YALANLA MÜCADELE NASIL OLMALIDIR?
Küçük çocuğun sözde yalanları(1) ahlaki bir hata gibi görülmemelidir. Böyle bir davranış karşısında değer yargılarını anlatmak ya da kızgınlıkla cezalandırmak yanlış olur. Çocuğa doğru söylemenin övülmeye değer bir davranış olduğu önceden anlatılmalıdır.
Yetişkinler çocuğa iyi birer örnek olmalı ve davranışlarında, çocuklarında görmek istemedikleri hatalara yer vermemelidirler.
Patolojik yalan(2) karşısında hem psikolojik durum, hem de eğitsel etkiler üzerinde durulması gerekir. Öncelikle nöro-biyolojik muayene yapılmalıdır. Bunun yanı sıra yeniden eğitime başvurulmalıdır.
Sık sık ne yaptıkları yada ne gördükleri çocuklara anlattırılmamalı, çeşitli bahanelerle davranışlarının nedenleri hataları sorulmalıdır. Artık yalan söylemedikleri saptanınca, eğitimde doruyu söylemenin gereklikliliği üzerinde yeniden durulmalıdır. Aşırı duygusal çocuğun, kaygı ve çekingenlik yüzünden yalan söylendiği bilinmeli, bunu gidermek için ona güven verilmeli, öfke ve kınama tepkilerinden kaçınılmalıdır.
Oluşmuş bir yalanla mücadele, kötünün iyisini yapmaktan başka bir şey değildir. Yalan söyleme davranışını iyileştirmek, önlemekten daha zordur. Önemli olan çocuğu yalana itecek durumlara meydan vermemektir.
Ve yalanın engellenme biçimi çocukta gerilim yaratabilir. Aşırı kızgınlık, çocuğun yalanını engellemek açısından olumsuz bir davranıştır. Bu yolla ortaya çıkan suçluluk duygusu, çocuğu yalandan uzaklaştıracak yerde, onu yalana daha çok yaklaştırır.
Genelde yalan bir hata gibi görülür ve suçluluk duygusu itirafla son bulur. Çocuğun itiraf etmesine yardımcı olunmalıdır. Ancak çocuğu kendisi ve çevresiyle barıştırmazsa, itirafın değeri yoktur.
Yalan söyleyen çocuk bu mücadeleyi anlamalı, onun iyiliği için böyle davranıldığını bilmelidir. Burada bir güç göstergesi değil yardım söz konusu olmalı ve ona güven verilmelidir.
Kısaca, yalancılık olayı çevresel ilişkilerle birlikte ele alınmalıdır. Öncelikle yalancılığın çocukta gelişmesini kolaylaştıran nedenlerin bulunması gerekir. Sonra da aile çevresiyle iş birliği yapılıp, çocuğa doğruluğun yararları, getireceği haz ve avantajlar elle tutulur biçimde öğretilmelidir.
_________________________________________________________________________
Çocukta yalanlar 3’e ayrılır:
(1)Küçük çocukların sözde yalanları: Çocuk psikologlarına göre, çocuk 7 yaş öncesinde yalan söylemez. Bazı uzmanlarsa, ilk yalanın 6 yaş dolaylarında görüldüğünü savunurlar. Çocukların gerçek dış konuşmaları çok sık görülür. Burada hemen "yalan" damgasını vurmak doğru değildir. Çocukta gerçeklik duygusunun zamana içinde kazanıldığını unutmamak gerekir. 3-4 yaş çocuklarının sıklıkla söyledikleri yalanlar aslında gerçek anlamda yalan değildir. Sahte ya da görünürde başka bir deyişle, "sözde" yalanlardır. Bu tür "sözde" yalan gerçek yalandan farklıdır; Gerçek yalanla yüzeysel benzerliği çoğunlukla karıştırılmasına neden olur. Eğitimsel yanlışlıklar, sosyal ve moral anlam verme, kınama, üzüntüyle karşılama, bu tür yalanları doğurur. Örneğin; Masada bardağı deviren çocuk, bundan kardeşinin sorumlu olduğunu söyleyebilir. Görünürde yalan bazen oyun niteliği taşır. Çocuk, çevresindeki kişiler ya da kendisiyle ilgili olaylara ince ayrıntılar katarak bunları süsler. Gerçeğe bir anlamda bağlı kalabildiği gibi, tümüyle başka bir olayı da yaratabilir. Bu tür uydurmalar 7 yaş öncesi çocuklarda sıklıkla görülür. Uydurmalar zamanla gelişebilir ve bir öykü gibi tamamlanabilir. Bu hayal gücü ürünlerinin özelliği, ikinci bir kişinin yaratılmasıdır. Çocuk, çoğunlukla kendisiyle aynı yaş ve cinsiyette bir kardeş, kuzen, arkadaş yaratır. Çocuk, duygu ve deneyimlerinin bir bölümünü, sorumluluklarının bazılarını ona aktarır. Tek çocuk ya da kardeşlerin kendisinden çok büyük olanlar da bu daha sıktır. Örneğin, 3 yaşında bir erkek çocuğun kendisinden 7 yaş büyük bir kardeşi vardır. Oyun arkadaşı olmayan bu çocuk, kendisiyle aynı yaşta sembolik bir arkadaş yaratır. Kendisi bir şey istediğini de bu hayal ürünü arkadaş da ister ve bu istek çocuk tarafından hemen ailesine bildirilir. Çocuk, bazen arkadaşının anne ve babasının ona armağan verdiklerini söyler. Aslında bu, kendi anne babasından istediği bir şeydir. Çocuk, ailesiyle yaptığı bir gezide korktuğu için ata binmez. Ancak ertesi gün arkadaşının kahramanlık öykülerini ayrıntılarıyla anlatır. 4 yaşına doğru çocuk artık arkadaşından pek söz etmemeye başlar. Anne ve babası kendisine arkadaşının ne yaptığını sorduğunda "o trafik kazasında öldü" yanıtını verir. "sözde" yalanlar, çocuk düşüncesinin kendiliğinden ve özgün ürünleridir. Çocuk psikolojik gereksinmeleri nedeniyle gerçek dışı fikir, bilgi ya da hayallere sığınabilir. Çocuk, kurduğu hayalleri gerçek gibi kabul eder.
