Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yavuz Sultan Selim

Hadim-ül Harameyn

New member
Katılım
30 Eki 2005
Mesajlar
18
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yavuz Sultan Selim, Mısır'ı fethetmiş ve hilâfet 1516 yılında Abbasilerden Osmanlılara geçmişti. Bir cuma günü Ümeyye Camünde cuma namazı kılınacaktı. Yavuz Sultan Selim de, camide idi. Şam valisi hükümdarın namaz kılacağı yere yeşil atlastan bir seccade sererek namaz kılınacak yeri ayırmıştı. Yavuz, namaz kılacağı yerde diğer cemaattan ayrı olarak serilmiş bu seccadeleri görünce hiddetlenerek:

— Burası ibadet yeridir, padişah sarayı değildir, dedi ve atlas seccadelerin kaldırılmasını emretti.

Kendisi de, cemaatla beraber camide namaz kılmaya başladı.

Sıra Cuma hutbesine gelmişti ki, imam çıkarak hutbeyi okumaya başladı. Hutbenin mukaddimesinde halifelerin ismi zikredilirken imam efendi Yavuz Sultan Selim'i kastederek:

— Hakimülharameynişşerifeyn (Mekke ve Medine'nin hükümdarı) dedi.

İmam efendinin bu sözlerini duyan Koca Yavuz hemen oturduğu yerden ayağa kalkarak:

— İmam efendi! Okuduğunuz hutbedeki Hakimülharameyn lâfzını, hadimül harameyn olarak değiştir. Zira ben, Hakimül Harameyn değil; olsa olsa, o mübarek beldelerin hizmetçisi olabilirim, dedi.
 
S

seha

Guest
Tüyler ürpertici bir yazı. Ya Rabbi bizi Hadim-ül Harameyn olanlardan eyle
Selam ve muhabbetle kardeşim.
 

Hadim-ül Harameyn

New member
Katılım
30 Eki 2005
Mesajlar
18
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yavuz Sultan Selim

YAVUZ SULTAN SELİM

Bir gece yatağımda uyuyakalmışım. Sabah namazını kıldıktan sonra hizmetlerine koştum.

-Bu gece görünmedin, ne işteydin? diye sordular.

Birkaç gecedir uykusuz kaldığım için, bu gece gaflete geldiğimi ve hizmetlerinden mahrum olduğumu özürle beyan ettim.

-İmdi, ne düş gördünse beyan eyle, buyurdular.

-Arza kabil bir düş görmedim, diye cevap verdim. Tekrar buyurdular ki:

-Bu ne sözdür?

Bir geceyi tamamen uyku ile geçiresin de, bir vakıa görmeyesin. Herhalde görmüştür. Başka vadide biraz konuştuktan sonra tekrar bana dönerek:

-Abes söyleme. Herhalde bu gece bir vakıa görüşmüştür. Söyle gizleme! dedi.

Her ne kadar düşündümse de görmüş olabileceğim bir şey aklıma gelmedi. İşe yarar bir şey görmediğime yemin ettim.

Sultan, mübarek başlarını sallayarak hayret gösterdiler. Ben de "sebebi ne olabilir?" diye hayret ettim. Hemen sonra Kapuağası ' nın dairesine bir iş için beni gönderdiler. Oraya vardığımda gördüm ki Hazinerdar başı Mehmet Ağa, Kilercibaşı, Sarayağası ve Kapuağası Hasan Ağa adetleri üzerine otururlar. Ama kapuağası Hasan Ağa düşünceli ve şaşkın bir vaziyette başını öne eğmiş, gözleri yaşlı, olarak oturuyordu. Bu zat esasında, sessiz hallerine benzemiyordu. Bir kimsenin vefat etmiş olduğunu zannettim.

-Ağa hazretleri kalbiniz gamlı, gözünüz yaşlı görünür. Sebebi ne ola? dediğimde,

-Hayır bir şey yok, diye gizlemesi üzerine Hazinedarbaşı:

-Kardeş, Ağa'ya bu gece bir vakıa olmuş da o uykunun sarhoşluğundadır., dedi.

