Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Organ Bağişi

Organ Bağişi

  • Caiz değildir

    Kullanılan: 0 0.0%
  • Fikrim yok

    Kullanılan: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    3

ayyþe

New member
Katılım
9 Haz 2007
Mesajlar
448
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Yaş
35
Konum
bilmem...bir garip halden...
Organlarım bana Allahu Tealanın emanetidir.
Onun bu emanetini başkasına vermek niyedir?
ben onları sağ salim ve tertemiz Rabbime teslim etme telaşında ve niyetindeyim...
dua ile.......
 

arzuhal

New member
Katılım
30 Ağu 2007
Mesajlar
337
Tepkime puanı
20
Puanları
0
Yaş
35
Organlarım bana Allahu Tealanın emanetidir.
Onun bu emanetini başkasına vermek niyedir?
ben onları sağ salim ve tertemiz Rabbime teslim etme telaşında ve niyetindeyim...
dua ile.......


seninle aynı fikirdeyim ayşecim... oRGANLARIMIZ RABBİMİN BİZE EMANETİDİR...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Organ bağışlanacak kişi için hayati önem taşıyorsa, organ bağışlayanın rızası var ve bu bağıştan sağlık yönü ile bir zarar görmeyecekse caizdir.

Zaruret varsa, haram kalkar. Çünkü, “Zaruretler, yasak olan şeyleri mubah kılar.” kaydı vardır Mecelle'de.

Uzman ve Müslüman doktor, bir hasta için, diri veya ölüden organ naklinden başka çare olmadığını bildirdiği zaman, organ nakli caiz olur. Din ayrılığı gözetilmez. (El-Hedyül-İslami)

Ölmüş annesinin karnındaki canlı çocuğu, ameliyatla almak caizdir. Çünkü, imam-ı a’zam hazretleri, ölmüş bir kadının karnının yarılmasını ve çocuğun çıkarılmasını emretmiş, kurtarılan çocuk uzun yıllar yaşamıştır. (Eşbah)

Ancak, ölünün bir organını kesmek ölüye eziyettir. Kesilen organ, birisini yaşatacaksa, beis yoktur.
 
K

kuranyeter

Guest
Organlarım bana Allahu Tealanın emanetidir.
Onun bu emanetini başkasına vermek niyedir?
ben onları sağ salim ve tertemiz Rabbime teslim etme telaşında ve niyetindeyim...
dua ile.......

SELAM

evet organlarımız ALLAH ın bize verdiği emanetlerdir.
peki ALLAH ın verdiği para altın vb gibi maddeler bizimmidir,onlar ALLAH IN verdiği emanetler değilmi ihtiyaç sahiblerine neden veriyoruz,ölüldüğümüz zaman toprak olup çürüyecek herhangi bir organımızın başka birine hayat vermesi herhalde çokta yanlış bir şey değildir. en doğrusunu ALLAH bilir.