(2)Patolojik Yalan: Duygulanım bozukluğunun bir belirtisi olarak görülür. Aşağılık duygusu ve güç sistemi, bazı patolojik yalanların temel nedenini oluştururlar.
Patolojik yalanla çocuk sevinçli ve kaygısız görünür ki, bu kaygısızlık dikkat çekicidir. Çocuk, okulla ilgilenmez, aile içindeki olaylara kayıtsızdır, sosyal değişikliklerle yetinir, gerçek arkadaşlığı aramaz. Yaşından aşağı görünür, davranışları oldukça çocuksudur. Duygusal ve ahlaki bakımdan olgunluğa ulaşamamıştır. Çocukta yalanın alışılmamış sıklığı, sürekli hırsızlıkların ortaya çıkışı, alarma geçirilmesi gereken durumlardır. Patolojik yalanın gerçeğe benzerliği önemli özelliklerindedir. Çocuk, inanılmak için yalan söyler ve bu amaçla önlemler alır. Yararsızlık da bir başka özelliktir. Bir kez uydurmak alışkanlık haline geldi mi, hiç bir yarar sağamazsa bile yinelenir. Bazen de çocuk ilginç olmak için yalan söyler. Patolojik yalan üzücü, sıkıntı veren bir gerçeğin reddini belirtebilir. Hatta çatışma objesi hakkında olabilir, örneğin, kardeşi daha fazla ilgi gören bir çocuk, kardeşinin hasta olduğuna ya a öldüğünü anlatabilir. Patolojik yalan, duygulanımda bir gerilemenin ifadesidir. Patolojik yalanla basit yalan arasındaki farklar şunlardır: Olağan yalancılıkta gerçek, bencilce bir sonuca ulaşmak için bilerek saptırılır.
3. Alışkanlık Haline Gelen Yalan: Çocuğun gerçekle gerçek olmayanı ayırt etmesinden sonra, yalanın hala süregelmesi halinde, yalanın temelinde çevreyle olan olumsuz ilişkiler yatıyor demektir. Burada uydurma sözler anlatma, öyküler icat etme ya da kendi yararına bazı şeyleri reddetme gibi hayali yalandan daha önemli yalanlar söz konusudur. Bu tür yalan, birtakım bencilce sonuçları elde etme amacıyla, bilerek ya da isteyerek başkalarını aldatmaktır. Bu anlamdaki yalancılığın "kendini kontrol edememek ve aşırı bencillik" ile yakından bir ilgisi vardır. Alışkanlık halinde yalan söyleyen çocukların kişiliklerinde bu iki özellik vardır. Bu durum, çocukların eğitiminde onları sosyalleştirme işini gerektiği gibi başarılmadığının işaretidir. Bir başka deyişle, çocuk başkalarının hak ve çıkarlarını hiç olmasa kendisindeki kadar değer vermesini öğrenememiştir. R. Allendy' e göre, yalana neden olan 4 etken: aşağılık duygusu, suçluluk duygusu saldırganlık ve kıskançlıktır. Olması gereken eğitimsel koşullarda yetişmiş normal çocuk yalan söylemez. Eğitimci ve yetişkinlerin kendileri ve çevreleriyle barış içinde olan çocukların yalana en az başvuranlar olduklarını unutmamaları gerekir. Bu tür aldatma olan derste kopya çekmekle bencillik arasında sıkı bir bağlantı vardır. Yine yalancılık, hırsızlık, okuldan kaçma gibi davranış bozukluklarıyla yakından ilgilidir. Bu tür çocuklar ceza tehlikesinden korunabilmek için çekinmeden yalana başvurur, olanı, olduğu gibi değil de, büyüklerin istedikleri gibi göstermekten çekinmezler. Çocuk, ergenlik dönemine girdiğinde yalanın türü ve içeriği değişir. Genç, nezaket ve gönül alma gibi nedenlerle özel ve tümüyle bilinçli bir davranışla yalana başvurur ki bu tür yalan "sosyal yalan" adını alır.
HALUK YAVUZER
(ÇOCUK PSİKOLOJİSİ)