Bunun üzerine:

-Allah için haber verin, padişahımız elbette vakıa görmüşsündür, söyle diye bu benden anlatmamı istediler. Herhalde zorlama asılsız değildir. İyi armağandır anlatınız dedim. Rüyayı nakletmesi için ağayı sıkıştırdık. Ağa utanma hissi ağır basan bir şahıs olduğundan anlatmaktan kaçındı ve:

-Benim gibi yüzü kara günahkarın ne rüyası olur ki padişahın huzurunda anlatmaya değsin, kerem edin bana bu teklifte bulunmayın, dedi. Biz sıkıştırmaya, o da vazgeçirmek için yalvarmaya devam etti. Nihayet Mehmet Ağa:

-Nice söylemezsin, bize anlattığı da buna memur olduğunu naklettim. Gizlenmesi ihanet olmaz mı? deyince, Ağa sırrının mührünü açıp anlattı.

-Bu gece rüyamda gördüm ki, eşiğinde oturduğumuz bu kapıyı hızlı hızlı çaldılar. "Ne haber var" diye ileri baktım, vardım; kapı, dışarısı görünecek fakat bir adam sığmayacak kadar az açılmış. Taşlık, ucu sarkıtılmış sarıklı nurani kimselerle dolu, elleri bayraklı ve silahlı mükemmel şahıslar. Kapının dibinde, elleri sancaklı dört nurani kimse durur. Kapıyı vuranın elinde Padişah' ın Aksancağı var. Bana dedi ki :

-Bilir misiniz niye gelmişiz? Ben de :

-Buyurun, dedim. Dedi ki :

-Bu gördüğün kimseler Resulullah (s.a.v.)' ın ashabıdır. Bizi Hazret-i Resulullah Selim Han' a selam etti ve buyurdu ki : Kalkıp gelsin ki Haremeyn hizmeti ona buyruldu. Gördüğün dört kişiden, bu Ebu Bekr-i Sıddıyk, bu Ömerü'l Faruk, bu Osman-ı Zi'n-Nureyn' dir. Seninle konuşan ben ise, Ali bin Ebi Talib' im. Var, Selim Han' a söyle dedi ve nazarımdan galip oldular.

Ben dehşetle kendimden geçip tere batmış ve sabaha kadar baygın yatıp kalmışım. Oğlanlar, teheccüd zamanında mütad üzere kalkmadığımı hastalığa yormuşlar ve sabah namazı vakti geçeceği zaman gelip beni uyarmak için yapmışlar, görmüşler ki suya düşmüş gibi ıslak yatarım.

Elbise değiştirmek için yenilerini getirip o aralık, beni uyandırmışlar. Aklım başıma gelince, acele ile kalkıp namaza yetiştim. Ama tamamen sükunete eremedim. Ağa bunları anlatırken ağlıyordu.

Padişah' ın beni istediğini bildirdiler, derhal huzurlarına gittiğimde, o hizmeti sual etmeyip tekrar yeni rüyadan bahis açarak:

- Şu senin bu gece sabaha dek uyuyup bir vaka görmediğin bana tuhaf gelir. Hemen şöyle hayvan gibi yatıp uyudun mu?

Dedim ki:

-Padişahım, vakıayı bu Hasan kulunuz (Hasan Can) görmediyse bir Hasan kulunuz (Kapıağası Hasan Ağa) görmüş. Emriniz olursa arz edeyim.

Buyurdular ki :

-Söyle görelim... Ben de hadisenin tamamını naklettim. Ben anlattıkça mübarek çehreleri kızarmaya başladı ve vararak mübarek gözlerine yaş geldi. Bitirince buyurdular ki :

-Derd -mendin safa' yı meşrebi (Zavallının tıynetinde safiyet) varmış, sen onu bize methettikçe "Bir kimseyi ibadet eder görürsün hemen veli sanırsın" diye seni alaya alırdık, boşuna methetmezmişsin ... Ve devamla :

-Biz sana demez miyiz ki, biz bir tarafa memur olmadan (emir verilmeden) hareket etmemişizdir. Atalarımız vilayetden behre-mendler idi (velilikden nasip sahibiydiler) , kerametleri vardır. İçlerinde biz onlara benzemedik .. diyerek kendilerini küçük göstermeye çalıştılar.

Bu rüyadan sonra Arap Seferi hazırlıklarına başladılar...
 