tıbyanen li külli şey'in




AKLIN FİKRİN ALMAZ OLDU
GÖZLERİNDE GÖRMEZ OLDU
SEN SENİDE BİLMEZ OLDUN
UTANMADAN ÇIKMIŞ BİRDE KONUŞYOR

hüseyin kaymak
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Değerli kardeşim.Bizler bu hususun icazetine fetva verecek makamda değiliz ki caiz yahut değil diyelim.Ama fikrimizde insaniyetimiz noktasında vardır,paylaşalım belki müşterek çıkarız..BİSMİLLAH..
Aziz kardeşim sende anladın ki Kur'anı azimüşan özelde biz tabilerine ve genelde tüm insaniyete hep şu hususu göstermiştir,iman edin ve salih amel edin.Biz amelin selahiyetini sadece Allah cc. rızası için yapılmasına bağlamalıyız.
Evet İslam dini mükemmeli insanın tüm huzuru için yeterli açıklamayı yapmıştır.O cismi insanı topraktan halk edilmiştir ve yine ona dönüşücektir.
Hem insan çok delilleriyle bir basubadel mevt yaşayacaktır.Ölümden sonra diriliş olacaktır.Öyleyse bu eşrefi mahlukun hem cismi hem ruhu azizdir,izzetlidir.Biz hiç bir canlının hilkatinde pis olduğunu iddaa edemeyiz,çünkü temizdir.Yalnız sonradan insan terakki yahut tedenni eder.
Teknik ve teknoloji gelişmiştir,ençokta biz ehli islama lazımdır.Öyleyse kuvveti hakkın rızası için kullanmak adına sebeblere müracat edip kazanmalıyız.
Şunu ifade edelim fakir ülkeler hep müslümandır,ekseri organ kaçakçılığı buralarda olmaktadır.Buralarda ehli diyanetin ve ehli ihtisasın sözü yerine hiçbir kural tanımayan insaniyetten nasipsin ,islamdan habersiz,menfaati için hertürlü melaneti işleyecek tarzda kişi ve grublar faaliyettedir,boguncu ve düzenbazdırlar,bazen bunlar köşeleri zaptu rabt etmişler ve mümin ve meziyetli irfan sahibi ihvanlara dahi göz açtırmak istemezler.
İşte bu yüzden iyilik adına çok kötülüklerde işlenmektedir.
Korkma kardeşim tüm kalbi huzurumla diyorum ki bizim cesetimiz toprağa karışacaktır ve zamanı geldiğinde tekrar filizlenecek yepyeni bir libasımız olacaktır.
Öyleyse bu cesetlerden Allah cc hoşnut olacağı biçimde istifade ederiz.Zaruretler haramlara dahi izin veriyor,tabiki sui istimal ve niyet etmeden...
İnsanın yaratılışındaki eşrefiyetine hürmet etmek şarttır.
Hem tabiblerimizin ehli diyanet olması dahi önemlidir.Hem alıcın ciddi muhtaç olması lazımdır,ehli tevhid olması ise çok güzeldir.
ALLAH CC EMANET..
 

ayýþýðý

New member
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
443
Tepkime puanı
52
Puanları
0
Yaş
32
öyle derin bi konuya deginmişsinizki gerçekten düşünülücek bi konu
ve böyle bir konuyu açan kişiye yürekten teşekkür ediyorum
ya benim hiç bir fikrim yok ailemde bu konuyu arada bir tartışıo

ama ben düşündügüm kadarıyla şimdi öldükten sonra organlarımız bi işe yaramıcak toprakta çürümekten başka sonuçta öbür dünyaya bedenimizle degil ruhumuzla gidicez ve tüm kalbiyle umut bekliyen birinin yaşamasına mutluluguna vesile olucaz ve hep o kişinin dualarını alıcaz
ama burda Allahın bize bazı ayetlerde açıkladıgı gibi bedenimizi bize emanet olarak vermiştir.nasıl biri bişeyi bize emanet ediyosa onu ne olursa olsun kimseye vermek çok büyük yanlışsa buda öyle bir şeydir benim olmayan birşeyi ben sahibinden izinsiz nasıl birine verebilirimki

tmm hasta olan kişi hayatını çüriyecek olan bir organa bağlayabilir
ve bende bu hastanın yerinde olabilirim bilmiyorum
ama bedenlerimiz bize emanettir böyle bir ayet var
bence bu ayet bana bu soruyu açıklıyor
belkide yanlış düşünüyorum bilmiyorum ama bence bu daha agır basıyo
 

esma_

New member
Katılım
1 May 2007
Mesajlar
66
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
bu konuyu bir kaç yıl araştırmıştım ve suffiyun'nun verdiği cevaba yakın cevepler almıştım bu sebeple organlarımı bağışladım öldükten sonra organlarım çürüyeceğine bir başkasının yüzünü güldürsün istedim
 

istanbluerdem

New member
Katılım
28 Ara 2007
Mesajlar
887
Tepkime puanı
168
Puanları
0
Konum
hayatýn ýcýnden
bence organ bagııs caızdır cunku bu organları rabbım bıze gormek duymak vsvs ıcın verdı mısal ben elımle kotu olan hıc bır seye dokunmadım harama el uzatmadım ve gıttım organ bagısnda heryerımı bır bagıs olarak verdım organlarımı verdıgım sahıs benım ellerımle ya kotu seylere dokunduysa yada harama el uzattıysa mahser yerınde benım ellerım konusrken bunlarda gozaltına alınmayacakmı burda ben elı ornek olarak verdım atıyorum ellım orda mahser yerınde benımle buna el uzatmadı bole yapmadı bole etmedı ama benı organ olarak verdıgı sahıs benınle bunu yaptı buna dokundu bunu aldı bunu yaptı bunu ettı derse bunun cezası kıme kalıcak rabımın o elı verdıgı bana mı kalıcak yoksa benım bagısladıgım sahsa mı kalıcak kısaca rbbımın verdıgınemı benım bagısladıgıma hangısıne ıste bu yuzden benım gorusum caızdır saygılarımla
 

