Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yusuf Suresinin Tefsiri

Kulum

New member
Katılım
4 Şub 2007
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
YUSUF (YûSUF) SûRESI KURÂN-I KERÎM´IN 12. SÛRESI´DIR VE 111 ÂYET´DEN OLUŞMAKTADIR.
CÜZ: 12, 13 | NÜZÛL SIRASI: 53 | NÜZÛLÜ: MEKKE

NÜZÛL INIŞ SEBEBI
O zamanki münafıklar sürekli sahabe-i kiram´a (r.a.) ve hatta Peygamber Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam'a gelerek derlerdiki: "Bizler önceki peygamberler ve onların kitaplarında tesellî veren hikâyelere alışmıştık; Oysaki sizde sadece hükümler ve kurallar var, hikayeler yok."

Bu sözler tabiatı ile Peygamberimizi (a.s.v.) ve sahabesini (r.anhum) derinden üzmüştü. Bunun üzerine Allahu Teâlâ bu sureyi indirerek: "Sana hikayelerin en güzelini anlatıyoruz" demiştir. ibn-i Abbas´dan böyle rivâyet edilmiştir.

Bu sebeptendir ki bu hikâyeden başkasına hikayelerin en güzelidir demek câiz değildir.




1. Âyet-i Kerîme

Elif,Lâm,Râ. Onlar apaçık kitabın âyetleridir.
Kur´ân-ı Kerîm de bu sûrede oldugu gibi müstakil harflerle başlayan 29 tane sûre vardır; yani harflerden oluşan âyetler. Bazı müfessirler, "Bu harflerin mânâlarını sadece Allah bilir" demişlerdir ve diyorlar. Baska müfessirler, bu harflerle Allah, Arapları müsabakaya çağırmıştır,"İşte benim kitabımın harfleri, getirebiliyorsanız sizde bunlar gibisini getirin" diyormuş gibi. Bu yorumlar kabul edilemez; çünkü Allah, mahlukuyla iddialaşmaz. Bu harfler hakkında bir diğer yorum ise, bu harflerin şifre, bulmaca veya tılsım olduğu yönündedir. Bu görüşlerin tümünü kabul edilemez buluyoruz. Zira Kur´ân şifrelenmek ya da her hangi bir esrarengiz durum sergilemek için değil, bilakis Kitabu-l Mubîn´dir ve insanlara kendi dillerinde gelmiştir; anlaşılması ve bununla birlikte emir ve yasaklarının uygulanması için gönderilmiştir.

Yine bazı âlimler bu harflerin mânâsız olduklarını öne sürmüşlerdir. Bu hem Kur´ân´a hemde onu inzâl eden Allahu Teâlâ´ya bir iftiradır. Zira bazen bir, iki ve daha fazla harfler bir âyeti oluşturabilir. Her bir ayet " i'câz " niteliği taşır. İ'câz veya mû'cize ise Allah´ın, kullarına karşı müsabakası değil, onları âciz bırakmasıdır. Kul, i'câz´a karşı âciz kalır.

Kur´ân-ı Hakîm bütünüyle ve cüz ´ü ile bir mu'cizedir. Kur´ân, sûrelerden; sûreler, âyetlerden; âyetler, kelimelerden; kelimeler ise harflerden oluşmuşur. Yani Kur´ân´nın âyet niteliği taşıyan her bir harfi mu'cizedir, i'câzdır, dolayısıyla kuşatılıp sınırlanamaz. Bazıları bu mu'cizeden hiç birşey anlamaz, bazıları ise belirli bir sınıra kadar birşeyler anlayabilir; fakat hiç kimse tamamen kuşatamaz; çünkü mu'cizedir. Allah bu harflerin manasını fadl-u keremiyle kullarından dilediğine ihsan etmişse bunu da kabul edip şükretmek lazımdır.

Yine bazı müfessirler: "Bunlar nûrânî harflerdir" demişlerdir. Bu ifade gerçeğe yakın olsada doyurucu bir izah değildir. Bu tıpkı "Bu ev nelerden meydana gelmiştir" sorusuna birisinin çıkıpta: "Bu ev tuğlalardan meydana gelmiştir" demesi gibidir. Bu harfler tabiî ki nûrânîdir, zulmânî olacak halleri yoktur ve bu gerçek her müslümana âşikârdır; ancak bu bir izah veya yorum degildir. Kur´ân-ı Kerîm hakkında yorum yaparken bir mu'cizeyle karşı karşıya olunduğu düşünülerek, konunun gerektirdiği hassâsiyeti göstermek gerekmektedir.