FUADEKE

New member
Katılım
26 Haz 2007
Mesajlar
95
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Konum
Diyar-ý ÝSLAM
Yavuz Sultan Selimden Hikayeler

Yavuz Sultan Selimden Hikayeler

YAVUZ SULTAN SELİM (1)

"Yavuz sultan selim han zamanında bir şâir yeni yazdığı şiirini pek beğenmiş ve sultana okumak dilemiş. tabii o zamanlar gerçek sanatkâra çok kıymet verildiği için, kısa zamanda huzura kabul edilmiş.

Selim han'ın yanında hasan can ve diğer vezirler de varmış. şâir zât, heyecandan sesi titreyerek şiirini okumuş bitirmiş, sonra da pâdişaha bakmış.

Yavuz selim han hiç tereddüt etmeden :
- "ama ben bu şiiri biliyorum." deyince, adamcağız şaşırmış;
- "nasıl olur efendim, bu şiiri ben yazdım ve ilk defâ burada okuyorum."
pâdişah
- "istersen bir de ben okuyayım" demiş
- "siz bilirsiniz."
Selim han gerçekten teklemeksizin adamın az evvel okuduğu şiirin aynısını okumuş. adam şaşkınlıklar içindeyken bu sefer hasan can atılmış:
- "bu şiiri ben de biliyorum sultanım. destur verirseniz ben de okuyayım."
o da okumuş. sonra hemen yanındaki vezir ve diğerleri de sırayla okumuşlar. böylece huzurda şiiri okuyan on kişi çıkmış. şâir ne yapacağını şaşırmış;

- "Nasıl oluyor anlayamıyorum efendim. ama bu şiiri gerçekten ben yazdım" diye kendini savunmaya çalışmış.

Neyse ki sonradan gerçeği anlatıp, adamcağızın gönlünü almışlar. pâdişah'ın duyduğunu bir seferde ezberlediğini, hasan can'ın iki ve diğerlerinin de sırayla artan sayılarda ezberleyebildiklerini söylemişler. böylece şâir de rahatlamış."

Yavuz Sultan Selim'in çok güçlü bir hafızaya sahip olduğu, duyduğunu bir seferde ezberleyebildiği rivayet edilir.

...............

Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmailin oynadıkları satranç dillere destandır. trabzon valisiyken, tebdili kıyafet tebrize gider bir derviş kılığında, orada hanlarda kervansaraylarda satranç oynayarak önüne geleni yener. haber şaha ulaşır.
"çağırın bir de benimle oynasın" der.
Selim şahı da yener. o vakit şah elinin tersini yavuzun göğsüne indirir:

"bre derviş, sen edeb nedir bilmez misin? hiç şahlar mat edilir mi?" der.

aradan yıllar geçer, yavuz çaldıran'da şah ismail'i perişan etmiş, şah ismail kaçmıştır. yavuz ona bir mektup gönderir ve o günki tokadın intikamını aldığını söyleyerek:

"atacaksan tokadı böyle atacaksın..."

Şah İsmail ; savaşmak için İran a giren Yavuz un karşısına çıkmaya cesaret edemez.Bunun üzerine Yavuz Sultan Selim Han Bir mektup gönderir..( mektupla beraber bir kadın elbiseside...)

"ey İsmail, ülkemin sınırında görünmekle bana meydan okudun. iste ben geldim, haftalarca yürüdügüm halde ne senden ne de askerinden bir eser görmedim. ölümüsün yoksa sagmisin bilemiyorum, hile ve aldatmaktan baska bir sey bilmez misin? sayet korkuyorsan bir tabib getir ki seni tedavi etsin. seni daha fazla korkutmamak için güzide askerlerimden kirk bin kisiyi kayseri yakinlarinda biraktim. düsman hakkinda ancak bu kadar lutuf gösterilebilir"
 

FUADEKE

New member
Katılım
26 Haz 2007
Mesajlar
95
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Konum
Diyar-ý ÝSLAM
Sanma Şahım



Rivayete göre İran şahı, kendisinin ne denli iktidâr sahibi ve kavî olduğunu göstermek için Yavuz Sultan Selîm Hân'a göz dağı mahiyetinde uzun bir şiiri elçisi vasıtasıyla yollar..Selim Hân, elçiyi bekletir ve hemen aşağıdaki dörtlüğü yazar..