yelken06500

New member
Katılım
12 Eyl 2007
Mesajlar
772
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Konum
istanbul
ya selamlabaşlamıştı sanki caiz değil diyecek gibi olmuşsun ama, bi kelimede anlam yanlışlığımı oldu yoksa bana mı öyle geldi
 

barbie

New member
Katılım
11 Nis 2008
Mesajlar
167
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
40
bence organlarımız ölünce toprak olup çürüceğine arkanızdan işe yarayıp bikaç hayat kurtarsın nekadar güzel birşey hayat kurtarmak birilerinin sağlığına kavuşmasına vesile olmak...
 

barbie

New member
Katılım
11 Nis 2008
Mesajlar
167
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
40
caiz değil diyenlerde varmış inanmıyorum ya bu nasıl bi düşünme tarzı nasıl bencillik insanlık anlamak zor TÖBE TÖBE
 

istanbluerdem

New member
Katılım
28 Ara 2007
Mesajlar
887
Tepkime puanı
168
Puanları
0
Konum
hayatýn ýcýnden
caiz değil diyenlerde varmış inanmıyorum ya bu nasıl bi düşünme tarzı nasıl bencillik insanlık anlamak zor TÖBE TÖBE

peki kardeşim senin yapmadığını bağışladığın kişi yaparsa mesela ciğeri örnek verelim sen içki içmedin esrar çekmedin ve bağışladığın kişi bunları yaptı mahşerde ağzımız ne kadar inkar etsede organlarımız konuşucak ve orada ciğerin bu benimle esrar çekerek yada içki içerek beni zor durumda bırakmadı ama beni bağışladığı şahıs bana her türlü işkenceyi yaptı ve beni bu duruma getirdi dediği zaman bunun vebali kime kalıcak şimdi soruyorum size bakalım ne diyceksiniz bunun vebali rabbimin organı verdiğine yani size mi yoksa sizin bağışladığınız şahısa mı kalıcak vericeğiniz cevabi çok merak ediyorum kardeşim gerçi bir şekilde bana burda bir cevab yazabilir verebilirsiniz ama orada bu konuyla ilgili bir cevab verebilirmisiniz kardeşim selametle
 

AvarBey

New member
Katılım
28 Mar 2007
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Niye böyle bir anket düzenlendi ki? :) Caizdir seçeneği çok oy alsa caizmi olacak? Yada değildir saçeneği? Ya Fikri yok çok çıkarsa?
Beden elbetteki Allahın emanetidir. Fakat öldükten sonra çürüyecek gidecek.
Bu konudaki fetva şudur.
Öncelikle zaruret olacak.
Veren kişinin hayati tehklikesi olmayacak(mesela tek böbreğinii verenler)
Ölüden alınacaksa uzman kişilerce öldüğü belirlenecek
Ölenin varislerinden de izin alınacak
Ben buna göre amel ettim. Mantığımda buna uygun. :) Zaten her iki gözümdende kornea nakli oldum. Yok eğer olmasaydım belkide gözlerimi kaybetmiş olurdum. Ama şimdi birisi öldü korneası alındı ve ben o kornea sayesinde görüyorum. Birde şu sık sık söyleniyor. Ben organ bağışlarım. Adam günah işeler. İçki içer v.s Sonra ben azap görürüm. İslamın her kuralı mantıklı. Böyle bir şey olabilir mi? Adam günah işlicek sen azap çekeceksin! Kaldıki bunu araştırma ve yönlendirme ihtimali çok az. Kan, böbrek ve karaciğer(yada akciğer artık hangisi kendini yeniliyorsa) dışında yaşarken verilmiyor. Zaten kimsede tanımadığına böbreğini vermez.
 