Kur´ân, kendisini inkâr edenlerden, içinde bulunan sûrelere denk bir sûre (veya âyetlere denk bir âyet «Kevser sûresi üç ayettir») getirmelerini istemiştir; fakat hiç kimse ne bir sûre ne de bir âyet getirmeyi başarabilmiştir. (Bu, Allah´ın inkârcıları müsabakaya daveti degil, bilakis onları âciz kılmasıdır.)Başta dediğimiz gibi bazen bir veya iki harf dahi bir âyeti oluşturabiliyor. Bu durumda kâfirler tarafından bir iki harfi getirmek kolay olmalıydı. Onlar bunu yapmadılar, yapamadılar! Çünkü onlar, karşılarındaki kitabın sıradan bir kitap olmadığını anlamışlardı. Bu bir mu'cize idi, belirli harflerin, belirli yerlerde mu'cize oluşturduğunu anlamışlardı. Mu'cizeye elbette karşı durulamazdı.

Elhamdulillah, Allahu Teâlâ´nın fadlı ile biz bu harflerin manasına vakıf olduk. Allah´ın izniyle bizim bu konudaki delillerimiz açık ve net olacaktır.

Yûsuf Sûresi de üç müstakil harf ile başlar. Bunların mânâları şöyledir:

Elif = Allah (Uluhiyyet)
Lâm = La ilahe illallah (Tevhid)
Râ = Rüya-i hak
Bu sûre baştan sona kadar Yûsuf Aleyhisselam´ın gördüğü rüya ile alakalıdır. İlahî literatür gereği Allahu Teâlâ´nın kamerası, bizleri mekandan mekana ve sahneden sahneye taşıyacaktır. Bu rüyayı Yûsuf´a (a.s.) gösterende, bizlere anlatanda Allahu Teâlâ´dır. Bütün hikâye baştaki bir harfin yani ( R) harfinin detayıdır diyebiliriz. Kur´ân´ın tilâvet kuralına göre her âyetten sonra duraklanabilinir, tabiatı ile Elif, Lâm ve Râ dan sonra da duraklanabilinir. Bu ne demektir? Bu noktaya kadar o cümle, kelime veya harf, ya bir haber vermiştir (haber niteliği taşır) ya da tamamlama yapıp bir ifade meydana getirmiştir.

Âyeti okumaya devam ediyoruz. "Onlar apaçık kitabın âyetleridir."

İlginçtirki Allahu Teâlâ "bunlar" apaçık kitabın âyetleridir demiyor da,"onlar"apaçık kitabın âyetleridir diyor. Türkçe´deki bu ya da bunlar kelimesinin karşılığı olan haza´yı kullanmıyor. O kitap anlamına gelen "zalikel kitab" veya âyetleri için de "o" veya "onlar"anlamına gelen "tilke" kelimesini kullanıyor. Buradaki "onlar" kelimesi uzaklığa işaret ediyor, "bunlar" kelimesi ise yakınlığı gösteriyor, yakındaki birşey için sarfediliyor.

Kur´ân, şeriat yönüyle insana yakındır. Allahu Teâlâ´ya doğru dürüst bir kulluk yapabilmek için çok iyi anlaşılır olması lâzımdır. Örneğin ezberlemede, helal ve haramları anlamada, onları uygulamada, nûrundan istifade etmede veya akıl, ruh ve kalbi onunla aydınlatmada ve onunla hidayet olunmak için yakındır. Bu ve bunun gibi konularda (Kur´ân) açık ve nettir yani yakındır.

Kur´ân-ı Kerîm´i kuşatma anlamında ise O bizden uzaktır. Ne insanlar nede cinler O´nu bütünü ile kuşatamaz ve kavrayamazlar. Mesela: Güneş, ısı ve ışığından faydalanma yönüyle insanlara yakındır; fakat güneşin zatına hükmetmek, ihata etmek yönünden insanlara uzaktır. Kur´ân´a dokunabiliriz, elimize alıp okuyabiliriz; fakat O´nu kuşatamayız. O´nunla Allahu Teâlâya güzel kulluk yapabiliriz; lâkin O´nu sınırlayamayız. Bizim sınırlı imkanlarımız ile o sınırsızı, sınır altına almak mümkün değildir. Bu sebeptendir ki: O´kitab, O´ âyetler denilmektedir.



Kaynak: quran-tafsir.com

quran-tafsir.com/script-iqt/tr-iqt/quran-tafsir.php?q=sura&id=12
 
Üst Alt