Muhtevâ bakımından az sözle çok şeyler anlatır, şekil olarak incelendiğinde de hoş bir görüntü karşımıza çıkar. İlk satırıda okuduğumuzu, her satırın ilk kelimesini yukarıdan aşağı okuduğumuzda da göreceğiz. Ayrıca; ikinci satırdaki kelimeler, her satırın ikinci sözcüklerini de karşılamaktadır..


Sanma Şâhım Herkesi sen Sâdıkâne Yâr olur,
Herkesi sen dost mu sandın Belki ol Ağyâr olur,
Sâdıkane Belki Ol Âlemde Dîdâr olur,
Yâr olur Ağyâr olur Dîdâr olur Serdâr olur.


İşte sanat budur...
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
60
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Sanma Şahım



Rivayete göre İran şahı, kendisinin ne denli iktidâr sahibi ve kavî olduğunu göstermek için Yavuz Sultan Selîm Hân'a göz dağı mahiyetinde uzun bir şiiri elçisi vasıtasıyla yollar..Selim Hân, elçiyi bekletir ve hemen aşağıdaki dörtlüğü yazar..

Muhtevâ bakımından az sözle çok şeyler anlatır, şekil olarak incelendiğinde de hoş bir görüntü karşımıza çıkar. İlk satırıda okuduğumuzu, her satırın ilk kelimesini yukarıdan aşağı okuduğumuzda da göreceğiz. Ayrıca; ikinci satırdaki kelimeler, her satırın ikinci sözcüklerini de karşılamaktadır..


Sanma Şâhım Herkesi sen Sâdıkâne Yâr olur,
Herkesi sen dost mu sandın Belki ol Ağyâr olur,
Sâdıkane Belki Ol Âlemde Dîdâr olur,
Yâr olur Ağyâr olur Dîdâr olur Serdâr olur.


İşte sanat budur...


Selamün Aleyküm,Osmanlilar icerisinde sevdigim iki Padisahtan birisi olan Yavuz Hanin her seyini bildigimi yani okudugumu saniyordum,Tesekkür ederim ben okumamistim bunu.
 

khan19556

New member
Katılım
11 Ocak 2007
Mesajlar
992
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
44
Konum
Sancaðýn düþtüðü yerden
Yavuz Sultan Selim babasından devraldığı tatminkar hazineyi ağzına kadar doldurdu. Hazinenin kapısını mühürledikten sonra, söyle vasiyet etti:
"Benim altınla doldurduğum hazineyi, torunlarımdan her kim doldurabilirse kendi mührü ile mühürlesin, aksi halde Hazine-i Humayun benim mührümle mühürlensin."
Bu vasiyet tutuldu. O tarihten sonra gelen padişahların hiçbiri hazineyi dolduramadığından, hazinenin kapısı daima Yavuz'un mührüyle mühürlendi.
 
A

abdirabbih

Guest
Allah razı olsun çok hoştular yazılar....
osmanlı padişahlarının hepsini aşk derecesinde Elhamdülillah seviyorum ama Yavuz sultan selim benim için çok başkadır..
kulağında ki küpe ile Rabbe köleliğini belli eden
mısır seferinde Efendimiz (a.sm) önde gidiyor ben nasıl atta giderim diye edep ve tevazu ile başı yerde kızgın çöl kumlarını sina çölünü yalın ayak tek geçen zattır..
tekrar içimde ki aşkın tezahür etmesine vesile olduğun için çok sağolasın mübarek kardeşim.
 

FUADEKE

New member
Katılım
26 Haz 2007
Mesajlar
95
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Konum
Diyar-ý ÝSLAM
Müslümanlara kılıç çeken birisini bir müslüman nasıl sever anlayabilmiş değilim.

Şah ismail osmanlı topraklarına saldırmaya osmanlı halkını tecavüz etmeye başlamış ve bunu yapmak çok normal, yavuz sultan selim ise gitmiş dersini vermiş işte bu caiz değil di mi?

çaldıran savaşında osmanlı Allah Allah diye bağırırken Şahın askerleri Şah Şah diye bağırıyordu...

II.Beyazıt da senin gibi düşünüyordu müslümana kılıç çekmek olmaz diyordu, şah ismail ise osmanlı köylerini bastırıyordu bunu fırsat bilerek...

Yavuz sultan selim ise daha şehzade iken şah ismaile dersini veriyordu...