Ebu CENDELL

New member
Katılım
19 Tem 2008
Mesajlar
64
Tepkime puanı
37
Puanları
0
Yaş
52
Konum
islambol
BEYİN ÖLÜMÜ, ORGAN BAĞIŞI VE NAKLİ BİLGİ NOTU SORULAR:

Bazı hastalıkların tedavisi yalnız organ veya doku nakli ile mümkün olup, bu durum, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli sağlık problemleri arasında yer almaktadır ve hayatlarının devamı sadece organ nakline bağlı olan hastaların sayısı gün geçtikçe artmaktadır.
Ülkemizde yeterli sayıda organ ve doku nakli merkezi ve bu konuda deneyimli bilim adamları olduğu halde, yapılan organ nakli sayıları yetersiz kalmaktadır. Bunun en önemli nedeni, halkımızda organ bağışı bilincinin gelişmemiş olması ve organ bağışlarının gelişmiş ülkelere göre çok düşük olmasıdır. Bunda inanç konusu önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. İspanya'da kadavra (ölü) vericilerden organ kullanılabilme oranı, milyon kişi başına 32 iken, ülkemizde bu oran 1,5 (bir buçuk) tur. Bu sebeple kadavra verici sayısının arttırılmasının, ülkemizde organ naklinin yeterli seviyeye gelmesi için şart olduğu bilim adamlarımızca önemle vurgulanmaktadır.
Kadavradan organ bağışı; ölümden sonra organlarının başka bir insan için kullanılmasına izin vermek anlamına gelmektedir. Ancak her ölünün organları nakil için kullanılamaz. Kişi yalnızca yoğun bakım servislerinde, "BEYİN ÖLÜMÜ" ile ölmüşse organları kullanılabilmektedir.
Ülkemizde kalp, akciğer, böbrek, karaciğer, pankreas, ince barsak gibi organların ve kalp kapağı, gözün kornea tabakası, kemik iliği gibi dokuların nakli yapılabilmektedir. Bu organ ve dokulardan;
- Kemik iliği------- yalnızca canlıdan,
- Karaciğer ve böbrek---- hem canlı hem kadavradan
- Kalp, Kalp kapağı,Akciğer, Pankreas, İnce barsak, Kornea- yalnızca kadavradan
alınarak nakledilebilmektedir.
Organlar, nakil cerrahisinde uzmanlaşmış ekipler tarafından, ameliyathane ortamında alınmakta ve ceset bütünlüğünde hiçbir bozulma olmamakta, sadece ameliyat dikiş izi bulunmaktadır. Kemik iliği, canlıdan iğne ile alınmakta olup, bu işlemin hiçbir tehlikesi yoktur. Gözün kornea tabakası ise, ince bir tabaka olup bu alındığında, değil normal insanların, göz hekimi haricinde diğer hekimlerin bile bunu anlaması zordur ve gözde hiçbir değişiklik fark edilmemektedir. Yani organ ve dokuları alınan cesette hiçbir parçalanma yada şekil bozukluğu oluşmaz.
Halen yürürlükte olan mevzuata göre "KADAVRA DONÖR (ÖLÜ VERİCİ)" tanımı şöyle yapılmaktadır: "Beyin ölümü gelişmiş, beyin cerrahisi uzmanı, nöroloji (beyin hast.) uzmanı, kardiyoloji (kalp hast.) uzmanı ve anestezi-re animasyon (narkoz ve yoğun bakım) uzmanından oluşturulmuş bulunan "beyin ölüm kurulu" tarafından onaylanmış, (yeni kanun taslağında bu kurul sadece nöroloji ve anestezi-re animasyon uzmanı olmak üzere iki hekimden oluşacaktır), sağlığında organ ve dokularını bağışlamış yada ailesinden organ bağışı için resmi izin alınmış, dolaşım ve solunumu ancak cihazlara bağlı olarak sürdürülebilen, "tıbbi olarak geri dönüşümü mümkün olmayan vaka", "kadavra donör" olarak kabul edilmektedir.
