibi müteşabih ayetlerin yorumlanması için tefsir ilmine ihtiyaç duyulmuştur.muhkem ayetlerde işse böyle bir durum söz konusu değildir.örneğin namaz kılmak ve cana kıymak gibi ayetler kesin bir hukum içeririler.tabiki bunları farklı şekilde yorumlayamayız.

son olarak bu aşağıdaki paragraf herşeyi özetliyor galiba

Kur’an’ın kendisi de bir imtihan vesilesidir. Yine yukarıdaki ayette belirtildiği gibi “kalbinde kayma olanlar onun olmadık yorumlarına uyarlar”. Bu tarz müteşabih ayetler konusunda kendilerince Kur’an ayetlerine eleştiri getirmeye çalışanlar gerçekte, ayette bildirildiği gibi müteşabih ayetlerin olmadık anlamlarıyla hareket ederler. Burada unutulmaması gereken asıl şey müteşabih ayetlerin yorumunun sadece Allah tarafından bilinebileceğidir. Bizlere düşen bu benzeşmeli ayetler karşısında muhkem ayetlere göre çözümler bulmak, anlamlandıramadığımız noktalarda ise hepsinin Allah katından olduğunu bilerek kabullenmektir.
 
Üst Alt