Yavuz sultan selimin hayatını okursan (adam gibi bi kaynaktan) göreceksin nasıl bir insan olduğunu ve bence sen de seveceksin o Allah dostunu...
 
A

abdirabbih

Guest
bir gün iran hükümdarı şah ismail düşmanı olan yavuz sultan selim hana bazı hediyeler yollar ama bu hediyeler çok değerli hediyeler halılar altınlar gümüşler
yakutlar deve deve yemişler ve bir de sandık hediyeler yavuza getirilir açılır ama o da ne içeriyi bir koku kaplar ama çok kötü bir koku nedir bu diye herkes aramaya başlar birde bakarlar ki sandığın dibinde insan dışkısı konulmuş
Yavuz Sultan Selim hemen buna bir cevap vermek için ulemalarını hocalarını toplar.Buna iyi bir şekilde cevap verilmesi gerekmektedir.ve yine cevabı kendisi bulur aynı hediyelerden kendiside hazırlatır ve vezirine kendisine bir kutu gül lokumu getirmesini ister ve lokumun altınada bir not yazar elçiyle şah ismaile yollar.şah ismail hediyeleri kabul eder ama içinde bir tereddüt acaba o bana ne dışkısı yoladı diye düşünürken içeriyi birden lokum kokusu sarar çok güzel kokmaktadır.Vezir lokumu ikram eder şah önce başkaları tatsın enson ben tadarım diyerek kendine göre önlem alır herkes lokumları yedikten sonra sıra şah ismaile gelir şah lokumu yer ve altındaki not gözüne ilişir.notta şöyle yazmaktadır
'İSMAİL HERKES KENDİ YEDİĞİNDEN İKRAM EDER'
YAVUZ SULTAN SELİM HAN
 

FUADEKE

New member
Katılım
26 Haz 2007
Mesajlar
95
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Konum
Diyar-ý ÝSLAM
Hadimül Haremeyn

Hadimül Haremeyn

Yavuz Sultan Selim, Mısır'ı fethetmiş ve hilâfet 1516 yılında Abbasilerden Osmanlılara geçmişti. Bir cuma günü Ümeyye Camünde cuma namazı kılınacaktı. Yavuz Sultan Selim de, camide idi. Şam valisi hükümdarın namaz kılacağı yere yeşil atlastan bir seccade sererek namaz kılınacak yeri ayırmıştı. Yavuz, namaz kılacağı yerde diğer cemaattan ayrı olarak serilmiş bu seccadeleri görünce hiddetlenerek:

— Burası ibadet yeridir, padişah sarayı değildir, dedi ve atlas seccadelerin kaldırılmasını emretti.

Kendisi de, cemaatla beraber camide namaz kılmaya başladı.

Sıra Cuma hutbesine gelmişti ki, imam çıkarak hutbeyi okumaya başladı. Hutbenin mukaddimesinde halifelerin ismi zikredilirken imam efendi Yavuz Sultan Selim'i kastederek:

— Hakimülharameynişşerifeyn (Mekke ve Medine'nin hükümdarı) dedi.

İmam efendinin bu sözlerini duyan Koca Yavuz hemen oturduğu yerden ayağa kalkarak:

— İmam efendi! Okuduğunuz hutbedeki Hakimülharameyn lâfzını, hadimül harameyn olarak değiştir. Zira ben, Hakimül Harameyn değil; olsa olsa, o mübarek beldelerin hizmetçisi olabilirim, dedi.
 

Caferi

Forum Þairi
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
574
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Yaş
43
Konum
istanbul
Web sitesi
www.websitetasarim.com
Yavuz sultan selim'in hayatını dikkatli okur isen

İktidar için babasını tahttan indirmiş ve kardeşlerini idam ettirmiştir. ve Yine hayatını okur isen, döneminde idam olanların sayısı ortalama 40bin civarındadır.
 

FUADEKE

New member
Katılım
26 Haz 2007
Mesajlar
95
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Konum
Diyar-ý ÝSLAM
Yavuz Sultan Selim (Fethullah Gülen Hoca efendi)

Yavuz Sultan Selim (Fethullah Gülen Hoca efendi)

 
A

abdirabbih

Guest
maşaallah can kardeşim sana bin barekallah...
Rabbim ilmini artırsın fuadekem mübarek kardeşim
 
Üst Alt