Tıbben, şuurun gitmesinden beyin ölümü denen safhaya kadar, "KOMA-DERİN KOMA - BİTKİSELHAYAT" denen aşamalar mevcut olup, bu durumların tamamında geri dönüş, yani hastanın iyileşmesi mümkündür, bitkisel hayattaki bir kişinin mucizevi olarak iyileşebildiği vakalar dahi bildirilmiştir. Bitkisel hayattaki insanda beynin korteks (kabuk) denen kısmı ölmüş olup, bu kısım hafıza, zeka, kişilik vb özelliklerin kontrol edildiği kısımdır. Bitkisel hayattaki hastalarda beyin sapı dediğimiz ve hayati organların kendi kendine çalışmalarını, birtakım hayati refleks fonksiyonları yürüten kısmı ise ölmemiş, çalışmaya devam etmektedir. Bu nedenle bitkisel hayattaki kişiler ölü kabul edilmez ve organları nakil için alınmaz. Ancak "BEYİN ÖLÜMÜ" denen durumda beynin korteks tabakasının haricinde beyin sapı dediğimiz bölümü de tamamen ölmüş olup iyileşme kesinlikle mümkün değildir ve bu kavram "beyin fonksiyonlarının geri dönüşümsüz olarak kaybını" ifade etmektedir. Bu durum tıptaki teknolojilerin ilerlemesiyle ortaya çıkan bir kavram ve durumdur.. "YOĞUN BAKIM" servislerinde koma halindeki hastalar vantilatör denen solunum cihazına bağlanır ve bu cihaz vasıtasıyla, akciğerlerin şişirilmesiyle solunum sağlanır.(Bu hastalar cihazdan çekildiğinde önce solunum ve sonra kalp durur.) Vantilatör desteğiyle solunumu sağlanan ve kalbi çalışmakta olan bu hastalarda beyin fonksiyonları mevcutsa asla cihazdan çekilmez, beyin ölümü sınıfına girmez ve bunlardan organ nakli yapılmaz. Sadece, bir süre sonra yukarda açıklanan beyin sapı ölümünün de gerçekleşmesiyle, beynin tüm fonksiyonları yitirilip, omur iliğe bağlı basit refleksler haricinde başka hiçbir tepki alınmayan hastalar için aşağıda açıklanan kriterler dahilinde "BEYİN ÖLÜMÜ = TIBBİ ÖLÜM" tanısı konur ve bu durum, bitkisel hayatın da ötesinde bir safhadır.
Bu güne dek beyin ölümü tanısı konmuş hiç kimse geri dönmemiş, yani iyileşmemiştir. Beyin ölümü gerçekleşmiş herkes ya bir süre sonra makinelere rağmen akciğer ve kalbi kendiliğinden durarak, yada makinenin fişi çekilmek kaydiyle akciğer solunumu olmadığı için kalbi de durarak morga yollanır. Bazen beyin ölümü gerçekleşmeden de kalp durmakta, bu durumda ise pacemaker denen ve kalbe elektrik yollayarak kasılmasını, yani kan pompalamaya devam etmesini sağlayan aletler vasıtasıyla kalp çalışmaya devam ettirilmektedir. Kısaca, bu günkü tıp, beyin ölümünü gerçek ölüm olarak kabul etmektedir.
Beyin ölümünün tanısı ise şöyle konmaktadır.
1- Beyin hasarına yol açan neden belirlenmiş olmalı ve koma hali ;
a) Primer hipotermi (vücut ısısının düşmesi, donma),
b) Hipovolemik (kan-sıvı kaybına bağlı) yada hipotansif (tansiyonun sıfırlanmasına bağlı) şok durumları
c) Geriye dönüşümü sağlayabilecek zehirlenmeler (barbitürat ve diğer sedatifler, depressan ve narkotik maddeler) ile metabolik ve endokrin bozukluklar (şeker koması, tiroit koması, böbrek üstü bezi koması vs durumlar)
nedeni ile OLMAMALIDIR.
2- Bilincin tam kaybı söz konusu olmalıdır.
3- Kendiliğinden oluşan hareket ve kasılmalar bulunmamalı ve tüm ağrılı uyaranlara yanıt alınmamalıdır.
4- Kendiliğinden solunumun bulunmamalı, hasta üç dakika cihazdan (vantilatör) ayrıldığında hiçbir solunum belirtisi bulunmamalıdır.(Apne testi)
5- Beyin sapı reflekslerinin tamamen kaybolmuş olmalıdır, ki bunlar:
a) Göz bebekleri tamamen dilate (büyümüş) ve ışıklı uyaranlara cevap vermiyor olması
b) Kornea refleksinin bulunmayışı (normalde insanın gözüne pamuk vs ile dokunulduğunda, göz refleks olarak kapatılır)
c) Vestibülo-oküler refleks yokluğu (normal insanın kulağına soğuk su şırınga edilirse gözler istem dışı olarak o kulağa doğru bakar)
d) Okülo-sefalik refleks yokluğu (normalde baş hızla sağa-sola/yukarı-aşağı oynatıldığında gözler önce hareketin aksi yönüne kayar, sonra yavaşça hareket yönüne gelir; beyin ölümünde gözler fiks şekilde başla birlikte hareket eder)
6- Teknik olarak iyi kayıt edildiğine emin olunan bir EEG (Beyin Grafisi) cihazında on dakika boyunca düz çizgi alınması (hiçbir aktivitenin olmayışının teyidi) yada bundan daha sağlıklı olarak beyin sapı elektrik aktivitesinin kaydedilmesi.

Yukarıda teknik açıklamaya tam olarak girilmeden anlatılmaya çalışılan kriterler Beyin Ölüm Kurulu tarafından değerlendirilmektedir. Beyin ölümü tanısı uzman kurul tarafından hiçbir soru işareti kalmayacak şekilde konmakta olup gerektiğinde destekleyici testler de uygulanarak tanı daha da kesinleştirilmektedir. Bunlar, EEG(Elektroensefalografi), Beyin sapı uyarılmış potansiyelleri, ve beyin kan akımını gösteren Kontrast anjiografi, Transkranial doppler ultrasonografi, Radyonüklid sintigrafi gibi testlerdir.

BURDA İNANÇLAR YÖNÜNDEN EN ÖNEMLİ KONU ŞUDUR:
Nakil için kullanılacak organlar, beyin ölümü gerçekleşmiş kadavra vericiler makineye bağlı iken çıkartılmak zorundadır, çünkü bu organların kanlanmaya devam etmesi (kan dolaşımının devam ediyor olması) gerekmektedir. BEYİN ÖLÜMÜ TANISI KONMUŞ OLAN HASTALARIN İSE DÜZENSİZ DE OLSA KALPLERİ ALET DESTEĞİ OLMADAN DA ÇALIŞIYOR OLABİLMEKTEDİR.
KADAVRA ORGAN NAKİLLERİ SADECE YOĞUN BAKIM SERVİSLERİNDE YUKARDA BAHSEDİLEN ŞEKİLDE BEYİN ÖLÜMÜ TANISI KONMUŞ VERİCİLERDEN YAPILMAKTADIR. BUNUN HARİCİNDE HERHANGİ BİR YERDE HERHANGİ BİR ŞEKİLDE ÖLMÜŞ KİŞİLERİN ORGAN VE DOKULARININ KULLANIMI TIBBEN MÜMKÜN DEĞİLDİR.
Özet olarak; organ nakli için verici olarak kullanılacak olan insan bedeni, tüm tedavi imkanları kullanıldıktan sonra bile yaşaması mümkün olmayan, beyin ölümü geri dönüşsüz olarak gerçekleşmiş olan, solunumu makine desteğiyle sağlanan, ancak kalbi atıyor olan/olabilen ve donör olarak değerlendirilmesi halinde birçok hastaya yeniden sağlık sunabilecek büyük bir potansiyeldir. Bu büyük potansiyelin değerlendirilebilmesi, toplumuzda çeşitli dini inançlara mensup bireylerin bilgilendirilmesi ile mümkündür. İnanç konusunda geçerli açıklama yapma yetkisine sahip kişi veya kurumlardan tatmin edici açıklamaların yapılması çok yararlı olacaktır. Bu sayede beyin ölümü gelişmiş birey yakınlarının inançları sebebiyle organ nakline karşı çıkmaları engellenmiş, iç huzuruyla sisteme katılımları sağlanmış olacaktır. Japonya gibi cesedin oldukça kutsal sayıldığı ülkelerde kadavradan organ naklinin tamamen yasak olması, sadece canlı vericilerden nakil yapılıyor olması da kendi inançlarının bir yansımasıdır. Bizim ülkemiz insanları için de bu konunun iyice değerlendirilmesi gerekmektedir. Yetkili-yetkisiz yapılan yorumlar, halkımızın bazı kesimlerinde sorun yaratmaktadır. Bazı çevreler, beyin ölümü olsa bile, kalp ve akciğer makine zoruyla çalışıyor yada kalp kendiliğinden de çalışıyor olduğundan "RUHUN VÜCUDU TERKETMEMİŞ OLDUĞUNU", bu şekilde kalbin atarken çıkartılmasının "CİNAYET" sayılacağını söylüyor. Bazı kimseler ise kalbin ve akciğerin ruh çıksa dahi makine ile çalıştırılabileceğini, bu durumun suni yoldan cesede müdahaleden başka bir şey olmadığını, "ruh en son baştan çıktığından", beyin fonksiyonları tamamen ölmüşse, ruhun da vücudu terk ettiğini söyleyerek bunun caiz olduğunu savunuyor.
Ülkemizde organ bekleyen kardeşlerimizin dertlerini çözmek ve bağış yapmak isteyen, ama gönlündeki "acaba" lar nedeniyle organlarını bağışlamaktan çekinen vatandaşlarımızı aydınlatarak, bağış sayısını arttırmak ve istenilen kadavra donör oranlarına ulaşabilmek için, bu tür inanç konularının net bir şekilde açığa çıkartılması gerekmektedir.
Bu durumu, ülkemizdeki her inanç kesimi için ayrı ayrı araştırmanın daha uygun olacağı kanaatiyle, aşağıdaki soruların sahip olduğunuz inanç sistemi içinde yanıtlanmasını önemle rica etmekteyiz.

Soru:
1- ORGAN VE DOKU NAKLİNİN "CANLI VERİCİLERDEN" YAPILMASI KONUSUNDA DİNİ HÜKÜM NEDİR?
Cevap:
Canlı vericilerin hayatları için bir tehlike teşkil etmemesi durumunda bunlardan organ ve doku nakli yapılmasında dince bir sakınca yoktur.

Soru:
2- ORGAN VE DOKU NAKLİNİN "ÖLÜ VERİCİLERDEN" YAPILMASI KONUSUNDA DİNİ HÜKÜM NEDİR?
Cevap:
Ölünün vücuduna da saygı gösterilir ve saygıya aykırı bir davranışta bulunulmaz. Ancak meşru bir gerekçe ile diriden bile organ ve doku nakli yapılabildiğine göre bunun ölüden de yapılması ona sayısızlık veya manevi eziyet değildir ve caizdir.

Soru:
3- "BEYİN ÖLÜMÜ" DENEN BU DURUMDA, RUH BEDENİ TERK ETMİŞ VE "DİNEN DE ÖLÜM" GERÇEKLEŞ MİŞMİDİR? BU BAĞLAMDA, BEYİN ÖLÜMÜ TANISI KONMUŞ VERİCİLERİN ORGANLARININ CİHAZA BAĞLI ÇALIŞIRKEN ÇIKARTILMASI YADA CİHAZIN FİŞİNİN ÇEKİLMESİ "CİNAYET" SAYILABİLİR Mİ?
Cevap:
Beyin ölüp kalp de -alet çekildiği halde- insanı yaşatacak bir şekilde hareket etmiyorsa ve bu durum geri dönüşsüz ise insan ölmüş demektir. Başka bir ifade ile tıbbın ölmüş dediğine din de ölmüş der; biz fıkıhçılar olarak ölümün gerçekleşip gerçekleşmediğini uzman doktora sorarız, sormamız gerekir. Ancak doktorun bulunmadığı yerlerde tecrübeye göre belirtilere bakılarak ölüme hükmedilir. Tıp uzmanlarının öldü dediği insan ölmüş, ruh da onu terk etmiştir, bu vücut ölünün vücududur ve alet bağlı olduğu için kan deveranı devam ederken ondan organ almak caizdir.

Soru:
4- İSLAM İNANCINA GÖRE ORGAN VE DOKU NAKLİ NASIL OLMALIDIR, DETAYLI GÖRÜŞLERİNİZ VE "FETVA" KABUL ETTİĞİNİZ DÜSTURLAR NELERDİR?
Cevap:
1. Ölüm yukarıda açıklanan şekilde gerçekleşmiş olmalıdır (uzmanlar ölmüş demelidirler).
2. Ölüye de diri gibi saygılı davranmak ve gerekenden fazla kesip biçmemek gerekir.
3. Mümkün ise organ alındıktan sonra açılan yer dikilmeli ve göze hoş görünmeyen bir manzara oluşmamalıdır.
4. Ölü organ naklinden sonra yıkanmalıdır. Eğer sonra yıkanmasında bir sakınca varsa (hareket ettirmenin dikilen yerlerin açılmasına sebep olması gibi) nakilden önce de yıkanabilir.
5. Organın kullanılacağı vücudun sahibi insan olsun yeter; onun dini, ahlakı, cinsiyeti... hükmü etkilemez. Başkasının organını taşıyan kimsenin işleyeceği suç ve günahlardan, organ veren sorumlu değildir.

fetvayı veren zaat:prf dr hayrettin karaman
 
Üst Alt